Sefaletin havasını iliklerimize kadar
soluduğumuz doksanların yıldız islamcı abileriydi
onlar.
Talebe evlerinde bir kaç kişinin kurban hissesine
girer gibi para katışıp aldığı mecmualarda su içer gibi okurduk
yazılarını.
Zalimle kavgayı, cihadı, Hama katliamını,
Halepçeyi, Hasan El Benna'yı, Seyyid Kutub'u filan bizim kuşağımız
hep o abilerden öğrendi.
Gel zaman git zaman devran değişti,memleketin
şartları değişti, e tabii bizim bu abilerde değişti.
Ak Parti iktidarıyla camianın
medyacı-entellektüel kontejanından kolayca yer edindiler
kendilerine.
At Pazarı'nın henüz olmadığı zamanlardı. Bir antik
açıkhava müzesini gezercesine Fatih ilçesine gelir,duvar dibinde
ahkam keserlerdi. "Bilmediğiniz şeyler var
gençler" kabilinden bir takım zırvalarla üst perdeden
kendi egolarını tatmin eder sonra ufak ufak uzarlardı
kendileri.
Zaman geçtikçe, öte mahalleyle duvarlar kalktıkça
bizim bu abilerin medyacı filan olmadıkları,gazeteci
olmadıkları,esasen "koyunun olmadığı yerde keçi Abdurrahman
Çelebi" kabilinden pozisyon ifa eden zat-ı muhteremler
oldukları anlaşıldı.
E-5 kenarında heybetle yükselen plazalarda
kurallar Fatih'in iş hanlarındaki mecmua idarehanelerinden daha
acımasız işliyordu. Hiçbir başarısızlık karşılıksız
kalmazdı,kalmadı da.
Kimisinin medya grup başkanlığı kimisinin belediye
danışmanlıkları bitince 3-5 yıl kadar askıya aldıkları vicdanlarını
tekrar kuşanma ihtiyacı hissettiler,tabii yerseniz.
Şuan ülkemizdeki Baas yandaşlarının islamcı
kanadına bakarsanız göreceğiniz yegane tablo "looser club"
hadisesidir.
Ankara'da liste dışı kalmış vekillerin takıldıkları
mekanlarda ülke siyasetine dair dile getirdikleri lakırtıların
biraz daha entellektüel boyutunda feryat figanlardır duyacak
olduklarınız.
Alayı tekaüte çıkmış, devirleri bitmiş, başarısız
olmuş bir grup zevatın "hey bizi burda bırakmayın"
serzenişidir aslında duyulan nidalar.
Tabii birde kin var, ölümüne bir
kin...
Bunların baas yandaşlığı hiç bir ilke barındırmayan,
tamamıyla Tayyip Erdoğan karşıtlığına dayanan
hamasi bir ergen muhalefeti.
Yarın sabah Tayyip Erdoğan çıksa "biz Beşar
Esad'la meselemizi hallettik" dese bu abilerimiz o
dakikadan itibaren Özgür Suriye Ordusu'nun yılmaz savunucuları
kesilirler.
Ya da Ahmet Davutoğlu bu abilerimizi çağırıp
"haydi sizi danışman atadım" dese, şuna emin olun
o dakikadan itibaren Beşar Esad bu zevat için de eli kanlı
katildir.
Bu kıvrak değişiklikleri yaparkende zerre kadar
yüzleri kızarmaz buna da eminim.
"Suriye'de ölen 3 yaşındaki bebek cesetlerine
bakıp yüzleri kızarmayan,utanmayan insanlar bundan mı utanacak"
dediğinizi duyar gibiyim. Ya da PKK'nın Gaziantep saldırısından
hemen sonra "ama biz de Suriye'de özgür orduyu...." diye
başlayıp PKK'ya empatik yaklaşan insanlardan vicdan azabı da
bekleyemeyiz onun da farkındayım.
Rusya-İngiltere ya da Amerika hangi stratejik
denklemlerle Suriye meselesine yaklaşıyorsa söz konusu abilerimizde
aynı saiklerin mikro boyutunda hassasiyetlerle yaklaşıyorlar
meselelere.
Suriye meselesi Rusya için Akdeniz'de bir
hava üssüyse bunlar için Doğan gazetelerinden birisinde bir köşe ya
da CHP'den mebus adayı olabilmek,Kemal Kılıçdaroğlu'nun beyin!
takımında yer almak mesela.
Ancak gözünüzü hırs o kadar bürümüşki, o kadar
sakilce ve o kadar hamasi bir biçimde aşikar ediyorsunuz ki
niyetlerinizi size üzülerek şunu hatırlatmak zorundayım değerli
abilerim;
Eskiye rağbet osla bit pazarına nur
yağardı...