BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53

AK Parti İstanbul'u Ekrem İmamoğlu'ndan alabilecek mi?

AK Parti İstanbul'u Ekrem İmamoğlu'ndan geri almak istiyorsa mutlaka ama mutlaka "Kazanacak aday"la yola çıkmalı. Aksi takdirde Tayyip Erdoğan'ın çok istediği İstanbul bir kez daha kaybedilecek.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yerel seçimlerin startını 28 mayıs gecesi Külliye’deki konuşmasında vermişti. Külliye’de Erdoğan’la görüşme fırsatı bulan bir gazeteci arkadaşıma izlenimlerini sorduğumda şu cevabı vermişti:

- Abi Reis 14 Mayıs’ı kafasında bitirmiş.
- Nasıl yani..
- Abi adam 14 Mayıs’ı konuşmuyor, kafa 2024 seçimlerinde… İstanbul’u, Ankara’yı, Antalya’yı geri almanın hesabını yapıyor. Daha şimdiden 2024’te yapılacak seçimler üzerinde kafa yoruyor. 

Erdoğan’ın bu yaptığı yeni değil.
Arkadaşımın şaşırmasına bu yüzden şaşırmadım.
Erdoğan bunu yapıyor ama şu gerçeğin altını bir kere çizelim; sahadakiler onun hızına yetişemiyor. Hızına yetişemediği gibi paçasına yapışıp geri çekenler var. Biz bu tabloyu 2018 seçimlerinde gördük, Tayyip Erdoğan gecesini gündüzüne kattı, herkesten çok çalıştı özellikle İstanbul’u kaptırmamak için. Binali Yıldırım adı sanı bilinmeyen Ekrem İmamoğlu’ndan tam 16 puan öndeydi. Öndeydi ama, Binali Yıldırım kazanmasın diye bizatihi kimi AKP’liler… bakın AK Partililer demiyorum, kimi AKP’liler Ekrem İmamoğlu’nun galip gelmesi için her şeyi yaptılar. O dönemde yapılanları anlatmaya kalksam vallahi bu yazı bitmez… Bilinenler var bir de bilinmeyenler… 
O yüzden ben hızlıca bugüne geçmek istiyorum. 
Şunun şurasında 9 ay gibi kısa bir zaman kaldı yerel seçimlere 
Az önce ifade ettim, Erdoğan uzun zamandır CHP’nin eline geçen bir çok ili geri almak istiyor. Erdoğan’ın “Aşkım” dediği İstanbul bu illerin başında geliyor. Erdoğan’ın aşkına yeniden kavuşması için öncelikli yapılması gereken, “Kazanacak” bir adayın tespit edilmesi. Bu konuda bir çok isim geçiyor. Kimi Murat Kurum diyor, kimi Karadenizli bir adaydan bahsediyor… Süleyman Soylu ismi Ekrem İmamoğlu’nun panzehiri olarak dile getiriliyor. 
Kimileri için de “İstanbul çantada keklik…” daha şimdiden… 
Nasıl?
“Reis yapar bir şeyler…”
İyi de iki ayrı seçim yapıldı daha bir ay bilemedin bir buçuk ay önce…
Reis’in İstanbul’daki oyunu gördün mü kardeşim?
Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 52…
Tayyip Erdoğan yüzde 48…
AK Parti İstanbul’da Tuzla, Üsküdar, Beyoğlu gibi önemli ilçelerde kaybetti sen bu sonuçları gördün mü güzel kardeşim… Yani 14 Mayıs veya 28 Mayıs’ta yerel seçimler için sandık başına gitmiş olsaydık, CHP İstanbul’daki belediye sayısını daha da arttırıyor olacaktı. 
Ben şimdiden en kötüyü söyleyeyim de bırakın ben kötü olayım.
Özellikle İstanbul çantada keklik değil.
İstanbul’un geri alınması yükü bir tek Erdoğan’ın omuzlarına yüklersek şimdiden geçmiş olsun. Ruhunuzu karartmak değil niyetim, tablo ortada. Bugün ayrılık sinyali verseler de, yarın yine birleşecekler… Yarın yine hep birden Erdoğan’ın karşısına dikilecekler. Temel Karamollaoğlu, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Gültekin Uysal ve Meral Akşener… dün ne yaptılarsa İstanbul için aynısını yapacaklar… Kılıçdaroğlu’nu yalnız bırakmayacaklar. Kılıçdaroğlu’nun işaret edeceği adayı destekleyecekler… Yerel seçimlerde HDP’nin tavrı değişecek mi zannediyorsunuz? Selahattin Demirtaş siyaseti bıraktım demesine rağmen, cezaevinden eskisi gibi parmak sallamayacak mı zannediyorsunuz? İstanbul’un çantada keklik olmadığını işte bu yüzden söylüyorum şimdiden. O yüzden AK Parti’nin aday belirlerken kırk kere düşünmesi gerekiyor. İYİ Parti başta olmak üzere, HDP ve diğerlerinin birlikteliğini kırmak için, halka dokunan, halkın derdini bir başka seçime bırakmayan KAZANACAK bir adayın belirlenmesi elzemdir. 
Murat Kurum’u konuşuyoruz…
Süleyman Soylu’yu konuşuyoruz…
Adil Karaismailoğlu’nu konuşuyoruz…
Ama İmamoğlu’na 4 senedir kök söktüren Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu’yu konuşmuyoruz. İstanbul’u ille de “kendi adamı”na teslim etmek isteyenler Tevfik Göksu’nun adını bile duymak istemiyor. 
Bakın CHP, HDP, İYİ Parti ve diğerleri birbirlerinden kopmadıkça, AK Parti’nin İstanbul’u geri alması kolay olmayacak. O yüzden “KAZANACAK ADAY” diyorum sabahtan beri. Murat Kurum, Süleyman Soylu veya Adil Karaismailoğlu başarısız mıydı? Elbette hayır… Çok çalıştılar, çok mücadele ettiler, her biri bu ülkeye önemli hizmetler yaptı. Ama… Tevfik Göksu da onlardan geri kalmadı… Hitabetse hitabet, başarı ise başarı… yıllardır Esenler’de oy rekoru kırıyor. Adam kazanmış, 28 Mart 2004 seçimlerinde yüzde 42 oy almış kazanmış, 29 Mart 2009 seçimlerinde yüzde 48 oy almış kazanmış, 30 Mart 2014 seçimlerinde yüzde 63 oy almış kazanmış.. 31 Mart 2019 seçimlerinde adam yine kazanmış, yüzde 65.23 oy almış… Son seçimde Esenler rekor kırmış. Yani adam, hizmet ettikçe, adam halka dokundukça, adam milletin derdine derman olmuş diye kazanmış ta kazanmış. Peki biz bu adamı neden Esenler’e hapsediyoruz, neden bu adamı konuşmuyoruz, neden KAZANACAK ADAY olmasına rağmen ödüllendirmiyoruz.
Çünkü… Kimileri Tayyip Erdoğan’ın istediği milletin adamlarının yerine kendi adamlarını öne sürüyor. Süleyman Soylu, Murat Kurum veya Adil Karaismailoğlu bilindiği için, ünlü oldukları için mi onların peşine takılıyoruz. Evet Tevfik Göksu çok bilinen biri değil ama yaptıkları ortada. Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olduğunda çok mu bilininen biriydi. Kim tanıyordu Ekrem İmamoğlu’nu?

Kasım ciğerimizi yaktı!

Ekonomik olarak çok zor günler geçirdiğimiz bir dönemde, annem "Kasım'ı işe alacaksın" diye talimat verdi.

Babasını küçük yaşta kaybeden Kasım'ın işe alınması konusunda itiraz edemedim. Talimat büyük yerden gelmişti çünkü. Mesai mefhumu yoktu Kasım için, gecesini gündüzüne katarak çalıştı. Bir süre sonra, karşıma dikildi:

- Efendim, bana bir iş teklifi var, gitme gibi bir niyetim yok, sadece size bilgi vermek istedim.

Bana, yani dayısına "Efendim" diye hitap etmesine kızdım. "Ne efendimi lan, ben senin dayın değil miyim?" dediğimde... "Siz burada benim patronumsunuz, dışarıda dayım" karşılığını vermişti. TV 100 güzel bir maaş teklifinde bulunmuştu, "git" dedim. İstemeye istemeye gitti. Gitti ama, aslında hep bizimleydi. Mesaisi biter bitmez soluğu İnternethaber'de almaya devam etti. Küçük yaşta babasını kaybeden 23 yaşında, küçük yaştaki kız kardeşini okutmanın gayreti içindeydi. 

Kalp kapakçığında delik vardı, ameliyat için masaya yattı.
İş arkadaşlarından birine, "Korkuyorum kanka" mesajı atmıştı bıçak altına yatmadan. Maalesef korktuğu başına geldi, Kasım'ı 23 yaşında kaybettik. Biz Süleyman Özışık'ın derdiyle uğraşırken, sağlık bakanlığından gelen "Kasım'ın beyin ölümü gerçekleşti" haberiyle adeta yıkıldık. Annesi umudunu yitirmemişti, "Abi uyanır değil mi?" diye gözyaşı döküyordu. "Anamın emaneti" yeğenimi, kardeşimi, dostumu kaybettim. Kasım gitti ama hepimizi yıktı geçti!

Mekanın cennet olsun güzel insan...
Allah'ın rahmeti üzerinde olsun...

Süleyman Özışık'ın durumu nasıl?

18 Şubat'ta hastaneye götürdüğümde "ölü" gibiydi Süleyman. Kanser denilen illet, bütün vücudunu sarmıştı. Hemen ameliyata alındı, ilk haberler iyiydi. Hatta doktorları tarafından taburcu edilmişti. Gecenin bir vakti Süleyman'ın telefonuyla irkildim, "Abi beni acil hastaneye götür, kötüyüm" diyordu. Bir gün sonra yoğun bakıma aldılar, 12 gün Özışık ailesine 12 yıl gibi geldi. 

Doktorlar umudunu kesmiş olsa da, "duanın gücü" galip gelmişti. Ramazan ayında, seher vaktinde yapılan "dua"lar, karşılık buldu ve Süleyman gitti, geri geldi. 

Hastanede tedavisi devam ediyor kardeşimin. 
Allah onu bize bağışladı.
"Dağ gibi"
Süleyman, 45 kiloya düşmüştü.
Çok şükür...
Şimdi daha iyi...
Doktorlar iyi konuşuyor.
Süleyman ise kendinden emin bir şekilde, "Kilometreyi sıfırladım, bu mücadelen zaferle çıkacağım" diyor. Lütfen dualarınızı eksik etmeyin, Allah'ın izniyle yakında tekrar eski gücüne kavuşacak ve bizimle birlikte olacak. Arayan, soran, hastane kapısını aşındıran ve en önemlisi dualarını esirgemeyen tüm dostlara teşekkür ediyorum.