Fado, Fiesta, Futbol.
3 F ile yönetim anlayışının enstrümanları…
Daha ziyade, Fronco İspanya’sını betimlemek için kullanılan bu
umdelerin kaynağı, Salazar’ın “Portekiz’i
3 F ile yönettim” sözüdür.
Fado ve fiestaya yabancıyız, lakin biz de 2 F’ye
aşinayız:
Fetö ve Futbol.
Gözümüzün önüne bir resim getirelim:
Fotoğraf karesinde terörist başı Öcalan ve futbolcular var.
Ne düşünürüz? O futbolcuları terörist ilan eder, hayatı zindan
ederiz değil mi?
Doğrusu da bu değil midir?
Tabii ki, böyle bir fotoğraf yok.
Fakat, hangi görüntüler var hafızamızda?
Fetö elebaşı ve bazı ünlü topçuların olduğu…
Peki akıbetleri ne oldu?
Bazıları firar etti, bazıları aforoz edildi, bir kısmı hapis
yattı, kalanları ise yeşil sahada ve medyada "başarı" ile arz-ı
endam ediyorlar.
Bu riyakarlık değil de nedir? Bu ikiyüzlülüğü sadece
futbol paydaşları değil tüm toplum olarak yapıyoruz. Terör
örgütleri arasında ayrım olur mu?
Fetö’yü temizlemekte epey mesafe katettik, fakat futbol
dokunulmazlığı ve kutsallığı olan bir alan olduğu için müdahale
edemedik.
Masa başında hükümet yıkan, teknik adamdan daha iyi takım kuran
insanlarız.
Konuşmayı sevdiğimiz konuların başında siyaset ve futbol
gelir.
Siyasete güven, erozyona uğradığı için de geriye sadece
futbol kaldı.
Türk futbolunda geçen yıl, kokuşmuşluğun ve rezaletin nirvanası
yaşandı.
Olmazlar oldu…
Sahanın içinde hakem tartaklandı.
İstanbulspor sahadan çekildi.
Arabistan’da Süper Kupa rezaleti yaşandı.
Fenerbahçe gençlerle çıktığı Süper Kupa maçında, sahadan
çekildi.
Trabzon’da taraftar sahaya indi.
Tüm bu yaşanan skandallar ve rezillikler, öncü depremler
gibiydi.
2024-2035 sezonu başladı…
Skandallar, kaldığı yerden devam ediyordu:
Karaborsa bilet iddiaları gündeme geldi.
Bir kulüp, sırtına yasa dışı bahis reklamı aldı.
İki kulüp başkanı, yasa dışı bahisten PFDK’ya sevk edildi.
Yabancı VAR getirildi.
Ve yine sahadan çekilen bir takım…
Adana Demirspor, Galatasaray ile oynağı maçta haksız penaltıya
isyan ederek sahadan çekildi.
Galatasaray’ın, yarım kalan maçtan sonra attığı “5 puan
ve -31 averajla son sırada yer alan rakibimiz maçtan çekildi”
tweeti, kışkırtıcı ve provakatiftir.
Türk futbolunun kara gecelerinden birinde ve insanların uhulet
ile suhulete ihtiyaç duyduğu bir dönemde yapılabilecek paylaşım
değildir. Bu paylaşım, Türkiye’nin huzuruna katkı
sağlamaz.
Uzun yıllardır futbol programları izlemiyordum. Alt yazılarda
haberi okuyunca, spor kanallarını arasında gezindim.
Gerçek anlamda bir tartışma zemini görmedim. Çoğu, konuyu
saptırma amacı taşıyordu.
Adana Demirspor’un sahadan çekilme gerekçelerini, hakemleri ve
futbol iklimini konuşmak yerine, Adana Demirspor’un mali ve ligdeki
durumunu konuşuyorlardı.
Aslında neden futbolu düzeltemediğimizin en canlı
örnekleriydi.
Bütün bu yaşananlara rağmen siyasi erkin seyirci
kalmasını nasıl yorumlayacağız?
Futbol, bazen gerçek gündemlerin perdelenmesi için bir araç
olabilir.
Toplumu uyutmak için afyon işlevi görebilir.
Hatta, yönetim erkini elinde bulunduranların işine de
gelebilir.
Fakat, işler rayından çıkmaya başladı.
Türk futbolunun düştüğü bu durumdan; başta faal
hakemler, kulüpler, medya, amigo vasıflı futbol yorumcuları, BeIN
Sports, MHK ve eski hakem yorumcuları sorumludur.
Tüm iyi niyeti ve samimiyeti ile futbolu kirlerinden arındırmaya
çalışan TFF Başkanı Hacıosmanoğlu, en az kusurlu insandır.
Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki ilişki; rekabetten
çıkmaya, kutuplaşma ve ayrışmanın vasıtası olmaya
başladı.
Bir takımın sürekli kollandığı algısı yerleşmeye başladı.
Futbol özerktir, fakat bu layüsel ve denetimsiz olacağı
anlamına gelmez.
Son iki yıldır yaşananlar, altından kalkamayacağımız olayların
habercisi olabilir.
Yeşil sahalardaki surlardan gedik açmaya çalışanlar
çıkabilir.
Gençlik ve Spor Bakanı’nın kulüp başkanları, hakemler ve TFF
yöneticilerini toplayıp uyarması ve dikkatlerini çekmesi, futbolun
özerkliğine helal getirmez.
Birilerinin artık bu duruma “ONE MINUTE” demesi
gerekir.