Denizlerdeki köpüklerin ve her canlının nefes alışı adedince
Allah’a hamdolsun.
Bu gün, yanlışlara karşı duranların zafer
günüdür...
Bu gün, batıla direnen Müslümanların, zaferlerinin
ilanıdır...
Bu gün, hakikati görerek üstünü uyaran halkın, üstleri
tarafından itibar edildiğini gördüğü gündür...
Bilindiği üzere yürürlüğe girdiği günden bu yana olay ve
tartışma konusu olan İstanbul Sözleşmesi, dün gece itibariyle
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla feshedildi.
Cumhurbaşkanı halkına kulak vererek bu yanlıştan ülkeyi
kurtarmış, bir Müslüman olarak Müslümanlara hakkıyla önderlik
etmiştir. Alınan bir diğer karar ile Merkez Bankası’nın
başından Naci Ağbal’ı alarak faizin de önüne geçmeyi amaçlamıştır.
Cumhurbaşkanının en güzel özelliği, öz eleştiri yapıp, er veya geç
hatalardan dönmesini bilmesi ve milletin sözüyle aynı çizgiye
gelmesidir. Müslüman toplumunu katletmeyi amaçlayan bu kirli
anlaşmaya karşı, Abdurrahman Dilipak ve Yusuf Kaplan başta olmak
üzere bir çok aydın yazar ve özellikle Müslüman tabanı karşı çıkmış
ve sıkça uyarmıştı. Ne tevafuktur ki dün sabah Twitter hesabımdan,
“Hatırlatmakta fayda var” diyerek İstanbul Sözleşmesinin her dört
mezhepte kabul edilemez olduğunu, İslam hukukuna aykırı olduğunu ve
şer’an kabullenilemez olduğunu yazmış ve paylaşmıştım.
Yüreklerimizde her zaman bir umudun olduğunu varsayarak masumca
yaptığım bu paylaşımın gecesine böyle bir haberi almanın
mutluluğunu tahmin edemezsiniz.
İstanbul Sözleşmesi, Allah’ın lanetlediği eşcinsellerin
evliliğini meşrulaştırarak, Allah Resulü’nün çok önemsediği aile
temelini yerle bir ederek toplumsal düzeni alt üst edecek mide
bulandırıcı bir sözleşmeydi. Her açıdan bakıldığında, İslâm
hukukuna aykırıydı. İslâm’ın izzetiyle ayakta kalmış bu ülkede,
İslâm’a tamamıyla karşı olan bu sözleşmenin yaşaması asla tahammül
edilecek bir durum değildi. Hamdolsun ki, Aile değerlerinin en
güçlü olduğu toplumu da kapsayan ve bizatihi bu ülkede yapılan
iğrenç, lanetli sözleşmeden kurtulmanın sevincini yaşadık.
Evet İstanbul Sözleşmesi kalktı ama girdiğimiz yeni süreçte çok
daha dikkatli olmamız gerekir. Çünkü alınan bu karar ile birlikte
ülkede bulunan bazı güruhların hareketlenecek ve bazı saldırıları
yapacaklardır. Şimdiden, adı lazım olmayan kişilerin neler
diyeceğini tahmin edebiliyorum. “İstanbul sözleşmesi yaşatır.
Çekilerek şöyle olduk, böyle olduk.” diyerek, çamur atmaya devam
edeceklerdir. Korktuğum şey, bu kararları bahane ederek insanları
galeyana getirecek olmalarıdır.
Hatırlarsanız son yazımda Mart sonunda bazı ayaklanmaların
olacağını yazmıştım. Yaşanan son bir kaç olay, beni bu istenilmeyen
gerçeğe karşı daha da ciddi durmamı sağladı.
Türkiye içinde, HDP’nin kapatılması ve ardından İstanbul
Sözleşmesinin iptal edilmesi üzerine insanlar, protesto etmek ve
propagandalar yapmak için sokağa dökülebilirler. Açıkçası 20-30
Mart arasında beklenen ayaklanmalara bahane olacak bu son
gelişmelere karşı bir yandan da tedirginlik içindeyim. Her ne kadar
“Hak” bir karar alınsa da, “Hakk’ı” bilmeyenler bu hakikat
üzerinden “Batıla” kanarak yanlış hareketlerde bulunabilirler.
Dünya’yı yöneten insanlar bir proje hazırladıysalar, ne yazık ki
bir çok şey bu projeye alet olup mahiyetini kaybediyor. Umarım ki
bu alınan güzel kararlar, ülke içindeki kin ve nefreti hat safhaya
çıkarmaz. Çıkarmaz da, batının maşası olan ülke içi gafiller yanlış
işler yapmazlar.
Öyle bir dönemdeyiz ki, istediğimiz gelişmeler yaşansa da gönül
rahatlığıyla sevinemez haldeyiz. Darısı derin güçleri yıkarak tam
anlamıyla bağımsız olacağımız günlere.
Şimdi safları bu güne kadar olmadığı şekilde
sıkılaştırmamız gerekiyor!
Bu süreçte alaylara, istihzalara, saldırılara kulak
asmamak çok önemli!
Mevlâ görelim neyler,
Neylerse, güzel eyler...
Selametle..