BIST 10.046
DOLAR 32,42
EURO 34,68
ALTIN 2.392,82
HABER /  MEDYA

AK Parti’ye destek verenleri affetmeye hazır mıyız?

Hasan Cemal ve Derya Sazak'tan yola çıkan Oray Eğin, "AK Parti’ye bir zamanlar destek veren gazetecileri affetmeye hazır mıyız?" sorusuna yanıt aradı.

Abone ol

Oray Eğin, Sözcü sindeki yazısında bir zamanlar AKP’ye destek veren daha sonra işlerinden atılan gazetecilerin şu anda AK Parti’yi eleştirdiklerini ve bunun hakkında kitaplar yazdığını kaleme alarak şu soruyu sordu: AK Parti’ye destek veren gazetecileri affetmeye hazır mıyız?

Derya Sazak, Hasan Cemal ve Altan ailesi örneklerinden hareketle kendi sorusuna yanıt arayan Eğin şöyle yazdı:

TÜPÇÜYDÜ SONUÇTA NİYETİNİ DE GİZLEMİYORDU
 
Derya Sazak o kadar çok para harcadı ki sonunda görevden alındığında patronlarının eline de harika bir bahane bırakmış oldu. Patronu gazetecilik yapmak için değil, Başbakan’ı memnun etmek için girmişti bu işe. Tüpçüydü sonuçta, niyetini de gizlemiyordu. Derya Sazak ise eski dünyanın ezberleriyle çok para harcanarak gazetecilik yapılacağına inanıyordu, Huffington Post gibi işi bedavaya getirme niyetinde değildi.
 
Sonuçta haber pahalı bir iştir ve Sazak’ın Milliyet’i yazılı basının tehdit altında olmadığı günlerdeki gibi olayları yerinde izlemeyi tercih etti.
 
Ve şaşırtıcı bir şekilde bağımsızdı.
 
Galiba Milliyet adı, Abdi İpekçi mirası, genel yayın yönetmenliğinin ağırlığı onu bağımsızlığa zorladı. Zira yorumcu Sazak epey hükümeti destekleyen, iktidara değil muhalefete düzenli çakan, Milliyet’te Cemaat’in Türkçe Olimpiyatları’na neden yer verilmediğini sorgulayan, televizyonda Fehmi Koru’yla TRT’ye program yapan bir gazeteciydi.

FEHMİ KORU YAZDI İLHAN SELÇUK BASKIN YEDİ
 
Koru ise o günlerde köşesinden ihbar ediyordu: İlhan Selçuk’un gözaltına alınacağını yazdığı günün sabahında polis baskın yaptı.
 
Derya Sazak “Batsın Böyle Gazetecilik” kitabında sekiz aylık yöneticilik macerasını anlatıyor. Türkiye’de giderek bir otoriterizm dönemi literatürü oluşuyor.
 
Okurken arada kaldım. Bir yandan, Sazak’ın yaşadıklarını paylaşmasını alkışladım.

BİZ BU ARKADAŞLARI AFFETMEYE HAZIR MIYIZ?
 
Ama bir soru da beynimi kemirdi durdu: Biz bu arkadaşları affetmeye hazır mıyız? Bugün ‘tek adam’ diyen, ‘basın özgürlüğü tehlikede’ yorumları yapan gazetecilerin pek çoğu bunu işsiz kaldıktan sonra fark etti.
 
Türkiye’yi karanlık bir ara rejime sürükleyen seçilmiş bir zorba hükümdarın, bir despotun inşa ettiği otoriter düzenin işbirlikçisi olarak görev yapıyorlar, bu hükümetin ideolojik altyapısını hazırlıyorlardı yakın zamana kadar.
 
BİR KAMUOYU MAHKEMESİ KURULMALI
 
Altan ailesini affetmeye hazır mıyız mesela?

Ben bir gün mutlaka yargılanacağına ve hesap vereceğine inandığım bu iktidarla birlikte, temsili bir kamuoyu mahkemesinin kurulup bütün bu arkadaşların sırayla yargılanması gerektiğine inanıyorum. Başta Hasan Cemal olmak üzere, Yasemin Çongar’ından Ahmet Altan’ına, Cengiz Çandar’dan Fatih Altaylı’ya kadar.
 
Akademisyenler, televizyoncular, gazeteciler…
 
Medya, kamuoyunu otoriter rejime hazırladı, baskıcı sistemin inşasında önemli rol oynadı. Suçu büyüktür.

GEÇ DE OLSA GERÇEĞİ GÖRDÜLER
 
Bir başka görüş, geç de olsa gerçeği gördükleri için bu insanları affetmek…
 
Ama o zaman da şu soruyu aşamıyorum: Profesör, başyazar, genel yayın yönetmeni seviyesine gelenler nasıl bu kadar kolay kandırıldılar? Demek ki mesleki yeterlilikleri yok. Kamuoyunu yönlendirme görevini ehil olmayanların üstenmesi tehlikeli değil midir?
 
Dahası, ileride benzer suçu tekrar edebilirler. 12 Eylül paşasının önünde ceket ilikleyendi bugün seçilmiş despotun yanağını okşayanlar.
 
“Batsın Böyle Gazetecilik”i okurken düşündüm durdum

DERYA SAZAK İKİNCİ GRUPTAKİLERDEN
 
Derya Sazak sekiz aylık Milliyet döneminde iyi işler yaptı, ne yalan söyleyeyim. Bugün, korku duvarı artık çökmüş olsa bile, diyelim ki Hürriyet gazetesinin önüne gelse basmayacağına her iddiasına gireceğim ‘İmralı zabıtları’ haberini, o duvar dimdikken bastı. Bu tek başına bir mihenk taşıdır.
 
İkincisi, Yeditepe Üniversitesi’nde ders verdiği öğrencilerini Milliyet’te işe almıştı. Akademiyle sektör arasında çoktandır kurulması gereken önemli bir köprüydü. (Bu çocuklar teker teker işten atılmış sonradan.)
 
İyi niyet, iyi gazetecilik heyecanına ve bıraktığı belgenin önemine inanıyorum; yakın geçmiş hatalarıyla yüzleşmesinde de samimi olduğuna.
 
Belki de muhalifliği de, yandaşlığı da kendi çıkarları ve kozmetik nedenler için tercih edenlerle, samimi olanları ayırmak gerek.
 
Sazak, o ikinci gruptakilerden.