BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,73
ALTIN 2.439,07
HABER /  GÜNCEL

ABDden Türk timine kelepçe

Çuval baskını geliyorum demiş. Olayın benzeri 2.5 ay önce Kerkük'te yaşanmış.

Abone ol

Süleymaniye'deki çuval olayı resmen geliyorum demiş.. Tezkere reddi sonrası gerilen Türk-Amerikan ilişkileri iki orduya da yansımış..

K. Irak'ta faaliyet gösteren Türk timlerine Irak savaşıyla birlikte düşman gözüyle bakılmış.  Süleymaniye baskınından 2.5 ay önce Kerkük'te Türk timi gözaltına alınmış. 

Kamuoyunun gözünden kaçan bu gözaltıyı Aksiyon dergisi ayrıntılarıyla yazdı. Faruk Mercan Ufuk Şanlı imzalı habere göre 12 Türk timini gözaltına alan kişi baskının mimarı Süleymaniyedeki baskınında olduğu gibi Albay William Mayville olmuş...

TARİH: 22 NİSAN 2003; YER: KERKÜK

48 yıllık askerî kariyerinde yedi yıllık da çeşitli NATO görevleri olan Orgeneral Özkök’ün bu öngörüleri doğru çıktı. Türkiye’nin “önleyemediği” savaş, onun bu sözlerinden 15 gün sonra başladı. 20 gün süren savaşın 9 Nisan 2003’te Bağdat’ın düşmesiyle bitmesinden sadece iki hafta sonra, Erbil’deki Türk özel timi Amerikan askeri ile karşı karşıya geldi.

Erbil’deki Türk özel kuvvetler timi, 22 Nisan günü Kerkük’e giden bir insanî yardım konvoyuna eşlik ediyordu. İki arabada Türk timine mensup altı subay ve astsubay, tercümanlık görevi yapan üç peşmerge ve üç Türkmen vardı. Kürt gruplar, Bağdat’ın düşmesinin ertesi günü Kerkük’e girmiş, olaylar başgöstermişti. Kerkük’teki Türkmenler zor durumdaydı. Konvoy’da gıda, ilaç gibi malzemeler vardı.

Sivil kıyafetli Türk timi Kerkük girişinde Amerikan askerince durduruldu. O gün neler yaşandığı, iki gün sonra Amerikan Time dergisine yansıdı. Türk timini durduran kişi, 2,5 ay sonra Süleymaniye baskınını yapacak olan Albay William Mayville’den başkası değildi. Albay Mayville, Kerkük’ü kontrol altına alan 173. Hava İndirme Tümenine dâhil 3. Tugay’ın komutanıydı. Bu tümenin özelliği Amerikan özel kuvvetlerinin bir parçası olmasıydı. Eğer 1 Mart tezkeresi Meclis’ten geçse, Mayville ve askerleri Türkiye üzerinden giriş yapacaktı, tezkere reddedilince uçaklardan paraşütle atlamışlardı.

TÜRK ASKERİNDEN KUŞKULANMIŞLAR

Time dergisi muhabirine röportaj veren Mayville şöyle diyordu: “Türk askerlerini Kerkük’teki Irak Türkmen cephesine silah taşırken yakaladık. Onlar buraya temiz bir kalple gelmediler. Hedefleri Kerkük’e büyük bir Türk barış gücü gelmesini gerektirecek ortamı oluşturmak. İlk konvoyda gerçekten insanî yardım malzemeleri vardı. Ama bu konvoylar tekrarlandıkça para ve silah getirdiklerinden kuşkulandık.”

MAYVİLLLE TÜRK TUĞGENERALLE GÖRÜŞMEDİ

Olayın hemen ardından Silopi’deki Türk Özel Kuvvetler Tugayı Komutanı Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan, gözaltındaki askerî personeli almak üzere Kerkük’e helikopterle gidiyor, ancak Mayville Kılıçarslan ile kendisi görüşmüyor, bir binbaşıyı gönderiyor. Kılıçarslan Amerikalı binbaşı ile görüşmeyi reddedip geri dönüyor. Bunun üzerine Albay Naci Özdemir Kerkük’e gidiyor, Mayville ile aralarında sert bir tartışma yaşanıyor. Çünkü Albay Mayville, artık kendisini normal bir albay olarak değil, Kerkük’ün patronu olarak görüyordu. Nitekim bir gün Kerkük’te valilik çıkışı valiyle mi görüştüğünü soran gazeteciye, “Buranın valisi benim.” cevabını vermişti.

TÜRK TİMİ İKİ GÜN TUTULDU

Time muhabirine, iki gün tutulan Türk timinin ertesi günü Türkiye’ye döndüğünü, sınıra kadar kendilerine Amerikan askerinin eşlik ettiğini belirten Mayville, timdeki silahları AK-47 kalaşnikof makinalı tüfek, M4, el bombaları, çelik yelek ve gece görüş dürbünü olarak sayıyordu. Türk timi “silahlar bizim” demişti. Time dergisine göre, Amerikan askerinin o gün gözaltına aldığı kişi sayısı 23’tü. Bunların 12’si Türk timine mensuptu, diğerleri onlara yardımcı olan sivil kişilerdi.

Irak’ın işgalinden sadece 15 gün sonra meydana gelen bu olay, aslında 2,5 ay sonraki Süleymaniye baskınının da ayak sesleriydi. Çünkü Türkiye savaşa katılmadığı için artık “resmen” Kuzey Irak’ta olmayacaktı; ama “fiilen” olmaya devam ediyordu. Olmaması mümkün değildi. Nitekim Süleymaniye baskını, Kerkük’te yaşanan olayın hemen hemen benzeriydi. İki olayın tek farkı, Kerkük’te alıkonulan Türk timinin iki gün gözaltında tutulup Silopi’ye gönderilmesi, buna karşılık Süleymaniye’deki timin sorgulanmak üzere Bağdat’a götürülmesiydi. Üstelik her iki olayda da, Amerikan tarafının argümanları hemen hemen aynıydı.