BIST 10.219
DOLAR 32,21
EURO 34,86
ALTIN 2.444,47

TV Programları: “Yol arkadaşım”, “Ömür dediğin” ve “Doğal Yaşam”

İyi ve yararlı programlar/belgeseller hedefini buluyor.

(Başımız sağolsun... Ölenler için Allah’tan rahmet ve yakınları için sabır, yaralılar için şifa diliyorum. Bizim lanetlemekten başka etkimiz/gücümüz yok ki!.. Ama yetkililerin lanetlemesi, sadece rakamlar vermesi, sorumlulukları üstüne almaması da olmuyor!... Yetkililer gerekeni yapmalı..Sn. İçişleri Bakanı'nın görevi FETÖ cü sayısı vermek, olayların arkasından bilgi vermek değil, bu tür saldırıların istihbaratını almalı ve önlemeli..)

BU NASIL OLUYOR?...

"İsmail Saymaz dün akşam CNN Türk’te; Gaziantep yaşanan saldırıya benzer bir saldırının aylar önce kabul edilen 10 Ekim IŞİD iddianamesinde yer aldığını ve saldırı planının Gaziantep'te kendisini patlatan Yunus Durmaz'ın kişisel bilgisayarından çıktığını söyledi.”İşte Saymaz'ın tartışma yaratacak o sözleri: "Geçtiğimiz aylarda Ankara'daki saldırıyla ilgili iddianame kabul edildi. O iddianameye göre üzerindeki bombayı patlatarak ölen Yunus Durmaz'ın evinde bir bilgisayar bulundu. Bilgisayarından bazı notlar elde edildi. Bu notlar, Yunus Durmaz ile örgütün Türkiye sorumlusu olan Suriye'de yaşayan İlhami Bali arasındaki yazışmalardı. Bu yazışmalarda Yunus Durmaz, örgüt liderine düğünlerde bombalı saldırı yapabileceklerini söylediği yer aldı. Yunus Durmaz'ın yazışmalarında bir sonraki hedef Antalya'da turistlerin gittiği herhangi bir restoran ya da kafedir. Bu yazışmalarda bundan söz ediliyor. Bundan sonraki hedefin turistik bir alan olduğu, buraya çoğunlukla yabancıların gittiği, turistlerin otobüslerle kafileler şeklinde gezdiği yönünde tespitler var. Bu tespitlerde örgüt merkezinden talimat bekleniyor, izin isteniyor. Türkiye turizmini yakın vadede tehlikeye atabilecek bir eylem işaret ediliyor." (Basından)

Değerli okurlar TRT Türk’ü ve TV 360’ı izliyor musunuz?  Geniş bir alana yayın yapıyorlar. Programları/belgeselleri o kadar bilgilendirici ki, bu kanalları hayata geçirenlere teşekkür ediyorum.

Bugün, size  3 programdan bahsetmek istiyorum.

YOL ARKADAŞIM

 Ülkeyi adım adım gezen, belli bir konuya dayanmayan, ama halk kültürünü ve halkın ortaya çıkardıklarını/paylaştıklarını ortaya koyan –folklorik- bir program. Yapımcı: Alper Tonga Özdemir, Yönetmen: Neşe Uğur Nohutçu

Programın sıkılmadan izlenmesini sağlayan diğer isim  ise sunucu Nilgün Esin. Yapmacıksız, doğal, güzel diksiyon, şirin, samimi, zarif, enerji dolu, meraklı, kişilerle kurduğu güzel ilişki,  yöre insanları ile bir olma özelliği v.b. Nilgün Esin işleyeceği konu hakkında  çalışıp alt yapıyı oluşturarak, önderlerle ilişkiyi çok rahat kuruyor…

Programı, tatilde “çok şey biliyorum” diye izlerken, ne kadar bilgi eksiğim olduğunu anlıyorum. Özellikle Akçakoca’daki “eko köy”  programını tekrarında yakaladım.

Bu ülke sanat/kültür alanında o kadar zengin ki, bu değerleri Kültür ve Turizm Bakanlığının derlemesi toplaması, kullanıma açması lazım. Son 30 yıldır Bakanlığın yetişmiş kadroları dağıtıldı, küstürüldü, emekli edildi ve derlemeler durduruldu. Bu çok yanlıştı ama hala bu görev eksikliği devam ediyor. Sn.N.Avcı’nın bu konuya el atmasını bekliyoruz.

Daha öncede yazmıştım, üniversitelerin her İl’de,Meslek Yüksekokullarının ilçelerde  kurulması bir şanstır…(Elbette kaliteli eğitim verilmesi şartıyla) Bu üniversitelerde (konservatuarı olanlarla birlikte)  acilen “Türk Halk Kültürü ve Müziği Araştırma Uygulama Merkezi” kurulmalı ve yetişmiş kadrolarla desteklenmelidir. Her üniversite kendi bölgesinde yapacağı araştırmaları/derlemeleri, merkeze Bakanlığa göndermelidir.  Biz, İTÜ’de, TMD Konservatuarı’nın kuruluş amaçlarında olan,“Türk Müziği Araştırma ve Uygulama Merkezi”ni 1998’de yönetmeliğini hazırladığımız halde (yönetim değişti) gerçekleştiremedik. 2008’de tekrar olgunlaştırdık, ama (yönetim değişti) yine olmadı. (Önceki yazılarımda açıklamıştım)

ÖMÜR DEDİĞİN

İnsanların yaşlılık dönemlerini anlatan,Yapımcı-Yönetmen Zeliha İlhan Doymuş’un çok önemli bir programı. Bilmiyorum kaç program oldu.TRT de haftalık olarak yayınlanan, programda, her hafta ilerlemiş yaşı ile farklı konukların ağırlanıp konukların, kendi öz geçmişlerine dair yaşananların anlatıldığı bir program.  Yaşlıların söyledikleri, yaşadıkları, çektikleri v.b. bir bir ortaya konuyor.

Özellikle “sözlerin müziklerle birleştirilmesi” ile program her kişinin izlemesi gereken bir yapım olmuş.. Çocuk, genç, oldun, yaşlı dönemlerini yaşayacak insanların, adeta geleceklerinin fotoğrafını çekiyor, bilgi veriyor. 


Her sabah, gün doğduğunda veya sabah ezanını duyunca,  “bugün de sağım, ölmemişim” diyerek, “namazı kıldıktan” sonra güne başlama, çocuklarının uzak diyarlara iş ve ekmek kaygısı ile gitmeleri ile başlayan ve kendi büyüdükleri yerleri terk etmeyen ve bu yüzden yalnız kalan insanların, ölümü bekleyişleri ve yüzlerindeki doğal/içten/hüzünlü gülümseme izleyenleri derinden etkiliyor…

Ben izlerken çok duygulanıyorum, hatta eşim “yeter artık izleme” diyor, ama olmuyor. Mutlaka izlenmesini öneriyorum.

DOĞAL YAŞAM

Tv 360’da yayınlanan Doğal Yaşam; toplumda ekolojik yaşam bilincini oluşturmak ve doğa ile uyumlu yaşamı desteklemekten yola çıkılarak oluşturulan bir ‘doğal hayat’ projesi. Sistemde yanlış uygulamalar sonucu kaybolmaya yüz tutmuş doğal dengeyi yeniden kurmak için insana ve çevreye dost üretim sistemleri konusunda kişileri bilinçlendirmek üzere, kişilerin kendi yaşam alanlarında uygulayabilecekleri yöntemler, vücudun doğal dengesinin sağlanmasında beslenme dışındaki pilates, yoga, nefes çalışmaları, doğal hayatı benimsemiş toplumda öne çıkan birçok isim konuk edilerek sağlıklı yaşamanın ip uçları bu programda yer alıyor.Yapımcıları tebrik ediyoruz.

“O HAYAT BENİM” BİTMELİYDİ!..

“O hayat benim” dizisi aslında bu dönem bitmeliydi, gereksiz uzatmalar, yeni yüzleri sokmalar kar etmiyor. Yeni dönemde reytingi düşük olacak sanıyorum. İş yapıyor diye mi –uzatıldı bilmiyorum, ama sezon finalini izleyenler “böyle absürtlük olmaz” dediler. Bahar, kaçıyor ama “ne saçlarında, ne üstünde bir değişiklik var, gözlük bile takmamış, gel beni tanı, yakala diyor ve yakalanıyor” zaten. Bahar doğum yaptı, bebeğini kucağına aldı, bir anda Efsun ile Sultan’ın kötülükleri dışarı çıkmaya başladı. Hele Sultan’ın hemşireye; “senin ile ilgili araştırma yapmadığımı mı sanıyorsun, diploman bile sahte v.b.” sözleri olaydı!...Sultan’ın bu kadar bol parayı nereden bulduğu ve neden çantada taşıdığı da ayrı bir muamma…Bir önceki bölümde de motorcuya deste ile vermişti. Hülya’nın aklının bir gidip bir gelmesi de doktorlarca bir açıklamaya muhtaç…Mehmet Atahan’a da yazık ki, parası pulu var ama mutluluğu yok…Yıllarca ağzını açmayan, eve ekmek getirmeyen  Arda, bülbül oldu ve çok başarılı işler yapıyor!.. Salih, bütün kötü işlerin uygulamacısı. Kısaca, senaryonun biraz daha dikkatli ve doğru yazılması ihtiyacı var, C grubu da.  kadar saf değil yani…Yeni dönemde işi zor olacak…

BELEDİYELER VE MÜZİK HİZMETİ…

“Belediyeler halka ücretsiz müzik hizmeti verebilir. Ama bu nasıl olmalı? Bir defa belediyeler illa eğlendirmek durumunda değil. Kişiyi geliştiren, kültürünü artıran, ona başka bir dünyanın kapılarını açabilecek çalışmaların peşinde olmalı. Kamu hizmeti bunu gerektirir. Dünyanın her aklı başında şehrinde de bu böyledir.Klasik müzik konserleri, caz, Türk sanat müziği, halk müziği gibi temel sayılabilecek türlere yatırım yapmak lazım. Bu alanda düzenli ücretsiz konser ve workshop’lara kimin itirazı olabilir ki? Öte yandan konservatuvarlar ve tiyatrolar ne kadar verimli çalışıyor tartışılır. Ayrıca Anadolu’da pek çok şehirde ve kasabada bu tip kurumsallaşma da bulunmuyor.

………….Bedavaya Mustafa Ceceli konseri kültür hizmeti değildir. Ama bir fuaye konseri kültür hizmetidir. Bunun yapılacağı mekanı bulmak, inşa etmek kültür hizmetidir. İçinde düzenli bir program oluşturmak kültür hizmetidir. Ama kim uğraşacak! Ver parayı bir gecede on binlerce insan gelsin, ertesi gün filanca ilçenin belediyesinde filanca şarkıcının on binlere nasıl unutulmaz anlar yaşattığı magazin basınında yer alsın. Bir-iki ayılan bayılan görseli de varsa tadından yenmez. Sene sonu raporlarında kabarık rakam güzel durur. İki gün sonra kimse hiçbir şey hatırlamayacak, kalıcı bir şey yok. Tamamen keyfiliğe devam. Sadece temel kabul ettiğim müzikler değil, bugün şehir müziği (urban music) adı altında çok çeşitli açılımları olan müzikler var. Hiphop’tan rock’a, elektronik müziğe yelpaze genişliyor. Açalım bir şehir stüdyosu. Kayıt yapsın müzisyenler, konser versin, yaşayan mekanlar oluşsun. İnsanların sosyalleştiği müzik mekanları ortaya çıksın. Rock’çıyla türkücü muhabbet etsin. Çağıralım müzk adamlarımızı, prodüktörlerimizi ders versinler, workshop yapsınlar, sürpriz jam session’lar yapılsın.………..Müziğin belediyeler eliyle ücretsiz halk konserleri formatında vatandaşa kıyak, sadaka, eşantiyon gibi bedava dağıtılmasına, adeta ortaya saçılmasına, yerlere atılmasına karşıyım.

Biri kurumsallaşmadır, diğeri bir-iki insanın ağzına bakan keyfi uygulama.

Çözüm laik ve cumhuriyetçi çağdaş müzik/kültür sanat kurumlarının desteklenmesindedir. Müzik sektörünün yeniden yapılanmasındadır. Müzik sevgisi ve kültürü bu şekilde gelişir. Bu kadar yanlış, bir günde düzelmez. Uzun vadeli yatırım, sabır ve kararlılık lazım. Bizde olmayan şeyler.”

GÜNÜN AÇIKLAMASI…

“Sanat hayatında yarım asrı deviren Cahit Berkay, pop müzik sanatçılarının ergen müziği yaptıklarını dile getirdi. Berkay, "Tarkan, Kenan Doğulu ve Mustafa Sandal 10'lu yaşlara hitap ediyor". Tarkan 'Cuppa Cuppa' diye bir şarkı yapmış. Neyin Cuppa'sı ya? Biraz kaliteyi yükseltin!.. Tarkan, Kenan Doğulu ve Mustafa Sandal'ın başı çektiği pop sanatçıları artık güzel müzik yapmalılar. Neredeyse 50 yaşına gelecekler ama hâlâ teenage (ergen) müziği yapıyorlar. Bu ülkeye kaliteli müzik yapma borçları var. Şarkının sözlerini, müzikal kurguyu göz ardı etmemeliler. Şablon müzikten kaçınmalılar. Bu saydığım isimler inanın yapabilir. Pop müzikte biraz rock ve caz açılımı da olmalı. "