BIST 9.916
DOLAR 32,47
EURO 34,74
ALTIN 2.438,97
HABER /  GÜNCEL

27 Mart 2012 Basın Özeti

'Bağış karşılığı nüfuz skandalında tüm partiler ortak' eleştirisi; Mısır'da ordu ve İslamcıların çekişmesi; Murdoch şirketine sanayi casusluğu suçlaması; Batı'nın Afganistan mağlubiyeti.

Abone ol

İngiltere'de iktidardaki Muhafazakâr Parti’ye bağış karşılığı nüfuz elde edildiği iddiaları, basının gündemindeki yerini koruyor.

GuardianMuhafazakâr Parti ve Başbakan Cameron'ın inandırıcılığına zarar verdiği düşünülen skandal iddialarının, diğer partiler için de geçerli olduğunu yazıyor.

Gazeteye göre, Cameron, partisinin mali işler sorumlularından Peter Cruddas'ın, kendisini ne kadar büyük bir skandala sevk ettiğini yeni yeni anlıyor.

Peter Cruddas lobi faaliyeti yaptığını iddia eden iki kişiye, partiye yaklaşık 400 bin dolar bağış karşılığında, başbakanın ya da Maliye Bakanı George Osborne'un katılacağı özel akşam yemeklerine "premier lig" girişi sağlayacağını söylediği gizli video görüntülerinin yayınlanması üzerine görevinden istifa etmişti.

'Diğer partiler de soruna ortak'

Guardian, partilere yapılan yüklü bağışlar karşılığında yönetimin üst kademelerine erişim elde edilmesi ve nüfuz sahibi olunması skandalının yaşanmasını sağlayan sistemin diğer partilerin de desteğiyle ayakta durduğunu savunuyor.

Gazetenin başyazısında, sistemi reformdan geçirme çabalarının, partilerin, kendilerine uyan ancak rakiplerine uymayan sistemleri yürürlüğe koyma istekleri nedeniyle başarısızlığa uğradığı belirtiliyor.

Financial Times gazetesi ise, Sunday Times muhabirlerinin gizli kaydı ile ortaya atılan iddiaların, partilere fon sağlanması sisteminin reformdan geçirilmesi ihtiyacını daha acil hale getirdiğini yazıyor.

"İngiltere siyasetinde büyük sermayenin etkisini azaltmak, ülkenin üç partisinin de seçim sloganları arasındaydı" diyen gazete, partilerin iki yıl sonra bu amaca nasıl ulaşılacağı konusunda hâlâ uzlaşmaya varamadıklarını belirtiyor.

Yönetime erişimin nüfuza dönüşmesi

Yazıda, İngiltere'de siyaseti düzenleyen mevcut yasaların, partilere büyük miktarda bağış yapan kimselerin, yönetime erişim hakkı kazanmalarını yasaklamadığı, fakat erişimin hangi aşamada nüfuza dönüştüğü konusundaki belirsizliğin sorunu derinleştirdiği de ifade ediliyor.

Independentgazetesi ise bağış karşılığı nüfuz skandalında kamuoyunun algısını öne çıkarıyor.

Gazetenin manşetinde, Independent için özel olarak düzenlenen bir anketin sonucu var: Seçmenlerin çoğu Muhafazakâr Parti'yi zenginlerin partisi olarak görüyor.

Times gazetesi ise, ilk başta, başbakanlık konutundaki özel yemeklere çağrılan bağışçıların ismini açıklamak istemeyen Başbakan Cameron'ın, bankacılar ve holding patronlarıyla yemekte görüştüklerini manşetine taşımış.

Cameron'ın özel yemeklerine giden isimleri öne çıkaran bir diğer gazete ise Daily Telegraph.

Gazete, başbakanın reddediş ve kabul edişlerle geçen kaotik bir günün sonunda, partisine 25 milyon sterlin civarında yardım yapan 15 bağışçının özel yemeklere davet edildiğini açıklamak zorunda kaldığını belirtiyor.

Arap Baharı'yla birlikte Orta Doğu'da idamlar arttı

Guardiangazetesinde yer alan bir haber-yorum yazısının iddiası, Arap Baharı isyanlarıyla birlikte infaz edilen idam cezalarında büyük bir artış görüldüğü.

Uluslararası Af Örgütü'nün idamlarla ilgili araştırmasına dayanan haberde, idam cezası verilmesi ve uygulanmasının dünya çapında azalmakla birlikte, İran, Suudi Arabistan, Irak ve Yemen'de arttığı belirtiliyor.

Geçen yıl idam edilen mahkûm sayısında başı, önceki yıllarda olduğu gibi, dünyanın en kalabalık ülkesi Çin çekiyor.

Yazıda, Çin dışarıda bırakıldığında, dünyadaki idamların yaklaşık yarısının İran'da gerçekleştiği, Suudi Arabistan'ın ise en az 82 kişiyi idam ettiği de kaydediliyor.

Gazeteye göre, Orta Doğu'daki iktidarların, idam cezasını daha sık kullanarak amaçladıkları şey, halkta korku yaratmak.

Mısır'da ordu ve İslamcıların çekişmesi

Financial Times gazetesinin Kahire muhabiri Heba Salih, cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanan Mısır'ın ordu ile İslamcılar arasında bir güç mücadelesine sahne olduğunu yazıyor.

İki gücü karşı karşıya getiren en son konu, ordunun geçici hükümeti görevden alıp, yerine Müslüman Kardeşler'in siyasi partisi Özgürlük ve Adalet'in başını çektiği hükümeti getirmeyi kabul etmemesi.

Hüsnü Mübarek'in devrilmesinin ardından yönetime gelen ordu, Haziran ayında iktidarı devredene kadar, hükümetleri atama hakkının kendilerinde olduğunu iddia ediyor.

Etkisiz meclis tuzağı?

Müslüman Kardeşler ise bu durum karşısında, Mısır halkının "tekrar devrim yapmaya hazır olmaları" çağrısı yaptı.

Financial Times muhabiri Salih, uzmanların görüşlerine yer verdiği yazısında, İslamcıların hükümetin başına geçmeye çok ciddi yaklaşmadıklarını ve ektisi sınırlı bir parlamentoya hapsedildikleri kanısında olduklarını ifade ediyor.

Salih'in görüşlerini aktardığı İslami hareketler uzmanı Halil Anani, ordunun, cumhurbaşkanlığına kuklası olarak kullanabileceği bir ismi getirmek istediğini, aynı amaca sahip İslamcılarla üzerinde uzlaşabilecekleri bir aday bulamadıklarını söylüyor.

Anani'ye göre, Mısır'da iktidar için birbirlerini alt etmeye çalışan bu iki güç, bir çıkmaz sokağa gelmiş durumda.

Murdoch şirketine sanayi casusluğu suçlaması

Independentgazetesi, İngiltere'de binlerce kişinin telefonlarının dinlenmesi ve özel yazışmalarının okunduğu suçlamaları üzerine gazeteleri soruşturma altında olan Rupert Murdoch'a bağlı medya imparatorluğu ile ilgili yeni iddialara geniş yer ayırmış.

İddialara göre, Murdoch'a ait News Corporation'a bağlı olarak çalışan bilgisayar uzmanları, uydu kanalları piyasasında şirkete rakip olan bir firmanın emaillerini ele geçirmiş.

Suçlamaları su yüzüne çıkaran, İtalyan polisinin operasyon düzenlediği bir internet korsanlığı çetesinin lideri konumundaki bilgisayar uzmanının News Corporation'ın danışmanı olarak çalışmış olması.

Independent, bu iddialar nedeniyle Murdoch'un şirketlerinin Amerikan Adalet Bakanlığı tarafından izleme altına alındığını belirtiyor.

Batı'nın Afganistan mağlubiyeti

Financial Times'ta bir yorum yazısı kaleme alan Gideon Rachman, Batı'nın Afganistan'daki savaşı kaybetme durumunu şu sözlerle özetliyor:

"Beş yıl önce Amerikalılar Taliban'la görüşmeyi reddediyorlardı. Şimdi ise Taliban Amerikalılarla görüşmeyi reddediyor. NATO 2014 yılında ülkeden çekilmeye hazırlanırken, tespit edilmesi gereken tek şey, mağlubiyetin derecesi."