BIST 10.219
DOLAR 32,25
EURO 34,75
ALTIN 2.455,38

“Ya dışındasın çemberin ya da içinde yer alacaksın”

Toplumumuzun her köşesinden farklı çığlıklar yükseliyor.

Doğusundan batısından, eğitimlisinden eğitimsizinden, varsılından yoksulundan, başörtülüsünden örtüsüzünden, çalışanından iş arayanından…

 

Bu çığlıkların bir kısmı nerede durduğunu tanımlayan, açmazlarını çözümleyemese de nedenlerini araştırabilen bir profile ait. Sorunlarının kaynağı olarak gördüğü siyasal ve ekonomik sistemleri sorgulayıp yorumlayabiliyor, parçası olduğu toplumun dinamiklerini anlamlandırıp okuyabiliyor.

 

Bir kısmı ise biraz daha kaderci, biraz daha “böyle gelmiş böyle gider”ci. Sıkıntılarını masum bir oyunla TV’de biri bitip biri başlayan diziler sırasında uykuya yatırıyor sonra da kendi uyuyarak maskelemeye çalışıyor.

 

Hangi kesimden, hangi bilinç düzeyine sahip olursa olsun  modern toplum insanın en temel benzerliği “yabancılaşma” duygusu. Dış dünyanın gerçekleri ile iç dünyanın beklentileri örtüşmediği nokta da aidiyetsizlik başlıyor, yaşadıklarını anlamlandırma telaşı kara bir bulut olup bireyin üstünde dolaşıyor. 

 

“Ya dışındasın çemberin ya da içinde yer alacaksın” hali yani.

 

Her birey geleneklerinin, kültürünün şartlandırdığı davranış biçimleriyle sosyalize ediyor kendini. Bu çerçevede kendinden beklenileni gerçekleştirememenin baskısı ile yabancılaşma duygusu tomurcuklanmaya başlıyor.

 

Başkalarının mutsuzluklarının koluna girip kendi yaşadıklarını meşrulaştırma çabaları da dalga dalga yayılıyor.

 

Bir tarafta bireysel kaygılar, dış dünyanın giderek ağırlaşan koşullarına uyumlanma çabaları, bir tarafta da yaşamı estetize ederek bu ağırlığı minimuma indirebilme telaşı yoruyor.

 

Çabalar karşılığını alamadığı noktada da yabancılaşma duygusu iyice kendini gösteriyor.

 

Bu duyguyu bilinçli ya da bilinçsiz popüler kültürün silahlarıyla eritmek bir seçenek olabiliyor. Ya da son yıllarda hızla arttığını gördüğümüz çekip giderek küçük deniz kasabalarına yerleşme halleri…

 

Bu nokta da önem kazanıyor bana kalırsa dış dünyanın  açmazlarına karşı direnebilmek için onunla korkusuzca yüzleşmenin gerekliliği ve iç dünyayı güçlü kılma halleri.

 

Bu da çoğu zaman yine hayatın içinden beslenerek oluyor.

 

 

Sevgili hocam Prof. Dr. Ünsal Oskay’ın dediği gibi; yeni, farklı ve uzak gibi görünen düşünceleri izlemeye, öğrenmeye hayatın içindekileri görebilmeye belki de en çok bugünlerde mecburuz.