BIST 8.718
DOLAR 32,33
EURO 35,19
ALTIN 2.245,88

Siyasetçi her şeyi bilince!, iletişime gerek kalmıyor…(2)

İletişim bir sanattır ve başarının ilk şartıdır.

GÜNCEL/SANATÇILAR YİNE MAĞDUR: AK Parti hükümetleri büyük hizmetler yaparken, küçük işlerde bayılıyor. İşte  Konservatuarda çalışan sanatçıların teşvik ikramiyesi  ve göstergelerin yükseltilmesi meselesi. 15 yılda Kültür Bakanlığı’nda altı bakan değişti, ama bir arpa boyu yol alınamadı. Yazmadığımız/konuşmadığımız makam kalmadı. Kültür Memur-Sen Başkanı M.Erdoğan ile, eski DPT Başkanı M.A.Kumbuzoğlu –şimdi TBMM’ye geçti-  ile görüşüldü.Tamam, haklısınız, yapılacak dendi, ama gerçekleşmedi. Devlet, çalışanlarını mağdur etmemeli…

Konu şu:

1/ Çok kolay ama çözülmeyen, sorun yaratan bir konu, “haklısınız” deyip bir iş yapmamak, nasıl bir düşünce yapısı anlamak mümkün değil….TİP Sözleşmesi ile (kadro karşılığı) çalışan sanatçılar; Kültür Bakanlığı topluluklarında (2.000) ve Konservatuarlarda (400)  var. Konservatuarlarda 2009 yılından sonra bu kadro verilmiyor. Bu sözleşmeye göre sanatçılar 4 ikramiye ve 2 teşvik (Haziran-Aralık) alıyorlar. Teşvik için Konservatuarlar kurum içinde şartlar oluşturdular.Bu sene Bakanlık’ta yeni şartlar getirdi!. Konservatuarlarda teşvik alamayan sayısı %5, yani %95 mağdur ediliyor. Nasıl mı? Kültür Bakanlığı toplulukları teşvikleri Başbakan adına İlin Defterdarı imzası ile belirtilen ayda alırken, Konservatuar sanatçıları sözleşmede yazan; “Bunun dışında Başbakanlık onayı ile ilki Haziran, ikincisi Aralık aylarında olmak üzere iki aylık ücret tutarına kadar başarı ve teşvik ikramiyesi ödenebilir”  fıkrası nedeniyle, 7 makam  imzasından sonra -yani yaklaşık 4-6 ay arasında- alabiliyorlar. İmza makamları şunlar: Konservatuar Kurulu, Rektör,YÖK, MEB Yüksek Öğretim Genel Müdürü, MEB ilgili Müsteşar Yardımcısı, MEB Müsteşarı, Milli Eğitim Bakanı, Başbakanlık. Peki bu makamlar Konservatuardan çıkan listelere müdahale edebiliyorlar mı? Kesinlikle hayır! Sadece imza, geçen altı ay ve sanatçıların mağduriyeti…Oysa, bu sözleşmedeki “Başbakanlık onayı ile” cümlesi kaldırılsa, sadece rektör imzası ile iş bitecek…Görüyorsunuz değil mi, çok basit bir işlem…Haziran 2017 teşvik listeleri hala MEB tarafından YÖK’ten bekleniyor.Kesin çözüm ise; TRT sanatçıları gibi ikramiyelerin maaşa katılması ve gösterge rakamlarının (şu anda 3600) TRT gibi, 6400’e çıkarılması.

Sn.Kültür Bakanımız N.Kurtulmuş, Konservatuar sanatçıları sizden 2018’de müjdeli haber bekliyor, bari siz seslerini duyunuz…

Siyasi partiler ve iletişim konulu yazımıza devam ediyoruz. Her zaman olduğu gibi, yazılarımızda dipsiz kuyu olan sosyal medyada yazılanları dikkate almıyoruz.

11/ CHP, Adalet Kurultay öncesi bir kitapçık yayınlayarak, kamp yapılan alanın şehitlik olduğunu, onların aziz hatırasına saygısızlık olabilecek hareketlerin yapılmamasını belirmişti. Yasaklar arasında alkollü içki tüketmekte vardı. Şehitlikte alkollü içiki içilmemesi için uyarı yapılması bile –bilinç eksikliğini gösteren-  bir iletişim hatasıdır!...Ve;beklenen oldu!, şimdi içenleri atsanız ne olacak, o kareler yıllarca önünüze gelecek, hükümet içenler hakkında soruşturma açacak.” Erdoğan,bayramlaşma töreninde  CHP'nin Çanakkale'de düzenlediği Adalet Kurultayı sırasında, içki içilmesi üzerinden CHP'ye yüklendi. "Onların şahadet nedir, şüheda nedir böyle bir anlayışı yok. Bu yeni değil. Onların cemaziyelevveli bu. Onlar değil mi bizim mescitlerimizi camilerimizi ahıra çeviren." dedi. CHP’lilerde laikliğin; dinle devlet işlerinin ayrılması olduğunu” bilmiyorlar gibi, laikliği “içki içmek” olarak göstermek  son zamanlarda yoğunlaştı ki, büyük bir yanlış ve tehlikedir. Bu tür basında yayımlanan  -tarafsızlar açısından- resimler  kesinlikle CHP’ye  kaybettirir?

12/ CHP’li Çatalca Belediyesi’ndeki krizin, belediyenin protokol için ayırdığı yerin, halkla iç içe olmamasından..Seyircilerden bir kısmı, protokolün önüne gelince Belediye Başkanı Cem Kara, alanın boşaltılmasını istemiş.S.Erener buna tepki gösterince belediye görevlilerinden biri sahneye çıkmış; “Başkanımız mı haklı, Sertab Erener mi?” diye sormuş. Halkın “Sertab… Sertab” demesi başkanı kızdırmış ve; “Sabaha kadar da Sertab diye bağırsanız, bu ilçenin şehr-i emini benim. Yuhalamayla bu sorunları çözemezsiniz.” demiş…Helal başkan…Halktan kopukluk  ve başkanların kendini şehrin sahibi görme,hizmetleri vergilerden değilde cebinden yapıyormuş gibi tavırları tam bir  liyakatsızlık örnekleri…CHP’li  Silivri Belediye Başkanı’ da; ben olsam sahneden atardım, M.Sandal’ı da atmıştım” demiş.  Sanat ve sanatçıya ne kadar yakınlar değil mi? Acaba, bu  iletişim hatası değil mi? Bu gibi söylemler ve tavırlar; kesinlikle  CHP’ye kaybettirir?

13/ Gaziantep mutfak kültürünün vazgeçilmezleri arasında yer alan “tırnaklı pide”, “Antep fıstık ezmesi”, “Antep firiği”, “Antep lahmacunu” ve “Antep peyniri”ni, tescillenmek üzere askıya çıkartma başarısı gösteren Gaziantep Ticaret Borsası’nın çalışmalarıyla şimdide;  "Antep bulguru", "Antep kurutmalık patlıcanı", "Antep köy kahkesi" ve ‘"Antep muskası" tescillendi…Bir İletişim çalışması ve başarısı, tebrikler Gaziantep…Elbette, bu başarı ; Gaziantep’e  ve ülkemize kazandırır…

14/Cumhurbaşkanı; AK Parti’yi gençleştireceğini, örgütün yorgun olduğunu –kimse kabul etmiyor ama- söylüyor…Şu anda kafalar karışmış vaziyette, bir çok il/ilçe başkanı “kendisinin göreve devam edeceğini” kulaklara fısıldıyor. Bu arada Meclis Başkanı’nın -Milletin Meclisinin Başkanı olarak 30 Ağustos’ta M.K.Atatürk’ün ismini anmaması- hala görevde olması da; sadece metal yorgunluğunun  değil, yaş yorgunluğunun da dikkate alınmasını gerektiriyor ve  iyi bir örnek teşkil etmiyor. Zaten başkan “göreve geldiğinden beri Meclis’i yönetmemek için çok çaba harcıyor” gözüküyor… Bu AK Parti’ye kazandırır mı/kaybettirir mi?

15/ Yenişafak’ta İ.Karagül yazmış; “….Yerli olana, gerçek olana, bize ait olana döneceğiz. Siyasi genetiğimize, coğrafya algımıza, tarihi zenginliğimize döneceğiz. Geçmişimizin, bu coğrafyada yürüttüğümüz mücadelelerin bütün birikimini, bütün başarılarını, bize verdiği bütün dersleribugüne taşıyacak, buradan yeniden varoluş, yeniden diriliş, yeniden yükseliş başlatacağız..”

Bu gibi doğru ve olumlu ifadeleri 15 yıldır AK Parti en üst makamlarından duyuyoruz. Ancak, 15 yılda eğitim/kültür/sanat alanında bir adım yol alınamadı. En basit örnek; Devlet müzik topluluklarının sorunları çözülemedi. Gösterge rakamları 6400 olamadı, teşvikler ve ikramiyeler maaşa katılamadı. Konu, bakan değişimlerine bağlanmamalı, çünkü hepsi AK Parti’li ve tek başına iktidar var. Cumhurbaşkanı da zaman zaman istenen verimi alamadık diye şikayet ediyor. 15 yıl sonra, hala aynı ifadelerin söylenmesi zihinleri yorulması,  bazı alanlarda başarısız olunduğunun itirafı değil mi? Ve, bu bir iletişim hatası değil mi?Bu kolay sorunları çözmek,  kesinlikle AK Parti’ye kazandırır…

16/ Yenişafak köşe yazarı M. Ş. Oruç soruyor; “Milyonluk ofislerinde pahalı ahşap masalarının arkasına bir Erdoğan, bir Abdülhamid Han tablosu koyan, son model arabasının anahtarlığına Ak Parti amblemi yerleştiren ihalesini alıp yürüyor. Sizin okul arkadaşınız Ali hiçbir vasfı olmadığı halde şimdi şurada, akrabanız Veli şimdi burada değil mi?”  ….Ama hazır ‘metal yorgunluğu’ diye bir teşhis konulmuşken, hazır ‘dava adamı, milletin adamı’ olmanın gerekliliği vurgulanırken, Erdoğan’ın yolunun, Ak Parti’nin davasının ne olduğu en başta Ak Partililere iyice anlatılmadan, idrak ettirilmeden, gerekli şuur kazandırılmadan devam edilirse racon kesenlerin de, makam mevki için orada olanların da önü alınamaz.”  Bu gibi, kafa karışıklıkları, duyumlar, dedikodular, belirsizlikler  AK Parti’ye mi kazandırır?

17/ Cumhurbaşkanı, son söylemlerinde; “küskünleri de kazanmamız lazım, geri dönmesi için gayret gösterin, dışarıda kimse kalmasın v.b.” dedi…Ama, hükümeti destekleyen köşe yazarları; A.Gül’e, A.Davutoğlu’na, K.Topbaş’a, B.Arınç’a,Düzce Belediye Başkanı M.Keleş’e,Bursa B.B. Başkanı  Recep Altepe’ye v.b.   ağır cümleler kullanıyorlar. Ama, nedense M.Gökçek’e dokunmuyorlar!...Kafalar karışıyor, çok “farklı dedikodular” ağızdan ağıza dolaşıyor...Bu konuda bir iletişim hatası yapılıyor? Ya bu kişilerin zaafları/hataları AK Parti resmi ağzından açıklanır, görevlerinden alınır, ya da bu tür söylemlerin yalan olduğu  resmi ağızdan açıklanır.  Doğru iletişim budur…AK Parti bu söylemlerden kazanır mı/kaybeder mi?

18/ Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın  verdiği özel yemeklere, yaşantılarıyla AK parti ile bağdaşmayan popüler  müziğin bazı  -sanatın/kültürün diyemiyoruz!-  isimlerini çağırması, TRT Müzik’te program yaptırması tabanda iyi karşılanmıyor. Tabandakiler; bu isimlerin kesinlikle AK Parti’ye oy vermediklerine, maddi kazanç için geldiklerine  inanıyorlar.* Çünkü; siyasi partiler tabanının çoğu; il/ilçelerde kurulu vakıf/derneklerde korolarda korist/solist/sazende olarak emek veriyorlar, arkadaş/dostlar ediniyor, paylaşımda bulunuyorlar. Unutulmayan bestekarların gecelerini yapıyorlar, önemli Türk müziği sanatçılarını konuk ediyorlar. Ama, bu isimler -maalesef ödül alanlar dahil- yemeklere çağrılmıyor…Sonra da Türk kültürü/sanatı/zenginlik diyorlar…Bu da üst makamla-tabanın zıtlaştığı bir iletişim hatası… AK Parti bu ikilemden  kazanır mı/kaybeder mi?

19/ AK Parti tabanının izlemediği ve uyuşmadığı  bir isim daha var: Yiğit Bulut, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı. TRT’de Derin Analiz adlı,az izlenen- bir programda ve Stardaki köşesinde; havalarda uçuyor, hükümetin icraatlarını övüyor, muhalefeti topa tutuyor. Çok iyi para kazandığı söyleniyor…Basında da çok kişiyle arasının iyi olmadığını biliyoruz. Altına aldığı milyarlık makam arabası çok konuşulmuştu, ama Cumhurbaşkanı -nedense- yanından eksik etmiyor. (Acaba, M.Dişli’nin AK Parti Genel Başkanı ekonomi başdanışmanı olması bir işaret mi?) Son köşe yazısının başlığı; “Doğu’daki ekonomik sistemin merkezi ‘Türkiye’ olacak!” Ama, komşu ülkelerin, petrol zenginliği içinde buna izin vereceklerine taban gibi bir çok kişi  inanamıyor... Mynamar’daki katliama yine en çok biz ses çıkarıyoruz...İslam ülkeleri BAE ülkeleri ortada yok!..Y.Bulut’un söylemleri bana bir müdürümüzü hatırlatıyor. Yıl içi öğretim elemanları ile yapılan toplantıda, o zamanın müdürü (C.Aşkın) tutulamıyor; Artık, önde olan konservatuarız, birinciyiz…(Kim açıklamış, kabul etmişse?) 20 ülke ile kültürel anlaşma imzaladık, İTÜ adına Kıbrıs'tada olacağız. Artık uçan öğretim elemanlarımız olacak!..Arkadaşlar birbirine -soran bakışlarla- bakıyor; “hangi konservatuardan bahsediyor” diye...Çünkü, sadece müdür ve yardımcısı sürekli uçuyor!...Toplantı bitince, değerli üstad, hocamız Prof. N.Atlığ yanıma yaklaştı; “Göktan hocam, biz neymişiz yahu!...Ne zaman oldu bunlar? Hiç kimse  farkında değil!..” Konuşan müdürün, bir süre sonra  uçamadan görevi  sonlanmıştı.

O nedenle, her mekanda, zeminde ve görevde; ayakların yere basması, diğer ülkeleri aşağılama veya diğer ülkelere sahip çıkma, iç işlerine karışma görüntüsü verme v.b. politikalarına dikkat edilmesi lazım. Kısaca, Y.Bulut’un, sürekli yukardan bakan  bu tür söylemleri –kendine kazandırıyor- AK Parti’ye kazandırmıyor düşüncesindeyiz...

Konumuza devam edeceğiz…

* Cumhurbaşkanı 'ın, 'nde düzenlediği 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonuna, Alişan, , , , Petek Dinçöz, Sinan Engin, Ali Şentürk, Erhan Çelik, Serkan Çağrı, Wilma Elles, Gökhan Töre-Esra Bilgiç, Mustafa Keser, Hidayet Türkoğlu, İbrahim Sadri, Yavuz Bingöl, Vildan Atasever gibi sanat ve spor dünyasından tanınmış isimler de katıldı.(Basından)

Popüler bir  ismin yok oluşu….

M.Başoğlu rezaleti, popüler alanı ve toplumu çok sarstı…Oysa, popüler hayatın içinde neler var, neler… Bu  tür –basına ve polise intikal eden-  konularda  yazmıyor, ancak folklorik/toplumsal araştırma yaparsam yazacağımı biliyorsunuz..  Ama, katıldığım en güzel yazıyı da belirtmem gerek. HT Gazete  köşe yazarı  F.Altaylı’ya  teşekkürler.

Gelecek yazı: Siyasetteki iletişim hatalarına yetişemiyoruz!...(3)