BIST 10.219
DOLAR 32,24
EURO 34,76
ALTIN 2.449,06

Kaz Dağları eteklerinde; Ayvalık ve Edremit’te neler değiş(me)miş?!..

Tatil parası da verilse; o zaman tatil, tatil olacak!...

 

Tatil’de İstanbul-Side-Alanya-Pamukkale-Edremit-İstanbul arasında araba kullanmak zorunda kaldım. Makas atanlar, sol/sürat şeridinde giden ağır vasıtalar, trafik her tıkandığında yan şeride veya  arıza şeridine dalan  araçlar, yeşil dalgaya uymayanlar, içkili araba kullanan gençler v.b. gördüm. Oysa, Karayolları gerçekten çok iyi çalışıyor. Yollar bölünmüş, kaymak gibi, işaretlemeler çok iyi daha ne olsun…

Bu arada Pamukkale yolunun peyzaj çalışmasına hayran kaldık, tebrikler Pamukkale Belediye Başkanı…Ancak, Karahayıt’taki termalleri o kadar methedemiyoruz, çünkü bazılarında duş yok (oda almazsan hortumla yıkanılıyor), kabin yok (WC de üst değiştiriyorsunuz), o derece kötü yani...Kızıl suya çok giremedik, çünkü 45’ sıcak su akıyor. Belediyenin bu konularda bir çalışma yapması şart.

Salihli’ye geldiğimizde üzümler, kavunlar, incirler v.b. yollara dizilmiş. Balıkesir Havran ilçesinin, leblebi ile öne çıktığını yeni öğrendik. ; nohut yetiştirilmemesine rağmen, leblebisiyle adından söz ettiriyor. Çorum'dan temin edilen nohut; "nar ekşisi, portakal, kara dut, gofret, şeker, susam, acı biber ve karışık baharat" gibi farklı lezzetlerle kaplanarak elde ediliyor.  Çorum leblebisi ile karşılaştırdık, bu leblebide güzel…Daha önce, gece geçtiğimiz için fark etmemişiz!...

Nedenini öğrenemedik, ama; Balıkesirliler, kaldırımdan değil yol ortasından yürürlermiş...Biz, 10 plakalı arabaları da öyle gördük.  Geçmiş yıllarda da özellikle köylü kadınlarının giydiği ferace ve yaşmak bugün merkezde azalmış. Yörük kadını, aman takılma diyorlar.

Güre otelleri ve kaplıcaları çok temiz ve düzenli…Kişi başı -Belediye Tesisleri’nde-  7.5 TL...Edremit pazarı çok ucuz, her şey var…Üzüm 2-2.5 tl. Biz Salihli’de yoldan almıştık 2.TL den, nefis üzümler…

Bölge; saf/doğal zeytinyağı  alanlar için ideal bir yer… Biz, Edremit - Zeytinli köyü’ne imalat yerlerini gezdik. Ancak, “giderken alın” dediler, çünkü “sıcakta durmaması” lazımmış…

Sıra geldi kışlıkları yapmaya…Tokat’lı dünürüm  (Hasan Şencel) Orman Mühendisi, emekli…Villanın üst katında fırın tertibatını kurmuşlar.Eşi Zeycan Han. sürekli bizi arıyor; “geç kalmayın, salçaları beraber yapalım” diye…Benim bu konularda da  becerikli olduğumu biliyor!...(Rahmetli ailemle az yapmadım; salçaları, pestilleri, kümeleri) Pazardan 50 kilo domates (kasa 25.TL), 20 kilo kırmızı biber (kilo 2.5 tl), 80 şişe (tane 1.5 tl) aldık. Çilek (3.TL,reçel için)  ve kızılcıklarda (kilo 3.5 TL) marmelat için alındı. Akşam, domatesler yıkanıp, ateşe atıldı ve robottan geçti. Bir tepsi de et hazırlandı, yarın iş bittikten sonra yenecek. Semaver çayımızda hazırlandı.  Tokat’ın meşhur kuzine sobası hazır, üstünde hem mısır pişecek, hem salçalık kaynayacak, hemde içinde biberler hazırlanacak….Başladık, elbette biberleri ben soyuyorum, Hasan bey ateşe bakıyor ve salçayı karıştırıyor, hanımlar şişeleri hazırlıyor, kızım  Esra kapakları kapatıyor (tekniği o biliyor), torunum Elif Ada’da pişmiş mısırları yiyor. Nazar değmesin diye, kaç tane yaptığımızı söylemeyeceğim. Bu arada Elif’inkiler şekersiz ve tuzsuz özel –organik-  hazırlanıyor. 09.00 da başladık, 15.00 gibi bitirdik...Komşular da gelip  yardım ettiler. Artık, soğuk denize -üşümeye- gitme zamanı!...

Akçay- Edremit-Güre boyunca  “yeşil dalga 70”  çok iyi ayarlanmış, çok şükür  Antalya-Alanya arasındaki gibi değil…Ancak, yoğun bir trafik var,çünkü; İstanbul-İzmir-Çanakkale-Balıkesir-Bursa hattı yoğun. İstanbul plakalı arabalar çok fazla. Çanakkale-Bandırma-Bursa-Yalova-Yenikapı Feribotu- Topçular-Y.S.Selim Köprüsü alternatifleri çok ve yakın olunca buralar çok değerlenmiş. Kaz Dağları ayrı bir güzellik ve nefis bir hava kazandırıyor.

 “Geçen gelişimden sonra bir adım yol alınmamış…” der, demez villa sahipleri; “hocam biz 20 senedir buradayız, hiç hizmet almadık” dediler.    Site sakinleri; önlerindeki yollara  bile kendi imkanları ile asfalt döküyorlar. AK Parti, mutlaka bölgeyi  gözlem altına almalı…

Güre’deki villalar, bakımlı…Ancak, her müstakil villa problem ve bakım yapılmayınca bahçeler solmaya başlıyor. Oysa, ortak bahçe içinde yapılan villaların bahçeleri yemyeşil, bahçıvanlar çalışıyor. Çevredeki; zeytin, armut, erik, incir, ceviz, portakal v.b ayrı koku veriyor. limon ayrı bir güzellik v Ancak, villadan/siteden çıkınca toprağın içine giriyorsunuz. Kaldırım, parke taş v.b. hak getire…

Edremit-Güre-Ayvalık güzel ama, deniz kenarı çakıl taşlı, yürümek imkansız. Su kaynak suları nedeniyle  çok soğuk, içinde kalmanız mümkün değil…Sürekli bir rüzgar, hafif değil, sert üşütüyor…Kıyıda şemsiye, kabin, duş bulmak mümkün değil…Herkes şemsiyelerin, sandalyelerini yanlarında getirmeye devam ediyor. Acaba, diyorsunuz burası hangi ülkeye bağlı?!..

Fener ve Sarımsaklı plajı kum...Büyük şemsiyeler var, ona bağlı/kilitli  sandalyeler konmuş.. Şemsiye açan birine sorduk: “Sizin mi? Belediyeden mi kiraladınız? Neden bağlıyorsunuz?” Cevap; “biz Ankara’dan geliyoruz. Arkadaki sitede oturuyoruz…Bu şemsiyeyi biz yaptırdık, herkes kendine yaptırıyor. Sandalyeleri taşımayalım/çalınmasın  diye bağlıyoruz. Belediyeden hiçbir yatırım, hizmet alamıyoruz ki burası meşhur Sarmısaklı plajı…Duşumuz, kabinimiz yok..Oysa, yere çaktınız mı su fışkırıyor.Belediyeden memnun değiliz.Hizmet sıfır.”

Sn.Başkan(lar);; dillere destan havası ve temiz suyu ile meşhur bu sahilleri mevsim başında; traktörlere bağlı tırmıklarla temizletseniz, taşları/dikenleri ve otları aldırsanız, 50 m ara ile duş ve soyunma kabinleri yaptırsanız, türlü türlü taşlara bağlanmış  -uçmasın diye- şemsiyeler yerine, sabit boydan boya demirden güneşlikler yaptırsanız, 100 m arayla büfeler koysanız” hizmet olmaz mı? Oy isterken yüzünüz olmaz mı? Yoksa, bunlar oy zamanı burada olmuyorlar diye çok yanlış bir düşünceniz mi var? Bakıyoruz, körfez; “deniz kenarında –yüzemeyip- oturan, kıyıda taştan/dikenden yürüyemeyen, koşu yolları olmadığı için spor yapamayan, villada oturan, sürekli tavla/okey oynayan, yediği yemeği harcayamayan kilolu insanlar topluluğu haline” dönüşmüş!...

Hadi Başkan; lütfen seneye güzel bir kumsal ve çevre düzeni bekliyoruz, sağlık ve doğanın hakkı için…

İşte, Başkanlara  güzel bir öneri daha;

“Çeşme Ilıca’da sabah ve akşam yürüyüşlerini birlikte yaptığım KTÜ Öğretim Üyelerinden beyin cerrahı Prof. Dr. Haydar Usul, insanları obeziteden, devleti de ciddi bir masraftan kurtaracak bir formül önerdi:

“Un, şeker, su hazır, maharet helvayı yapıp, kavurmakta... Valilikler, belediyeler çok rahat yapabilir bunu... Görevlendirilecek beden eğitimi öğretmenleri, her gün sabah ve akşam belirli saatlerde insanlara topluca yürüyüş ve egzersiz yaptırabilir. Bu yolla obezitenin önüne geçilir. Böylece eklem ağrıları, mide ve bağırsak sistemi bozukluğunun yanı sıra pisişik bozukluklardan (hayattan zevk almama, bunalım vs) kurtulabilir insanlar. Toplumsal barışa ve insanların sosyalleşmesini de katkı sağlar bu... Ayrıca obezite, eklem ağrıları, mide ve bağırsak sistemi bozukluklarının tedavisi için ilaç, röntgen – film gibi masraflar da ortadan kalkar. Açık alanlardaki spor aletlerinin yanlış kullanımından kaynaklanan rahatsızlıklar da önlenmiş olur.”

Side/Kumköy yazımda bende yüzme ve spor derslerini önermiştim.Aklın yolu birmiş…

Bir konuyu da atlamayalım;

Alanya’ya gidiyoruz; M.Yılmaz’ın oteli, Kargıcak’a gidiyoruz  A.Aksu’nun oteli, Güre’ye gidiyoruz B.Arınç’ın oteli, Kuşadası’na gidiyoruz T.Çillerin çiftliği v.b….Ne kadar güzel, siyasetçiler  bir maaşla bu güzel yatırımları yapmışlar!… Bizim halkımızda hala aleyhinde konuşup, kıskanarak otelleri gösteriyorlar!.. Fesatlık bu olsa gerek!...

Yazımızı  bize yoğun gelen bir istekle bitirelim…Bir işte çalışıyorsunuz, zaman geliyor, yıllık izin istiyorsunuz,tarihleri ayarlıyorsunuz…Onay alıyorsunuz..Haydi güle güle; ne yersen ye!, ne içersen iç!, nereyi görmek istersen gör!...

Oysa, Avrupa’daki gibi çalışanlara tatil parası verilse, çalışanda rahat yüzü görse…Olmaz mı? Olur!...Rüşvete, susitimale, Suriyelilere verilen para, bu ülkenin vatandaşlarına aktarılsa, “hayat bayram olur.” Yoksa; 10 günlük tatili 9 taksitle, bir yılı bağlamak akıl karı değil!…

Ama hayat şartları böyle…

Bir düşündürelim dedik!...