BIST 10.236
DOLAR 32,21
EURO 34,70
ALTIN 2.444,49

İTÜ-DER’in rektör adayları panelinden notlar….(2)

İTÜ ülkemizin vizyonuna ışık tutmuş, inşasında rol almıştır.

İTÜ-DER’in, beş  İTÜ Rektör adayının katılımı ile yaptığı  panelden alınan notlara devam ediyoruz;

Prof. Dr. Osman. A.Özsoysal:

Ben 4.ayın 4.günü 4/4'lük üniversite için size 4 söz vererek Rektör adaylığımı ilan ettim.

1/   1. olmazsam YÖK’teki görüşmeye gitmeyeceğim. Yine de atanırsam, birinci gelen arkadaşımı Rektör Yardımcısı olarak atayacak, vekil tayin edecek ve sonra görevimden istifa edeceğim. İTÜ mensuplarının görevi seçime çoğunluk olarak katılıp, oy kullanmaktır. Biz adaylara düşen görev ise seçim sonuçlarına saygı göstermektir. Ben kendi adıma buna saygı göstereceğim.

2/    İTÜ’de hukuk müşavirliği iyi çalışmıyor. Rektörü uyaramıyor.  Danıştay'dan emekli bazı sayın yargıçları göreve çağıracağım, hukuk müsteşarlığı gerçek bir hukuk danışma kurulu haline dönüşecek. Kimse dışlanmayacak. Herkes kazanılmaya layıktır. İTÜ Rektörlüğü herkesi kucaklayacaktır.

3/    Üniversite kararlar tabandan yukarı tartışılarak, özümsenerek alınacak. Yöneticiler seçimle gelecek. Torba kadroların rektörlükte ihdası ile Anabilim Dallarının kaldırılması üniversiteye vurulmuş en büyük darbedir. Anabilim dalları özgürleşecek ve özerkleşecektir. Atama-yükseltme kriterleri her anabilim dalı için farklı olacaktır. Anabilim Dalları kendi atama kriterlerini kendisi belirleyecek. Kadro atamaları öncesi ABD içerisinde öğretim üyeleri gizli oylama yapacaktır. Yukarıdan paraşütle iner gibi kadro atamalarının böylece önü kesilecektir.

4    /Seçim bildirgem tek taraflı senettir. Rektörlüğüm süresinde sözlerim hilafına davranışım olursa veya bir İTÜ mensubunu mağdur edersem, o anda görevimi bırakırım. İnsan beşer olup şaşabilir. Rektörün, o makamın hata yapma lüksü yoktur. Rektör danışmalı, iyi düşünmeli, doğru karar vermelidir.

Vaatlerim olarak 4/4'lük üniversiteyi nasıl sağlayacağıma gelince, düşüncelerimi şöyle ifade edebilirim. Köklü üniversitemizde 2000'den bu yana stratejik değişiklikler oldu. Bunlar 150 kredilik sistem, bağıl not değerlendirmesi, %30 İngilizce, %100 İngilizce, anabilim dallarının kaldırılması gibi kritik kararlardı. Bu kararların günümüzde hedefine ulaşılıp ulaşılmadığının irdelenmesi gerekir. Kararların etkilerini öğrenci dekanlığının sağlayacağı istatistiklerde görebiliriz. Örneğin ortalama mezuniyet süresi ne kadar değişti, hangi sıralama diliminden ne kadar öğrenci alabiliyoruz, bu öğrenciler hangi liselerden geliyor, hangi dil bilgilerine sahipler, bunların yıllara göre değişimi nedir vs. Bunların yanında anketler de yapmalı ve aldığımız kararların doğruluğunu sorgulamalıyız. Örneğin öğrencilere, öğretim üyelerine, yeni mezunlara, 5 yıllık mezunlara, 25 yıllık mezunlara, ilgili alan işverenlerine, meslek odalarına bu yaptıklarımızın doğru olup olmadığını anketlerle sormalı ve kararlarımızı sorgulamalıyız. İTÜ kamuoyunda bu kararlar topluca gözden geçirildikten sonra eğer geçmişte alınmış kararlar doğru bulunursa, vites yükselterek devam edelim. Ama hatalı bir durum varsa, hatayı bertaraf edelim ya da kararı tümden iptal edelim Bu yapılan herşeyi tümden reddediş değil, restorasyon projesidir. Restarasyon projesi ile eksik/yanlış uygulamalar giderilecektir.  Seçkin üniversiteler sıralamasındaki yerimiz 500-600 dür. Sıralamada 13 kriter esas alınır ve puanlanır. Bunların 11 tanesi doğrudan ölçülen resmi verilerdir. Kalan 2 tanesi tanınırlık anketleri yani "reputation survey"dir. Sıralamadaki yerimizi ilk 100-150'ye çekmek için gayret gösterilecektir. Bu amaçla önerdiğim "online öğretim" programını fakülte ziyaretlerimde tanıtıyorum. Bu sistemi dünyada ilk kez Stanford Üniversitesi uygulamış ve çok başarılı olmuştur. Üniversitemizin tanınırlığını artıracak önemli bir diğer projedir.

Prof. Dr. Lerzan Özkale:

Bugüne kadar 350 kişi ile görüştüm. İTÜ, bilim dünyasında “koşarak gelinen üniversite” olmalıdır. Pek çok sorun 4 yılda çözülemedi. Arkadaşların söylediklerine katılıyorum.  “Ayaklarım geri geri gidiyor” cümlesini  son yıllarda çok duyar olduk. İyi bir eğitim/araştırma yapmak istiyorsak; güler yüzle/birlikte yapmalıyız.

İTÜ, 4 yılda  bir kesin çizgilerle kesintiye uğradı, oysa eğitim 4 yılda bir değişmemeli. İTÜ bir türlü kurumsallaşamadı. Yönetişim konusu hiç tartışılmıyor. “Sürekli kalite iyileştirme yöntemleri” uyguluyoruz ama, içselleştirmeden. Adının ABET olması önemli değil. Önemli olan yaptığımız eğitimi ölçüp değerlendirmemiz ve hedeflerimizle uyuşup, uyuşmadığını kontrol etmemiz.

İTÜ araştırma üniversitesi olmalı, burada birleşiyoruz. ABD üniversite yapılanması bize uymaz.

243 yıllık İTÜ, Türkiye’nin imarında  ve inşasında olmakla öğündü. Ama artık bunun ötesine geçilmeli. Sektörel yol haritaları çıkarılmalı ve kamu ile birlikte yapılmalı. Kaynağı da kamu sağlamalı.

İTÜ Rektörü büyük bir güçtür. YÖK engellemesini, kurullardan aldığı kararlarla güçlendirip, sorunları aşabilmelidir.

Ben, yetkili kurullarda, bölümlerde görev paylaşımı yaparak, bu görevi  yürütmek istiyorum.
Prof. Dr. Cenk Yaltırak:

Cenk Yaltırak, konuşmasında üniversitenin 10 temel sorununun altını çizdi. Konuşmasında eleştirel bir bakış açısı sergileyen Yaltırak, Üniversitenin yıllardır dar ve kapalı bir çevre ile yönetildiğini belirtti. Bu dar çevrenin isimleri değişse bile aynı uygulamalar ile öğretim üyesini hiçe saydığını anlattı. İnsanların mutsuz olduğu bir üniversite yapısının başarılı sayılamayacağını, yönetici gruplarının son 25 yıldır aynı şekilde davrandığını ve bu yönetimlerin içinde yer almadığını bir çok uygulamasına da karşı çıktını söyledi.

Üniversitenin temel sorunları çözülmeden üniversitenin bir yere gidemeyeceğini, yöneticilerin seçilmediği, atamaların adil olmadığı, bilimsel projelerde eşit davranılmayan, öğrencilerin eğitim taleplerinin yanlış okunduğu, Araştırma Görevlilerinin insan yerine konmadığı sistemin hali hazırda herkesi bir felakete sürüklediğinin altını çizdi.

Mevcut yapıda hiç bir idari görev yapmadığını ve İTÜ deki oligarşik sistemi onaylamadığını belirtti. Bu durumdan rahatsız olan herkesin; adalet vicdan bilim ekseninde ittifak etmesi gerektiğini, yoksa üniversitenin içinde bulunduğu aldanışın bir çöküşe doğru hızla gittiğini anlattı. Gerçek tabloyu görmeyenlerin bir aldanış içinde olduğunu, bunun kabul edilemez bir hal aldığını ifade etti. Konuşmasının sonunda, herkese odasından çıkıp silkinerek bu gidişe bir dur deme çağrısı yaptı. (web: www.cenkyaltirak.com.)

YİNE SINAV USULSÜZLÜKLERİ…

22 Nisan 2016 akşamı, HT de C.Kenar ve Y.Oğur’un birlikte yaptıkları (Şimdi ve Burada) programın konusu KPSS usulsüzlükleri idi. Programdan bir kere daha anlaşıldı ki; 2010’dan itibaren başta KPSS olmak üzere, bütün sınavlarda (ÜDS dahil) birileri tarafından kopya çekilmiş, sorular verilmiş ve binlerce genç puanlar düştüğü  için (doğrular artınca) istenen puanı alamamışlar. Ve mağdur olanlarla program yapılmış. Sunucular, garip bir şekilde; şen, kahkaha atarak sanki doğal bir olaymış gibi  usulsüzlükten, kazanamayınca ne yaptın? v.b.  bahsediyorlar… Bir başkası, YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof.Dr. A.Çavuşoğlu, “2010’dan itibaren, bir takım kişilerin göreve alındığını ve bunların kilit noktalara getirildiğinden” bahsediyor. Ve, “2010 da çok usulsüzlükler yapıldı” diyor. Ya arkadaş; şahsım 1984’te çıkan yönetmeliğe göre başvurmama ve yabancı dil imtihanı yapılmamıza rağmen, “yıllarımın yanlış hesaplanması” ile Prof. olamadım, “maddi ve manevi” çok zararım oldu. Yüzlerce dilekçe verdim, hepsinde “yapılacak bir işlem yoktur” dendi... “Devlette devamlılık” ilkesi göz ardı edildi…Bizlerde biliyor, duyuyoruz; yetersiz birilerinin yabancı dil imtihanlarını nasıl geçtiklerini, bir çok arkadaşa sınavı geçirmek için  para teklif edildiğini…Ama, “etik olanlar” kaybediyor, “usulsüzlük yapanlar” madden-manen kazanıyor…YÖK Üyesi Prof.Dr. B.Dedeoğlu; bir gazetede yazıyor ama, bir kere olsun bu konulara değinmiyor. Soruluyor;

Bu işler olurken kimler görevdeydi?  
Neden kişilerin Anayasa ile garantiye alınmış hakları savunulmuyor?
Savcılar neden kişileri koruyamıyor, haberler üzerine soruşturma açmıyorlar?
Kim bunlar ki,  soruşturmalar  6 yıldır lastik gibi uzuyor, sonuçlanmıyor?
O zaman makamdakiler, şimdi ne iş yapıyorlar?
Makamlarda yan gelip yattılar mı?
Sağır sultanın duyduğunu nasıl duymadılar?
Onlarda mı paraleldi?
Haklarında bir soruşturma açıldı mı?
Biz duymadık… Rahat uyuyorlar mı?
Görevden alınmak yeterli mi?
Mağdur olan insanların kayıpları ne olacak?
Üstüne soğuk su mu içilecek?
Bu şekilde, akademik hayata barış gelmez…
Bilesiniz…

ÖZÜR:  BAKIŞ AÇIM RENGARENKTIR…

GÜNÜN SÖZÜ…

“Aziz Kardeşlerim!

“Ne zaman ki Müminler, Kerim Kitabın ilk çağrısı olan ilim, hikmet ve marifet yolundan uzaklaştı, o vakit cehalet bataklığına saplandı. Böyle bir durumda fert ve toplum hayatına, insanlığa yön veren, ışık tutan değerler üretemedi, medeniyet inşa edemedi. Bilgide, fikirde, düşüncede, eğitimde, kültürde ve sanatta tutulma yaşadı, söz sahibi olamadı. Ne zaman ki heva ve heves, menfaat ve çıkar, hak ve hakikatin önüne geçirildi, o vakit ihlas ve samimiyet kaybedildi. Dinin özünden uzaklaşıldı. Riya ve gösteriş ön plana çıkarıldı. Ne zaman ki, İslam dünyasında çalışma ve üretme terk edildi, o vakit fakirlik ve yoksulluk girdabına düşüldü. İslam beldelerinin zenginliği sömürülmeye başlandı. Müslümanlar, hep başkalarının ürettiklerini tüketmeye mecbur bırakıldı. Ne zaman ki Müslümanlar, tefrika, ayrılık ve gayrılığa düştüler, o vakit coğrafyamız eman ve güven, sulh ve selam özelliğini kaybetmeye başladı. Gücümüz zayıfladı. Kötülüklere engel olamaz, huzur ve barışı sağlayamaz olduk.” (Diyanet Cuma Hutbesi’nden/21.04.2016).

SERGİ VAR…

Gölgenin Tasarımı" ORHAN KURT Karagöz Tasvirleri Sergisi
Açılış:13 MAYIS 2016 CUMA Saat:19.00
Sergi Süresi:13 - 27 MAYIS
Yer: Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi
Küratör: Mehmet Lütfi ŞEN