BIST 10.219
DOLAR 32,21
EURO 34,86
ALTIN 2.444,47

Toplum; köşe yazarlarını ve siyasetçileri nasıl görüyor?...(3)

Toplum; gerçekleri daha doğru değerlendirip, seslendiriyor

GÜNCEL: Son günlerde basınımızda; “Bölücü terör örgütü PKK ile mücadelede final operasyonunun çerçevesi çizildi. Örgütü kırsalda çökertmeyi hedefleyen yeni strateji kapsamında 12 noktada bitirici operasyon gerçekleştirilecek..” ,            “PKK’ya final operasyonu”,  “12 noktada bitecek.Sonu geldi.”  v.b. yer ve alan göstererek verilen haberler yer alıyor. Geçtiğimiz günlerde de “Kandil’e operasyon yapılacağı ve her şeyin hazırlandığı” yazılmıştı, sonra duyduk ki, PKK orayı -geçici olarak- boşaltmış bile… Bu operasyonlar gizli değil mi? Neden basına sızdırılıyor?  Operasyonlar öğrensenilse bile; hemen   yazarak kime iyilik yapılıyor?, bunlar atlatma haber mi? anlayamıyoruz!..Savaş çığırtkanlığının ülkemize yararı yok,  lütfen  biraz daha dikkat…

Bir iletişimci ve sanatçı olarak değişik kesimlerle birlikte olmayı seviyorum. Malum, son sohbetlerin ana konusu 15 Temmuz ve sonrası. Bir çok kişi gazete okuyor, bir kısmı internetten takip ediyor. Yazarlar, -maşallah-  her konuda “derinlemesine” bilgililer… Birkaç gün sürecek –unutulacak, siyaseten gündeme ge(tiri)lmiş- konulara hemen dalıyorlar ve ahkam kesmeye başlıyorlar. Diğer yazarlar için, birbirini görseler yumruk yumruğa girişecek v.b. kelimeler kullanılıyor. (Allah’tan sosyal medya  var!)

Parti farkı gözetmeden derlediğim bazı  yazarlar ile ilgili görüşleri -objektif olarak-  vermek istiyorum;

“Medyanın en tahammülsüzü olarak” ta adlandırılan Ali Karahasanoğlu (Yeni Akit); sert, vurucu, kırıcı içerikli  yazılarına devam ediyor ve Tarık Akan yazıları en çok tepki çekenler oldu.  Ahmet Taşgetiren (Star);  birkaç aklı selim yazısı nedeni ile, mahalleden tepki gördü, yakında yazılrına son verilebilir. Metin Yarar’ın (Karar);  son baskın olayından sonra güvenirliği azaldı.. Engin Ardıç (Sabah); bildiğiniz gibi, argo ve alaylı dili ile devam ediyor, son bir  yazısı Yenikapı ruhu ve CHP, başlığı ise “Bu neyin turşusu?” Hıncal Uluç’un (Sabah); dünya yansa umurunda değil, sanattan vazgeçmiyor, ama Türk Müziği’ne hala mesafeli, onun için varsa yoksa batı sanatları/müziği… Hasan Öztürk (Yeni Şafak); “Ak Parti'ye uzanmayan FETÖ soruşturmasının başarılı olma şansı yoktur!” mealli, anlamlı-paylaşılan yazılarına devam ediyor. Fehmi Koru; kendi blogunda gündeme ait yazılarına yer veriyor ve ciddi paylaşım alıyor. Murat Yetkin (Hürriyet); aklı selim, araştırıcı yazılarına devam ediyor. Hikmet Genç’in (Yeni Şafak); yazılarının büyük bölümünün konusu CHP, TV konuşmaları da öyle… Mehmet Ocaktan (Karar);  Önce Sn.Erdoğan tarafındaydı, bazı görevlerden alınınca Sn.Davutoğlu tarafına geçti, Sn.Davutoğlu’nun istifası ile yine yön değiştirdi, Beştepe’ye  ve  Hükümete yanaşmaya başladı… T24’ün daimi programcısı Ersoy Dede (Star); sert, ısrarcı, küçümseyici, alaycı, ben en iyi bilirim  yazılarıyla ve TV konuşmalarıyla, daha önce aynı yolda yürüyen ama, şimdi susturulan bazı mahalle yazarlarının yerini almış görünüyor. Etyen Mahçupyan (Karar); artı-eksi eleştirel yazıları nedeniyle mahalleden sürekli tepki alıyor. Mesela; keskin yazıları/söylemleri ile bilinen Melih Altınok (Sabah); mahalle tarafından “kibir abidesi” olarak adlandırılan Karar yazarı  Etyen Mahçupyan'ın 'üst akıl' söylemine yönelik eleştirilerine (E.M.; “Üst akıl yoktur. Üst akıl diye bir şey olsaydı, kredi notumuz düşürülürdü”  demişti. Geçen hafta, Moody notumuzu düşürdü.) tepki gösterdi. "İtibarına attığı jiletlerle günden güne 'karikatürleşen' Etyen Mahçupyan'la ilgili analiz yapmak artık abesle iştigal" dedi. (Alın o havucunuzu/25.09.2016) Star’daki yazılarına bir süre önce son verilen kendisinin deyimi ile “bir numaralı A.Doğan düşmanı” olan, “şunu atın, bunun görevine son verin, bunu içeri alın v.b.” adres gösteren, twetterde ve TV konuşmalarda görülen Cem Küçük, o çok bilinen; “sert, iddiacı, isim verici, geri adım atmayıcı, her şeyi ben bilirimci”  tavrı ile devam ediyor. Küçük son olarak;  Ahmet Hakan için “Ahmet Hakan değişti. Ben, Ahmet Hakan'a Taksim'e çık anır desem anırır. O duruma geldi” yorumunda bulundu. Avni Özgürel (Yenibirlik);  hükümet yanlısı yazıları ve kavgadan uzak ama, bilinenleri anlatan konuşmaları ile mahalle Tv' lerinin değişmez konuğu olmaya devam ediyor. Nagehan Alçı (Milliyet); ayrım yapmadan kanal kanal geziyor, elbette bu iletişim açısından yanlış.  Sağlık sorunları nedeni ile bir süredir yazılarına ara veren sanat dostu Burhan Ayeri (Yeniçağ); yazıları ile geri döndü, sağlık ve başarılar diliyoruz. Rahatsızlığı nedeni ile yazılarına bir süre ara veren Mehmet Barlas (Sabah); “Aslında 15 Temmuz öncesi içinde bulunduğumuz duruma "Uyku" değil de "Görme özürlülük" veya "Ayıplı durumları kabullenmişlik" desek belki daha doğru olacaktır.Örneğin FETÖ'nün devlet yapılanmasına sızdığını ve iktidardan pay istediğini 15 Temmuz'dan önce de bilmiyor muyduk? Devlet de bu gerçeği çok iyi bildiği için, kimin FETÖ'cü olduğunu ayrıntılı listelerle saptamış. 16 Temmuz günü bu listeler devreye sokuldu ve gözaltılar o anda başlatıldı. Gerekçe bulunamaz O ana kadar beklenmesine ne tür bir gerekçe gösterilebilir ki? Nitekim bu gerekçeyi şu ana kadar duymuş değiliz. Bunun gibi PKK terörü karşısında devletin ve siyasetin yıllardır sergilediği kararsız durum da açıkçası kafa karıştıran nitelikte değil mi?..” diye soruyor.. Abdulkadir Selvi (Hürriyet); hükümete yakın kaynaklarla takip edilen bir yazar konumunda, özel bilgileri önemli görülüyor ve  bir zamanların F.Koru'su gibi. Dini konularla topluma yön vermeye çalışan ve sorular soran  M.Şevket Eygi (Milli Gazete); “Ne zaman Türkiye’mizi ilimde, irfanda, ahlakta, fazilette, fıtrata uygun yaşamakta, adalette, insafta, itidalde, medeniyette, kültürde, sanatta, insanlıkta, din ve inanç hürriyetinde, nezakette, kibarlıkta, efendilikte dünya birincisi yapacağız?” v.b.  soruyor… Hilal Kaplan (Sabah); Yeni Şafak ile girdiği kavgaya devam ediyor ve “Marifet bir kişiyi/kurumu güç sahibiyken eleştirmektir. Ahlâk, ahkâm keserek değil, kriz anlarında duruş göstererek ortaya konur" diye tweetter atmış. Ergün Diler (Takvim); araştırıyor, eline ulaşan bilgilerle bir  çok soru soruyor ve “Tankın altına  yatan insanların, gerçekleri bilmesi gerekir” görüşünde yazıyor… O  gerçekleri millet dört gözle bekliyor…

Gelelim Vekillerimize;

AK Parti MV Sn. Metin Külünk; en çok çalışan, ülkeyi gezen, ciddi konuşmalar yapan Sn.Erdoğan’a yakın bir  MV. Ancak; söyledikleri üzerinden bir uygulama hayata henüz geçmedi ve özellikle YÖK ve üniversiteler iddiaları ortada duruyor.

AK Parti’de bir türlü “bakan” yapılmayan, birçok  söylemi eleştiri alan AK Parti MV Sn.Burhan Kuzu;  "CHP, Yenikapı ruhunu tuz ruhuna dönüştürüyor“ ve  "Anahtar teslim Türkiye darbesidir bu darbenin adı. Bu kadar net söylüyorum. Niyet anlamında dönüşü olmayan böyle bir yapıydı. Bu Amerika'nın teyidi, İngiliz'in ve İsrail'in de güdümünde olan bir darbedir.”   diyerek şaşırtmıyor ve “ABD’nin darbe girişimiyle bağlantısı olduğunu düşünmediklerini” söyleyen Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ile ters düşüyor.

Argo kullanımı ve sert yazıları ile bilinen, Sn.Erdoğan’ı en iyi tanıyan, danışmanı olan, AK Parti MV Aydın Ünal; “Bir süredir, kendilerini “En Reisçi”, “Çok Reisçi”, “Öz Reisçi”, “Has Reisçi”, “Hakiki Reisçi” vb. vasıflarla tanımlayıp, diğer herkesi yeren, eleştiren, dışlayan, küçümseyen, küstüren ve kıran bir takım çete, güruh, gruplar tezahür etmeye başladı.Kimsenin samimiyetini test etmek haddimiz değildir. Lakin, bu çete, güruh ve grupların artık gizlenemez insafsızlığı, bir çıkar ve rant kavgası ve kaygısını da artık örtülemez şüphe noktasına getirmiştir. Tarih, dalkavukları hatırlamaz. Tarih, kendisini yeni çevreye kabul ettirmek için ifrat ve tefrit arasında yuvarlananları da hatırlamaz.” diyerek gelecekteki endişesini dile getiriyor.

AK Parti MV Sn.Şamil Tayyar; bir yerde yazmıyor, twetter üzerinden ya da TV ‘de yaptığı açıklamalarda önemli tesbitlerde bulunuyor, ancak, geçmişte yazdıkları nedeniyle olsa gerek tepki alıyor ve iddia ettiği konularda  bir uygulama gözükmüyor.

Yazılarında/konuşmalarında; sürekli aşağılama, hakaret, alay etme,  ortamı germe, posta koyma  v.b mevcut olan AK Parti MV Sn.Mehmet Metiner’in (Star); AK Parti’liler dahil TV’de izlenmeyen/gazetede okunmayan, güven vermeyen durumu devam ediyor. TBMM Cezaevi Alt Komisyonu Başkanı olarak; “FETÖ’cü tutukluları ziyaret etmeyeceklerini, onlarla ilgili kötü muamele ve işkence iddialarıyla ilgili inceleme yapmayacaklarını” açıklaması da sorunlu/AK Parti’yi zora sokacak gözüküyor.

Daha önce belirttiğimiz gibi; Biz MV’nin asli işlerini yapmalarını, günlük/haftalık gazetelerde yazı yazmamalarının daha etik olacağını, onların konuşacakları yerin TBMM kürsüsü olduğunu düşünenlerdeniz.

Bu arada:

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü, MV Sn. Selin Sayek Böke; sürekli kaşları çatık, sert, dayak atar gibi konuşuyor? Oysa; telaffuzu, kendisi, yorumu güzel...Neden çirkinleşmek! için uğraşır?.. Kendisini  izlemiyor mu?  Bir kesim, CHP’nin  Tansu Çiller’i diye dolduruşa getirmeye ç alışıyor galiba…

AK Parti’de, geçiş döneminde zoraki kabul gören –oğlu Kurtulmuş’tan ağızları yanmıştı-  ama artık Bakan koltuğunda görülmek istenmeyen Sn.Tuğrul Türkeş koltuğuna uymayan açıklamayla sessizliğini bozdu:  “…Böyle bir hain ekibin herhalde bir kişi, üç kişi olmadığını bilmemiz lazım. Almanya 500 bin kişiyi atmış, biz de 100 bin kişiyi atarız. Hiç gözünün yaşının da bakmayız. Bu devlete sadakatin yoksa, bu millete hürmetin, bağlılığın yoksa, asgari bir vicdani mensubiyet hissetmiyorsan cehennemin dibine kadar yolun var.” (02.10.2010)

Darbe girişiminin en şanslı kişisi, bir anda genel kurullardan kendini kurtaran ve fırsattan istifade başkan adaylarını  tasfiye etmeye başlayan   Sn. Devlet Bahçeli olarak kabul ediliyor.

Sn.Bahçeli, son açıklamasında (29.09.2016); "Yeni bir darbeye yeltenen, aklından geçiren kim ya da kimler varsa bilsinler ki önce bizim bedenimizi çiğnemek mecburiyetinde kalacaklardır. Darbecilerin geleceği varsa Allah'ın izniyle görecekleri de vardır."  demiş. Siyasilerin görevi; memleketin gelişmesini engelleyen darbe  girişimlerini önlemek  mi? Yoksa; meydan okumak mı?!.. MHP;oy bakımından  zor durumda ve  “genç seçmenini AK Parti’ye kaptırdı”  diye konuşuluyor… Belirtmek istedik…

SON SÖZ…

 Sn.Yazarlarımız; ülkenin geçtiği bu hassas dönemde, kişilerle olan hesaplarınızı görmeye çalışmayınız. Seçimle gelmiş parti liderlerini ve milletvekillerini eleştiriniz ama; ağır/argo/hakaret dolu  sözler söylemeyiniz, onlarla alay etmeyiniz. Sizler gibi basında yazı yazan arkadaşlarınızın görüşlerine katılmanız gerekmez, ama  linç  kampanyası yapmayınız. Yazılardan cımbızla bir cümle alıp atışa geçmeyiniz.  Hükümet adına konuşup/yol gösterip, hükümet üyelerini ve uygulamalarını  zorda bırakmayınız. Gazetenizin baskı sayısına ve  sizin yazınızın okunurluğuna bakarsanız ne demek istediğimizi  anlarsınız!...Lütfen, sakinlik…

TÜRK CEZA KANUNU MADDELERİ...

 “Özel hayatın gizliliğini ihlâl”

Madde 134 - (1) Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, (Değişik ibare: 02/07/2012-6352 S.K./81.md.) bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, (Değişik ibare: 02/07/2012-6352 S.K./81.md.) verilecek ceza bir kat artırılır.

(2) (Değişik fıkra: 02/07/2012-6352 S.K./81.md.) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.

Şantaj

TCK: 107-(1) Hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapacağından veya yapmayacağından bahisle, bir kimseyi kanuna aykırı veya yükümlü olmadığı bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlayan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) (Ek: 29/6/2005 – 5377/14 md.) Kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bir kişinin şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunulması halinde de birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur.

OZAN YARMAN’DAN MESAJ VAR…

 Bestekar, piyanist ve müzik kuramcı, değerli arkadaşım, İ.Ü.Devlet Konservatuarı Öğr.Üyesi. Doç.Dr. Ozan Yarman; “Aşağıda, bestelerimden ve aranjmanlarımdan doldurduğum 5 AUDIO CD 'da ilginize  sunulmuştur” diyor. Üretimde bulunduğu için tebrik ediyoruz..:
Seçili Klavye Parçaları

Elektronik ve Ambiyans Müzikleri

Mikrotonal Oda Müzikleri

Orkestral Eserler

Kıbrıs Piyano Konçertosu ve Kıbrıs Marşı

Bazen belirgin, bazen belirgin olmayan mikrotonalite, bütün CD'lerde track'lerin çoğunda uygulanmıştır.

Hepsi birden bir sayfada: