BIST 9.901
DOLAR 32,58
EURO 35,01
ALTIN 2.460,09

Sn.Gül’den komisyona:

Darbe Komisyonu sadece bilgi toplamış. Harcırahlar yine boşa gitti!…

İZMİR’DEKİ TERÖR SALDIRISINI LANETLİYOR, İKİ ŞEHİDİMİZE ALLAH’TAN RAHMET,  YAKINLARINA SABIR, YARALILARA ACİL ŞİFA DİLİYORUZ….

HAFTANIN AÇIKLAMASI: “Türkiye’de kimsenin hayat biçimi sistematik bir tehdit altında değildir. Buna asla müsaade etmeyiz. 79 milyon vatandaşımızın tamamının Cumhurbaşkanı olarak herkesin hakkını, hukukunu, özgürlük alanını korumak benim görevimdir. Biliyorum ki, dünyadaki ve ülkemizdeki herkesin aynı hayat biçimine sahip olma mecburiyeti yoktur. Bununla birlikte, hayat biçimlerine saygı anlayışı tek yönlü değildir, karşılıklıdır. Ezan okunmasına tahammül edemeyenlerin, müezzinin üzerine yürümesi ne kadar yanlışsa, namaz kılmayana karşı zor kullanılması da aynı derecede yanlıştır. Türkiye bir hukuk devletidir. Ülkemizde, hesap sormayı yaptırıma dönüştürebilecek tek merci de hukuktur, devletin ilgili kurumlarıdır. Kimsenin sokağa çıkıp da, bu işi kendi başına yapma hakkı ve selahiyeti yoktur.” (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan/04.01.2017)

GÜNCEL/GÜVENLİK: Başbakan Yardımcısı Sn. Numan Kurtulmuş, Reina saldırısı ve siyasilere suikast iddialarıyla ilgili konuştu. ''Reina saldırısı gizli serviş işi gibi duruyor' diyen Kurtulmuş, 'Çok ciddi istihbaratlar geliyor. Suikastlar olabilir' dedi. Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Sn. Mustafa Destici, "Kandil'deki üst düzey PKK elebaşlarının her birinin bir kantona gönderilerek, 50 bin kişilik bir militan grubu yetiştirme hazırlığı içinde oldukları söyleniyor. Doğrudan gelen bir bilgi olarak söylüyorum, yoruma dayalı bir şey değil. Suriye'de her kantonda 10 bin militan yetiştiriliyor. Bugüne kadar sahip olmadıkları ağır silahlarla donatılmışlar." dedi.  İş mi yani bu, sorumluluk sahibi olan kişilerin  yapacağı açıklamalar mı?

2011’de, Dışişleri Bakanı  olan Sn. A.Davutoğlu, "Artık bölünür müyüm korkusu, Sevr paranoyası ile defansif alanlara çekilmiş bir Türkiye yok. Dünyanın her yerinde diplomasi yapan, gücünü her yerde gösteren bir Türkiye var, Türk başbakanı gittiğinde bütün Libya'nın, Mısır'ın, Tunus'un ayağa kalktığı bir Türkiye var. Kalplere konuşan bir Türkiye var." diyordu. Ama,  tatlı rüyalara dalıp gerçekleri göremeyince/görmek istemeyince 5 yıl sonra duvara çarptık… O nedenle, biz, bu tür açıklamaların TV kanallarından alenen yapılmasını doğru bulmuyoruz. Bunlar; gizli tutulmalı, önlemler alınmalı, teröristler takip edilmeli, yolları tıkanmalı, yakalandığı yerde gereken yapılmalıdır. Bu açıklamalar, insanlardaki; huzursuzluğu, korkuyu, paniği, güvensizliği artırıyor; birliği engelliyor…İnsanların yapacağı bir şey yok!...İşi yapacak olan; istihbaratımız ve güvenlik güçlerimiz… Siyasilerimize; açıklamalara ve ifadelere lütfen biraz daha dikkat diyoruz..

Gelelim konumuza….                                                                                 

Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu (AK Partili üyeler), 11. Cumhurbaşkanı Sn.Abdullah Gül'e 27 soru göndermişti. Sn.Gül'den Darbe Komisyonu'na yanıt geldi ve basında yer aldı... Biz, özetleyerek, önemli gördüklerimizi veriyoruz:

 “……Gerek siyaset öncesi gerek siyaset-devlet hayatımda bu yapıyla veya lideri olan şahısla bir ilişkim olmadığı cihetle haklarında ne şahsi tecrübeye ne de kayda değer bir bilgiye sahip değilim……”

“….Öte yandan, devletin sivil-asker güvenlik ve istihbarat birimleri tarafından "Fetullah Gülen Yapılanması" başlıklı bir rapor şahsıma sunulmadığı gibi o dönem Gülen Cemaati olarak anılan veya bugünkü adıyla FETÖ/PDY hakkında kapsamlı bir rapor iletilmesi veya sunum yapılması talebi de söz konusu olmamıştır. Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı görevlerim sırasında veya Cumhurbaşkanı olarak Milli Güvenlik Kurulu Başkanlığı'nı üstlendiğim dönemde de Komisyonunuzca sorulduğu şekilde "sivil veya asker üyeler tarafından 'Fethullah' ön adıyla başlayan illegal bir yapıya dair herhangi bir husus (takibat, soruşturma veya bu yönde bir izin talebi vs.)" gündeme getirilmemiştir…..”

“…..Finansal konularda bu yapının çirkin yüzünü göremeyen ama özellikle görünen eğitim faaliyetlerini takdir eden iş dünyasından bazı vatandaşların açık yardımları hariç diğer mali kaynakları hakkında herhangi bir malumatım bulunmamaktadır…..”

“..Yaverlerin tespitinde her zaman Genelkurmayın teklif ettiği üç aday arasından birinci sıradakini onayladığımı da bu vesileyle bilmenizi isterim….”

“….Ben devlet kademesinde maiyetimde çalışan devlet memurlarının ve özellikle yakın çevremdeki görevlilerin tayin ve atamalarında liyakati daima esas aldım. Ayrıca devlet memurlarının Anayasa, kanunlar ve hukuk düzenine sadakatlerinde herhangi bir gevşeklik gördüğümde veya devlet kurumlarında farklı dayanışma içerisinde olduklarını hissettiğimde, bu karakterdeki kişileri etrafımdan hep uzaklaştırmışımdır….”

“ Devletlerin bekalarını korumaları ve ülkenin iç ve dış güvenliğini sağlamaları için kuvvetli istihbarat teşkilatlarına ihtiyaç duyduğu açıktır. İstihbarat teşkilatlarının başarısı, etkinliği ve ülkeye hizmet edebilmesi, ancak doğasına uygun demokratik denetim süreçlerine tabi tutulması ve kontrolü ile mümkündür….”

“…. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel insan haklarını garanti altına alacak, kuvvetler ayrılığına dayalı yüksek standartlarda demokratik bir sistemi inşa etmek gerekmektedir. Böyle bir ülkede insanlar inançlarından, düşüncelerinden, etnik farklılıklarından dolayı hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmadan eşit vatandaşlık ilkesi çerçevesinde muamele görecektir….”

“…Bütün bu olaylar şunu bir kez daha göstermiştir ki insanlar gerek dini gerek ideolojik gerekse siyasi mülahazalarla akıl ve fikirlerini bir kişiye veya gruba emanet etmemeli, özgür ve hür iradeleriyle muhakeme kabiliyetlerini hiç bir zaman kaybetmemelidir. Nesilleri bu anlayış içerisinde yetiştirerek fikri hür ve vicdanı hür bir toplum oluşturmamız gerekmektedir.”

Sonuç: Sn.Gül; “Duymadım, görmedim, hissetmedim, bilmiyorum” diyor... Yıllarca siyasetin içinde olan; 28 Şubatı yaşamış, rahmetli Erbakan İle çalışmış, Dışişleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış, sorumlu ve çok önemli  mevkilerde bulunmuş, halkın içinde   olan ve sevilen bir siyasetçi ile herhangi bir kişinin söyleyeceği/dile getireceği açıklamalar aynı olmamalıydı!... Açıklamalar, bu hafta gündemi  yoğun şekilde meşgul edecek görünüyor...

 Bu arada konu ile ilgili olarak; Sn. A.Taşgetiren’in () ve Sn. A. Saydam’ın son yazılarının da okunmasında yarar görüyoruz…

Gelecek yazı: “ Yüksek Lisans ve  Dr. yabancı dil programlarında” kimler ders verirmiş?!                                                                                 

AH,ŞU FAKİRLİK!...

Eşini yıllar önce kaybetmiş, İstanbul’da bir okulda temizlik yaparak iki çocuğuyla yaşamını idame ettiren, bir anne  anlatıyor:
“Biz çok fakirdik. Oğlum çok başarılıydı okulda, ama TEOG sınavı için kursa yazdıracak paramız yoktu. Ücret 2-3 milyardı. Bir dostum, FEM dersanelerini önerdi ve “git müdürle görüş, size gereken indirimi yaparlar” dedi. Gittim, durumumu anlattım, bana puanını sordu 95 dedim, “tamam, alırız dersaneye dedi”, “ne kadar ödeme yapacağım” dedim, “oğlun başarılı, biz ücret almayacağız” dedi.  Çok sevindim, dersler başladı, bir süre sonra oğluma bir cep telefonu hediye ettiler, eve iki büyük yardım paketi gönderdiler oğlunun haberi olmasın  dediler. Çok makbule geçti tabii. Namaz saatinde çocukları namaza çağırıyorlarmış, benim oğlumda bu konularda çok zayıftı. Öğretmenlere; “su soğuk, abdest alırken üşüyorum” demiş. Onlar da, “abdest almadan kıl” demişler, oğlumda başlamış kılmaya.  Bir süre sonra oğlum; “öğretmenim, ben abdestsiz kılıyorum, sevap kazanıyor muyum?” demiş. Öğretmeni; “kazanıyorsun ama%50,%50 demiş.” Onun üzerine oğlum, “sevabım tam olsun” deyip, abdest almaya ve namaz kılmaya başlamış... Sınavlara yakın bir zamanda, çocukları kampa aldılar, Göztepe’de bir evde bir hafta kaldılar, “orada çok iyi baktılar, pirzola bile yedirmişler.” Orada, oğlumla birlikte çocuklara sınav sorularını çözdürmüşler, ancak bunların TEOG sınav soruları olduğunu söylememişler. Cep telefonlarını toplamışlar, “resimleri çekip bir yere  gönderirler, sorun çıkar”  diye. Sonra sınav vakti geldi, oğlum sevinerek sınavdan çıktı; “anneciğim, çözdüğümüz sorular çıktı, sadece bir tanesini yapamadım” dedi. Allah aşkına söyleyin, bu hırsızlık değil mi? diye soruyorum. Hemen oğlumu aldım ve bir daha o dersaneye uğramadık.” Şimdi  oğlu, bir özel kolejde  tahsiline  ve anne çalışmaya devam ediyor...
“Konya 6. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ile sanıkların yakınları katıldı. Söz verilen tutuklu sanık Mehmet Battal, kaldığı pansiyonda tanıştığını örgütün, hiyerarşi içinde görev alması karşılığında yurt ücretinde indirim yaptığını söyledi. "Bu evde FETÖ'cu avukatlar zaman zaman bir araya geliyor, himmet toplanıyordu. FETÖ elebaşısının videoları izletilerek analizler yapılıyordu. Örgüt maddi durumu iyi olmayan, içe kapanık, itaatkar gençleri hedef belirliyordu. Baroya girmemi sağlayan kişi eve geldiğinde seçimlerde, 'AK Parti'ye oy vermeyeceksiniz' dedi. Bu tip telkinlerde bulunuyorlardı. Babamı kaybettikten sonra annemle yaşamaya karar verdim. Bunu ev imamına bildirdim. Evden ayrılamayacağımı söyleyince kavga ettik. Bu evden ayrıldım. Telefonuma haberleşmek için yüklenen ByLock'u da sildim. İletişimimi tamamen kestim. Bu şekilde kullanıldığım için pişmanım.”