“Terörsüz Türkiye” sürecinin daha sağlıklı
ilerlemesi için temkinli olmak ve sakince acele etmek gerekli.
Düşünerek, temkinli, tedbirli ve itidalli bir şekilde ilerlemek
lazım.
Süreci provoke etmek isteyenler hep olacaktır, bunların görevi
kışkırtmaktır daha önce de yaptıkları gibi aynı gerekçeyle süreci
baltalamak. Zarar vermek. Sonuca ulaşmayı engellemektir.
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın ve Milli Savunma Bakanı Sayın
Güler’in “temkinli yaklaşım” ifadesiyle, MHP Genel Başkanı Sayın
Bahçeli’nin “vakit tamam” cümlesi çok önemli ve anlamlı.
DEM’lilerin Apo’yla görüşmesi İmralı açıklaması sürecin başlama
noktasıdır. Bakıldığında “Terörsüz Türkiye” sürecinin en kritik
noktasıdır. Bu noktada, hassas süreçlerin sağlıklı bir şekilde
ilerlemesi için mesajların net ve kısa bir şekilde verilmesi
önemlidir.
İletişim bu sürecin belki de en önemli yapı taşlarından biridir.
İletişim sürecinin beş temel unsuru bulunmaktadır.
Bunlar; kaynak, mesaj, kanal, alıcı ve geri bildirim
(feed-back) dir. İletişim sürecinde bu beş temel unsurunda
yanında, ikincil unsurlar olarak iletişim sürecinde yer alan,
kodlama-kod açma, algılama ve değerlendirme (filtre) ve
gürültü unsurları da yer almaktadır.
Kaynak, İleti (Mesaj) ve Alıcı (Hedef/Anlayan) bu
sürecin ana kanalıdır. Mesajın kaynağı iletiyi doğru bir şekilde
alıcıya iletmeli. Alıcıda “gürültü” ve “parazit” kavramları
önemlidir.
“Mesaj”da söylenecekler net ve kısa cümlelerle
ortaya konmalı. İletişimde mesaj, kodlama ve kod açma işidir. Kodu
açması gereken hedef gruplar, farklı kod açımları yapmamalıdır.
Netlik önemlidir. “Terörsüz Türkiye” yoruma açık bir konu değildir.
Alıcıdan “Gürültü” gelmesi; her kafadan bir ses
çıkması demektir. Bu hal kaos oluşturur. Süreci zorlaştırır.
Dışarıdan dahil olma girişimleri gürültü ile ifade edilir. Var olan
duruma herkesin bir çözüm önerisi vardır. Akıl verici gürültüler
olduğu gibi, süreci riske atacak girişimler de bulunanlarda
olabilir.
“Parazit” iletişimi kesme ve engelleme amacı
taşır. Çok tehlikelidir. Provokasyona hizmet eder.
Bir akademisyen ve iletişimci olarak;
Temel kural iletişim kanallarının amaç doğrultusunda gerekli
mesajlarla doldurulmasıdır. Çünkü kanal boş bırakılırsa bu defa
başkaları kanalı kendi mesajlarıyla doldurur.
O zamanda yapılan açıklamaya; itiraz, yalanlama ve içerikte
olmayan pozisyonların varmışçasına hareket edilmesi sonucu
doğar.
İletişim yolunun yönü belirlenmelidir. Dram, acı, mutluluk ve
heyecan duygularını taşıyanlar değil de kendi öz duygularını işe
katanlar değil de 200 yıldır parçalanmaya çalışılan Türk-Kürt
kardeşliğine neşter vurmaya çalışan devlet aklıyla
ilerlenmelidir.
Kürt kökenli kardeşlerimiz ve Türk halkında sürece dair güven
sorunu yaşanmaktadır. Bir yanda kan ve gözyaşı, bir yanda başarısız
bir şekilde 40 yıldır devam eden süreç var. Bu sürecin yaşattığı
derin travmalar var. O nedenle güven sorunu yaşayan endişeli
halklara Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın mesajları olmalıdır. Bu
mesajlar gerek kanaat önderleri gerek STK’lar gerekse siyasetin
kirlenmemiş temiz kalmış ağızları yoluyla iletilmelidir.
İnandırıcı, sahici ve samimi olmalıdır.
Bu mesajlar için akademisyenler, sanatçılar, gazeteciler ve
aydınlar bir araya gelmeliler. Çünkü her şehrin kendine özgü dili
vardır. Mesajlar şehrin diline uygun olmalıdır.
“Her iki halkta ne duymak istiyor” sorusuna cevap aranmalıdır.
Süreç titizlikle çalışılmalı.
Ülke olarak barış istedik, uyguladık, oldudan ziyade …
Evlatlarını, eşini, babasını, kardeşini bu ülke toprakları
bölünmesin diye şehit verenler
“benim evladım boşuna mı öldü”
“benim babam boşuna mı öldü”
“benim oğlum boşuna mı öldü”
“ben neden babasız kaldım” sorularına cevap
verilerek yol alınmalıdır. Titizlikle yapılan bu çalışmalar şehit
yakınlarına anlatılmalıdır. Endişenin kaynağı zayıflatılarak güven
inşa edilmelidir.
Hatta ülkenin güçlü özel sektör kuruluşlarınında içlerinde
olduğu milli manevi değerleri güçlü olanlarda bilgilendirilerek
sürece dahil edilmelidir. Sürecin içinde olmak ve milli iradenin
yeniden biçimlenmesi sürecinde devrede olmanın haklı gururunu
yaşamaları sağlanmalıdır.