Bahçeli'nin Önermeleri

Mevlüt Akbay mevlutakbaymevlut@gmail.com

TDK sözlüğünde önerme, kabul edilmesi dileğiyle öne sürülen düşünce olarak açıklanır.

Yargı bildiren tüm ifadeler, önerme olarak kabul edilir.

Önermeler, doğru ya da yanlış olabilir.

Türk siyasetinin önde gelen önermecisi, Devlet Bahçeli’dir.

Siyasi hayatı boyunca çok sayıda önemli önermede bulunmuştur.

Gerçekleşen önermeleri de mevcut, gerçekleşmeyenleri de…

Ama her biri, çok tartışmalara konu olmuştur.

İlk önermesi 2002 yılında erken seçim çağrısıydı.

Nitekim, Türkiye Kasım 2002’de seçime gitti.

Cumhuriyet’in yüzüncü yılı dolayısıyla, 100 il, 1000 ilçe dileği vardı.

Mevcut ekonomik koşullar gerçekleşmesine izin vermedi.

MHP Lideri asrın ve kendisinin en büyük önermesini, 22 Ekim 2024’te yaptı:

“Şayet teröristbaşının tecridi kaldırılırsa, gelsin Meclis’te DEM Parti grup toplantısında konuşsun.”

Bahçeli bu ifadesiyle Terörsüz Türkiye sürecinin temelini attı.

Kamuoyunu şaşkına çeviren bir önermeydi.

Gazetecisi, siyasetçisi, akademisyeni ve sade vatandaşıyla herkes şok oldu.
Tabii ki, teröristbaşının Meclis’te konuşması gibi bir durum söz konusu olamazdı.

Bu önermenin gerçekleşmeyeceğini en iyi Devlet Bahçeli bilirdi. 

MHP Liderinin başlattığı süreç, iktidar tarafından da desteklendi.

Silahların bırakılması aşamasına geçildi.

İşbu aşamaya geçilmişken, Bahçeli’nin yeni bir önermesi sızdı:

“Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun. Bir Kürt, biri Alevi olsun.”

Bahçeli reddetmedi, MHP MYK’da tartışıldığını ifade etti.

Yine kamuoyundan olumlu ve olumsuz çok sayıda tepki yükseldi.

Her önerme, gerçekleşmesi istenen bir düşünce olarak ifade edilse de bazen arzu edilmeyen olasılıklar da önerme gibi piyasaya sunulabilir ve tartışılması istenir.

Ben, Devlet Bahçeli’nin son önermesini öyle değerlendiriyorum.

Bir fikir jimnastiği olarak konuşulduğunu ve kabul görmediğini düşünüyorum.

Sayın Bahçeli, bu düşüncesinin olmasını çok arzu etseydi doğrudan kamuoyu ile paylaşırdı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin her vatandaşının her makama seçilme hakkı vardır.

Aynı anda Türk Cumhurbaşkanı ve yardımcısı da olabilir, tersi de gerçekleşebilir.

Bütün bunlar da bir beis yok. Etnisiteler, dinler, diller için kotalar açılamaz.

Seçme ve seçilme şartları herkese aynıdır. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur.

Anayasanın vatandaşlık tanımı bellidir.

Eğer bu yol açılırsa, Türkiye telafisi olmayan risklerle karşılaşır.

Öyle olunca da, istihbaratta iyi olduğu için Çerkesleri MİT Başkanı,

Çok şair ve yazar çıkardığı için Arnavutları Milli Eğitim Bakanı,

Alternatif tıpta ilerledikleri için Gürcüleri Sağlık Bakanı,

Savaşçı etnisite Çeçenleri Savunma Bakanı yapmak durumunda kalırız.

Cemevlerini ibadethane yaparsak, Mevlevihanelere de haksızlık etmemek lazım.

Cemevine dede, dergahlara postnişin atamak durumunda kalırız.

Arnavut Mehmet Akif, Çerkes Rauf Orbay, Alevi Diyap Ağa, Kürt Reşo ve Kazım Karabekir aynı potada erirken, yeni faylar oluşturacak kimlik ve mezhep siyaseti geride kalmalıdır.

Mustafa Kemal’in dediği gibi, “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkın evlatları hep aynı cevherin damarlarıdır.”

Niceli bırakıp, niteliğe yoğunlaşmanın zamanı gelmiştir.