BIST 10.730
DOLAR 32,24
EURO 34,96
ALTIN 2.426,46
HABER /  GÜNCEL

AB'den Güneydoğu'ya büyük önem

AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günter Verheugen, AB'nin Güneydoğu'nun kalkınmasına büyük önem verdiğini söyledi, nedeni ise şöyle anlattı:

Abone ol

Diyarbakır'da bulunan Verheugen helikopterle, Lice Jandarma Komutanlığı'na bağlı Abalı Karakolu'na buradan da karayoluyla Tuzla Köyü'ne geçti ve burada köy muhtarı Tahsin Yıldız ile görüştü. Görüşmede, köydeki güvenlik ve ekonomik durumu yerinde görmek istediği için geldiğini belirten Verheugen, ''AB ile Türkiye arasında yapılan işbirliği çerçevesinde Güneydoğu'ya özel önem veriliyor. Bizim katılım öncesi stratejimizde bölgedeki sosyal ve ekonomik farklılıkların giderilmesi için Türkiye'ye baskı yapılıyor. Özellikle de köylere dönüşlere yardım sağlanması, altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi, bölgedeki ekonomik durumun iyileştirilmesi ve böylece halkın barış ve refah içinde yaşamasının sağlanması konusunda'' dedi. Muhtar Yıldız ise, 1995 yılının Kasım ayında güvenlik güçlerinin köylerini boşalttığını ve kendilerinin de Mersin ve Diyarbakır'a göç ettiklerini kaydederek, şöyle konuştu: ''2001'de geri dönüş oldu. İlk olarak 7 aile geldi. Eskiden 56 haneli olan köyde şimdi 30 hane var. Ben çadırda kalıyorum. Köyümüzün boşaltılması nedeniyle 2001 yılında AİHM'e başvurduk. Ev yapmamız için şu ana kadar devletten yardım alamadık. Çimento ve demir yardımı istiyoruz. Çocuklar taşımalı sistemle okula gidiyor. Su, okul, barış ve huzur istiyoruz.'' Muhtar Yıldız, Verheugen'in sorusu üzerine ''Türkiye'nin AB'ye girmesini istediğini söyledi. ''KÖTÜ BİR FİLM SAHNEYE KONDU'' Bu sırada Verheugen ve muhtar Yıldız arasındaki diyaloga katılan Kaymakam İsmail Koşum da, terörün bölgeye büyük zararı olduğunu ve olağanüstü hal uygulamasının kalkmasıyla vatandaşların köylerine dönmeye başladığını söyledi. Hiç kimsenin bu işten karlı çıkmadığını, hem devletin hem de vatandaşın büyük maddi zarara uğradığını kaydeden Koşum, şöyle konuştu: ''Burada ortaya çıkan olağanüstü şartlar devletin istediği şartlar değildi. Bunlar belli bir kötü niyetin sonucunda ortaya çıkmıştır. Maalesef, ilçemizde 1992 yılında bir öğretmen şehit edilmiş, ardından teröristler ilçedeki askeri birliğe saldırmıştır. Olayda 2 asker şehit edilmiş ve 6'sı da yaralanmıştır. Buradaki köylüler can güvenliği açısından zarar görmemiştir. Burada kötü bir film sahneye kondu. Bu filmin sonuna gelindi. Bu yöre eskiden olduğu gibi yeniden Diyarbakır'ın sebze kaynağı olacaktır. Yöre halkının, Hükümet ve AB'nin destekleriyle bu sorunlarını aşacağına inanıyorum. 30 yıl önce ilçemizde polis teşkilatı yokmuş. 35 asker varken, şimdi terör nedeniyle bir Tugay bulunuyor. Bu yörenin insanlarından kaymakam arkadaşlarım var. Terör bölge için bozgunculuktur. Sonucu büyük bir yıkım olmuştur. Zarar görenlere yeni çıkarılan yasayla zararları ödeniyor.'' Verheugen, daha sonra köylülerin kaldıkları çadır ve barakaları dolaştı. Verheugen, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, şiddet ve çatışmanın her zaman felaketle sonuçlandığını bir kez daha gördüklerini ve köydeki insanların daha yoksullaştığını belirtti. KÜRTÇE EĞİTİM VE YAYIN İnsanların barış içerisinde rahatlıkla yaşaması için politika bulunması gerektiğini bildiren Verheugen, şöyle konuştu: ''Şiddet hiçbir şekilde hiçbir şey için çözüm değildir. Kesinlikle ortadan kaldırılmalıdır. AB, Güneydoğu'nun kalkınmasına çok büyük önem veriyor. Bu katılım öncesi dönemden beri gündeme getirdiğimiz bir konudur. Bölgenin kalkınması Katılım Ortaklığı Belgesi'nde de gündeme getirilen bir konuydu. Bu bağlamda alınması gereken 2 önemli siyasi önlem var. Bunlardan bir tanesi Kürt halkına kültürel ve sosyal hakların verilmesidir. Zaten bu yüzden kültürel ve sosyal hakların verilmesi adına Kürtçe eğitim ve Kürtçe yayını başından beri savunuyoruz. Geçte olsa bu konuyla ilgili bir takım adımlar atıldı. Ama sadece bunların bir başlangıç olduğunu söyleyebiliriz. Her halükarda bu gelişmeler sevindiricidir. İkincisi Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin ekonomik ve sosyal ihtiyaçların karşılanmasıdır. Hükümetin her zaman kararlı davranması için teşvikte bulunuyoruz. Bölgedeki dengesizliklerin ortadan kaldırılması ve buradaki yaşam koşullarının iyileştirilmesi için gerekenlerin yapılmasını arzu ediyoruz. Dolayısıyla bölgedeki insanların köylerine ve daha önce yaşadıkları yerlere dönmeleri için teşvikte bulunmalıdır. Böyle bir köyde oturmak büyükşehirlerdeki gecekondularda oturmaktan kat kat daha iyidir. Bu yönden çabaların artırılması ve insanların tekrar evlerini yapması için destek verilmesi gerektiğini düşünüyorum.'' Verheugen, siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel problemlerin iç içe geçmiş problemler olduğunu, bölgede siyasi istikrar olmadan ekonomik ve sosyal sorunların çözülmesinin mümkün olmayacağına işaret ederek, şöyle devam etti: ''Politik istikrar ancak, belli bir perspektiften bakılarak çözülebilir. Bu sorunu çözmenin en iyi yolu, hararetle Türkiye'nin modernizasyonu ve demokratikleşme sürecinin desteklemektir. Modernizasyon ve demokratikleşme süreci Türkiye'de yıllar önce başladı. AB katılım süreci etrafında gelişti. Dolayısıyla Avrupa perspektifinin Türkiye'deki demokratikleşme ve modernizasyon sürecinin en önemli teşviklerinden biri olduğunu düşünüyorum.'' ''ÇOK BÜYÜK UMUT VE BEKLENTİ VAR'' Verheugen, bir gazetecinin; ''Türkiye'de büyük bir kesimin, özellikle de bölgedeki vatandaşların AB'ye girmeyi çok istediği ve bunu nasıl değerlendirdiği'' sorusunu şöyle yanıtladı: ''Türk halkının özellikle de Güneydoğu'daki insanların AB'yi bu kadar çekici bulması benim için çok memnuniyet vericidir. Ama daha ciddi yaklaşacak olursak dün sivil toplum kuruluşları ve Diyarbakır'daki temsilcilerle yaptığımız toplantıda psikolojik yük omuzlarıma bindi. İnsanların çok büyük umutlarının ve beklentilerinin olduğunu gördüm. Biraz da bu korkuttu beni. Çünkü, bu kadar büyük umutları ve beklentileri karşılayıp karşılayamayacağımızdan emin değilim. Ama bu tavırları beni duygusal olarak son derece etkiledi. Ama siyasi açıdan baktığınızda sorun aynı. Daha önce hükümet görevlileri ile görüştüğümüz zaman bölgedeki kalkınmanın siyasi kriterlerden bir tanesi olduğunu gündeme getirmiştik. Bunu her zaman konuşuyoruz. Dün yaptığımız toplantıda sivil toplum kuruluşları temsilcileri bir konuda benimle aynı fikirdeler. Bu da 1999 yılında hazırlanan katılım öncesi stratejisinin buradaki kalkınmayı tetiklediği görüşüdür. Burada herhangi bir değişim meydana geldiyse hazırlanan katılım öncesi stratejisinin buna katkı da bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu da memnuniyet verici bir durumdur.'' DİYARBAKIR'DAKİ SALDIRI Verheugen, ''gece teröristlerce polis noktasına yapılan saldırıyı nasıl değerlendirdiği'' yönündeki bir soru üzerine de şunları söyledi: ''Bu sabah haber aldım. Tabi ki ayrıntılarını ve nedenlerini bilmediğim için konuyla ilgili net bir şey söylemem mümkün değildir. Tekrar etmek istediğimiz bir şey var. O da şiddetin hiç bir şey için çözüm olmayacağı ve kesinlikle kullanılmaması gerektiğidir. Bu olay, aynı zamanda bölgedeki şiddetin tamamen ortadan kalkmadığını da gösteriyor. Tabi ki toplumda aşırı davranan bir takım uç güçler olacaktır. Bu uç ve aşırı güçlerin barış sürecini hiç bir şekilde etkilememesini arzu ediyoruz. Görüyoruz ki buradaki halkın büyük çoğunluğu barış taraftarı ve bu tür saldırıları şiddetle kınıyor.'' ''RAPORA OLUMSUZ ETKİSİ OLMAYACAK'' Verheugen, ''köyde gördüğünüz eksiklikler raporu olumsuz etkileyip etkilemeyeceği'' sorusunu ise şöyle yanıtladı: ''Hayır öyle bir olumsuz etkisi olmayacak. Buradaki insanların yoksul olması hiçbir şekilde çıkacak olan raporu etkilemeyecektir. Köyün boşaltılması bir takım siyasi kararların sonucunda olmuştur. Bu sonuçlar memnuniyet verici değildir. Ama benim için buraya gelmek önemliydi. Çünkü, bir takım gerçekleri görmek istedim. Ama hiç, bir şekilde rapor üzerinde olumsuz etki de bulunmayacaktır. Şunu da ifade etmek istiyorum. Burada harika bir köy kurmak o kadar da zor değil. Biraz destekle yapılabilir. İnsanlar son derece misafirperver davrandılar. Dolayısıyla burada bulunmaktan büyük memnuniyet duydum.'' Verheugen, köyde incelemeleri sırasında tandırda ekmek pişiren Hatice Demirbaş'ın yanına giderek, ekmek yapımıyla ilgili bilgi aldı ve kendisine ikram edilen ekmeği yedi.