Fas’ta neler oluyor? Yeni bir “Arap Baharı” mı?

Nureddin Ceylan snureddinceylan@gmail.com

Fas sokakları uzun süredir bu kadar gür bir sese tanık olmamıştı. “GenZ213” adıyla anılan yeni nesil ayaklanma, birkaç gencin attığı bir çığlıkla başladı ve kısa sürede ülkenin dört bir yanına yayıldı. Kıvılcımı yakan, Agadir’de bir devlet hastanesinde doğum sırasında sekiz annenin hayatını kaybetmesi oldu. Bu trajedi, halkın yıllardır içine gömdüğü öfkeyi gün yüzüne çıkardı.

27 Eylül’de Agadir’de başlayan protestolar hızla Rabat’a, Kazablanka’ya, Oujda’ya, Tiznit’e ve diğer kentlere yayıldı. Ortada ne bir parti vardı ne bir sendika; sadece gençler… Bir Discord grubunda başlayan hareket, birkaç gün içinde on binlerce üyeye ulaştı. İlk günlerde barışçıl gösterilerle başlayan dalga, kısa süre sonra polisle sert çatışmalara dönüştü. Araçlar devrildi, bankalar hedef alındı, Leqliaa’da açılan ateş sonucu dört genç hayatını kaybetti.


Gençlerin talepleri basit ama sahici: Sağlıkta köklü reformlar, donanımlı hastaneler… Nitelikli bir eğitim sistemi, iş imkânları, adil bir gelecek… Yolsuzluğun sona ermesi ve kamu kaynaklarının halka dönmesi… Kimileri Başbakan Aziz Akhannouch’un istifasını isterken, kimileri köklü bir dönüşüm talep ediyor. Ancak dikkat çekici olan, okların doğrudan kraliyete yönelmemesi. Fas halkı tarih boyunca monarşiyi kutsal bir denge unsuru olarak gördü; bu yüzden öfke daha çok hükümete ve bürokrasiye yöneliyor.

Kraliyet ve hükümet şimdilik çift yönlü bir siyaset izliyor. Sokaklarda güvenlik güçleri sert müdahalelerle kontrolü sağlamaya çalışırken, diğer yandan sağlık yatırımları ve kabine revizyonları vaat ediliyor. Bu, Fas’ın alışık olduğu kriz yönetimidir: Ne tamamen bastırmak, ne de tamamen özgür bırakmak; tam ortada bir denge oyunu.

Bugün sorulması gereken soru şu: Bu ayaklanma bir devrime mi dönüşecek, yoksa rejimi hafifçe sarsıp yeni bir uyum dönemine mi taşıyacak? Fas monarşisinin tarih boyunca defalarca ispatladığı bir esnekliği var. Bu yüzden köklü bir rejim yıkımı beklemek gerçekçi görünmüyor. Ama gençlerin öfkesi de kolay dinecek gibi değil. Bu ses ya reform masalarında karşılık bulacak ya da sokaklar uzun süre susmayacak.


Kuzey Afrika’da istikrarsızlığın kol gezdiği bir dönemde Fas, Batı için “istikrar adası” olarak önemini koruyor. Libya’daki kaos, Tunus’taki kırılgan demokrasi, Cezayir ile bitmeyen rekabet ve Sahel bölgesindeki güvenlik krizleri düşünüldüğünde, Avrupa başkentleri için Fas’ın dengede kalması stratejik bir zorunluluk. Göç akışlarının kontrolü, enerji projeleri ve Atlantik üzerinden Afrika’ya açılan ticaret yolları Fas’ın önemini artırıyor. Bu nedenle uluslararası aktörler, protestoları yalnızca iç mesele olarak değil, bölgesel dengeleri sarsabilecek bir kriz olarak okuyor.

Batı cephesi —özellikle Fransa, İspanya ve Avrupa Birliği— şimdilik kraliyetin yanında duruyor. Güçlü bir devlet aygıtı, onlar için güvenli bir ortak demek. Ancak kamuoyu baskısı nedeniyle insan hakları ve ifade özgürlüğü başlıklarını da masada tutmak zorundalar. Bu, kraliyetin manevra alanını daraltıyor: hem Batı’nın gözünde “istikrar garantörü” olmalı, hem de içeride gençlere kulak vermeli.

Bölgedeki rakip Cezayir ise gelişmeleri dikkatle izliyor. Batı Sahra meselesi, enerji rekabeti ve tarihsel sınır sorunları göz önüne alındığında Fas’ta merkezi otoritenin zayıflaması, Cezayir için jeopolitik avantaj anlamına gelebilir. Dolayısıyla “GenZ213” yalnızca iç dinamiklerin değil, bölgesel hesapların da gölgesinde şekilleniyor.

Arap Baharı’yla kıyaslandığında farklar belirgin. GenZ213, lideri olmayan dijital bir kuşak hareketi. Discord ve TikTok üzerinden örgütleniyor, talepler soyut özgürlük sloganlarından ziyade somut yaşam koşullarına odaklanıyor. Kraliyete dokunmuyor, hükümeti sorumlu tutuyor. Ve bir anda patlayıp sönmektense, uzun vadeli ve sürekli bir baskı potansiyeli taşıyor.


Dış aktörlerin doğrudan müdahalesine dair kanıt yok; fakat Fas’ın stratejik konumu, hareketi uluslararası gündeme taşıyor. Bu ilgi, bir yandan diplomatik manevra alanı yaratıyor, diğer yandan ekonomik baskı unsuru üretiyor. Devlet, adımlarını yalnızca iç kamuoyunu değil, dış yatırımcıları ve Avrupalı ortaklarını da gözeterek atmak zorunda.


Sonuç olarak, GenZ213 bir kuşağın taleplerinin ve kamu kaynaklarının adil yönetimine dair itirazın görünür hâle gelmesidir. Hükümetin göstereceği reform iradesi, bu hareketin seyrini belirleyecek. Yüzeysel hamleler meseleyi yeniden alevlendirecek; kalıcı adımlar ise Fas’ı yeniden dengeye oturtacaktır. Bu yalnızca bir protesto değil; aynı zamanda devletin yönetim kapasitesinin ve toplumsal sözleşmesinin sınavıdır. Fas, bu sınavı ya esnekliğiyle geçecek ya da öfkenin dalgalarıyla yeniden yüzleşecektir.


Selâmetle..