BIST 10.248
DOLAR 32,27
EURO 34,76
ALTIN 2.397,32

Suriyeli Çocuklar Ümmetin Yükünü Taşıyorlar!

Küresel güçlerin tepiştiği adres değişmiyor. Rusya, dinamik bir güç olduğunu göstermek istediğinde binlerce Halep’li annenin yüreğine kor düşüyor.

“Canım ömrüm Şehadeti söyle anneciğim, Şehadeti söyle!

Canım bizi duyuyor musun?!

Allah duanı işitiyor. La ilahe İllallah de Annem!

Şehadeti söyle, parmağını oynat canım!

La ilahe illallah de!

Yüreğin selamete ersin ey ömrüm!

Şehadeti söyle canım

La ilahe illallah de!

Allah bize yeter O ne güzel vekildir.

Ey Allah’ım senin hükmüne itirazımız yoktur.

Allah’ım razı olana dek sana hamdolsun.

Rızandan sonra da sana hamdolsun.

Selamete eresin annem!”

Yukarıda yazdığım satırlar dün medyaya yansıdı. Halep’te iman dolu yüreğe sahip bir anne, destansı telkinlerle evladını ahirete uğurladı.

Öyle zannediyorum ki bu kısa video görüntüsünü haber sitelerinden ya da sosyal medya üzerinden görmeyen kalmamıştır.

Ya da temennim o ki inşallah herkes görmüştür.

Huzura gönderirken yavrusunu, şehadet şerbetini yudumladığını gözleri ile görmek, kulakları ile duymak isteyen bir annenin iman dolu yürek sancısı.

Kimilerine göre ölüm; yaşamın sona ermesi, yok olma!

Ölünce her şeyin bittiği inanışı ürpertir ve ölüm düşünüldüğüne hayat azaba bile dönüşebilir.

Oysaki ölüm, hayata gözlerimizi açtığımız dünyadan, planlanmış ve programlanmış yaşam sürecinin bitiminde başka bir âleme geçişimizdir.

Tahayyül sınırlarının zorlanacağı ebedi mutluluklar meydanı ya da gözlerin gördüğü, kulakların işittiği, bedenin hissettiği dehşet ile yüzleşme meydanına geçiş!

Bu videoyu seyredince kendimi muhasebeye çekmeye çalıştım. Bizim başımıza gelse bu elim hadiseler ne yaparız diye.

Ürktüm kendimden!

Ürktüm imanımdan!

Ürktüm Allah ile münasebetimdeki zayıflıktan!

Müslüman olarak aslında kendimize sormalıyız biz ne yapıyoruz diye?

Cevabı ortada; çok konuşuyoruz artık susalım!

Neden?

Çünkü konuştukça kendimizi tatmin ediyoruz!

Konuştukça yaşamamız gereken duyguları ve sorumluluğumuzu bizzat değil ama zımnen bastırmış oluyoruz!

Yüreğin eylemini dil üstlenmiş oluyor!

Halepli Eymen’in, Halit’in, Ömer’in ümmet adına yüklendikleri bedeli tartan ne olabilir?

Hangi organizasyon, hangi teşkilat çalışması, bu çileye eş değer olarak anılabilir?

Suriyeli çocuklar ümmetin yükünü taşıyorlar!

Küresel güçlerin tepiştiği adres değişmiyor. Rusya, dinamik bir güç olduğunu göstermek istediğinde binlerce Halep’li annenin yüreğine kor düşüyor.

Amerika, NATO dünyaya kendini göstermesi gerektiğini düşündüğünde annelerin yüreğine ateş düşüyor!

Dünya devleri akortlarına Ortadoğu’da Suriye’de, Halep’te ayar veriyor!

Güç odakları birbirleri ile Müslüman yüreklerin bamteline dokunarak, yakarak tepişiyorlar!

Bir ara yıldız savaşları diye bir şey vardı hatırlarız hepimiz.

Amerika’nın ve Rusya’nın soğuk savaş sonrası uzayda çarpışmalarını ve tepişmelerini öngören bir savaştı.

Bu stratejiyle dünya insanı rahat bir nefes alabilirdi.

Fakat gelenek bozulmadı!

Öngörülen bu savaşın ve tepişmenin yer bulduğu nokta uzay değil; zorbalıkla, zalimlikle, alçaklıkla annelerin mazlum yüreği!

Bizler yazanlar, konuşanlar, iş yapanlar, TV ekranlarında sesini çıkaranlar varlığımız neyi karşılıyor!?

Biz yazıyoruz ve konuşuyoruz ama hayatlarımız o insanların başlarına bomba yağdıranların yaşantısından farksız!

Onlar gibi yaşayıp sözüm ona Müslümanların başına gelen dertleri yazarak konuşarak, dertleniyoruz!

Şu anda bu yazıyla bile kendimle çelişkiye düşmüş durumdayım!

Bende sadece yazıyorum ya da konuşuyorum!

Konuştukça, yazdıkça sanki bir şeyin üstünü örtmüş oluyoruz!

Vicdanımızın ve insafımızın üstünü örtmüş oluyoruz!

Sabaha kadar konuşsak, sayfalar dolusu yazsak içimizdeki bu boşluğun ve sorunun üstü örtülecek gibi değil!

Mazlumlara, insanlık adına yaşatılan acının her birimize anlattığı bir şey var.

Ders çıkarana aşk olsun!