BIST 10.677
DOLAR 32,22
EURO 34,94
ALTIN 2.418,47
HABER /  GÜNCEL

1 Mayıs öncesi Türkiye'ye mektup

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e gönderilen mektupta en büyük eleştiri polisin uyguladığı şiddet oldu

Abone ol

İnsan Hakları İzleme Komitesi, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'e mektup göndererek, polisin kullandığı şiddet yöntemlerinin ve mülki amirlerin uyguladığı kısıtlamaların Türkiye'deki toplanma özgürlüğünü ve reform sürecini tehdit ettiğini belirtti. İnsan Hakları İzleme Komitesi Avrupa ve Orta Asya Bölümü Direktörü Rachel Denber mektubunda, göstericilere karşı polis şiddeti ve toplanma özgürlüğüne getirilen yersiz kısıtlamaların Türkiye'nin AB hedefiyle ve insan haklarıyla ilgili hedefleriyle bağdaşmadığını kaydetti. Mektubunu 1 Mayıs öncesi gönderen Denber, konunun Türkiye'nin AB üyeliği doğrultusundaki ilerlemesine zarar vermesini önlemek için, hükümetin protesto hakkını garanti altına aldığını belirtmesi gerektiğini ifade etti. "TÜRK VATANDAŞLARI POLİS ŞİDDETİYLE KARŞI KARŞIYA" Yasal reform çabalarının bir parçası olarak, Türkiye 2003'te 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'nda bazı olumlu değişiklikler yaptığını hatırlatan Denber, bununla birlikte, aradan geçen dokuz ay süresince, polisin en az 105 barışçıl toplantıyı, basın toplantısını veya gösteriyi dağıttığını ve bin 822 göstericiyi gözaltına aldığını vurguladı. Denber mektubunda, polisin otuz bir olayda toplantıyı dağıtmak göstericileri döverek ve biber gazı sıkarak şiddet kullandığına da dikkat çekti. Denber, hükümetin, son zamanlarda, toplanma özgürlüğü dahil olmak üzere insan hakları alanında mesafe nedeniyle uluslararası itibar kazandığının altını çizerek, "Ancak Türk vatandaşları, kaygılarını ve eleştirilerini dile getirmek için toplandıklarında, sık sık resmi kısıtlamalarla ve polis şiddetiyle karşılaşmaktadır" dedi. "AÇIKLAMA İÇİN İZİN ALMAK GEREKMİYOR" Direktör Denber, olayların büyük bir çoğunluğunun açık- hava basın toplantıları için yapılan küçük ölçekli toplantılardan kaynaklandığına işaret etti. Bazı illerde valiler ve emniyet teşkilatının bu tür toplantılara izin verdiğini belirten Denber, "Diğer bazı illerde ise, polis bu tür toplantıları `izinsiz gösteri' oldukları gerekçesiyle dağıtmaktadır. Şubat 2000 tarihli Yargıtay kararına göre, basın toplantısı amacıyla bir araya gelmek için örgütleyicilerin daha önceden mülki amirlere bildirim yapması veya bu makamlardan izin alması gerekmemektedir" hatırlatmasına da mektubunda yer verdi. "GENELGE RİCASI" Komite Gül'e gönderdiği mektupta, açıkta yapılacak basın toplantısı ve bildiri dağıtma hakkının varlığını ve bunun için önceden izin almak gerekmediğini teyid eden bir genelge yayınlanmasını, hükümetin basın toplantılarıyla ilgili durumu açıklığa kavuşturmasını istedi. Denber, "Neyin basın toplantısı neyin gösteri olduğu konusundaki karışıklık, söylemek istediklerini dile getirmek için toplanan kişilerin yasal takibine, hatta kötü muamele görmesine neden olmaktadır" dedi. Denber, hükümetin, barışcıl toplantı hakkını tanıyan açık bir politikayla varolan karışıklığa çözüm bulması gerektiğine de dikkat çekti. İnsan Hakları İzleme Komitesi, Türk hükümetine kamuya açık gösterilere uygulanacak kısıtlamaların Avrupa Insan Hakları Konvansiyonu'nda öngörülen kısıtlamalarla sınırlı tutulması ve resmi bildirim gereklerinin neler olduğunun açıklığa kavuşturulması için çağrıda bulundu. Mektupta ayrıca, Yüksek Ögretim Kurulu (YÖK)'na da çağrıda bulunularak, YÖK'ün kampus içinde veya dışında barışçıl gösterilere katılan öğrencilerin kaydının askıya alınmaması için üniversite yöneticileri nezdinde tavsiyede bulunması istendi.