BIST 9.076
DOLAR 32,33
EURO 35,11
ALTIN 2.302,83

Hayalimdeki Kudüs…

Eğer Müslümanlar olmasaydı muhtemelen Hristiyanlar ya da Yahudiler kalmamış olacaktı.

Kudüs…

Hayal şehir…

Daha doğrusu hayallerdeki şehir…

Arzulanan, istenen, kavuşulmak istenen, sahip olunmak istenen…

Dün böyleydi, bugün de böyle…

Kudüs daha ilk kurulduğu andan itibaren günümüze gelinceye kadar bir cazibe merkezi olma özelliğini her daim muhafaza etmiş bir şehir…

Görünen o ki daha uzun bir süre de öyle kalacak…

Ancak bugün elim hadiselerin yaşandığı bu kadim şehir hiç de hayallerimizdeki şehre benzemiyor.

Zulmün kol gezdiği bugünkü Kudüs maalesef hayallerimizdeki şehirden çok uzakta.

Peki, hayallerdeki -daha doğrusu hayalimdeki- Kudüs nasıl bir şehir?

Benim hayalimdeki Kudüs’te her üç dinin mensupları barış ve huzur içinde ibadetlerini yerine getiriyorlar.

Benim hayalimdeki Kudüs’te ne makinalı tüfek ne sapan ne de taş var.

İnsanlar birbirine nefretle değil sevgiyle bakıyorlar ve birbirlerine esenlikler diliyorlar.

“Keşke burada yaşayabilseydim” diyeceğimiz bir şehir benim hayalimdeki Kudüs.

Sokaklarında yaşamanın yasak olmadığı, ibadet etmenin engellenmediği özgür bir şehir benim hayalimdeki Kudüs.

Zira bu şehir özgür olmadığı sürece dünya kaoslar yurdu olarak yaşayacaktır.

Benim hayalimdeki Kudüs’e sadece bir kez gelinir bunun haricindeki bütün gelişler dönüştür.

Siz Kudüs’e geldiğinizde Kudüs artık sizin içinize yer etmiştir. Eğer yer etmediğini hissediyorsanız bilin ki bu şehre gelişiniz dönüşten ibaret kalacaktır.

Benim hayalimdeki Kudüs, insanlığın ve inançların eşitlendiği bir şehir. 

Benim hayalimdeki Kudüs, hiç kimsenin üzerinde egemenlik iddia edemediği ama bütün insanlığa ait bir şehir…

Vatikan’a gittiğinizde Hristiyanlara aittir, Mekke ve Medine’ye gittiğinizde sadece Müslümanlara aittir. Ama bu şehir bütününün gelip kesiştiği noktadır.

Hayalimdeki Kudüs, sadece ve sadece Müslümanların Kadim şehrin yönetimini sağladıkları dönemde gerçekleşmiştir.

Çünkü Müslümanlar hem Hristiyanların hem de Yahudilerin varlığını kabul ederek ve onların dinlerini yaşayabilecek imkânları onlara sunmuşlardır.

Eğer bugün yeryüzünde Hristiyanlık ve Yahudilik varsa Müslümanların sayesinde vardır.

Eğer Müslümanlar olmasaydı muhtemelen Hristiyanlar ya da Yahudiler kalmamış olacaktı.

Zira yapmış oldukları zulme ve işgale aynıyla karşılık verilmiş olması durumunda yok olacaklardı.

Müslümanların müşfik tavırları inançları gereği zulüm edemeyecekleri için Hristiyanlar ve Yahudiler var oldular.  Aslında bir nevi bunu belki de fırsata döndürerek işgal ve zulümlerini inşa ettiler.

İslam’la rekabet ettikleri için varlıklarını korudular. İslam onları himaye ettiği için varlıklarını korumuş oldular.

Amin Maalouf “Ölümcül Kimlikler” kitabında Hristiyanların ve Yahudilerin kimliklerini, sicillerini kıyas eder. “Müslümanlar ile Hristiyanların sicillerine bakın” der. “Şüphesiz Müslümanların sicili Hristiyanlarınkinden daha düzgündür” der. Örnek olarak İspanya’yı verir. “Hristiyanlar İspanya’yı ele geçirdiklerinde bir tane dahi Yahudi ya da Müslüman bırakmadılar. Ya öldürdüler ya da sürgün ettiler. Oysa ben Katolik Ermeni bir Hristiyan olarak bugün varlığımı sürdürüyorsam Müslümanların hâkim olduğu bir coğrafya da doğmuş olmamdandır” der.

Bu kutsal şehirde Müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler birlikte barış içinde yaşadıkları dönemler oldu. Bu süreç sadece Müslümanların egemenliği altında gerçekleşti.

Gerçekleşti ama o zaman Ömerler, Selahaddinler ve niceleri vardı.

Eğer bugün hayalimdeki Kudüs yoksa bu içimizde Ömerlerin Selahaddinlerin olmayışındandır…

Müslümanların “birlik” içerisinde olamayışlarındandır!

Benim hayalimdeki Kudüs şehrinin gülü Mescid-i Aksa’da huzur ve sükûnet içerisinde bayram namazları eda edilir…

Hayalimdeki şehrin bayramı ile mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum.