BIST 10.520
DOLAR 32,27
EURO 35,07
ALTIN 2.473,82
HABER /  GÜNCEL

07 Ekim 2011 Basın Özeti

Afgan savaşının 10. yıldönümünde zafer hâlâ mümkün mü? Dexia'nın geleceği için planlar netleşiyor. Libyalı muhalifin 'İngiliz istihbaratı beni Kaddafi'ye teslim etti' suçlaması. Esad ailesi mallarını tasfiye ediyor iddiası.

Abone ol

Bugün bütün gazeteler Afganistan'daki savaşın başlamasının 10. yıldönümünde, gelinen noktanın muhasebesini yapıyor.

Guardian, “Afganistan savaşı, her düzeyde yenilgi ile sonuçlandı” hükmünü veriyor...

“Barışçı çözüm için zaman tükeniyor ve Taliban da bunun farkında” denilen haberde; Taliban'ın 2001’de, devrildiği anda yaptığı görüşme teklifine itibar edilmemesinin, kaçırılan büyük bir fırsat olduğu kaydediliyor.

“Afganistan savaşının budalaca olduğunu kibir, maçoluk ve açgözlülük yüzünden göremedik” eleştirisinde bulunan Guardian yazarı Simon Jenkins ise Batı’nın ülkede ağır bir bedel ödediğini söyleyip şöyle devam ediyor:

"Bu büyük budalalıkta asıl ironik olan, bundan asıl karlı çıkacakların Soğuk Savaş’ı kaybeden Rusya ve Çin olması. Batının liderleri hırpalanmış ordularını ve hırpalanmış ekonomilerini kendi yarattıkları bataktan kurtarmaya çırpınırken eski hasımları hallerine gülüyor."

Gazete, başyazısında ise olası çözümü şöyle betimlemiş:

"Yabancı kuvvetlerin gideceği, komşu ülkelerin ne derece nüfuz sahibi olmalarına göz yumulacağını kabul ettiği bir anlaşma kapsamında, iktidarın (hükümet ve Taliban arasında) paylaşılacağı bir çözüm; üzerinde uzlaşılabilecek en küçük ortak çıkar zemini... Bunun başarılması da mümkün olmayabilir, ama 10 yıllık kargaşa ardından en azından bunu hedeflemek, belki de bize düşen son görev olabilir".

Siyasi yelpazenin öte yakasındaki Daily Telegraph da benzer şekilde karamsar.

"Teröristlere direnebilecek bir devlet inşa etmek için batının süresi tükeniyor" manşetini kullanan gazete, Beyaz Saray için istihbarat kuruluşlarının hazırladığı bir raporda Afgan ordusu ve polisin sorumluluğu tek başına üstlenmeye hazır olup olmadığı konusunda ciddi şüpheler olduğuna dikkat çekiyor. Rapora göre hükümetlerine güven duyan Afganların oranı da düşüyor.

Jane’s Defence dergisinden aktarılan bir başka yoruma göre "Batı Karzai'yi desteklesin mi, ona alternatif mi bulsun buna karar vermeye çalışıyor".

Daily Telegraph’ın yorum sayfaları için bir makale yazan İngiltere'nin eski Kabil Büyükelçisi de, “bu savaşı kazandığımızı düşünmek hayal olur demiş.

"İsyan kanserse, ISAF operasyonları ancak anestezi" benzetmesini yapan eski büyükelçi, asıl eksiğin sağlam bir siyasi yapı olduğunu kaydediyor.

Sherard Cowper-Coles, “10 yıl sonra hala stratejimiz ölümcül derecede yanlış” diyor.

"Hata Taliban'a karşı halkın nefret ettiği silahlı gruplara destek vermekti… 10 yıl önceki barış konferansına da sırf muzaffer olarak gördüğümüz kesimleri davet etmek bu hatayı katmerledi.”

Sadece Taliban'ın değil, ülke içinden ve bölgeden tüm oyuncuların dâhil olacağı bir süreç gerektiğini savunan İngiliz diplomat, böyle bir girişimin yapılıp yapılamayacağına ilişkin sinyallerin gelecek ay İstanbul'da yapılacak bölgesel toplantıda, ya da yıl sonunda Almanya'daki yıldönümü buluşmasında alınabileceğine inanıyor.

Economist'te yer alan yorumda ise bozgun havasının tam da gerçeği yansıtmadığı savunuluyor.

"Savaşa şüpheyle bakan gözlemcilerin karamsarlığı, başarı ölçütünün baştakinden çok daha düşük olduğunun kabul edilmesi halinde giderilebilir."

“2001 yılının söylemleri ve hedefleri uçup gideli çok oldu. Plan -kötümserlerin hâlâ umduğunun aksine- artık temiz mahkemeleri, işleyen bürokrasisi olan, insan haklarına bağlılığı sonucu silahlı çete liderlerini cezalandıran bir ülke değil. David Petraeus'un da dediği gibi, ‘kimse bir İsviçre yaratmaya çalışmıyor’.

“On yıl sonra başarının ölçütü sadece isyana karşı mücadelede mevzilerin korunması olacak. Varılacak nokta insanların 2001'de umduğu mutlu son olmayacak, ama pek çoklarının beklediği mutlak yenilgi de..."

Independent ise tüm eleştirilere rağmen Batı’yı Afganları hele de kadınları yüzüstü bırakıp kaçmama uyarısı yapıyor.

Bunun, “ihanetlerin en büyüğü” olacağını kaydediyor.

Steve Jobs'un ardından

Gazeteler Apple şirketi Steve Jobs'un ölümü ardından geride bıraktığı mirası tartışmayı sürdürüyor. Kapağını Jobs'a ayıran Economist, “Sihirbaz” dediği Jobs'un tetiklediği devrimin daha yeni başladığını kaydediyor.

Ordu ve şirketlerin araştırma laboratuvarlarından tüketicilere yayılan yenilik akışının yönünün Jobs sayesinde son yıllarda tersine döndüğü vurgulanıyor.

Habere yedi sayfasını ayıran Times, "Neslimizin dehası" dediği Jobs'un üzerinde çalışmaya devam ettiği pek çok yeniliğin önümüzdeki en az iki üç yıl daha hayatımıza damga vuracağını kaydediyor. Jobs'un ölümünün şirket hisselerini ise fazla etkilemediğine dikkat çekiliyor.

Gazetenin başyazısına göre Apple, sıradışı, vizyon sahibi, risk almaya açık kişilerin önünü açacak bir şirket kültürü ile batının nasıl rekabetçi kalabileceğine örnek teşkil ediyor.

Haberi "eşsiz bir kişinin kaybı" diye ifade eden Independent sayfalarında, Michael Bywater ise Jobs'un önayak olduğu devrimlere şüpheci yaklaşıyor.

"Geçmişte ürün bir ‘şey’di. Yeni bir Mac, sokakta taşıyabileceğiniz bir telefon, ya da sevdiğiniz tüm müziği yükleyebileceğiniz bir cihaz. Yani bir şeyler... Şimdi ürün biziz. Alışkanlıklarımız, arkadaşlarımız, yerimiz, sevdiğimiz, sevmediklerimiz... Ürünler sayesinde Google, Facebook ya da Twitter'a bedavaya kavuştuğumuzu sanıyoruz. Oysa asıl onlar bizi bedavaya getiriyor; sonra da bizi reklâmcılara, iyi bir kâr karşılığında satıyor".

Mali krize karşı yeni adımlar

Gazeteler mali krizin yeniden derinleşmesini önlemek için atılan adımları tartışırken, istisnasız tüm gazetelerin ilk sayfasında aynı sözler manşetten verilmiş:

"Bu şimdiye kadarki en büyük mali kriz olabilir."

Uyarının sahibi İngiltere Merkez Bankası'nın Başkanı Mervyn King, dün İngiltere ekonomisine 75 milyar sterlin daha pompalanacağını ilan etmişti...

Daily Telegraph'a göre bu adım bankanın ekonomi konusunda sanıldığından daha kaygılı olduğu yorumlarına yol açtı.

Financial Times da adımların beklenenlerin ötesine geçtiğini kaydediyor; İngiltere’nin en büyük bankalarından RBS'e yeniden sermaye aktarımı gerekebileceği kaygıları olduğunu belirtiyor.

Fransa-Belçika bankası Dexia'nın hisselerinin yüzde 17 daha değer kaybetmesi ardından işlemlerin pazartesiye dek durdurulması pek çok gazetede yer bulmuş.

Daily Telegraph, bankanın kurtarılması için planların tamamlanmaya yaklaştığını yazıyor:

"Belçika hükümeti, bankanın ülkedeki kolunu kamulaştırmaya yakın görünürken Lüksemburg'daki kolu için açıklanmayan bir alıcı ile müzakerelerin sürdüğü haber veriliyor. Fransa'da bankanın yerel yönetimlere kredi veren kolunun bir devlet bankasınca alınması planının ayrıntıları netleşiyor. “

Gazete, Dexia'nın Türkiye'deki iştiraki Denizbank'ın satışının ise zaten başlatılmış bir varlık tasfiye programının parçası olduğunu, ancak gelirin nereye gideceğinin netleşmediğini kaydediyor.

Amerikan merkez bankası eski başkanı Alan Greenspan'in Financial Times'taki makalesine bakılırsa, Avrupa'daki kriz aslında "kuzey güney uçurumunun yansıması” ve işaretleri yıllardır ortadaydı.

“1999'dan 2011'e dek, kuzeyden güneye net bir mal ve servis transferi oldu, Yani aslında Kuzey Avrupa euro'nun dolaşıma girdiği günden itibaren güneyi sübvanse ediyordu” diyen Greenspan, güneyde hem fiyatlar hem de ücretlerin kuzeye göre daha çok arttığını kaydediyor.

Ayrıca Avrupa’nın iki yakası arasında tüketim ve tasarruf konusunda ciddi bir kültür farkı olduğunu savunuyor.

Greenspan, euro ayakta kalacaksa, istikrar paktından çok daha katı çözümler gerektiğini belirtiyor; Avrupa para birliğinin siyaseten de birleşmesi gerekeceğini vurguluyor."

Libyalı muhaliften İngiltere'ye dava

"Kaddafi'nin işkence ettiği muhalif olağanüstü nakiller için İngiltere'yi suçluyor"

Guardian, altı yıl cezaevinde tutulan Libyalı bir muhalifin, İngiliz istihbarat teşkilatı MI6'in Kaddafi rejimince tutuklanmasında payı olduğu suçlamasıyla mahkemeye gittiğini yazmış.

"Libyalı bir muhalif, Trablus'ta bulunan gizli bir belge yığınının MI6'in Muammer Kaddafi'nin cezaevlerinden birine nakledilmesinde oynadığı rolü ortaya sermesi ardından yargıya gidiyor. Sami el Saadi'nin yıllarca çektiği işkenceler için tazminat talebi İşçi Partisi'nin son hükümetinin üyeleri ile istihbarat çevrelerini huzursuz edebilir."

Habere göre iki ülke arasında 550 milyon sterlinlik bir doğal gaz arama anlaşmasının imzalandığı günlerde Libya rejimine hediye olarak teslim edildiği öne sürülen Saadi'nin dava ettikleri arasında İngiliz iç ve dış istihbarat teşkilatlarının yanında, dışişleri bakanlığı, içişleri bakanlığı ve başbakana danışmanlık eden hukuk işlerinden sorumlu bakanlık da var.

Times ise, Libya'da tam da “batının kirli sırları” dediği bu gibi belgelerin ortadan kalkması için hummalı bir seferberlik yürütüldüğünü öne sürüyor.

Çünkü Batı hükümetleri son yıllarda Kaddafi hükümeti ile işbirliğini geliştirme peşindeydi.

"Batılı hükümetler ve şirketler, Muammer Kaddafi ile nasıl iş yaptıklarını ortaya serip kendilerini zorda bırakabilecek belgeleri ele geçirmek ya da yok etmek için vargüçleri ile girişimler yapıyor. Orta Doğulu güvenlik kaynaklarına göre, istihbarat teşkilatları ve özel güvenlikçiler bu izleri silmek için ülkeye gönderildi.

Gazete, Körfez bölgesinden bir güvenlik şirketinin kendilerinden Libya’daki ofislerden toplayabilecekleri belgeleri toplamalarının, beraberlerinde götürülemeyecek bilgisayar ve malzemeyi ise yok etmelerinin istendiğini kaydediyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü ekibinden Peter Bouckaert, Trablus'ta buldukları belgelerin, Kaddafi rejimi ile İngiltere, Fransa Belçika, Güney Afrika ve İspanya şirketleri ile işbirliğini ortaya koyduğunu söyledi. Bouckaert "endişemiz, pek çok bilgisayar belleğinin Ulusal Geçiş Konseyi ve onlardan iyilik isteyen hükümetlerce kilit altına alınması ve içeriklerinin asla gün ışığına çıkmaması” dedi.

Buşehr yeni Çernobil olur mu?

Times, İran'ın Buşehr nükleer santralının bir sonraki Çernobil olabileceği uyarılarına dikkat çekmiş:

Gazeteye iletilen ve İran Atom Enerjisi Kurumu’nun hukuk biriminden bir kaynağa dayandırılan bir belgede; 35 yıllık inşaat süreci ardından geçen ay hizmete açılan Buşehr santralının ikinci sınıf mühendislerce inşa edildiği, farklı dönemlere ait Rus ve Alman teknolojilerinin bir arada kullanıldığı, santralın sismik açıdan aktif bir bölgede kurulduğu; çalışanlarının acil durumlar için ciddi bir eğitim görmediği, ya da kazalara karşı acil durum planı olmadığı öne sürülüyor.

Belgenin doğruluğunu teyit edemediğini itiraf eden Times, bununla birlikte Kuveyt hükümeti gibi komşuların bir felaket senaryosuna karşı hazırlık yaptığını yazıyor.

Gazete Kuveyt hükümetine danışmanlık eden Sami El Farac'ın iran'ın dünya ile Rus ruleti oynadığı eleştirisine de yer vermiş.

'Esad ailesi mallarını tasfiye ediyor'

Daily Telegraph'ta yer alan bir iddiaya göre Suriye lideri Beşar Esad'ın yakınları, yurtdışındaki mal varlıklarını tasfiye ediyor.

Beşar Esad'ın amcası olan ve 30 yıl önceki Hama katliamının sorumlusu olmakla suçlanan Rıfat Esad'a ait Londra’daki ev ve dairelerin satılıp nakde çevrildiğini yazan gazeteye göre, ABD, İspanya ve Fransa'daki mülklerin satıldığına ilişkin de iddialar var.

Gazete “bu adımlar, Esad ailesinin varlıklarını nakde çevirmeye yöneldiğini gösteriyor; zira iktidardan devrildiklerinde Libya, Mısır ve Tunus liderlerinin mal varlıklarına el konmuştu.” diye yazmış.