BIST 9.872
DOLAR 32,48
EURO 34,84
ALTIN 2.451,97

Üniversite dışında da gençlik var, unutmayalım!…

Gençlerimizi; sanat ve spor öğreterek geliştirelim.

Bir kısım akademisyenin yayınladığı “sorunlu” bildiriye, aklı selim bir çok insan katılmadığını belirtti. Bakınız, “bir kısım” dedik, iyice anlaşılsın diye, çünkü, 145.000 akademisyenin %1’i. Şimdi, bütün akademisyenleri bir potaya koymak ve aydınlara laf söylemek, ayrışmayı sağlamak doğru olmasa gerek… Sanatçılara da aynı durum söz konusu olmuştu… Bu durum, karşı tarafın da cepheleşmesine, sosyal medyadan yanlış söylemler yapmasına, ayrı görüştekilerin dayanışmasına sebep olabiliyor…

M.Şevket Eygi (Milli Gazete) köşesinde “Türkiye’de on gerçek aydın var mıdır acaba?” başlıklı yazısında 30’un üzerinde madde sıralamış… Bu 30 md. bir kişide toplamak elbette zor, keşke olabilse...Ama, “kendisiyle yüzleşmeyi sevmeyen” bir toplum olduğumuz için zor görünüyor…

Biz, aydın kimdir? konusunda görüşleri(mizi) daha önce açıklamıştık.

“……. AB standartlarında kaç Akademisyenimiz var, aynı okulda Lisans, Master, Doktora, Doçentlik, Profesörlük. Ne? Rotasyonsuz titirler mi?. Ahpap çavuş profları, yandaş jüri ürünleri. Hiç birisi Avrupa Kalite Ajanslarınca Akredite edilmeyecekler, Naylon Jurilerle, Kitapsız ve Dilsiz proflarımızla mı AB’ye gireceğiz. 1/21 yabancı dili olanlarla mı üçüncü bini Türk asrı yapacağız….” diyen Yalçın Koçak ta akademisyenlik ile ilgili görüşlerini dile getirmiş. (/yazarlar/yalcin-kocak/3432/yeni-yok)

Konu akademisyenlik olunca, üniversitelerle ilgili yoğun duyumlar/eleştiriler de gelmeye başladı. Örn. L.Şehsuvaroğlu’nun ve Batuhan Çolak’ın yazıları… Ve, bunlar doğruysa vay halimize!..

Birde baktık ki, Pazar günkü (24.01.2016/Kanal A) “Sınır ihlali” adlı programa konuk olarak katılan Nihat Doğan, akademisyenler konusuna girmiş; ayetlerle, engin birikimiyle!, derin!, geniş! tahliller yaptı, “karademisyenler” dedi, İmralı’dakini öve öve bitiremedi... Ne diyelim?,. Düşüncemiz, basının; önemli ve özel konularda konuk seçiminde daha dikkatli olmasıdır…

Eğer gerçekten aydın ve akademisyen yetiştiremedikse bu yönetenlerin suçu olsa gerek!…Bizde işin içindeyiz ve yıllardır yazıyoruz,öneriler getiriyoruz, ama değişen fazla bir şey yok gibi…

Çünkü; “herkesin görev yaptığı sürede başarılı olduğu!” ülkemizde sorunlar çözülmüyor…Çok önceleri de yazmıştık, “akademisyenliğe başlangıçta, kişilere, kısa ve öz bir metni imzalatmak gerek; “etikliğe, liyakata, paylaşıma, birlikte çalışmaya önem vereceğine, dedikodu, taciz ve mobbing yapmayacağına” dair… “Eğitim reformunun” da çok önemli olduğuna dikkati çeken Bakan Naci Ağbal;, “bir ülkede beşeri sermayeyi, niteliği yukarı çekecek en önemli faktörün eğitimdir. Eğitim alanında inşallah yasal ve idari düzenlemelerle hem ilk ve ortaöğretimde hem de özellikle yüksek öğretimde yapacağımız yasal düzenlemelerle önemli bir reform gündemini sizlerin de katkılarıyla gerçekleştireceğiz. Eğitimde üç temel faktör var; eğitim ortamı, öğretmen ve öğrenci. Öğrencinin eğitime erişiminden, nitelikli eğitim almasına kadar onu etkileyen bütün çevre faktörlerinin iyileştirilmesi babında, aileden başlayarak sınıfa kadar eğitim ortamının geliştirilmesi anlamında yasal ve idari düzenlemeler yapacağız" şeklinde konuşmuş.

(/haber/561101/) 13 yıldır hükümet “eğitim reformu” adı altında yüzlerce değişiklik yaptı, yönetmelikler yayınladı, ama hala “eğitim reformu” yapacağız deniyor, demek ki istenen başarı elde edilemedi, neden olduğununu daanlayamıyoruz.

Üniversiteler bir şekilde topa sokulmuşken, 13 yıldır tek başına iktidarda olan iktidar, 2016 yılında, gençlik için olumlu işlere imza atmaya çalışıyor. Neden bugüne kadar olmamış bilmiyoruz!.. Tahminimiz; Bakan’a göre her şey değişiyor/şekilleniyor, alt kadrolar ona göre tutum alıyorlar ve yıllar, enerji –genellikle- boşa geçiyor…

Abdullah Karakuş’un (Milliyet) haberine göre; “Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Doğu ve Güneydoğu'daki gençleri cesur olmaya çağırarak "Devletin hep yanlarında olduğunu bilmeleri lazım. Onlara her türlü imkanı sağlamak konusunda hiçbir çekincemiz yok. Doğu'da gençlik seferberliği olacak. Gençlere yönelik faaliyetler noktasında özel programlarımız ve çalışmalarımız olacak. Spor tesisleri yapılacak. Gençlik kamplarımızda gençlerimizin, vatandaşlarımızın bir araya gelerek birbirlerini daha iyi tanımaları bu anlamda geleceğe yönelik olarak da şimdiden kendilerini daha iyi yetiştirebilmeleri için imkanlar sunacağız. Gençlik merkezlerimizde gençlerimizin farklı sanatsal faaliyetlerde kişisel gelişim faaliyetlerinde bulunabilmeleri için imkanlar sağlıyoruz. Örneğin müzikle ilgili yapılanlar. Bir enstrüman çalmasını öğrenmek. Dil öğrenme konusunda yapılacak. Sosyal aktivitelerde gezi programları yapılacak. Osmanlıca kursları, Kuran-ı Kerim kursları yapılacak. Sportif faaliyette bulunacaklar, turnuvalar yapılacak. Kredi Yurtlar'da da aynısını başlattık. Dönem arasında tematik kamplar yapılacak. Anadolu'nun Değerleri Kampı'nda milli ve manevi değerleri anlatacağız. Yakın Tarih Kampı'nda da yakın tarihin kırılma noktalarına ışık tutulacak. Her ilde ayrı bir temanın işleneceği tematik kamplar 25-29 Ocak tarihlerinde 10 ilde daha gerçekleşecek. AR-GE İnovasyon Kampı Aydın'da, İletişim Kampı Antalya'da, Hukuk Kampı Bursa'da, Uluslararası İlişkiler

Kampı Erzurum'da, İlahiyat Kampı Muğla'da, Psikoloji Kampı Adana'da, Edebiyat Kampı Konya'da, Sosyoloji Kampı İzmir'de, Yakın Tarih Kampı Rize'de, Türk-İslam Sanatları Kampı ise İstanbul'da düzenlenecek. Gençlerimize hayat dersi verilecek.

Tatilde, ortaokul ve liselere yönelik de kamplarımız olacak. Hatay'da kamplarımızdan biri cumartesi (bugün) başlıyor. Doğu-Batı kaynaşması olacak, bütün illerden katılım olacak. Bu yıl kamplarda 100 bine yakın gencimizi ağırlamayı hedefliyoruz. Türkiye'nin kuruluşunda önemli kilometre taşlarından olan Çanakkale'de, Sarıkamış'ta, Dumlupınar'da tarih ve medeniyet bilincini geliştirecek şekilde faaliyetleri artırıyoruz. Spor için de federasyonlarla yoğun çalışmalar yapacağız. Doğu'da gençlik seferberliği olacak.”

Diğer haber ise Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın “Sahne sırası sende” sloganıyla 2. sini yapacağı “Gençlik Merkezleri arası Türk Müziği Yarışması. Yarışma 14-29 yaşları arasında olacakmış. Yarışma; gösteridir, uçar gider, bir tortu bırakmaz…Biz, gençlerin; yarışmalarla değil, yeteneklerini geliştirerek/öğreterek eğitilmesinden yanayız.

Gençlerin en iyi şekilde eğitileceği, teröristlerin tuzaklarına düşmeyeceği iki alandır; spor ve sanat.

Ve; yeteneklerin kişisel bazda geliştirilmesi önemlidir ki, Bakan’ın açıklamalarından buna önem verileceği de belirtilmiş.

Ancak, “Osmanlıca ve Kuran-ı Kerim kursları” nın “spor ve sanatın neresinde olduğu” konusu tartışmalara sebep olacaktır.

Biz, uzun yıllardır GSB Gençlik Merkezileri THM/THO yarışmalarında; seçici kurul üyesi, bilim kurulu üyesi, kurslar hocası ve koordinatörü olarak görev yapan bir akademisyen sanatçı olarak, Bakan’ın yukarıdaki açıklamalarının gerçekleşmesi için; birikimli, etik öğretim kadrosunun” seçilmesini önemsiyoruz.

Çünkü, bu kurslarda öğreticilerin; gençlere yaklaşımı, öğretim teknikleri, pedagojik formasyonu ön plana çıkıyor ve kifayet(li)siz kişilerin görevlendirilmesi kursların başarılı/başarısız olmasını sağlıyor.

Bu amaçlara gölge düşürülmemelidir.

TBMM’de DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK!...

Mümkün olduğu zaman Meclis TV’yi izlemeye çalışıyorum. Mutlaka sizlerde izliyorsunuzdur. Eskiden neyse yine o, değişen bir şey yok. Meclisin yarısı yok, hepsi kuliste seçmenleri oyalıyor ya da çay-kahve içip, sohbet ediyor. Ama, iş oylamaya gelince fırtına gibi eller kaldırılarak kapıdan girilip, yerine oturuluyor. Çok yararlı bir teklif dahi bazen sağlıklı görüşülemiyor. Teklif hakkında görüş bildirenler; fırsat bilip kendilerin gelen illeri ile ilgili konuları dile getirip hükümet yetkilisine soruyorlar ve teklif hakkında hiçbir görüş bildirmiyorlar. Çünkü, zaten grup kararı alınmış ne yapılacağına!…Hükümet yetkilisi de; “konu hakkında bilgim yok, ilgili bakana ileteceğim ve yazılı olarak cevap verilecektir v.b.” sözlerle işi üstünden savıyor. Milletvekilleri asıl işleri olan “yasama görevini” yerine getiremiyor, “grup kararına uy, ona göre elini kaldır-indire” çevrilmiş durumda. Bir görev için, ehli-ehilsiz yüzlerce aday MV peşinde dolaşıyor. Meclis Genel Kurulu çalışmaya başlayabilmek için gerekli olan 184 milletvekilini dahi sağlayamıyor. Yasalar, yönetmelikler (550 ÜYEDEN) karar yeter için gerekli 139 üyenin oylarıyla kabul ediliyor. İhtisas komisyonları 3 ayda iş yapamaz hale getirildi.

Parlamentonun yarısından çoğu yenilendi, ama, işler yine ciddi ele alınmıyor, bu defada ara vermek veya aç-kapa yapmak zorunda kalınıyor. Kavga, küfür v.b.olumsuzluklar da cabası…

Biz, yukarda gençlerin sanat ve spor eğitiminden geçmesini söylemiştik ya…Acaba diyoruz, Bakanlık, MV içinde kurslar yapamaz mı?, “sakinleşsinler, güzel konuşsunlar, kendilerini geliştirsinler” diye!...Ne dersiniz?...

BU SONUÇLAR DOĞRU MU?!...

“Bu öğretim yılının ilk yarısını tamamladık. Dün öğrenciler karne aldılar. Karnelerde notlara bakarsanız durumumuz oldukça iyi. 17 milyon öğrencinin 9 milyona yakını takdir belgesi almış. Bu demek oluyor ki öğrencilerin büyük çoğunluğu matematiği, fiziği, yabancı dili öğrenmiş görünüyor. Sonuçta karne notları iyi. Örneğin yabancı dil yani ingilizceden öğrencilerin nerdeyse %80’i iyi not almış. Bu da demek oluyor ki ingilizceyi 18 milyon öğrencinin %80’ine öğretmişiz İlk dönem itibarı ile, yine biyolojiden başarılı öğrenciler. Matematikten karneye göre başarılıyız. Peki gerçekte böyle mi? gerçekten öğrencilerin %80’i ingilizce öğrendi mi? Tabi ki hayır, durumumuz ortada, keza matematik ve diğer derslerde de öğrendiklerini söylemek pek mümkün değil. Peki kimi kandırıyoruz. Bu çocuklar ingilizce öğrenmediklerine göre karnelere iyi not vermekle kimi kandırıyoruz.

Aynı şekilde yıl sonunda en azından YGS ve LYS’de yüzbinlerce öğrencinin sıfır çekeceğini bile bile her yıl karnelere bu notları vererek kimi kandırıyoruz. ........Kimsenin yüzleşmek istemediği asıl karne aşağıda lütfen bakın, iyice bakın. Bu ülkemizin uluslararası karnesi. Karneye bakın ve düşünün, bizim çocuklara Cuma günü verdiğimiz karnelerle bu karne arasında neden uyumsuzluk var? Türkçe dersinde karnede %80 başarılıyız ama PISA’da okuduğunu anlamada sondan 5. yani 43.sıradayız keza matematikte sondan 7. yani 41.sırada, fen bilimlerinde sondan 8. yani 42.sırada. Peki şimdi karne verenlere soralım “PISA sonuçları mı yanlış yoksa siz mi bizi kandırıyorsunuz?” Gelin bugüne değil geleceğimize yatırım yapalım. Çocuklarımızı kandırmak yerine geleceğe hazırlayalım. Öğretelim ki başarsınlar, bizden de patentler, markalar, yenilikler çıksın, çıksın ki bu ülke G.Kore gibi, Finlandiya gibi, Japonya gibi, Almanya gibi eğitimle kalkınsın. Artık bırakalım kendimizi kandırmayı...”

(/yazarlar/turgay-polat/karneler-yalan-soyluyor/haber-483624)

OSMANLI SANCAĞINDA NE YAZIYORDU?...

Ülkeyi üzüntüye boğan rahmetli Mustafa Koç’un, tabutunun üstünde ki Osmanlı sancağı ve üzerinde ne yazdığı merak konusu oldu. Araştırdık, yazı “Lâ ilahe illallahü melikül Hakkul Mübin Muhammedun Resulullah Sadikul Vadül Emin”.

Meali; ''Apaçık gerçeğin sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. Emin ve sözünün eri olan Muhammed Allah'ın Rasulüdür.''

Bu arada araştırmacı/yazar Murat Bardakçı önemli bir çalışmaya köşesinde yer vermiş; “Mustafa Koç’un 20. göbekten ceddi kimdir bilir misiniz? Hacı Bayram-ı Velî!” (/yazarlar/murat-bardakci/1185907-mustafa-kocun-20-gobekten-ceddi-kimdir-bilir-misiniz-haci-bayram-i-veli) 

GÜNÜ SÖZÜ; “Akçeli işlerden uzak durun, özel hayatlarınıza dikkat edin. Eşini, işini ve evini değiştirenlerin peşine düşeriz, şüpheyle yaklaşırız. Parasal ilişkilerde dikkatli olun" (Başbakan A.Davutoğlu)