Kentleşmede; Şişli’li ve İstanbul’lu olmak…
Sosyal medya ve gençlik araştırması, geleceğimizin iyi olmadığını gösteriyor
Siyasi gündem:
Daha önce belirtmiştik; AK Parti’de her hükümet farklı bir parti gelmiş gibi işleniyor ve kadrolar değişiyor, heyecan yaratıyor…AK Parti'de pazar günü yapılan olağanüstü kongre ile başlayan revizyonu, hükümet değişikliği izledi. 65. hükümet programının görüşmeleri öncesinde AK Parti TBMM Grubu toplanarak, yeni grup başkan vekillerini seçti. Bu arada 25 Bakan Yard. değişti. Üst bürokratlar diken üstünde… Hazine Müsteşarlığı, Para Politikası Kurulu (PPK), Türkiye İstatistik Kurumu, YÖK başta olmak üzere kritik kurumlarda atama trafiği başlayacak. Bakanlıklar ve bağlı kuruluşlardaki bazı üst düzey görevler uzun zamandır vekaletle yönetiliyordu. Sn.Yıldırım, bu uygulamaya son verecek tayinlerin yapılması için harekete geçti. Sırada Başbakanlık müsteşarı, bakanlık müsteşarları, genel müdürler var. “12 yıl boyunca Başbakanlık Örtülü Ödenek Başkanlığı’nı yapan Maksut Serim, Sn. Davutoğlu göreve gelince yerine Ali Polat atanmıştı. Ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Serim’e başdanışman olarak Saray’da görev vermişti. 2016 Ocak’tan beri Cumhurbaşkanlığı’nın örtülü ödeneğiyle ilgili harcamalardan sorumlu kişi olan Serim, Binali Yıldırım’ın Başbakanlığıyla yeniden eski görevine dönüyor. Ancak Serim’in bu kez sorumluluğu daha fazla olacak. Serim hem Başbakanlık hem de Cumhurbaşkanlığı’nın örtülü ödenek harcamaları konusunda karar verici konumda olacak. Geçen dönem çıkarılan yasayla Başbakanlık Örtülü Ödeneği’nin, Cumhurbaşkanlığı ile ortak kullanılması düzenlenmişti.” (Basından)
Bu atamalar çok kısa sürede yapılıp icraata ağırlık verilecek. Ağustos ayında yapılacak rektör atamalarında da sürprizler bekleniyor. 1. dönemleri dolan rektörler 2. dönemin yolunu açmak için yoğun çaba sarf ediyorlar…Kısaca Ramazan Ayı yoğun geçecek görünüyor. Gazi Ün. 21 adayın olması şaşırtıcı…Gazi Ün. de “benim rektörüm” sayfasının açılması ve her adayın görüşlerinin/projelerine yer verilmesi örnek bir davranış olmuş…
Gelelim konumuza;
Son yapılan sosyal medya ve gençlik araştırması, geleceğimizin hiç te iyi olmadığını gösteriyor. Adeta alarm zilleri çalıyor…
“Nilüfer Gevenoğlu’nun haberi şöyle; “Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sosyal medyanın etki alanının genişlemesi ile birlikte sosyal medya ve gençlik ilişkisini an lamaya yönelik bir araştırmanın yapılması gerekliliği ortaya çıkınca, Türkiye gençliğini daha yakından tanımak ve anlamak için Gençlik ve Spor Bakanlığı, sosyal medya ve gençlik ilişkisini incelemek üzere ‘Gençlik ve Sosyal Medya Araştırması’nı gerçekleştirdi. Araştırma; 15-29 yaş arası gençlerin sosyal medya ile ilgili tutum ve davranışlarını anlamak amacıyla, Temmuz-Eylül 2013 tarihleri arasında niceliksel araştırma yöntemi kullanılarak online olarak gerçekleştirildi. Araştırma için toplam 26 ilden 2057 genç ile görüşme yapıldı.”
Araştırma sadece üniversite öğrencilerini değil çalışan, çalışmayan, evli-çocuklu gibi farklı genç profillerini kapsamış. Araştırmada yer alan gençlerin; %77’si bekar, %14’ü çocuk sahibi, %40’ı çalışan, %14’ü lise öğrencisi, %7’si ise ev hanımı.
Araştırmaya katılan internet
kullanıcısı gençlerin; %96’sı sosyal medya kullanıcısı. Araştırma,
gençlerin; %40’ının annesinin, %47’sinin de babasının sosyal medya
kullandığını da ortaya koymuş.
Gençlik ve Spor Bakanlığı’nı kutlarız, güzel ve yararlı bir araştırma olmuş.
Ama; önce hemen belirtelim ki rapor, Türkçe imla ve yazım kurallarına uygun olmayıp, yanlışlarla kaleme alınmış. Son yıllarda, bu konuda –maalesef- çok yazıyoruz… Güzel Türkçemizi kuralları ile bilenler kalmadı mı acaba? Özellikle TBMM ve Bakanlıklar çatısı altında!...
Peki bu araştırmadan sonra ne olmuş bilmiyoruz; mesela hangi üniversite ile hangi ortak çalışmalar yapılmış ve yol alınmış?
Sosyal medyayı doğru kullananların artması için ne gibi önlemler alınmış?
Sosyal medya toplumun geleceğini tehlikeye atıyorsa sürekli olan/kalıcı eğitim programları amaçlanmış mı?
Eğlenceli gençlik yerine, bilime/sanata sağırlık veren gençlik için neler yapılmış?
Kim üzerine görev edinmiş?
Çünkü, yapılan araştırmaları; yetkililer okuyor, atıyor bir kenara, ama rapordan kendinin yapabileceği bir iş çıkarmıyor, görev edinmiyor maalesef..
Günümüzde; Şişli/Mecidiyeköy/Feriköy/Bomonti/Levent/Ayazağa hattı boyunca gökdelenler, AVM ler, aşırı trafik, kalabalık ve bu yolları sadece kullanıp geçen sürücüler var…
Peki, bunlar yükselirken
kültür/sanat bunun neresinde?
Sanat, sadece sinema değildir ki?
Şişli-Levent yolu üzerinde, Feriköy yenileşme projesi ile yükselen AVM lere bakınız, kaçında konser/tiyatro salonu var?
Veya neden yok? Daha projeye başlarken, belediyeler tarafından bu salonlar şart konamaz mı? Şişli Kent Kültür Merkezi, Şişli’ye kurtarıcı gibi geldi, ama Profilo KM’ de Şişli’ye yetmiyor. Her AVM de şart koysaydık, “yeni kurulan üniversitelere salon”, “kampus/yerleşke” mecburiyeti koysaydık, bugün sanat/kültürde başka bir yerde olurduk…
Biliniyor ki; kültür, bir yaşama biçimidir ve okuyarak/yaşayarak/büyüklerden öğrenilerek edinilebilir. Yani, eşine yardım etmeyen bir erkek, gençken evinde ailesinden öğrenmemişse geçiniz artık… Aile, okul, çevre insanlara kişilik vermektedir. Ancak, sadece bilmek yetmez, uygulamak önemlidir...
Önce, 500 yıl boyunca Osmanlı'nın, Bizansın, İslam medeniyetinin izlerini taşıyan, en nadide eserlerinin üretildiği, bizim kimliğimiz, ruhumuz olan bir şehir olan ve 2010’da Kültür Başkenti olan (ama elde kalıcı bir iz bırakmayan) İstanbul ve İstanbul’lu kaldı mı? diye soralım ve cevap verelim;
İstanbul; plansız, programsız, hesapsız, ranta dayalı büyümeye ve her geçen gün kontrol edilemez hale gelmeye devam ediyor. “Plan tadilatı”, “kentleşme” gibi uygulamalarla, emeksiz ve haksız kazançlar/zenginlikler elde ediliyor. Ve, kazancın/paranın partisi de yok.
Geçenlerde İKSV Genel Müdürü Görgün Taner’le yapılmış bir söyleşi vardı. Taner şöyle diyor; Kağıthane Belediye Başkanı Fazlı Kılıç, Kağıthane’nin sosyal dokusunun değiştiği, daha eğitimli insanların bölgeye yerleştiği”ni söyleyerek İKSV’ ya başvurmuş. Kendisine Amsterdam Belediyesi örneğini incelemesini tavsiye etmiş. Kılıç, ekibiyle Amsterdam’a gitmiş, önümüzdeki günlerde de Amsterdam’dan bir ekip gelecekmiş.” Tebrikler Sn.Kılıç, önce bir sivil toplum kuruluşuna değer vermeniz ve sonra da uygulamaya geçtiğiniz için.
Basında sadece Sn.H.Uluç’un bas bas bağırdığı trafik, artık günün her saatinde şehir hayatını çekilmez bir hale getiriyor. Şişli/Mecidiyeköy’de eski Ali Sami Yen Stadının yerinde yükselen rezidanslara bakıp, şimdiden saat 16.00 da Ortaklar Cad.den başlayan araç trafiğinin, bu rezidanslardan sonra ne olacağını merak ediyoruz!.. Tamam, metro bağlantıları yapılıyor, ama buraya gelenlerin %90’nının araçsız metroyla geleceğini mi düşünüyorsunuz? Başınızı kaldırıp etrafınıza bir bakın her yol kenarı, her boş arazide hararetle yükselen binalardan gökyüzünü göremeyecek, hava akımı alamayacak durumda kalacaksınız. Bu kadar çok site, bina, rezidans aynı alt yapıyla/caddelerle/yollarla nasıl işlevsel olacak? Sadece Osmanbey-Levent-Feriköy hattında değil; trafiği sürekli tıkalı olan Yeşilköy-Sirkeci sahil yolunun çevresine konutlar yapılıyor. E-5/'nın, Basın Ekspres'in, TEM yolunun sağına soluna bakın on binlerce yeni aracın gelip gitmesine neden olacak gökdelenlerle karşılaşacaksınız. 1+1 dairenin 800.00 TL den satıuldığı Mall Of, yanında 6000-7000 konutluk Batışehir bir hayalet gibi, yeşilsiz otoyolun üstünde ve hiçbiri de İstanbul’un mimari kültürüne katkıda bulunmuyor, aynı boğaz köprüleri gibi. (Boğaz Köprüsü modeli için Abdülhamit’in yaptırdığı çalışmaya bakılmasını öneririm) Tarihi Kız Kulesi bile estetiği ve güzelliği ile uyandırmıyor mimarlarımızı ve ülkeyi yönetenlerimizi.
Kampüsü olmayan binalara üniversite kurulmasına izin veriyoruz. İstinye Ün. Topkapı/Cevizlibağ’da, Nişantaşı Ün. Kağıthane, Osmanbey ve Bayrampaşa’da.
Yeni Hayat’tan Çağlar Avcı’nın haberine göre; İstanbul'da son iki yılda inşaatı biten ve devam eden rezidans sayısı 705, AVM sayısı 72 oldu. Trafik yoğunluğu yüzde 90’lara çıktı. 95 km uzunluğundaki E-5 hattında biten ve yapımı devam eden 76 lüks rezidans bulunuyor. Adeta güneşe kapanan yolda 25 büyük AVM yer alıyor. Tahminlere göre, trafiğe 2 yılda 500 bin araç çıkacak. Kuzey ormanlarının imara açılması halinde İstanbul’un nüfusuna 7.5 milyon ekleneceği iddia ediliyor.
Sorular; hep geçmişimizle öğünüp, sanatı ve kültürü taşımayacak mıyız? Ülkemizin en çok göç alan şehri olan İstanbul’da, geldiğiniz yerel kişiliğimizle mi oturacağız, yoksa İstanbul’lu mu olacağız?
Şimdi diyeceksiniz ki İstanbul’lu mu kaldı?
Kalacak, kalmalı?
İnatla, ısrarla “çocuklarımızın, gençlerimizin daha iyi, güvenilir, dostluk içinde, paylaşarak yaşaması” için, “bencilliği” değil, “birliği” sağlamalıyız.
İlkokuldan başlayarak, üniversitelere kadar; insan haklarını, kent kültürünü, kentli olmayı, insanlara saygıyı, insanlarla paylaşmayı, birlikte üretmeyi, temiz ve yeşil çevreyi v.b. anlatmalıyız.
Yönetimde olan idareciler, bu konuların hayata geçirilmesi için “yan gelip yatmamalı, projeler üretmelidirler.” “Üstleri rahatsız etmiyeyim, başıma iş almayayım, makamın keyfini süreyim, yıllarca burayı bırakmamanın mücadelesini vereyim” v.b. anlayışlar günümüz idareci düşüncesi olamaz. Her geçen gün iletişim imkanlarımız artıyor, ama sosyalleşmemiz/paylaşımımız/üretimimiz geri gidiyor…
Kısaca; işimiz gerçekten zor görünüyor…Ve, görev hepimize düşüyor….
THM'DE KAYNAK KİŞİ
KİM?...
Konuya ilişkin sorunların yaşanmaması için ,TRT.nin
yapacağı tek şey, derleme fişlerinde yazılı olan,
tamamen aldatmaca ve göstermelik “Kaynak kişi” sözünü
çıkartılıp yerine, eseri aktaran ya da
taşıyankarşılığında “kimden alındığı” sözünün
yazılması olacaktır. TRT. bu yanlışını
düzeltip, yılların vebalinden ancak
böyle kurtulmalıdır . TRT. bu güne kadar bu suçu
bilerek işleyenlere bir ikazda bulunmayıp göz
yumması nedeniyle bu yasal suça birlikte iştirak etmiş
sayılır.“Yapılan araştırma ve incelemelerde; TRT’nin,
THM. arşivinde kayıtlı bulunan binlerce anonim eser, M.
Sarısözen’in derleyip notaya aldıkları
dışındakilerin tümü,birer "beste"niteliği taşımaktadır.
Merak edenler herhangi bir türkünün notasını internetten indirip
baktığında , notaların sol üst
köşesindeki "kaynak kişi’ nin karşısında
“anonim” sözü yerine kişi adının yazılı olduğunu
göreceklerdir. Notada, kişinin kendisini “kaynak kişi” olarak
göstermesi, onun anonim eserin bizzat besteleyeni (sahibi) olduğunu
göstermektedir. Bu tamamen yanlış bir anlatımdır.
Bunun ,yasalardaki karşılığı, İntihal (akademik
hırsızlık) suçudur.. “kaynak kişi”nin
karşılığına “anonim” yazılmalıydı. Zira, eserin sahibi ya da
sahipleri bilinmiyor ..Notaların sol .üst köşesindeki
Kaynak kişinin karşısına kişi
adı yerine neden eserin aktaranı,
yada taşıyanı karşılığında “kimden
alındığı” yazılmak istenmiyor .?
DERLEME FİŞLERİ (Tutanak) : Anonim eserlerin belirlenmesinde, derleyiciler tarafından kullanılması gerekli, hukuki açıdan önemli karine sayılan resmi belgeler olup şu bilgileri içermelidir.
ANONİM ESERİN : Yöresi- Kimden alındığı ,Aktaranı (kaynak kişi yerine) -Eserin adı,Metronomu, Derleyeni-Derleme yer ve tarihi-Notaya alanı.
-----------------------(EK BİLGİ)----------------------------------
(SORU 1): Anonim eserlere ilişkin mali hakların dağılımında; Derleyici Hakkı” nasıl tayin edilmelidir?
CEVAP: Bunun için, M.K.696/3 hükmünden yararlanılabilir düşüncesindeyiz. Şöyle ki; adı geçen madde hükmü,”Defineyi keşfeden, kıymetin yarısını alır” “derleyici”hisselerine de örnek olabileceği görüşündeyiz.
(SORU 2 ): Acaba anonim eserlere ilişkin telif ücretleri kimlere ödenmelidir..?
CEVAP : Görüşümüz; Özgün ( kaynak ) eser üzerindeki haklar saklı kalmak kaydıyla, ilgili yörenin, Vakıf, Belediye ya da Kültür müdürlüklerine tahsis edilmesi yönündedir.” (Doç.Burhan Tarlabaşı)
Akademia- MÜZDAK 2016 Sempozyumu bildiri sunum videoları:
A.Sarı:
Prof. lhan Özkeçeci – Tarab;
Prof. S. Basa - Yüzün Armonisi: ,
İ.Ayar- girişimcilik:
Gözde Çolakoğlu Sarı-makam:
Esin de THORPE MİLLARD – Akış kavramı:
Ali Kazım Akdağ – Bağlama:
Erdal Erzincan – Bağlama düzeninde metodlasşma:
Bilen Işıktaş - Osmanlı Türk Müziği:
Feride MİRİSOVA – Şirvan şık sanatı:
Yusuf Benli – Bağlama:
Mehmet Kınık – Müfredat:
Kemal Karaosmanoğlu- Hesaplamalı::
Okan Sağlambilen - Klarnet:
Pınar Somakçı - Kanun:
Ayhan Helvacı- bebeklik:
Levent Ünlü – Piyano:
Ali Korkut – Çalgı:
Ahmet Serdar - Sağ el:
Recep Uslu – Nazariyat:
Zafer Kılınçer,Derya K.Doğan– Dinsel
Seher Tetik-Müzik tarihi:
Seyran Gafarzade-Solfej:
Betül Karagöz - müzik öğretmeni:
Göktan AY, Metodlar:
Naile Rahimbeyli – Müziğin
öğretimi:
Betül Güneş-Din musıkisi:
Prof.Torun-Çalgı metodu:
Okan Murat Öztürk- Makam eğitimi:
Sabri Yener-Makamsal solfej:
ETİK BİR DAVRANIŞ….
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olan Fatma Betül Sayan Kaya'nın ablası Ayşe Hilal Sayan Koytak müşteşar yardımcılığından istifa etti. Koytak, kardeşinin bakan olması nedeniyle görevinde durmasının etik olmayacağı düşüncesi nedeniyle görevini bıraktı. Tebrikler…
“23. İSTANBUL TÜRK MÜZİĞİ GÜNLERİ” BUGÜN SONA ERİYOR…
29 Mayıs 2016 Pazar, 21.00, Maltepe Belediyesi Türkan Saylan Kültür MeRkezi
Harman Folklor Gençlik ve Spor Kulübü Gösterisi, “Anadoluyum Ben"
29 Mayıs 2016 Pazar, 20.00, Avcılar Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi
Avcılar Belediye Konservatuarı Halk Müziği Konseri, “Geleceğin Aynasındaki Geçmiş: Dünden Bugüne Anadolu Ezgileri” Yöneten: Mercan ERZİNCAN, Solist Eğitmenler: Mercan ERZİNCAN, Ayla KARACAN, Ezgi BENLİ, Sunan: Ali ŞAHİN