BIST 10.159
DOLAR 32,21
EURO 35,08
ALTIN 2.469,33
HABER /  GÜNCEL

Arınç,'yargı bağımsızlığı'na dikkat çekti

TBMM Başkanı Bülent Arınç, "Avukatlar Günü"nde, avukatlık mesleğinde olması gerekenlere değindi. Arınç, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını da özellikle vurguladı.

Abone ol

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Bülent Arınç, Manisa Barosu'nun kuruluşunun 80. yıldönümü ve Avukatlar Günü nedeniyle düzenlenen, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in konuşmacı olarak davet edildiği, "Türkiye AB - Kıbrıs - Irak ilişkileri" konulu konferansa katıldı. Konferansın açılış konuşmasını Manisa Baro Başkanı Avukat Remzi Demirkol yaptı. Daha sonra kürsüye çıkan TBMM Başkanı ve aynı zamanda avukat olan Bülent Arınç, konuşmasında avukatların içinde bulunduğu sıkıntılara ve çözüm önerilerine yer verdi. Arınç, "Avukatlar, Türkiye'nin içinde bulunduğu toplumsal ve ekonomik olayların etkisinde kalarak çok iyi günler yaşamıyorlar. 1970 yılında 2 olan hukuk fakültesi sayısının bugün, 40 civarına ulaştığını biliyoruz. Her yıl 4-5 bin mezun veriyorsak, bu mezunların çok az bir kısmı idarecilikte, adli ve idari yargıda iş bulabiliyor ve meslek hayatına atılıyorsa, büyük bir kısmının yapacağı tek şey avukatlıktır. 1136 sayılı yasanın çıkması için uzun görüşmeler yapıldı. 4 bölüm halinde avukatlık kanunu görüşüldü. Pek çok zorluğa rağmen 2000 yılında bu kanunu geçirdik. Kanun her şeyi bütünüyle halletmedi. Bazı iyileştirmeler geldi, zaman içerisinde tekrar düzeltilebilir diye düşünmüştük. Bazı mesleklerin, avukatlık mesleğine karşı hasis bir davranışı var. O meslek mensubu milletvekillerimiz, avukatlık kanunu engellemek için mecliste bize çok zor saatler yaşatmıştı. Diğer partilerin de yardımıyla kanun değişti. Sorunlar hala devam ediyor. Bu kadar hukuk fakültesi açılıyor, acaba kaliteli hukuk eğitimi verilebiliyor mu? Acaba staj süresince kendileri ile yeteri kadar ilgileniliyor mu? Kendilerine yapılan destek ve yardımlar yeterli mi? Mesleğe yeni başlayan avukatın içinde bulunduğu zorluğa karşı mekanizmalarımız var mı? Görevlerini çeşitlendirerek ve çoğaltarak güvenilir bir meslek yaptıklarını ispatlayabiliyor muyuz? Bu konularda iyi noktada olduğumuzu söyleyemem" dedi. Tıp fakülteleri dekanlarının çalışmalarından, birlik ve beraberliğinden örnekler veren Arınç, "Tıp çevreleri, tıp fakültesi sayılarının fazlalığından ve mezun olan doktorların ciddi bir eğitim alamadan mezun olmalarından yakınıyorlar. Öylesine yerlerde hukuk fakülteleri de açılmış ki, ders verecek akademisyen, kariyer sahibi hukukçular bulunamıyor, başka mesleklerden o dersler dolu olarak gösterilebiliyor. Kanuni düzenlemeler ile avukatlık mesleğine saygınlık kazandırmak imkansız. İyi bir eğitim ve staj dönemi ve avukatların yapacağı işlerin yeniden belirlenmesi ile güvenilir kurum olarak avukatlığa yeni bir şekil vermemiz lazımdır. Sizin önerileriniz ve bizim tespit ettiklerimiz ile avukatlık mesleğinin bir saygınlığa kavuşmasını imkansız görmüyorum. Bunda hepimizin payı olmalıdır. Bazı meslek kuruluşlarının meseleyi ideolojik bir çatışma haline getirmek istemesinde veya bazı meslek kuruluşlarının işi bir siyasi kavgaya dönüştürmesinde fayda yok. Her meslek kuruluşu kendi meslek grubunun çıkarlarını en iyi şekilde korumak, meclis ve hükümet ile en iyi ilişkileri kurmak zorundadır. Kavga ile birbirlerini itham ederek, birbirlerini yok sayarak, küçülterek, aşağılayarak hiçbir sorun çözülemez. Mecliste görebildiğim bu" diye konuştu. Adliye binalarının durumunun ortada olduğunu belirten Arınç, "Yıllarca avukatlar için ayrılan, 3 kişinin ayakta durabileceği odalarda yaşadık. Buradan yeni adliye binasının da müjdesini vermek isterim. İnşallah Manisa'ya yakışır, çok fonksiyonlu, orijinal adliye binasının da projesi tamamlandı. Manisa halkımız, kendisine layık bir adalet sarayına kavuşacak" dedi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu vurgulayan Arınç, "En önemli unsur ise, yargının bağımsızlığıdır. Yargının tarafsızlığı da önemlidir. Bunu da ben ilave etmiş olayım. Yargının siyasallaşabileceği iddialarına karşı yargının tarafsızlığı da ayrı bir önem taşıyor. Yargı bağımsız olursa, demokratik laik cumhuriyet kendini koruma mekanizmasının yaşatma ve güçlenme mekanizmasını da ayrıca temin etmiş olacaktır. Biz savunma tarafındayız, kutsal bir görev ifa ediyoruz, yaptığımız bu görevin saygınlığına bir çizik bile getirmeden meslekte hayatımızı sonlandırmak istiyoruz. Yeter ki avukat arkadaşlarımız birliği ve beraberliği bozulmasın" şeklinde konuştu. Türkiye AB - Kıbrıs - Irak ilişkileri konusunda konferans veren CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onur Öymen, Kıbrıs konusunda, "Yunanistan şantaj politikası yaptı. Rumlar üye yapıldı, bizler dışarıda kaldık. Üye olduktan sonra bize baskı yapmaya başladılar. Bu süreç sona erene kadar 70 kere veto etme hakkı var. Bizden istedikleri, 1963'te imzalanan Ankara Anlaşması'nın yeni üyelere uyarlanması. 10 yıl önce üye olan devletler var, imzalanmamış. Kıbrıslı Rumların, Türkiye tarafından fiili olarak tanınmasını neden istiyorlar. Diyorlar ki, 'Kuzey Kıbrıs da bizimdir.' Biz onları tanıdığımız zaman, Kuzey Kıbrıs'ta onların egemenliğini de tanımış olacağız. Çünkü aynı coğrafya parçası üzerinde iki ayrı egemenliği tanıyamıyorsunuz. Biz o topraklarda KKTC'nin egemenliğini tanıyoruz. Bu gibi tehlikeler kapıdadır. Bu zorlamaların altında bunlar yatıyor. Gazetelerde şu soru hiç sorulmadı. Rumlar ile imzalayacağımız anlaşmanın içinde ne var da, Rumlar bu kadar istiyorlar. 9. madde diyor ki, bu anlaşmayı kiminle imzalarsanız, o üyenin vatandaşlarına, diğer AB ülke vatandaşları eşit muamele yapacak. Buna dayanarak İngilizlere, Fransızlara nasıl davranıyorsanız bize de aynısını davranacaksınız. Kıbrıs sorunu çözülünceye kadar sizi tanımayacağız, diyeceğiz. Ama 25. madde ne diyor. Önümüze çok çirkin bir yol açılacak. Tanımazsak ne olur, elinde veto etme hakkı var. Onun için büyük hassasiyet gösteriyoruz. Fakat olmadı, neticede biz yazılı taahhütte bulunmuş olduk. Şimdi bunun doğurduğu hukuki ve siyesi sonuçları üstlenmek zorundayız" şeklinde konuştu.