İslam dini’ni yanlışta kullanmayalım…
İslam dini, KUr'an-ı Kerim, Ahlak,Dini hocalar, Gençler, Barış,Sosyal doku,Ergun Yıldırım, Sedat Laçiner, Mehmet Görmez, Ali Bardakoğlu, Fatoş Koçarslan
Önce şunu belirtelim ki, Türkiye, İslâm dininin; fikir, düşünce ve inanç özgürlüğünün yanında olduğunu Sn. Başbakan’ın Paris’teki yürüyüşe katılması ile bir kez daha gösterdi…
Ancak ülkemizde
bazı din adamlarının! Farklı/yanlış söylemleri ortalığı
germeye/karıştırmaya yetiyor. Son haftada bir çok örnek
yaşadık. Şimdi yorum yapmadan birkaç örnek vermek istiyor,
kararı size bırakıyoruz.
1/ “6 yaşında
çocuklar evlendirilebilir” açıklaması ile tepkileri çeken Nureddin
Yıldız’ın son açıklaması şöyle;
“İslam’a
ve Müslümanlara hakaret etmeyi her defasında fırsat bilenler, 3
sene önceki 1 saatlik dersimizin 2 dakikalık bölümünü kullanarak
“çocuk evliliği” üzerinden sansasyon oluşturmaktadırlar.
İslam hukukunda, evlilik akdi ile fiili evlilik ayrı
hususiyetlerdir. Fiili evlilik için buluğ ve rüşt şartdır. Evlilik
akdinin tarafları, buluğ ve rüşt ile beraber “hiyar’ül buluğ” hakkı
çerçevesinde, fiili evliliğe geçiş veya vaz geçme hakkına her
halükarda sahiptirler. Buluğ ve rüştten önce fiili evlilik caiz
değildir. Buluğ ve rüştten önceki çocuk evlilikleri, her halükarda
suistimaldir.”
2/
"....Ne kadar İslam’da terör yok dersek diyelim, yine de onlar
İslam diyerek gençlere çağrıda bulunuyorlar ve insanları İslam
üzerinden giderek şiddet ve teröre bulaştırıyorlar. Bundan dolayı,
bunların ön gördüğü İslam anlayışlarıyla hesaplaşmak zaruridir. Bu
zaruriyet önce Müslümanlara düşer. İnancımızdan hareketle nasıl
oluyor da böyle korkunç terör hareketlerini çıkarıyorlar? Bazı
insanlar ve gruplar neden İslam’da şiddet ve terörü ön görüyorlar?
Şiddet ve terörü cazip hale getiren İslam anlayışı nedir ve niçin
ortaya çıkıyor? Bu anlayışı geliştiren teolojik, politik ve
sosyolojik kaynaklar nelerdir? Bu soruları önce biz Müslümanlar
kendimize sormalıyız. Bu sorgulamaları yapmaktan
kaçınmamalıyız.
Batılıların işgalleri, katliamları, bölgesel hegemonyaları ve
yerli düzenlerle iş birlikçileri vs. bu sorgulamanın üstünü
kapatmamalıdır. Batılıların yanlışları ve ürettikleri
İslamofobya, bizim cihadizmle yüzleşme sorumluluğumuzu yok etmez.
Yine batılıların, yükselen İslami hareketlere karşı darbeci
rejimleri desteklemeleri, söz konusu sorgulamadan uzak durmamızı
gerektirmez. Çünkü Müslümanlar, Müslümanları kendisine ayna edinir,
başkalarını değil. Çünkü Müslümanlar, hakikatlerini kendi
kaynaklarından ve kendi miraslarından seyrederek edinirler. Bütün
bunlardan dolayı, cihadizmi “ama” demeden sorgulama cesaretini
göstermezsek tarih bir bütün olarak biz Müslümanları
sorgulayacaktır.
Demokrasi seçeneği
Hem
Avrupalılar hem de Müslümanlar birbirlerine karşı geliştirdikleri
korkuları, tarihsel yargıları ve uluslararası ilişkileri gözden
geçirmelidirler. Avrupalıların ve Müslümanların tarihsel ve günümüz
pratiğinde karşılıklı olarak geliştirdikleri ideolojilerini,
siyasetlerini ve inanç anlayışlarını sorgulamakla sorumludurlar.
Çünkü ne haçlılar döneminde yaşıyoruz, ne de kolonyalizm döneminde.
İç içe geçen, beraber yaşayan, küresel bağlama yerleşen bir
dünyadayız. Avrupa kendi içindeki Müslümanlarla barışmanın
yollarını (Müslümanların pratik yaşam tarzlarını kabul ederek)
bulmalıdır. İslamofobya ile hesaplaşmalıdır. Ortadoğu’da sürdürdüğü
hegemonyayı gözden geçirmelidir.
Müslümanların çeşitli renkleriyle ve ideolojileriyle ülkelerinde temsile yönelmeleri karşında duran darbeci konvansiyonel yapılardan uzaklaşmalılar. BM’de İslam toplumlarını temsil eden devletlerin daha etkin varlığına imkan vermeliler (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünya beşten büyüktür vurgusu çok önemli).
Müslümanlar cihadist hareketleri sorgulamalı, yaptıkları
yanlışlarla yüzleşmeli ve İslam’ın ana ilkelerini “ama” demeden
benimsemeliler. Cihadizm seçeneğinin sadece terör ve kaos
yarattığını görmeliler. Bunu en çok kendi coğrafyamızda
yaşadığımızı görmeliyiz. Örneğin Paris’te 12 kişi katledilirken,
aynı gün Boko Haram 2 bin kişiyi katletti. Bu nedenle cihadizmi
dışlayarak demokrasi seçeneği üzerinde yoğunlaşmalılar. Yani şiddet
dışı temsil, muhalefet, mücadele ve katılım hareketlerini
çoğaltılmalı ve bu yolda ısrarcı olunmalıdır. “Cihadist
hareketler, İslamiyet’in ön gördüğünden çok kendilerinin ön gördüğü
İslam’ın peşinde gidiyorlar. Eylemlerine ve ideolojilerine ön
gördükleri İslam yorumuna ulaşıyorlar. Bundan dolayı, İslam’dan
ilham alarak gençleri seferber ediyorlar. Ne kadar İslam’da terör
yok dersek diyelim, yine de onlar İslam diyerek gençlere çağrıda
bulunuyorlar ve insanları İslam üzerinden giderek şiddet ve teröre
bulaştırıyorlar. Bundan dolayı, bunların ön gördüğü İslam
anlayışlarıyla hesaplaşmak zaruridir. Bu zaruriyet önce
Müslümanlara düşer. (..)
Batılıların işgalleri, katliamları, bölgesel hegemonyaları ve yerli
düzenlerle iş birlikçileri vs. bu sorgulamanın üstünü
kapatmamalıdır. Batılıların yanlışları ve ürettikleri
İslamofobya, bizim cihadizmle yüzleşme sorumluluğumuzu yok etmez.
(..)
Cihadizmi ‘ama’ demeden sorgulama cesaretini göstermezsek tarih bir
bütün olarak biz Müslümanları sorgulayacaktır.........”
()
3/”….Hiç şüphesiz, her ne sebeple olursa olsun terör hoş görülemez, meşrulaştırılamaz. Terör ne İslamidir, ne de insani. İslam dininin Peygamberi, yaşamının hiçbir döneminde teröre başvurmamıştır, Müslümanlara da böyle bir yolu tavsiye etmemiştir… Kuran-ı Kerim’e göre suçun bireyselliği esastır ve hedef ayırt etmeyen terör türü saldırılar İslam dinine göre haramdır. Dinimize göre, bir millete veya bir gruba olan kızgınlığınız onlara adaletsiz davranmanıza müsaade etmez.
Hiç şüphe yok ki Hz. Peygamber, bugün aramızda olsaydı kendisine hakaret eden yayınlara terörle veya şiddetle karşılık vermezdi. Bunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorum, çünkü kendisi, bırakınız şahsına yapılan saldırıları, Allah’a ve onun dinine yapılan saldırı ve hakaretlere dahi terörle, hakaretle veya basit bir şiddetle karşılık vermemiştir. Hakaret edene hakaret etmemiş, kimsenin kutsalı ile de alay etmemiştir…
İslam, insanları zorlayarak değil, gönülleri ve akılları kazanarak büyümüştür. Hz. Muhammed, peygamber olmasına rağmen insanlara dinin emirlerini dikte etmemiş, onları mucizeler, efsunlar veya silah korkusuyla kandırmamış, tam tersine en ağır şartlarda dahi ikna etme ve sabır yöntemlerini kullanmıştır…
İşkenceler karşısında dahi rakiplerinin evlerini kundaklamayan, düşmanlarının hanesine ve sevdiklerine zarar vermeyen bir Peygamber var karşımızda… Aynı şekilde açlıkla, işkenceyle ve ağır hakaretlerle sindirilmeye çalışılan arkadaşları da kendilerine yapılan saldırılara aynıyla karşılık vermemiş, intikam bazlı herhangi bir saldırıda bulunmamıştır…..”
4/ Mehmet Görmez (Diyanet İşleri Başkanı):
“İslami simgelerin açık ve aleni olarak bu eylemi gerçekleştirenler
tarafından kullanılmış olması bir algı manipülasyonudur. Algı
mühendisleri, katillere dinimizin simgelerini telaffuz ettirerek
akılla alay ediyorlar. Sadece Müslümanların değil esasen Batı
kamuoyunun aklıyla da alay ediyorlar.”
*
5/ Ali Bardakoğlu (eski İşleri Başkanı):
“Olayı ‘ötekinin oyunu, provokasyon’ olarak görmeye başlarsak,
kendi mahallemizde olup biteni sağlıklı biçimde anlayamayız
ve analiz edemeyiz. Halbuki İslam coğrafyasının değişik
muhitlerinde verilen dini eğitimin, İslam adına üretilen dini
bilginin bu tür nefret ve şiddetleri besleyip beslemediğini
soğukkanlı şekilde araştırmamız gerekiyor. Kapımızın önünü görüp
gözetmek, bir kirlenme varsa onu temizlemek zorundayız.”
Yazımızı yine güzel bir şiirle noktalayalım:
YAŞADIM OLMADI, ÖLDÜM OLMADI
DOĞARKEN BAŞLADI HAYAT SINAVIM
KALEMİM OLMADI, SİLGİM OLMADI
CEHALET BENİMDİR, BENİM GÜNAHIM
REHBERİM OLMADI, BİLGİM OLMADI
BOYNUMU BÜKTÜRDÜ BU ZALİM FELEK
GÖZYAŞI AKITTIM, GÜN GÜN DÖKEREK
SEVDAYSA YÜREĞE ATEŞTEN GÖMLEK
ÇOK SEVDİM OLMADI, KÜSTÜM OLMADI
HUZURA ERMEDİM BU YAŞA KADAR
DERMANSIZ HER ÇİLE ÖMRÜME ZARAR
TALİHİM BU VAKİT DÖNSE NE YAZAR
AĞLADIM OLMADI, GÜLDÜM OLMADI
HER ESEN FIRTINA YERE DEVİRDİ
SAVURDU TOZ GİBİ, KÜLE ÇEVİRDİ
KADERSE ELİNDE OYUNCAK ETTİ
İNTİZAR OLMADI, İSYAN OLMADI
SAVAŞA GÜCÜM YOK, ÇIKMIYOR SESİM
DİPSİZ BİR KUYUDA SANKİ NEFESİM
FERYATLA İNLİYOR GÖĞÜS KAFESİM
HAYKIRDIM OLDUM, SUSTUM OLMADI
KÖRDÜĞÜM BİLMECE HAYAT DEDİĞİN
NE İÇİN YAŞARIZ, NEDİR BİLDİĞİN?
AMACI NE OLA, KOCA EVRENİN?
SORULAR OLMADI, CEVAP OLMADI
SINAVIM BİTECEK NEFES BİTİNCE?
ÖMÜR DENİLEN ŞEY SONA ERİNCE
RUHUM BU DİYARDAN GÖÇÜP GİDİNCE
İNKÂRIM OLMADI, İKRÂR OLMADI
SIRRINA KİM MAZHAR OLMUŞ DÜNYANIN?
NE GELİR ELİNDEN FANİ İNSANIN?
UĞRUNDA SÜRÜNDÜM ARŞ-I ALÂNIN
YAŞADIM OLMADI, ÖLDÜM OLMADI/ Fatoş Koçarslan / 12 Ocak 2015
TEBRİKLER: Yükseköğretim Kurulu Üyeliğine, Bakanlar Kurulu kararı ile Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeliha KOÇAK TUFAN atandı. Sanıyorum, ilk defa bir Doç. üst kurula atandı. Biz yıllardır yazıyoruz birikimli/donanımlı Doç. ve Y.Doç. lerimiz var diye. Özellikle ÜDS/YDS mağduru alanında bilinen/tanınan arkadaşlar var...Onları değerlendirmek, birikimlerinden yararlanmak lazım. Kısaca; öğretim üyesi sınıfına giren her ünvanlı kurullara atanabilmelidir. Teşekkürler Sn. Başbakanımız ve Sn. Cumhurbaşkanımız.
TEBRİKLER: İş Bankası’nın Cem Yılmaz’ın oynadığı “parmak hesabı” reklamı; yaratıcı, geçmişle bugünü birleştiren özelliği ve akılda kalıcılığı ile tebriği hak ediyor.
Anadolu Hayat Emekliliğin, “Bana teyze dediler” reklamında oynayan bayanın -özellikle tanınan bir yüz olmadığı halde- verdiği elektrikle başarılı olduğunu belirtmek istiyoruz.
Özür: Bilgisayarda meydana gelen arıza giderilemedi. O nedenle dosya yazılarıma ara vermek zorunda kaldım.