BIST 9.717
DOLAR 32,53
EURO 34,90
ALTIN 2.441,35

Üniversitelerdeki "sanat alanı” sorunları çözülmek istenmiyor mu?...(1)

Sanat/kültür/spor, üniversitelerin tanıtım yüzleridir…

GÜNCEL/AKM: “Taksim’deki opera binasının yenilenmesi Atatürk Kültür Merkezi’ni kastediyorum daha iyisini yapmak girişimi bu kişilerin saldırısına uğramıştır. Taksim’deki AKM projesi bitti, yıkıp yeniden güzel bir eseri İstanbul’a kazandıracağız. Pek çoğunuzun bilmediği bir şeyi ifade etmek istiyorum. Türkiye’de Batı ülkelerinde az rastlanan opera binası Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’dir. Bunu yaparken bütün mimar arkadaşlarıma gezdirdim. Türkiye’de aslında opera binası yok. Şimdi görkemlisini yaptık. Aynı anda 2 bin kişiyi alabilen opera binasına sahibiz. Maalesef opera binasını 15 Temmuz nedeniyle kullanamadık. İnşallah ülke olarak huzura ulaşınca en güzel konserleri takip etme imkanı elde edeceğiz. Halbuki biz, hem İstanbul’a hem de kültür sanat dünyamıza kazandırmak için uğraşmıştık. Şimdi inşallah Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi ile ilgili projelerimiz bitti. Yıkıp orayı yeniden çok ama çok güzle bir eseri İstanbul'a kazandıracağız. Şuanda çalışmalar bitti. Bundan sonra işin uygulama işine geçeceğiz. Kültür sanatı belli bir kesimin elinde tutma saplantısı üzüntü verici bir sığlığa yol açmıştır. Türkiye’nin gücü ve kapasitesi ile bulunduğumuz yer uyumlu değil.” (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, sanatçı ve sporculara verdiği iftar sonrası yaptığı konuşmadan/13.06.2017) Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyoruz. Enerjimizi yıllarca boşa harcadık…İnşallah 2019 Baharında, konserleri izlemek nasip olur…

Konu ile ilgili yazı linklerim; 06.04.2007,

 15.06.2013,

GÜNCEL/RAMAZAN VE ADİL OLMAK:

Nisa Suresi Ayet 58: Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu Allah, işitendir, görendir.

Nisa Suresi Ayet 135: Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahitler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları) nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

Maide Suresi Ayet 8: Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.

Nahl Suresi Ayet 90: Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.

GÜNCEL/ AŞK: “Aşık maşuku yutar, aşk olur! Yunus Taptuk’unu yutuyor, Niyazi Mısri Sinan Ümmi’yi, Mevlana Şems’i, Eroğlu Nuri Vahip Ümmi’yi. Bunun gibi her aşık maşukunu / mürid mürşidini… Yuta yuta dönüşüyor. Aşk dönüşmektir. Döne döne ateşe atılıp kül olmak diyeceğim ama külde de benlik var. Onu da yandıktan sonra Hallac misali Dicle’ye savurmak gerek. Yunus’un “bir ben vardır benden içeri” dediği o benliksiz makama gelince, atan el ile tutan elin bir olduğunu, bütün isimlerin sıfatların fiillerin ardında muhatabının tek olduğunu bileceğiz. Zat sırrını. Bunlar zihinsel kıvamda kalırsa, bizimki gibi romanı yazılıyor en fazla.”  (Leyla İpekçi/CİNS Haziran 2017 Sayısı/ Sf.10-12/İstanbul

Gelelim sanat alanına…

“Sanat alanında en önemli sınav ‘yetenek’tir. Yabancı dil bilgisi -kesinlikle- yetenekle bir tutulamaz…Her sanatçının uluslar arası ilişkiler içinde olması beklenemez…” Bunlar, çok paylaşılan/kabul gören  görüşler olmasına, yazılmasına rağmen, değişen bir şey olmuyor?..Oysa; “düşünceye cazip ve parlak bir biçim vermek küçültür düşünceyi. Büyük yazar içinden gelen sesi olduğu gibi haykırandır. Kelimeleri kullanırken avamın hoşuna gidip gitmeyeceğini düşünmez.”                                                                                   

1/ Akademisyen sanatkarların Doç. unvanı alabilmesi için gerekli şartlar, Doç. yönetmeliğinde belirtilmiştir. Birçok akademisyen sanatçının zorlandığı, şikayet ettiği fakat dile getiremediği –ne mahzuru varsa- Doç. yönetmeliğinin bir maddesini irdeleyelim:

Müzikoloji: Basılmış KİTAP, kitap BÖLÜMÜ veya hakemli dergilerde MAKALE yayımlamış olmak.

Müzik Teorileri: Müzik teorisi ve analizi ile ilgili (solfej, armoni, form bilgisi, kontrpuan, v.b. gibi) alanlarda yayınevlerince basılmış BİR KİTAP veya İKİ MAKALE yazmış olmak, ayrıca uzmanlarca onanmış, basılmış veya basıma hazır EĞİTİM içerikli en az ÜÇ ÇALIŞMA SUNMAK. Türk Sanat Müziği /Türk Halk Müziği: Geleneksel MÜZİK TEORİSİ ve analizi ile ilgili BASILMIŞ KİTAP ve yayımlanmış MAKALESİ olmak. Her iki alanda herhangi bir enstrümanın İCRA TEKNİĞİNİ GELİŞTİRMEK üzere METOTLAŞTIRILMIŞ, yararlılığı BEŞ UZMAN (prof. devlet sanatçısı, eğitim bilimci, editör v.b.) tarafından ONANMIŞ  eğitim MÜZİĞİ  DİZİNİ  yaratmış veya DERLEMİŞ olmak…

Üniversitelerde şikayetlerin, yönetmelikteki bazı ifadelerden kaynaklandığını söylemek isterim. Çünkü ‘yönetmelik yazmak’ kolay değildir, “uzman olmak” gereklidir. Yönetmeliği kimler hazırladı bilmiyoruz, ama  mutlaka müzik Prof. arkadaşlardan  bir kurul oluşturulmuştur. Nedense 2547’de, yönetmelikler -idari görevler/komisyonlar dahil-  hep Prof. olmayı geçerli  tutmaktadır. Mesela;

Yukarıdaki yönetmelikteki; “…beş uzman tarafından onanmış …” yaratılar/derlemeler nerededir?, merak ediyoruz… Çok kullanılan 'yaratı' kelimesi, Türkçe kullanımında yaygın değildir. Yaratmak fiili Allah'a mahsustur. “…eğitim MÜZİĞİ DİZİNİ  yaratmış…” nasıl bir Türkçe’dir. “Dizini” ne demektir?, müzikte ve Türkçe’de kullanılmakta mıdır? Yönetmelikte neden ortak kullanılan “müzik terminolojisi” kullanılmamıştır? Hala "enstruman" kullanımı yanlıştır.  Eğer yönetmelikte olup, uygulanmayacak veya uygulanmayan maddeler varsa çıkartılmalı, akademisyenlerin, YDS’ de olduğu gibi yanlış yollara sapmalarına fırsat verilmemelidir.

2- Akademik çalışmaların temeli ‘etik” olmalıdır, ama üniversitelerde “intihal”, birinci sırada yer almaktadır. Bu şekilde; inandırıcılık, saygınlıktan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Bu da ‘güzel sanatlar alanının’ kan kaybına yol açmaktadır ki, gidiş o yöndedir… Üniversite hukukçuları, sürekli bu sorunla/şikayetlerle uğraşmaktadır. Ve, çoğunlukla bir daha yapılmamak şartıyla olay kapatılmaktadır…

3-Üniversitelerde yapılan araştırmalarda; etiklik ve mobing  ikinci ve üçüncü  sıradadır. Üniversite hukukçuları bu tür şikayetlerle uğraşmaktadır. Bundan akademisyenler olarak utanmak  ve giderilmesi için çalışmak gerekir… Arş.Gör.  alınırken, etiklik kuralları okutulmalı ve imzalı yazı alınmalıdır.

4-Güzel Sanatlar alanında unvan çoktur, ama ortada kitap/eser/yayın; yani üretim yoktur… O zaman; Doç. dosyalarına konan “basıma” hazır denilen “kitaplar”, Prof. olunduğu halde nerededir?.. Kim kimi bilerek kandırmaktadır? Sanki yönetmelikler akademisyeni yalana/yanlış yola sevk etmektedir!… Bunlar ancak şikayet konusu olursa ortaya çıkmakta, ama kimse -kendine dönülmesin diye- diğerinin ayağına basmamaktadır… Yani, bile bile lades durumu vardır…                               

5-Hakemli Dergiler; son yıllarda gelişen ve geliştikçe “kuralsızlığa” doğru giden bir alandır! Gerçekten bir derginin çıkarılması maddi ve manevi olarak kolay değildir. Bilim kurulu üyesi olduğum  “folklor” dergisi sponsorlarla sizlere ulaştırılmaktadır.

Her sayıya; aynı kalitede yazı bulmak, bunları kontrol etmek, düzenlemek zor iştir. ‘Yazılardan imza sahipleri sorumludur’ demekle iş çözülmeye çalışılmaktadır ki son derece yanlıştır. İçi boş/bütünlük /orijinal olmayan bir yazıyı yayınlamak ta sorumluluktur.

Geçen gün bir arkadaşıma e-mail gelmiş, uluslararası bir internet yayını Haziran sayısı için  makale istemiş ve YÖK’ün istediği bütün şartları taşıyormuş. Arkadaşım, ayrı bir alan, bulunsun diye hazır bir yazısını göndermiş. Ertesi gün; teşekkür edilerek, sayfa başı 50 Tl.den 10 sayfa 500 TL. gönderildiği takdirde basılabileceğini belirten cevap gelmiş. Şimdi, bu hakemli bir yazı oluyor ve puan kazandırıyor öyle mi?!.

6-Üniversitelerimizde Güzel Sanatlar Alanı için  “araştırmacılık” hala yerine oturtulamamıştır. Araştırmacı/derlemeci kadroları yoktur ya da kullanılmamaktadır. Tıpkı Devlet  Korolarında/Topluluklarında “müzikolog” kadrolarının –olduğu halde- kullanılmayıp, müdürler tarafından işgal edildiği/kullanıldığı  gibi…

Kızılderililer; “kaybetmeyi ahlaksız bir teklife tercih et. İlkinin acısı bir an, diğerinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.”  dermiş.

Konuya devam edeceğiz….