BIST 10.557
DOLAR 32,23
EURO 35,15
ALTIN 2.432,39
HABER /  GÜNCEL

Aponun avukatını kızdıran sorular

Radikal'den Neşe Düzel, Öcalan'ın avukatı ile röportaja gitti. Ama bu röportaj kavgayla bitti.

Abone ol

Yedi yıl önce Abdullah Öcalan'ın avukatlığını yapan DTP milletvekili Hasip Kaplan, Neşe Düzel'in sorduklarını beğenmeyince kendi istediği soruları sordurmak istedi...

İşte ikili arasında geçen diyaloglar;

-Siz Abdullah Öcalan'ın avukatlığını ne kadar süre yaptınız?
Bana göre bu sorudan girmek yanlış. Ben Türkiye'nin son otuz yılının en önemli siyasi davalarının hepsinde avukatlık yaptım. O açıdan ben basına da kızıyorum bu noktada. (...)

Peki Abdullah Öcalan'ın avukatı olmak rahatsız mı ediyor sizi?
Hayır, rahatsız etme olayı değil.
Basının kullanma tarzı beni rahatsız ediyor.(...) Şunu alıyorum, 'şunun avukatı şurada görev aldı' deniyor.
'Öcalan'ın avukatı' deniyor. Bu anlayış sorgulanması gereken çok yanlış bir anlayış. Bir kere, basının bir hukukçu karşısında biraz daha duyarlı olması lazım.

Röportajı bırakma tehditi

-Ben başka bir şey soracağım. Ben bu soruyla söyleşiye, sizin zannettiğiniz anlamda girmedim. Başka bir açıdan girdim. Şimdi onu soracağım. Öcalan'la avukatlarının...
Bununla başlarsanız, kapatacağım. Siz gerçekten benimle söyleşi mi yapmak istiyorsunuz? Girdiğim bir davayla ilgili, gerçekten o dava üzerinde mi söyleşi yapacağız? Sizlerle söyleşi yaptık. 1999'da hatırlarsanız, sizinle sıcağı sıcağına yaptık.
-Ben size başka bir şey soruyorum. İsterseniz bir dinleyin soruyu. İstemezsiniz teybi kapatırız tabii.
-Hayır yani doğru değil. Yani aynı şekilde olayı götürüp...
-Siz benim neyi sorduğumu bilmiyorsunuz ki...
Ama başladık öyle gidiyor.
Hoşuma gitmiyor bu yani. Bir şeye katkı sunmuyor bu tarz bir görüşme, bir röportaj.

AVUKATI KIZDIRAN SORU

-İsterseniz teybi kapatırız. Ben zorla söyleşi yapmam.
Hayır, ciddi söylüyorum.
Hayır, hayır, bu tarz hoşuma gitmiyor.
-Hangi tarz olduğunu bilmiyorsunuz ki. Ben şunu soruyorum. Avukatlar Öcalan'la yaptıkları görüşmeleri teybe kaydediyor mu?
Onu bana sormayın. O süreci artık bana sormayın. Geride bıraktık. O kadar çok şey değişti ki. Eğer bunun üzerinde röportaj yapmayı düşünüyorsanız, gerçekten yapmak istemiyorum.
-Yapmayalım.
Hayır yani eğer buysa ana konu
. Bakın ben milletvekili olmuşum. Türkiye'nin sorunlarıyla ilgileniyorum. Bir noktaya gelmişiz. Hâlâ beş sene önceki bir davamla ilgili konuşuyoruz. Beş senede dünya değişti. Beş sene içinde çok şey değişti Neşe Hanım.

(....)

-
Bir dakika beni dinleyin. Siz benim ne sorduğumu bile bilmiyorsunuz. Sorumu söyleyin. Benim size sorum neydi söyleyin. Siz benim sorumu bilmiyorsunuz ki...
Başladınız geldiniz. (Öcalan) Nasıl görüşme yapıyor?

-Önemli bir soru değil mi bu? Abdullah Öcalan haftalık avukat görüşmeleriyle görüşlerini dışarıya açıklıyor. Bunların hepsi yayımlanıyor. İnternette...
Beş senedir bilmediğim bir şeyi bana soruyorsunuz.
-Ben bilmiyorum, deyin o zaman.
Şimdi bu şekilde düşünüyorsanız, ben böyle bir röportaj yapmam.
(...)
-Yayımlanan avukat görüşmelerine göre, Öcalan, Demokratik Toplum Partisi'nin performansından memnun gözükmüyor. Öcalan neden şikâyetçi tam olarak?
Eğer bunun için çağırdınızsa beni, ben böyle bir röportaj yapmam.
-Yapmayın.
Çünkü bir partinin programı vardır.
Bu partinin çalışması vardır. Bu partinin bilmem nesi vardır. Siz bununla ilgili mi beni çağırdınız röportaj yapmaya?

-Öcalan, son günlerde DTP'yle ilgili açıklamalar yapıyor. DTP hareketi Öcalan'ın talimatıyla başlatılmadı mı? DTP'nin adını Öcalan koymadı mı?
Kapatalım. Ben bu tür bir röportaj anlayışının doğru olmadığını düşünüyorum.

MHP SORUSU DA KIZDIRIYOR

-Siz DTP olarak Meclis'in açılışında MHP'lilerin ellerini sıktınız ve bu çok olumlu bir hava yarattı...
Arkasından getirip onu soracaksınız.
(Öcalan) Orada böyle dedi, ne diyorsunuz? Ben böyle bir röportaj yapmam.
-Tamam. Konuşmayı bırakalım.
Bakın Neşe hanım...
Bir röportajın bir şeye katkısı olur, faydası olur. Ya insan haklarına olur, ya köye dönüşe faydası olur.

-Bir röportajın nasıl yapılacağını ben gayet iyi bilirim. Benim bir gazeteci olarak görevim sadece gerçeği açığa çıkarmaktır.
Bu şekilde bir röportaj anlayışıyla beni tanımanızı da ben yadırgıyorum.

-Röportaj yapmayın. Ben kimseye röportaj için ısrar etmem. Sadece röportajın yarıda kaldığını açıklarım o kadar.
Neyin yarıda kaldığını... Başlamadık ki... Ben bu şekilde konuşmam. Bana böyle bir röportaj yapacağınızı söyleseydiniz...
(...)
NEŞE DÜZEL ÇİLEDEN ÇIKIYOR

-Nasıl soru sorulacağını bana siz öğretmeyeceksiniz. İsterseniz sorulara cevap verirsiniz, isterseniz vermezsiniz.
Ben sizin istediğiniz gibi yönlendireceğiniz bir politikacı değilim. Bir hukukçu da değilim. Legal siyaset kurallarıyla diğer kuralları birbirine karıştırarak hata yapacak konumda insan da değilim. Onu da söyleyeyim. Hiç kimseye faydası olmayan bu tarz röportajların yapılmaması lazım.
(...)
-Ben sizinle Kürt sorununu PKK'yı konuşmadan konuşamam. PKK Kürt sorunun bir parçası değil mi sizce?
Kapatalım. O zaman hiç gerek yok.
-PKK'yı konuşmadan Kürt sorununu nasıl konuşabiliyorsunuz siz?
Neşe hanım bu şekilde bir girişle konuşamam. Konuşurdum ama bu şekilde konuşarak değil. Seçilmiş milletvekilleri var, parti programı var.

-Bakın PKK sorunu, Kürt sorununun tamamı değildir ama önemli bir parçasıdır. Ben hiçbir Kürt entelektüeliyle, politikacısıyla PKK'yı konuşmadan Kürt sorununu konuşmadım bugüne kadar.
Buradaki o anlamda değil. Sorulara öyle başlamadınız.
-Röportaja nasıl başlayacağımı size sormayacağım.