BIST 10.677
DOLAR 32,22
EURO 34,94
ALTIN 2.418,47
HABER /  GÜNCEL

AKP Kürt sorununda 'geri adımlarını' hesaplıyor

Seçim öncesi Kürt siyaseti çevresinde yaşanan gerginliği değerlendiren profesör Mesut Yeğen'e göre, gerilim AKP'ye de yarıyor, seçim sonrası meclis ise güçlü bir AKP ve BDP'yi getirecek.

Abone ol

Türkiye'de, PKK eylemsizlik kararını 15 Haziran'a kadar uzattığında, genel kanı 12 Haziran seçimlerinin rahat bir ortamda geçeceğiydi. Ancak gelişmeler hiç de öyle olmadı. Son olarak da, Şırnak'ın Uludere ilçesinde 12 militanın öldürülmesi ve ardından ilan edilen yas, özellikle Kürt bölgesinde gerginliği artırdı. Şehir Üniversitesi'nden profesör Mesut Yeğen'e son gelişmeleri nasıl değerlendirdiğini sorduk:

Mesut Yeğen: Türkiye'de yaşanan mevcut gerginliğe katkıda bulunan olayları ardı ardına düşündüğümüzde, bunların bir tesadüf eseri olduğunu söylemek çok mümkün görünmüyor. Olayları hatırlayacak olursak, Bedri Baykam'ın bıçaklanmasıyla başlayıp, gayrimüslimlere yönelik saldırılarla devam ediyor, Kastamonu'daki PKK eylemi, Tunceli'de PKK'ya yönelik operasyon ve en son olarak da Şırnak'ta 12 militanın öldürülmesi var.

Bu eylemlerin hem niteliği hem de sıklığı, bütün bunların bir plan dahilinde ya da en azından bir ortak amaca uygun bir biçimde gerçekleştiğini gösteriyor. Bu ortak amacın da esas olarak seçim sonuçlarını etkilemeye yönelik olduğunu düşünüyorum. Büyük hesap, seçimleri yaptırmamaktan ziyade AK Parti'yi 13 Haziran sonrasındaki bir mecliste anayasa değişikliği yapacak ya da bir anayasa değişikliğini referanduma sunacak çoğunluğa sahip olmaktan alıkoymak.

'Ak Parti tanıma siyasetinden geri adım atıyor'

BBC Türkçe: Türkiye'de öne çıkan yorumlardan biri de zaten yaşananların ardında gerilimden fayda sağlayacak başka bir aktör olduğu yönünde. Fakat AKP de, Kürt meselesi çevresinde yaşanan gerilime mesafe almayan, hatta operasyonları destekleyen bir tavır almış görünüyor. Bu durumda, AKP kendini nasıl konumlandırıyor sizce?

Mesut Yeğen: Seçimlerin sonuçlarını etkilemeye yönelik aklın tek merkezi olduğunu düşünmek bence doğru değil. Bu akla esin kaynağı olan zihniyet bir çok unsur, insan ve kurum tarafından paylaşılıyor. Dolayısıyla, bu sonucu almaya yönelik olarak, belki birbiriyle temas içerisinde olmayan ama aynı zihniyeti paylaşan aktörler bir ortak hareket içerisindeler. Örgütsel bir temas gerekmiyor bunun için.

Bütün bu gerginliğin ortasında AK Parti'nin aldığı pozisyon meselesine gelince, bence Ak Parti'nin esas hesabı şu: Bütün bu gerginliğin son tahlilde seçimlerin yapılmasını engelleyebilecek büyüklükte olmadığını ya da oraya vardırılamayacağını düşünüyor. Kendisi için esas önemli olan da bu.

Seçimlerde, muhtemel bir anayasa değişikliğini referanduma götürecek çoğunluğu elde etmeye bakıyor Ak Parti. Bunu gerçekleştirebilmek için de önündeki yollar sınırlı aslında. Ya BDP üzerine gidip, bölgedeki Kürt seçmeninin teveccühünü kendisine çevirecek ya da milliyetçi oyların kendisine gelmesini sağlayacak. Burada, Ak Parti ikinci yolu benimsemiş görünüyor. Diğer bir deyişle, Kürtlerden daha önce aldığı boyutta bir desteği tekrar almamak AKP için çok büyük bir mesele gibi görünmüyor. Bunun yerine ülkenin batısında ya da Orta Anadolu'daki milliyetçi seçmenin desteğini alarak bu mebus sayısına ulaşmayı hedefliyor.

Dolayısıyla da ordunun bölgede yürüttüğü ve Türkiye'de gerginliği artırma ihtimali yüksek eylemlere dair fazla sesini çıkarmıyor. Hatta bana sorarsanız ileride bunun meyvelerini de toplamak istiyor.

Ak Parti, Kürt meselesinde BDP-PKK hattıyla bir tanıma siyaseti üzerinden rekabet edemeyeceğini anlamış durumda. Dolayısıyla da bu tanıma siyasetinden geri çekilmenin hesaplarını yapıyor. Bu seçim öncesi yaşanan gerginlik ve o gerginliğe katkıda bulunan faaliyetlere ses çıkarmamak üzerinden de kaçış planlarını örgütlüyor. Dolayısıyla, seçim sonrasında aslında Kürt sorunu konusunda büyük taahhütlerin altına girmemiş bir Ak Parti olacak mecliste. Anayasa değişikliklerini de bu minvalde yapmakla yetinen bir Ak Parti çıkacaktır karşımıza.

Türkiye'de ve bölgede temsil mücadelesi

BBC Türkçe: BDP-PKK hattı olarak tanımladığınız Kürt siyasi hareketi nasıl değerlendiriyor bu gelişmeleri?

Mesut Yeğen: Bence orada bir ölüm kalım halet-i ruhiyesi var esas olarak. Yapılan analiz, hem bölgede hem de Türkiye'de bir büyük tanzimin yapılmakta olduğu. Seçim sonrasında kaleme alınacak anayasanın Türkiye'ye yönelik bir tanzim olduğu, ayrıca Türkiye'yi çevreleyen ülkelerde yaşananların da bölgeye yönelik bir tanzim olduğu düşünülüyor.

Bu büyük tanzim gerçekleşirken de PKK-BDP hattı, Kürt meselesi siyasetinin esas temsilcisi olmaya ya da en azından böyle kalmaya çalışıyor. Bütün yatırımı bunun üzerine. Kürt meselesinin temsilini ne Türkiye'de Ak Parti'ye ne de bölgede KDP'ye, YNK'ya bırakmak istemiyor. Bu anlamda yaşanan biraz ölüm-kalım meselesi. O itibarla da sertleşmelerini biraz bu çerçevede yorumlamak gerekir diye düşünüyorum.

BBC Türkçe: AKP'nin tanıma siyasetinden geri çekilmesi de, sertleştiğini ifade ettiğiniz bu hattın desteğini artırabilir mi?

Mesut Yeğen: Ondan hiç şüphem yok. Büyük bir ihtimalle BDP bir önceki seçimlere nazaran bölgede çok daha güçlü bir destek bulacak. Bunun sayılara yansıması tam olarak ne olur bilemiyoruz ama herhalde 30'un üzerinde milletvekiliyle parlamentoya gelecektir BDP. Dolayısıyla Kürt meselesinin güçlü bir siyasi temsiliyle karşı karşıya olacağız yeni parlamentoda. Durum onu gösteriyor, ve anladığım kadarıyla Ak Parti de bundan öyle çok büyük bir rahatsızlık duymuyor.

Yeni mecliste ne tartışılacak?

BBC Türkçe: AKP ve BDP'nin tanıma siyaseti üzerinden değişen pozisyonları ve yeni bir meclis söz konusuysa, bu yeni mecliste hangi tartışmaların öne çıkmasını bekleyebiliriz?

Mesut Yeğen: BDP'nin güçlü bir şekilde temsil edildiği bir parlamentoda Kürtçe eğitim ve demokratik özerlik, PKK'ya af gibi daha önce de duyduğumuz şeyleri, artık meclis kürsüsünden ve anayasa tartışmalarına atfen duyuyor olacağız.

Anayasa tartışmaları çerçevesinde yaşanacaklar konusunda ise iki büyük ihtimalin olduğunu düşünüyorum. Bu iki ihtimal aslında tek bir sebepten kaynaklanıyor. Seçimler önümüze güçlü bir Ak Parti ve güçlü bir BDP çıkaracak. Türklerin temsilcisi olarak AKP ve Kürtlerin temsilcisi olarak BDP bu gerginliği azaltmak için bir uzlaşma yolunda gidebilirler. Bu tabi ki iyimser senaryo. Ama daha muhtemel ve kötümser senaryo da, her iki hattın da bu seçimlerden yeterince güçlü çıktık demesi. Ve bu güçlü çıkma halini ötekini bölgede ve genel anlamda Türkiye'de tasfiye etmek için bir referans olarak alabiliriz diye düşünmesi olacaktır. Umarım bu ikinci ihtimal gerçekleşmez, güçlü AKP ve BDP Kürt sorunun en azından anayasa çerçevesinde bir işbirliğine gider.

'Gerilim aktörlerin niteliğinde'

BBC Türkçe: Peki hem seçim sonrası döneme, hem de şu ana ilişkin bu gerilim ve kötü senaryolar kaçınılmaz mı?

Mesut Yeğen: Bir yanıyla, bütün bu gerilim işin doğasından ve aktörlerin niteliğinden kaynaklanıyor. Türkiye, uzlaşma kültürünün çok güçlü olduğu bir yer değil. Ama onun ötesinde, bu seçim, bir-iki hat üzerinden yaşanan gerilim açısından çok nihai görünüyor. Hem Ak Parti'nin Türkiye'deki genel muhalifleri açısından hem de Kürt meselesinde BDP açısından bu seçim çok kritik görünüyor. Dolayısıyla, Ak Parti'nin hem bölgedeki hem Türkiye genelindeki muhalifleri büyük yatırım yaptı bu seçimlere. Bu itibarla da gerilimin yaşanması biraz mukadder gibi görülüyor.

Öte yandan, Ak Parti de bu gerilimin esas olarak kendisini çok dibe vurdurmayacağını hesaplıyor. Aksine bu gerilimden kendisinin de besleneceğini düşünüyor. Dolayısıyla da, gerilimi düşürmek yerine, aksine o gerilimin üzerine oturup, ondan beslenmeyi tercih eden bir siyaset takip etmeyi tercih etmiş görünüyor Ak Parti.