BIST 10.046
DOLAR 32,43
EURO 34,64
ALTIN 2.383,06
HABER /  GÜNCEL

25 Ağustos İngiltere basın özeti

İngiltere basınında bu sabah en fazla öne çıkan haber, Çin hisselerindeki düşüş. Independent, Türkiye'de Kürtlerin 1990'lara dönmekten korktuğunu yazıyor. Times'ta ise IŞİD'in Palmyra kentinde yaptıklarıyla ilgili kapsamlı bir haber var.

Abone ol

İngiltere gazetelerinde bugün en fazla öne çıkan haber, Şangay Borsası'nın haftaya % 8.4 düşüşle başlaması ve bunun küresel çaptaki etkileri.

Guardian haberinde Çin hisselerindeki düşüşün Londra Borsası'nı da vurmasına dikkat çekiyor.

Guardian, "Şangay'dan yayılan şok dalgaları sonucu FTSE 100 Endeksi'nin bir günde yaklaşık 737 milyar Sterlin değer kaybettiğini" belirtiyor.

Gazetenin görüştüğü uzmanlar ise ortada 2008'deki küresel kriz benzeri bir durumun olmadığını söylemiş.

Daily Telegraph ise krizi, Guardian'ın haberinden tamı tamına zıt bir bakış açısıyla ele alıyor.

Daily Telegraph 'kara pazartesi' olarak adlandırdığı düşüşün yeni bir küresel krize neden olabileceğini yazıyor.

Financial Times ise ABD Merkez Bankası'na (FED) dikkat çekiyor ve Çin'de yaşanan krizin, FED'in gelecek ay faiz oranlarını artırma şansının azalmasına neden olduğunu yazıyor.

Independent: Türkiye Kürtleri 90'lara dönmekten korkuyor

Independent gazetesi bugün sayfalarında, Tunceli'den izlenimlerin yer aldığı bir habere yer veriyor.

Zia Weise'ın imzasını taşıyan haberde Türkiye'deki Kürtlerin 1990'ların çatışma ortamına dönülmesinden korktuğu belirtiliyor.

"2013 yılında PKK'nın ateşkes ilan ettiğini, daha önceki on yıllardaki çatışmalar nedeniyle Tunceli'den ayrılanların 2013 ardından kente geri dönmeye başladığını" belirten gazete çatışmaların yeniden başladığını hatırlatıyor ve bunun bölge halkında yarattığı tedirginliği özetle şu ifadelerle aktarıyor:

"Şimdi, Türkiye'nin PKK'ya karşı hava saldırılarıyla iki yıllık barış sürecinin sona erme tehlikesi, Tunceli'deki birçok kişide 1990'ların karanlık günlerine dönüldüğü korkusuna neden oldu. 1990'larda askerler, gerillaları saklandıkları yerlerden çıkartmak için ormanları ateşe veriyor ve bütün olarak köyleri yakıp kül ediyordu.

"Tunceli'nin doğusundaki dağlarda bulunan meyve bahçesiyle uğraşana ve ineğine bakan 63 yaşındaki mevsimlik işçi Hatun, '1994'te bizden burayı terk etmemizi istediler. 'Eğer bunu yapmazsanız evlerinizle birlikte yanacaksınız' dediler. Bu tekrar olabilir. Olmasından korkuyorum' diyor.

"Hatun, son haftalarda kendisine bölgeyi terk etmesi gerektiği, aksi takdirde hayatını tehlikeye atacağı uyarısında bulunulduğunu söylüyor. Ağustos ayının başından bu yana gerillalar yollardaki kamyonlara ve askeri araçlara saldırdı, helikopterlere ve kışlalara ateş açtı. Ordu buna, PKK'nın bir üssü olarak hizmet veren, onların saklanma yerleri olan Tunceli dağlarını bombalayarak yanıt verdi.

Haberde Tunceli'de 1938'de yaşanan olaylar hatırlatılıyor, kent sakinlerinin devlete güveninin zayıf olduğu belirtiliyor, HDP'nin genel seçimlerde yüzde 60'dan fazla oy aldığı aktarılıyor.

Gazete, uzmanların, yeniden ortaya çıkan gerilimin nedeninin Kürtlerin HDP'ye desteğini kontrol altına alma çabası olduğundan şüphelendiğini yazıyor.

Haberde bazı köylülerin PKK'yı kendileri açısından koruyucu olarak gördüğü belirtiyor:

"Tunceli'nin doğusundaki kırsal bölgeden bir muhtar, 'Gerilla hareketini bitirirlerse burayı terk etmek zorunda kalacağız. Eğer gerilla silahlarını indirirse devlet bizi bitirecek' diyor.

"Adının yazılmasını istemeyen muhtar, 'Her tarafta korku var' diyor. Ondan da, valiliğin geçici güvenlik bölgesi belgesini imzalaması istenmiş. '1990'larda tehdit edildik. Şimdiki durumsa farklı. Bizi haberdar ediyorlar. Böylece bir şey yaptıklarında, bir yeri yaktıklarında veya insanları öldürdüklerinde, sorumlu olmayacaklar. 'Sizi uyardık' diyecekler' diyor muhtar."

Hüseyin Tunç adlı bir Tunceli belediyesi çalışanı ise gazeteye şunları söylemiş: "On yıl önce barış mı yoksa savaş mı istediğimizi bilmiyorduk. Bugün insanlar barıştan başka hiçbir şey istemiyor."

Times: IŞİD, Palmyra'nın sırlarını ele geçirmiş olabilir

Times'ta IŞİD'in, Suriye'deki antik kent Palmyra'da başlattığı yıkımla ilgili kapsamlı bir habere yer veriliyor.

Times, IŞİD tarafından öldürülen arkeolog Halid Esad'ın oğlunun anlatımlarının da yer aldığı haberde, örgütün antik kentin bazı sırlarını ele geçirmiş olmasından endişe edildiğini aktarıyor.

Halid Esad'ın babasının 2003'te emekli olması ardından Palmyra Tarihi Eserler ve Müzeler Dairesi başkanlığı görevini yürüttüğü belirtiliyor.

Haberde özetle şu ifadeler yer alıyor:

"Velid Esad, 81 yaşındaki Halid Esad'ın öldürülmesinden dakikalar sonra iki kardeşi, annesi ve eşiyle antik kentten kaçtı. Esad, çöldeki altı günlük yolculuktan sonra Pazar günü, Suriye yönetiminin elindeki Humus kentine vardığını söyledi.

"2011 devriminden önce Suriye'deki en popüler turistik alanlardan olan antik kent üzerine çok önemli belgeleri arkasında bırakmaya mecbur kaldı.

"Hard diskindeki ve bilgisayarındaki dokümanlar arasında fotoğraflar, arkeolojik kazıların tam haritaları, mevcut işlerin ve kentin depolarında daha önce nelerin bulunduğunun detayları da yer alıyordu.

"Unesco'nın Dünya Mirası listesindeki Palmyra, Mayıs ayında IŞİD militanlarının eline düştü. Arkeologlar cihatçıların kalıntıları yıkmasından korkuyor. Ancak Esad, cihatçıların öncelikle kişisel zenginleşmeye ilgili olduklarının göründüğünü söyledi.

"Büyük silahlarla evlerimize geldiler. Birkaç kez bizi aldılar. Beni dört gün alıkoydular ve altının, mücevheratın, yüzüklerin, taçların nerede olduğunu sordular. Hazinelere odaklanmışlardı' diyor.

"Ben de, babam da, Palmyra'da on yıllardır altın olmadığını söyledik. Arkeoloji heyetlerinin hiçbir hazine bulmadıklarını söyledik. Ancak ısrarcılardı.

Haberde Esad, babasının öldürülmeden 27 gün önce, "kendisine son bir kısa sorgu yapılacağı" söylenerek alınıp götürüldüğünü de belirtmiş:

"Ona iyi muamele ettiklerine ve iyi olacağına dair bize söz verdiler. Ancak yalan söylemeye devam ettiler. Babamın öldürüldüğünü öğrenmemiz ardından bir saat içinde alabileceğimiz her şeyi alıp kaçtık."

Times daha sonra Esad'ın ailesiyle birlikte, yakalanmamak için kasabaların çevresinden dolana dolana, altı günlük bir yolculuk ardından Humus'a geldiğini yazıyor.