Saraydan Kız Kaçırma adını taşıyan Mozart’ın bir Operası var.
Uzmanlarına göre Mozart bu eserinde Osmanlı’nın Mehteran müziğinden
esinlenmiş. Daha doğrusu, Saraydan Kız Kaçırma, Doğu’nun
mistik atmosferinde nefes alıp veren bir Batı Klasiği.
Yeni bir kutuplaştırma projesinin işletildiği bugünün dünyası
için, bu prototip, ilginç bir sentez özelliği
taşımaktadır. Bana göre bu prototip; geleneksel
“üstdonu” ile modern “Benetton
tişört”ünü giyerek evinin balkonunda cam silen genç
kızımızın bugün yarattığı sentezi anlamak için
önemlidir. Bu prototip, bir şeyi anlamak için de önemlidir:
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda 16 Türk Devletini simgeleyen askerlerin
kıyafetlerinin folklorik işlevini.
Eleştirileri anlamak ve hoşgörü göstermek için kendimi zorluyorum.
Maalesef ortada hoşgörü göstereceğim bir şey de yok.
Şu söylense anlayabilirim mesela: “Bu tür militarist görüntüler
bize zarar verir. Zaten bölgemiz kan gölü. Biz de kendimizi savaşçı
kimliğimizle dünyaya takdim edersek, herkesin bizi öcü gibi
görmesine teşne oluruz”. Örneğin dense ki; “kıyafetler
Cumhurbaşkanlığı gibi, devletin manevi şahsiyetinin tecessüm ettiği
bir makamı gülünç duruma düşürüyor. Ciddiyetine halel getiriyor”.
“Haklı olabilirsiniz” derim ama “olmadı, yakışmadı”
diyorlar, başka da bir şey demiyorlar.
Ben farklı bakıyorum: Birkaç vesile ile söyledim. 16 asker
kıyafetinin bana göre ciddi bir folklorik işlevi var.
Öncelikle bu kıyafetler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
aksesuarıdır. Hepimiz, iddialı olmak istediğimizde; kıyafetimizle,
takılarımızla, dış görünüşümüzle etkileyici olmak isteriz.
Evimizdekilerin, odamızdakilerin, çalıştığımız masa ve masamızın
üzerindekilerin hepsi, bizi yansıtan, karakterimizi ele veren
nesnelerdir. Bunlar kimliğimizin birer parçasıdır. Nitekim bütün
iddialı ticari işletmeler, dernekler, birlikler, kamu ya da özel
tüm organizasyonların bir logosu vardır. Rozeti, antetli kağıtları
vardır. Devletler de böyledir, milletler de. Bayraklarıyla,
törenleriyle, takılarıyla, aksesuarlarıyla tebarüz ederler ve
onların manevi şahsiyetleri bu tür somut göstergelerde ete kemiğe
bürünür. Her ticari firmanın ilk işi, ürününe bir marka değeri
yapıştırmak olur. Yani üründen önce piyasada markasını
tutundururlar.
İkinci olarak, 16 Türk devletini simgeleyen asker kıyafetleri bizim
öz geçmişimizdir. Her birimiz, iş başvurumuzu özgeçmişimizle
yaptık. ”Sen ne işe yararsın” sorusunun cevabı, her birimizin
performansının zapta geçirildiği özgeçmişimizde kayıtlıdır. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin de bir özgeçmişi vardır. 16 askerin
üzerindeki kıyafetler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin özgeçmişinin
önemli birer unsurudur.
Son olarak 16 Türk devletini simgeleyen askerlerimizin biri iç
kamuoyu, diğeri dış kamuoyuna yönelik iki mesajı
vardır:
İç kamuoyuna yönelik psikolojik doping anlamı taşıyan mesaj,
devletimizin himaye edici ve mürebbiyelik rolüne ilişkindir.
Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan vatandaşlarımız için
her bir kıyafetin folklorik ve mitolojik bir hikayesi vardır. Her
bir hikaye, biz vatandaşların kendisini anlamlı ve değerli kılması
için bir araçtır. Bu yüzden Yüzüklerin Efendisi’ndeki,
Matrix’teki hayali kahramanlara anlamlar yüklenmiştir.
“Geçmişte, ceddimizin yaptığı gibi, pek ala, bugün ben de
yapabilirim” duygusu, kendini güçsüz ve kimsesiz hisseden
modern birey açısından son derece etkili bir dopingdir.
Askeri kıyafetlerin, devletin haşmet ve azametine ilişkin dış
kamuoyu yönelik mesajı; belki, daha da önemlidir.
Her milleti ve her devleti somutlayan bazı ikonalar zihinlerde yer
eder. Ortalama insanın zihninde, kendi ülkesindeki projeler,
programlar, politikaların bile izi yoktur. Başka bir devleti,
ülkeyi ise asla hatırında tutamaz. Ama “İskoçyalı”, “Kral Arthur”,
“Cesur Yürek” veya “Son İmparator”, “Yedi Samuray” gibi filimler
sayesinde, pek çok devlet ve millet, ikonalarıyla zihnimizde, birer
imge olarak yer etmiştir. Bu imgeler, diplomatik ilişkilerde de
anlamlıdır. Sanıyorum 2015 yılında Ermeni Meselesi ile ayrıca
boğuşmak zorunda kalacağız. Dış kamuoyunu bazı ikonalarla
imgelemeye, her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olacaktır.
Kısacası, neresinden bakarsanız bakınız, korku güdüsü ve güç inşa
etmenin en kestirme yolu imgelemedir. Bu inşa etme işlevini,
sembolik araçlarla başardığınız takdirde, diplomatik
ilişkilerinizde “joker”, en caydırıcı kart olarak her zaman
elinizde kalacaktır.