BIST 9.080
DOLAR 32,34
EURO 35,11
ALTIN 2.307,17
HABER /  MAGAZİN  /  KÜLTÜR VE SANAT

Anadolu kaplanlarına Ahmet Ümit'ten çağrı var

Ahmet Ümit, Gaziantep'te ne kadar az kitapçı ve sinema olduğunu hatırlattı, işadamlarını, kent yöneticilerini sanata önem vermeye çağırdı.

Abone ol

Ahmet Ümit, Gaziantep'te ne kadar az kitapçı ve sinema olduğunu hatırlattı, işadamlarını, kent yöneticilerini sanata önem vermeye çağırdı.

Radikal'den Cem Erciyes "Geçen hafta biri ilk, diğeri 50’nci kez düzenlenen iki festivale katıldım. 1.Uluslararası Şirehanı Yiyecek ve İçecek Festivali ve Antalya Altın Portakal Film Festivali" diyerek başlıyor söze ve Türkiye'de polisiye denince akla gelen yazarlardan biri  Ahmet Ümit'in Anadolu Kaplanları'na yaptığı çağrıyı anlatıyor gazetesinde:

"Yiyecek-içecek festivali Gaziantep mutfağını tanıtmaya yönelik. Festivali düzenleyen Şirehan Otel, tarihi bir kervansarayın içine kurulmuş. Sahibi Gaziantepli işadamı Tahir Öztan, festivalin genel koordinatörlüğünü hemşerisi Ahmet Ümit’e emanet etmiş. Festival ve otel hakkında detaylı bilgiyi yandaki haberde bulabilirsiniz. Ben Ahmet Ümit’in yaptığı açılış konuşmasından söz etmek istiyorum. Çünkü tamamen protokolden arındırılmış, bir yeme içme festivalinde asla göremeyeceğimiz kadar politik, kent kimliğiyle gurur duyan ama böbürlenmeyen, hemşerilerine karşı açık sözlü numunelik bir konuşma yaptı Ahmet Ümit. İlginçtir, cuma günkü bu konuşma gazete ve internet sitelerindeki onca haberin içinde pek yer almadı.

Ahmet Ümit, “Gaziantepli olmak bir ayrıcalıktır” diye başladı söze. Dünyanın ilk barış anlaşmasının imzalandığı Kargamış’ın 70 km. uzakta olduğunu, İpek Yolu’nun üzerinde bulunduklarını, Hitit, Sümer kentleriyle komşu olduklarını, Büyük İskender’in bir komutanı tarafından kurulan Zeugma’nın Gaziantep’te bulunduğunu anlatan Ahmet Ümit, bir Batılı için bütün bunların bir tür masal gibi olduğunu hatırlattı. Gazianteplilerin ise birer ‘dünya vatandaşı’ olarak diğer insanlardan ayrıcalıklı konumda olduklarını, dünya kültürünün önemli bir parçası olmanın tadını çıkartmaları gerektiğini söyledi.

“Gaziantep büyüyor, ekonomisi gelişiyor, çok güzel şeyler oluyor ama kültür ve sanata yeterince önem verilmiyor” diye devam ettiği konuşmasında koskoca Gaziantep’te ne kadar az kitapçı ve sinema olduğunu hatırlattı, işadamlarını, kent sakinlerini, yöneticileri kültür ve sanata daha fazla önem vermeye çağırdı. Bu çağrıyı öyle soyut bir yücelik duygusuyla havada bırakmayıp, kendisine pek yakışan politik bir tonla gerekçelendirdi: “Kültür sanat olmadan birey olunamaz. Bireylerden değil kullardan oluşan bir toplumda da demokrasi olmaz.”

Sonra birdenbire dinleyicilerin arasındaki milletvekillerine, eski bakanlara, vali ve belediye başkanına hitap ederek “Bu han vaktiyle halkın emeğiyle yapılmıştı, o nedenle bugün yenilenmiş halini de müsaadenizle halka açtırmak istiyoruz” dedi, “Neredesin halkım?” diye seslenerek kürsüden indi ve meslek kıyafetleriyle kurdelenin önünde yerlerini almış ‘halk temsilcileri’nin arasına karışıp töreni tamamladı.

Gaziantep, ekonomik olarak güçlenen, kalabalıklaşan, bir yandan da tarihini ve kimliğini önemseyen gururlu Anadolu kentlerinden biri. Bu kentler gurur duyduğu bu kültürünü geliştirmek, kenti daha cazip bir yaşam alanı haline getirmek için tenha, sıkıcı müzeler açmaktan daha fazlasını yapamıyor. Kitabevleri ve sinemalar AVM’lere emanet, içkili sosyal alanlar kent dışına itilmiş, memleketin edebiyatından, sanatından bihaber vaziyetteler. Bu nedenle diyorum ki Ahmet Ümit’in çocukluğunun geçtiği Şirehan’ın kapısında yaptığı konuşmaya bütün Anadolu kaplanları kulak vermeli...