BIST 10.219
DOLAR 32,21
EURO 34,86
ALTIN 2.444,47

YÖK kalkmalı/kalkmamalı mı?

Başbakanlık,MEB,YÖK,Fikri Işık, Gökhan Çetinsaya,Y.Doç.ler, ÖSYM, Üniversiteler,TBMM Milli Eğitim Komisyonu, Teledünya

Milliyet’te Ayşegül Kahvecioğlu’nun verdiği habere göre,  Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya; “YÖK'ün kuruluş felsefesi ve işleyişi bakımından bugün artık yaşamasının ve savunulmasının mümkün olmadığını söyleyerek, "Artık bu kurumu geçmişe bir tepki olarak değiştirmek de yetmez. YÖK'ü de tamamen lağvetmemiz lazım. YÖK, 1970'lere tepki olarak, o dönemki askeri rejimin zihniyetini yansıtarak ve sadece 27 üniversitesi olan bir ülkede kuruldu. Dolayısıyla bugün artık ne savunulması, ne de izah edilmesi mümkün. O yüzden artık geçmişe bir tepki olarak değiştirmek de yetmez. Bizim tamamen 21. yüzyılın Türkiye'sine uygun bir yükseköğretim kurulunu, adı ne olursa olsun yaratmamız lazım. YÖK'ü de tamamen lağvetmemiz lazım. Umarım en kısa zamanda bu kurum özlendiği gibi 21. yüzyıl Türkiye'sinin beklentilerine uygun bir denetleme, planlama ve koordinasyon kurumu haline dönüştürülecektir." diyerek bir gerçeği dile getirmiş.

Gerçekten de askeri rejimin bir vesayeti olarak elimizde kalan, bütün hükümetlerin programında “kaldırılacaktır” denmesine rağmen, kaldırılmayan, aksine yetkileri artırılan YÖK, yeni bir yapılanma ile “denetleme, planlama, koordinasyon” görevleriyle hayata geçirilmelidir. AK Parti hükümetinin bu konuda neden adım atmadığını da doğrusu merak ediyoruz.

Sanıyorum 2010 yılında  YÖK tarafından, İstanbul’da  geniş katılımlı bir toplantı yapılmış yeni model üzerinde çok önemli konuşmalar yapılmış ve raporlar hazırlanmış, üniversitelerden raporlar gönderilmişi. Ancak, başkan değişimi ile akibet hakkında bilgi alınamamıştı. Bütün bu çalışmalar YÖK’ün  tozlu raflarında  bekliyor olmalı.

Y.Doç. ve Arş.Gör. maaşlarında hala gerekli adım atılamadı. Dile getiriliyor, çalışmalar yapılıyor deniyor, Bakan Sn.Fikri Işık’da, Sn. Çetinsaya’da söylüyor, ama yıllardır gerçekleşmiyor. Gerçekten herkesin istediği ama olmayan bir işe dönüştü akademisyenlerin  maaşları…

150’yi aşan üniversite yapısını bir kurumdan yönetmek, hepsini aynı yönetmelik kurallarına bağlamak artık yanlış olsa gerek... Yeni kurulan üniversiteler ile kendini aşmış üniversiteleri bir kefeye koymak asla doğru değil…

Öğretim üyelerinin seçimini göz önüne aldığını söyleyerek, onların sıralamalarını değiştirmek, dekanları atamak v.b. özgürleşen Türkiye’de doğru ve demokratik olmasa gerek.

YÖK, 2809 sayılı kanuna göre başvurmuş olan “Türk müziği” sanatçı akademisyenlerin “hakkını”, yönetmelikteki “yılı” yanlış hesap ederek gasbetmiş, bir kısmını düzeltmiş, bir kısmını bütün başvurulara rağmen düzeltme yoluna gitmemiş, “çoksesli müzik mensuplarına” o zamanki vesayet kapılarını -her zaman olduğu gibi- açmış, Prof. ünvanı verilmiş, Türk müziği mensupları ise üvey evlat muamelesi –alt ünvanlar verilerek-  görmüştür. Defalarca çözeceğiz denilmesine rağmen, bir yönetmelikle “hakların iadesi” yoluna hala gidilmemiştir. Herkesin mali - manevi affa uğradığı, katillerin dışarıya çıkarıldığı af edildiği ülkemizde, sanatsal/akademik çalışmaları boyunu aşmış, emeklilikleri dolmuş, öğrencileri Prof. olmuş, bir avuç Türk müziği mensubu Y.Doç. ünvanında asılı kalmıştır. Bilindiği üzere, isimler değişse de; “devlete güven esastır ve devlet devamlılık ister.” Olmadığına göre, demek ki; “Türk müziği mensupları devlete güvenmekle hata etmişler!..” Yani, çok safmışlar!...

Mademki, Sn. Çetinsaya aynı görüşte, o halde; “bu gibi kolay çözülecek sorunları acilen çözmeli, çalışkan bilgili ve entelektüel kişiliğiyle her kesimin kabul edeceği bir yapılanma modelini hazırlayıp Başbakanlığa sunmalıdır.”diye düşünüyoruz.

Son haber: ÖSYM'nin, soru kitapçığının yayınlanmaması yönündeki uygulaması öğrenciler ve veliler tarafından tepki çekerken, kurum bu doğrultuda olumlu bir adım attı. Buna göre isteyen aday kurumdan randevu alarak soru kitapçığını inceleyebilecek. Eh, buda bir şey!...

Not: Teledünya abonelik hikayesi!…..

Geçtiğimiz aylarda telefonum çaldı.Yine bir tanıtım vardı. Ses; “Teledünya-HD kalitesinde görüntü için şunlardan bunlardan para almayacağız, sadece ayda  ödeyerek sahip olacaksınız” dedi, peki dedim. Ertesi gün teknik ekip geldi, cihazları taktı, bir ücret almadı, “ayda sadece sizden 1 TL kesilecek” dedi.TV salonda olduğu için hiç kullanamadım, geçtiğimiz ay faturaları  kontrol ettiğimde 8 TL kesildiğini gördüm. Cuma günü, telefon açtım, kayda giren yetkili A.Hanım:; “benim istediğimi, iptal edersem cihazların parasını ödemem gerektiğini” söyledi. Ben,ısrarla tüketiciyi kandırıyorsunuz,  “cihazları geri vermek istiyorum” deyince, “tamam, Mecidiyeköy şubesine getirin Z..hanıma , arızalı diyerek teslim edin” dendi. Ben, P.tesi götürdüm,Z.. hanım geldi, “kutusu nerde bunun” dedi. “Kutusunu saklamamışım” dedim, “geri alamayız” dedi, bana geldiler. “Bana gelen her şeyin kutusunu saklamak zorunda mıyım, 8.tl yazarken bir şey olmuyor da, şimdi kutusu olmayınca mı sorun oluyor” dedim. Görevli kız, “sorun yapmayın dedi, size bir tlf.  numarası vereceğim, 6 tl karşılığında kargo ile gönderirler, sorun hallolur” dedi. “Peki bu kutu başka bir kutu, aynı firma değil misiniz? Niye işi zora sokuyorsunuz” deyince, “size telefonda yanlış bilgi vermişler, bize kızmayın, o kişiyi bulun” dedi. Ben, kızgınlıkla çıktım, tlf. aradım, kutu Salı günü geldi ve bu defa kablo eksik dediler, 1 saat aramadan sonra 4 Tl buldum, .Bu defada 280 TL borç  çıkardılar. (Taahhüt verdim diye).Yetkili A. Hanımda yanlış bakmış. Tekrar A.hanımı aradım, bana geçmişten bahsederken, “ses kayıtlarının yasa gereği 6 ay da silindiğini o nedenle bana yanlış bilgi vereni, bulamayacağımızı” söyledi. Peki, siz de yanlış bilgi verdiniz. 1Tl den hesaplayın çıkayım, geçmişte aldığınız 8 Tl ler ne olacak?” soruma, “Tüketici Hakları Mahkemesine başvuracaksınız” dedi. Yorgunluğum, zaman kaybımda cabası. Cihazlar kutu içinde depoda bekliyor. (Otomatik ödeme talimatı veren okurlarımın faturaları kontrol etmelerinde yarar var.) Soruyorum: Bu olayda suç bende mi?????