BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

Hz. Ömer üzerine farklı bir değerlendirme ve bir çağrı

Medine'de gece yarısıdır. Halk uyumaktadır. Etraf sessizdir.

Medine'de gece yarısıdır. Halk uyumaktadır. Etraf sessizdir. Tatlı bir rüzgar Medine'yi okşarcasına esmektedir. Herkes derin bir uykudadır. Ama bir kişi müstesna.... O bir kişi var ki uyumaz. O bir kişi var ki İslam tarihini bilenler iyi bilirler ki geceleri hiç uyuyamaz. Geceleri gözlerine uyku girmez. Medine yöneticiliğine getirildiği günden şehit olduğu güne kadar desem ki geceleri uyumaz, gündüzleri ise halkı teftiş etmekten yatak yüzü görmüyordu. Geceleri uyumaz Medine'nin merkezine uzak olan bölgelere kadar yanında ki arkadaşı Hz.Abdurrahman b.Avf ile yürürdü. Neden mi ? Tebessümler içinde söylerim ki 'Gece bekçiliğinide kendisi yapardı. Kimden mi bahsediyorum? Benim bahsettiğim kişi , Medine'nin, Mekke'nin, Mısır'ın, Suriye'nin, Bahreynin, Yemen'in, Dımeşkin ve daha sayabileceğim beldelerin tek hakimi ve yöneticisi, İslam adına çekilmiş kılıçlardan bir kılıç olan, islamın ikinci halifesi Hattab oğlu Ömer(R.a)'dir.  '

Benim yönetici olduğum beldede, dağda ki bir kurt kuzuyu kapsa hesabı benden sorulur diye korkarım, derdi. Bu söz kendisine aittir. Bu sözü kurabilmek için, onun imanına ve ihlasına sahip olunması gerekiyor. Böyle kudretli bir sözü kim bilir neler neler düşündü de kuru verdi. Kim bilir medine sokaklarında yalnız başına çoğu zaman yürürken göğün kudretli simasına bakarken Yüce Allah'ın azametini tefekkür ederken mi irkildi bu sözü söyledi bilmiyorum. Ama bildiğim şu var ki : İnsanlık tarihi bir kez Ömer'e şahit oldu. Bir daha şahit olamayacak....

Sayısını hatırlayamacağım kadar çok kez Hz.Ömer'i hem ekranlarda, hem radyolarda, hem de konferanslarımda anlatmışımdır. Her anlattığımda onu hakkını veremeden anlattığımı hissetmişimdir. Sadece kendi namıma söylemiyorum. Dinlediğim nice hatibin onu anlatmada fazla başarılı olamadığını gözlemlemişimdir. Bu ne benim ne de başka hatiplerin kusuru. Büyük bir okyanusu kimse bir bardakta arz edemez. Onu anlatmada ümmet bir hayli mesafe kat etti, bir hayli onu tanıtmada rol oynadı fakat yetersiz kalındığını söylemek isterim. Hz.Ömer'in hayatını anlatan çok değerli dizilerde çevrildi. Hepsini tebrik ediyorum. Birbirinden değerli çalışmalardı. Bugün avrupalı yazarlar Hz.Ömer'in hayatına bir hayli önem veriyorsa ve onu tanımaya ve anlamaya çalışıyorsa, 'İslam peygamberinin eğitiminden geçip adaleti ile meşhur olan bir Ömer var' diyorlarsa, Hz.Ömer'in hayatı üzerine daha ciddi çalışmalar yapılması taraftarıyım. Elbette Hz.Ömer efendimizin hayatına dair çok ciddi çalışmalar yapıldı.  O'nun peygamber efendimiz zamanında ki hatıraları, Hz.Ebu Bekir efendimiz zamanında ki aldığı görevler ve özellikle halife olduğu dönemde yaptığı yenilikler....Sünneti ihya etmede gösterdiği hassasiyetler, devleti yönetirken uyguladığı politika, ortaya koyduğu stratejiler, askeri alanda ki ince politikaları, adam yönetmede kullandığı dil ve daha sayabileceğim onlarca meselede ki ince tavırları.... Hz.Ömer sıradan bir insan değildir. Evet, o Allah Resulu'nun sadık bir dostu ve ümmetin ikinci halifesidir. Ama sadece Hz.Ömer'i böyle sınırlandırmak bence kendisini tasvir etmede yetersiz kalıyor. Hz.Resulullah'ın büyüklüğünü anlamada Hz.Ömer'in büyük bir görevi kendi çehresinde taşıdığı kanaatindeyim. Tüm berraklığı ile hayatı tamamen ortada olmasına rağmen aslında tam manası ile biz onu ihata edemediğimiz kanaatindeyim. O'nu anlamak Resulullah'ı anlamak olacağı kanaatindeyim. O Allah Resulu'nun başına geçtiği ve yönettiği koca islam devletini, Allah Resulu'nun vefatı sonrasında tarih sahnesinde nasıl yönetilmesi gerektiğini yönettiği İslam devleti ile ispat etti. Bu şuna benzer : Allah Resulu'nun yönettiği devleti , Allah Resulunun vefatından sonra eğer seçkin sahabeleri yönetmiş olmasaydı,bugünün müslümanları bir konuda karar vermeye çalıştıklarında belki zorlanacaklar belki tam manası ile Allah Resulunun hükümlerini anlamada yetersiz kalacaklardı. İşte islamın bu dört büyük şerefli halifesi , peygamber efendimizin devlet yönetimini pratik hayata kazandırmış olduğunu bilmemiz lazım. Meseleyi bu mevzide de değerlendirmemiz gerekiyor.

Allah Resulu'nun Hz.Ömer efendimiz hakkında söylediği sözlere baktığımızda  Hz.Ömer'in yaşadığı sürece fitnelerin olmayacağını ama Hz.Ömer'in şehit edilmesinden sonra fitnelerin bir daha ardı kesilmeden devam edeceğini söylediğine şahit oluyoruz. Hz.Ömer ile Hz.Huzeyfe arasında ki meşhur konuşma buna bir delildir. Allah Resulunun Hz. Ömer hakkında şöyle buyurduğunada şahit oluyoruz : ''Benden sonra peygamber gelmeyecek. Şayet benden sonra peygamber gelecek olsaydı o Ömer olurdu''. 

Bütün bunlar Hz.Ömer'in faziletini göstermekle beraber özel bir kul olduğunu gösteriyor. Hz.Ömer'in hayatını bütünü ile incelediğinizde koca bir okyanusu incelediğinizin farkında olursunuz. ilim ve ferasette dibi görünmeyen bir okyanusa benzediğine şahit olursunuz.

Benzeri bir ifadeyi sahabeden Hz.Abdullah b. Mesud şöyle söyler : "Ömer'in (r.a) ilmi bir kefeye tüm insanların ilmi bir kefeye konsa Ömer'in(r.a) ilmi çok daha ağır basar. ' Bu ifadeyi bazı alimler gerçek manada islam fıkhı diye yorumlamışlar bazıları ise ilimden kastın sünneti ihya etmede kimse Hz.Ömer'e erişemedi demekle ifade etmişlerdir. Her iki yorumda çok değerli yorumlar. Ama bizim bugün ki konumuza Hz. Ömer'in sünneti ihya etme vukuufiyeti çok daha uygun düşüyor. O'nun hayatını okuduğunuzda sıradan bir zeka'nın çok ötesinde bir zekaya sahip olduğunu, meselelere yaklaşım ve vukuufiyetinin sıradan insanların çok daha ötesinde olduğuna şahit olursunuz. Öyle ki, öyle yenilikler yaptığını müşahede edersiniz ki yaptığı yenilikleri sanki çağlar sonrasında ki dünya insanlığının durumunu ihata edercesine asırlar öncesinde bir ilaç gibi ortaya koyduğunu ve o ilacı insanlara bıraktığına şahit olursunuz. Devlet yönetmenin ötesinde, insan yönetebilmeyi ve bu insanların rızasını kazanabilmenin yollarını öğrettiğini görürsünüz. Ve bunu yaparken tamamen Allah Resulu'nun sünneti seniyyesi dairesinde yaptığına şahit olursunuz. Efendim. Bu sıradan bir olay değil. Olayları yönetip değerlendirirken sünnetin tamamını ihata edip yönetmek günümüzün insanları için sizce ne kadar mümkün ? Bu çok ince bir çizgi. Hüküm verirken Allah Resulunun tüm uygulamalarını Hz.Ömer idrak ederek uyguluyordu. Bu şu demek oluyor :Bir meseleyi hararetlice tartışırken dahi Allah Resulu'nun ortaya koyduğu hükümlerden ince hükümler çıkararak çözümler üretiyordu. Bu Hz. Ömer'e Allah'ın verdiği bir fazilettir. Bu şuna benziyor; Bazen Hz.Peygamber'e gelip, keşke ey Allah Resulu yüce Allah şu konu hakkında şöyle şöyle bir emir indirse dediğinde , yüce Allah'ın Hz.Ömer'in söylediği şekilde yüce ayetler indirdiğine şahit olduğumuz gibi. Ve bu olaya Muvakat-ı Ömer denildi. Yani , Hz.Ömerin düşünceleri yüce Allah'ın irade edip vahyedeceği ayetlere denk düştü. Bunlar çok ince ve bir o kadar üzerine durulup konuşulması gereken meselelerdir.

Onun faziletli hayatına dair sayısını hatırlayamadığım kadar çok kitab okudum. Temel kitaplarımızda ki Hz.Ömer efendimizin hayatınıda ,arap aleminde ki tarih yorumcularının Hz.Ömer'in hayatına dair getirdikleri farklı farklı yorumlarıda inceledim. Hepsi çok değerli çalışmalardı.Bir çoğunu okudum ve inceledim. Türkiyede ki Hz.Ömer efendimizin hayatına dair yapılan akademik çalışmalarıda yakından takip ettim. Ve halende ediyorum. Diyeceğim o ki : bu çalışmaların sadece ilim taliplerine hitap etmesinin ötesinde halka hitap etmesini sağlamamız gerekiyor. Benim kanaatim bu yönde. Yani diyeceğim şu ki : Hayatına dair bilgilere vakıf olduğumuz tüm sahabe-i kiram'ın hayatını bütün noktaları ile özel inceleyip halka duyurmamız gerekiyor. Onların dünyasını anlatırken sadece meseleyi nakletmek ile yetinmeyip , günümüz müslümanlarının ve özellikle genç neslin anlayacağı bir vukuufiyette anlatmamız gerekiyor. Günümüz gençleri ile sahabe-i kiram'ı buluşturmamız gerekiyor. Onların anlayacağı şekilde anlatmamız gerekiyor. Kıssadan hisse denen bu veciz sözü derinliği ile yaşamamız ve yaşatmamız gerekiyor. Dört büyük halifenin devlet yönetme politisını konuşmalıyız ki , siyasete meraklı olan gençlerimiz : sahabe efendilerimizin siyasi meselelere olan yaklaşımını bilsinler. İmam A'zamların ,İmam Şafii'lerin , bu büyük islam hukukçuların ,hukuk ilmine dair ortaya koyduğu içtihadları konuşmalıyız ki , hukuk ilmine meraklı olan kardeşlerimiz islam hukuk ilmini büyük alimlerin nasıl değerlendirdiğini öğrensinler. Sahabe efendilerimizin islamı anlatmada kullandığı yönetimi konuşalım ki ilahiyat camiasında ki genç kardeşlerimiz de dini anlatmada nasıl bir yol izleyeceklerini öğrensinler. Örnekler çoğaltılabilir. Ölçü Kur'an ve sünnettir. Ve ölçü Allah Resulunun uygulamalarına tanıklık eden sahabe-i kiramdır. İslam ümmetinin kurtuluşu sahabe-i kiram'ı bir gölge gibi takip etmesine bağlıdır. Büyük islam hukukçusu İmam Karafi'nin şu sözü anlayan yürekler için çok şeyi ifade ediyor olsa gerek: ''Allah Resulu'nun başkaca mucizesi olmasaydı bile ( ki o'nun (sav) mucizeleri kitaplar dolusu konu olacak kadar çoktur.) ,yetiştirmiş oldu sahabesi o'nun peygamberliğini ispat etmeye yeterdi ''.