BIST 10.046
DOLAR 32,48
EURO 34,73
ALTIN 2.401,29
HABER /  GÜNCEL

11 Şubat 2013 Basın Özeti

Suriye'de isyanın beşiği Humus sakin kentlerden biri haline geldiği haberi; Arap ülkelerine Türkiye modeli yanılgısı; İngiltere'de Roman düşmanlığını sağ basının pompaladığı yorumu.

Abone ol

Guardian gazetesi yazarı Jonathan Steele, Suriye'nin Humus kentinden gönderdiği değerlendirmesinde, isyanın kazanı olarak görülen bu kentte kısmi sükûnetin sağlandığını aktarıyor.

Suriye ordusunun kadın askerlerinin, askeri kontrol noktasındaki bir taksiyi denetlediklerini gösteren fotoğrafın eşlik ettiği yazıda, Humus valisinin, Suriyelileri el Kaide'ye karşı birleştirmeyi amaçladığı belirtiliyor.

Humus istikrarın başkenti

Steele'e göre Bir yıl önce ağır bombardıman altındayken dünyanın dikkatini üzerine çeken kent, bugün daha güvenli görüldüğü için, Halep ve Deir ez-Zor gibi kentlerden kaçanları ağırlıyor.

Kentte, Suriye rejiminin yeni kurduğu askeri birliklerde gönüllü olarak yer alan kadın askerlerden oluşan birlikler özellikle askeri kontrol noktalarında denetim yapıyorlar.

Ancak, Suriye ordusu birlikleri, kentin birçok mahallesinde kontrolü sağlamış olsalar da, dar sokaklarıyla Humus'un tarihi kent kesiminde isyancıların etkisi hissedilmeye devam ediyor, Guardian yazarına göre.

"Türkiye modeli yanılgısı"

Financial Times gazetesinden Roula Khalaf ise, Arap Baharı'ndan sonra Mısır ve Tunus'ta iktidara gelen İslamcı liderlerin, ekonomiyi yönetmedeki zorluklarına dikkat çektiği analizinde, Türkiye'nin model olarak algılanması tartışmasına da değinmiş.

Khalaf, "Türkiye'nin cazibeli fakat yanıltıcı modeli" başlıklı analiz kutucuğunda, "İslamcı Araplar, Türkiye'nin İslamcı-kökenli Adalet ve Kalkınma Partisi altında kazandığı başarılara işaret ederek, kendilerinin sosyal olarak muhafazakar ancak dinamik ve refah içinde toplumlar yaratabileceklerini savunuyorlar." diyor.

Ancak Financial Times yazarına göre, Türkiye'nin geçiş halindeki Arap ülkeleriyle karşılaştırılması ve ülkenin başarısının yalnızca AK Parti'ye ya da "partinin İslamcı köklerine" mal edilmesi yanıltıcı olabilir.

Karşılaştırmanın yanıltıcı olmasının arkasında, Türkiye ile söz konusu Arap ülkelerinin altyapı yatırımları açısından farklı düzeylerde olmaları, bankacılık sistemlerindeki farklar ve siyasi yapılanma da var Khalaf'a göre.

Gazetenin görüş aldığı Carnegie Europe'ta ziyaretçi araştırmacı olan Sinan Ülgen, Türkiye'nin ekonomik başarısının AK Parti tarafından başlatılmadığını, partinin yürütücü rolüne rağmen, esas reformların daha önceden yapıldığını savunuyor.

Analizde, partinin İslamcı örgütlenme deneyimini de kullanarak, yoksulları hedefleyen sosyal politikalar ürettiği, karşılanabilir sağlık hizmeti ile iskan politikası benimsediği de belirtiliyor.

Ülgen, Ak Parti'nin dehasının, sosyal muhafazakârlık ile piyasayı esas alan liberal ekonomik politikaları birleştirmesi olduğunu da ifade ediyor.

"Almanya'dan Romanya göçmeni uyarısı"

İngiltere'nin Romanya ve Bulgaristan'dan büyük bir göçmen dalgası tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu savunan Times gazetesi, Almanya'nın yoksul kesimlerindeki okulların şimdiden bu iki ülkeden gelenleri kaldırmakta zorlandığını yazıyor.

Almanların, "toplumsal barışın zedelendiği" uyarısında bulunduğunu belirten gazete, İngiliz bakanların ise, bu iki ülkeden İngiltere'ye gelmeyi planlayan göçmenleri engellemenin yollarını düşündüklerini duyuruyor.

Gazete, uzmanların, yoksul göçmenlerin, daha yoksul ülkelerde yaşadıkları zorlukların azaltılmasının şart olduğu görüşünde olduklarını da ifade ederek, Bulgaristan ve Romanya'da zor durumda yaşayan göçmenlerin Berlin'in yoksul mahallerine göç ederek, çocuk yardımı gibi devlet yardımları aldıklarını da belirtiyor.

Aynı konuyu manşetine taşıyan Independent ise, Romanya'dan Romanların İngiltere'ye gelip, yoksulların işlerini çalacakları histerisinin, sağcı basın tarafından pompalandığını savunuyor.

Hindistan'dan batıya doğru göç eden Romanların 1500'lü yıllarla birlikte Avrupa'nın birçok yerinde baskı görmeye başladıklarını anlatan bir analiz kutusu da yayımlayan Independent, Romanları, "Ev diyebilecek bir yerleri olmayan halk" olarak tanımlıyor.

"Roman düşmanlığını sağ basın pompalıyor"

Gazeteye göre, İngiltere'de Romanyalılar ve Bulgarların geniş kitleler halinde göçeceğine dair son dönemlerde basında dile getiren kaygıların arkasında, net olarak belirtilmeyen bir Roman düşmanlığı yatıyor.

Romanya'daki Romanlarla görüşen gazetenin muhabiri Jerome Taylor, bu ülkedeki Romanların bağlılık duymaları için çok az nedenleri olduğunu, bu ülke içinde defalarca yerlerinden edildiklerini belirtiyor.

Ancak muhabir, Claudia Greta adlı bir Romanın, "Kendi ülkemizde bile kabul edilmiyorsak, başka bir ülkede kabul edilme şansımız nedir ki?" diye sorduğunu ve sorunlara rağmen Romanya'dan ayrılmayı düşünmediğini de aktarıyor.

Yazıda öne çıkan bir başka nokta ise, Romanların, Yahudiler, eşcinseller ve engellilerle birlikte Naziler tarafından hedeflendiğini; aradan geçen zamanda, Avrupa'da Yahudilik, eşcinsellik ve engellilik gibi konularda fikirlerin değişmesine rağmen, Romanlara karşı ön yargıların 60 yıldır pek değişmediği fikri.

M&S yönünü Türkiye'ye çevirdi

Son olarak Daily Telegraph gazetesinin iş dünyası ekinde Marks& Spencer adlı mağazanın Türkiye piyasasından duyduğu memnuniyet ile ilgili haberi aktaralım.

Gazete Marks&Spencer Yürütme Kurulu Başkanı Marc Boland'ın odağını İstanbul ve Çin piyasalarına çevirdiğini yazıyor.

İngiltere'deki perakende satışlarındaki düşüşler nedeniyle eleştiriler alan şirket yöneticilerinin, Türkiye'de moral depoladıklarını da belirten gazete, şirketin yalnızca İstanbul'da 23 şubesinin bulunduğunu da belirtiyor.

Haberde, Türkiye'de yiyecek satmadığı belirtilen Marks&Spencer'ın, İngiliz markası olma özelliğini ön plana çıkardığı ve İngiltere'dekine göre daha üst sınıf bir tüketici kitlesine seslendiği de yazılıyor.