Yerli ve milli olanı baltalamayı ya da baltalanmasına çanak
tutmayı seviyoruz.
Vecihi Hürkuş, Nuri Killigil, Şakir Zümre gibi savunma sanayi
öncüllerinin akıbetini herkes bilir.
Bakü Fatihi Nuri Killigil, fabrikasıyla birlikte havaya
uçuruldu.
Şakir Zümre, soba üretimi ile nafakasını sağlamak durumunda
kaldı.
Vecihi Hürkuş, Yeşilçam filmlerinde soytarı karakterlerin adı
oldu.
Türkiye’nin ilk yerli ve milli otomobili Devrim’in yine aynı
şekilde önü kesildi.
13-20 Temmuz tarihleri arasında İstanbul’da İDEF Savunma Sanayi
Fuarı düzenlendi.
Fetö’nün etkisinin azalmasıyla birlikte, savunma sanayinde epey
bir merhale kat edildi.
Savunma sanayi, bir ülkenin güçlü olabilmesi için tek başına
yeterli değil.
Sahip olunan güç; bilişim teknolojisi, yapay zeka ve sosyal
medya uygulamalarıyla da desteklenmeli.
Türkiye, cep telefonlarıyla 1994 yılında tanıştı.
ASELSAN 1998 yılında, Aselsan 1919 modeliyle piyasaya girdi.
Ardından 1920 ve 1923 modellerini satışa çıkardı.
Bir süre sonra, telif hakkı gerekçesiyle üretimi
sonlandırdı.
Vestel, sektöre Venüs ile hızlı bir giriş yaptı.
Kendini geliştiremedi, ilgi azaldı ve üretimi sonlandırdı.
Elimizden düşürmediğimiz cep telefonları, masamızdaki
bilgisayarlar, çocuklarımızdaki tabletler yabancı marka.
Yabancı marka cep telefonu, bilgisayar, tablet ve dizüstü demek;
üreticisine takip ve kontrol imkânı vermek demektir.
Örnek: ABD ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle Çin marka
bir telefonu yasakladı.
Bugün bilgisayar, tablet ve dizüstü bilgisayarlarda
kullandığımız işletim sistemi, tarayıcılar, arama motorları ve ofis
programları çoğunlukla yabancı.
Üreten ülkenin istihbarat servisi ve şirketi için bulunmaz
fırsatlar sunuyor.
Bizim de geliştirdiğimiz, hepsinin alternatifi olabilecek yerli
ürünlerimiz var. Ya bilinmiyor ya da TSK gibi kurumlar dışında
kullanılmıyor.
Devlet de, bu program ve uygulamaları zorunlu hale
getirmiyor.
Hal böyle olunca da, üreticileri ve programcıları desteklememiş
oluyoruz. Elzem olan ilgi ve destek olmayınca da silinip
gidiyorlar.
Yerli ve milli bir klavye yapmışlığımız bile var. Dr İhsan Sıtkı
Yener, Türk dil yapısına uygun F klavyenin mucididir. Sadece, bu
klavyeye TSK sahip çıkmıştır.
Diğer önemli bir konu sosyal medya…
Sosyal medyayı kontrol eden, kitleleri kontrol eder.
Sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle birlikte Türkiye’de
alternatif sosyal medya uygulamaları geliştirildi.
Bunlardan en önemlisi, Türk mühendislerin geliştirdiği BİP
uygulamasıydı. Onun da akıbeti diğerlerine benzeyecek gibi
görünüyor.
Birkaç gün önce Selçuk Bayraktar, Next Teknofest Sosyal’in
tanımını yaptı.
Artık bir devletin savunması, sosyal medyadan başlıyor.
Kamu kurumları ve belediyelerde, Whatsapp kullanımının
düzenlenmesi ve BİP’in teşvik edilmesi gerekiyor.
Kurumlar ve belediyeler, sahip oldukları bilgi, belge ve
dokümanları farkına varmadan yabancı bir ülkeye servis
ediyorlar.
Kamu çalışanları, memur ve amirler WhatsApp grupları
oluşturuyorlar.
Güçlü ve zayıf yönlerimiz, tüm yazışmalarımız yabancılara
ulaşıyor.
Karşıdaki güç de, “Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz”
diyor ve emeksiz istihbarata ulaşıyor.
Sosyal medyayı, bilişim araçlarını, uygulamaları ve cep
telefonlarını millileştirmeliyiz.
Devletin bunları desteklemesi ya da zorunlu hale getirmesi
şarttır.
Yoksa sosyal medyadan biri çıkıp, orman yangını söndürmeye giden
beton mikseri için “Daha yangın söndürülmeden yanan yerlere beton
döküyorlar” dediğinde, gerçeği anlatmak için göbeğimizi
çatlatırız.