Eğitimde “ölçme ve değerlendirme” nasıl yapılıyor?..
Ölçme ve değerlendirme dersinin amacı ne? Katkısı ne oluyor? Kişilere ne veriyor?
Ölçme ve değerlendirme özellikle Eğitim Fakülteleri’nde okutulan bir ders… Ne kadar yararlı oluyor bilmiyoruz, ama bir programın daha mezun vermeden değiştirildiğini görünce dersin amacına uygun olarak uygulanmadığını anlıyoruz. Peki bu dersin amacı ne? Katkısı ne oluyor? Kişilere ne veriyor? v.b. sorulara cevap aramak istedik.
Önce alıntılarımızı verelim;
“Okul içi Ölçme ve Değerlendirme Diploma Programının, derslerine göre değişmekle beraber, ortalama olarak %25’ni içermektedir. Değerlendirmeler pratik çalışmalar (deneyler), projeler, bazı konular üzerine yazılan yazılar, yabancı diller ve Bilgi Kuramı için sözlü sunumları içermektedir. Okul içi Ölçme ve Değerlendirmeler ders öğretmenleri tarafından yapılmaktadır. Ancak değerlendirmeler her dersin kendisine ait IB uzmanları tarafından yurt dışında gözden geçirilmektedir. Kriterlere uygun bulunmayan değerlendirmeler, IB uzmanları tarafından tekrar değerlendirilmeye alınır. ()
“Ölçme, belli varlıkların veya olayların çeşitli özelliklere sahip olup olmadığının, sahipse sahip oluş derecesinin gözlenip, gözlem sonuçlarının sayısal sembollerle ifade edilmesidir. Değerlendirme, ölçme sonuçlarını uygun ölçütlerle karşılaştırmak yoluyla bazı değer yargılarına ulaşmaktır. Değerlendirme sürecindeki en önemli öğe ölçüttür; çünkü hem ölçme sonuçlarının kendi başlarına fazla bir anlamı yoktur hem de kullanılan ölçüte göre değer yargısı ve dolayısıyla karar değişecektir.
“Birbirinden farklı işlevleri
olmakla birlikte birbirinin tamamlayıcısı olan ölçme ve
değerlendirme arasındaki ilişki şöyle açıklanabilir:
– Değerlendirme ölçmeye göre daha kapsamlıdır;
çünkü ölçmeyi de içine alan bir kavramdır.
– Ölçme ve değerlendirme sürecinde her zaman önce
ölçme, sonra değerlendirme gelir.
– Genel olarak ölçme daha objektiftir. Bir anlamda
fotoğraf çeker gibi mevcut durumu ortaya koyar. Değerlendirme ise
yargıya dayandığı ve ölçüte göre değiştiği için
subjektiftir.
– Ölçme bir değişkenin miktarını gösterir, yani
bir betimlemedir. Değerlendirme ise, bu miktarın yeterli olup
olmadığını ya da amaca uygun olup olmadığını gösteren bir hüküm,
yani bir yargılamadır.
– Değerlendirmenin doğru olması, ölçmenin
doğruluğuna bağlıdır.”
(http://notoku.com/egitimde-olcme-ve-degerlendirme-nedir/)
“Kısaca ölçme, herhangi bir özelliği (nesne, olay, durum), o özelliğin niteliğine uygun bir araçla karşılaştırarak, sonucu aracın birimi cinsin ifade etme işidir. Ölçme işlemi sonunda nesnelerin, olayların, durumların belli bir nitel ve nicel özelliğe sahip oluş dereceleri belirlenmeye çalışılır. Ölçme sonucunda elde edilen değerlere ölçüm denir.
“Ölçme sırasında değişkenlerin bazı özellikleri gözlenir. Bu özelliklerden bazıları doğrudan gözlenirken, bazı özellikler de dolaylı olarak gözlenirler. Bu durum, doğrudan ve dolaylı ölçme kavramlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Doğrudan ölçme; ölçülecek özelliğin doğrudan ölçülmesidir. Örneğin boy, ağırlık gibi özellikler bu tür ölçmeyle ilgilidir. Dolaylı ölçme; ölçülecek özellikle ilgili olduğu varsayılan, başka özelliklerin gözlenmesi işidir. Örneğin, sıcaklık, başarı, tutum, zekâ gibi özellikler bu tür ölçmeyle ilgilidir.”
“….değerlendirme bir yargıya, bir karara ulaşma işlemidir. Karara ya da yargıya ulaşabilmek için elimizde öncelikle, ölçme sonuçlarının ve bu ölçmelere uygun bir ölçütün ya da ölçütlerin bulunması gerekir. Ölçme sonuçları hakkında anlamlı bir karara ulaşabilmek için, ölçütle ya da ölçütlerle karşılaştırılması gerekir. Ulaşılacak yargının geçerli olabilmesi öncelikle ölçütün geçerli olmasına bağlıdır. Değerlendirmenin yapılabilmesi bir ölçme sonucuyla, bir ölçütü gerektirir.” (http://tebesirtozu.blogcu.com/egitimde-olcme-ve-degerlendirme/3156850)
“Ölçme ve değerlendirme, öğrencinin eğitim öğretim süreçlerindeki performansıyla ilgili bilgilerin derlenerek analiz edilmesidir. Ölçme değerlendirme süreçlerinde değişik aşamalarda öğrencilerin neleri bildikleri, anladıkları, yapabildikleri ve hissettikleri belirlenmeye çalışılır. Eğitim ve öğretim sürecinin en temel unsurlarından biri olan ölçme ve değerlendirme, belirlenen eğitim hedeflerine ulaşılıp ulaşılamadığına karar vermede kullanılır.
Ölçme ve değerlendirmenin amaçları nelerdir?
Eğitim öğretim süreçleri planlanırken öğretim hizmeti verilecek grubun çok iyi tanınması gerekir bu amaçla öğrencilerin hazır bulunuşluklarının belirlenmesine yönelik çalışmaların yapılması,
Yürütülen eğitim öğretim sürecindeki öğrenme eksiklik ve güçlüklerinin belirlenmesi uygun çalışmaların planlanması,
Sürecin sonunda bir bütün olarak tüm öğretim etkinliklerinin değerlendirilmesi ve sürecin etkililiği konusunda analizler yapılması,
Düzenlenen eğitim öğretim süreçlerinin sürecinin tam öğrenme etkinliklerine, gruba ve öğrenciye uygun hale getirilmesi,
Eğitim öğretim sürecinin sonunda öğrenme düzeylerinin belirlenmesi ve yorumlanması,
YGS-LYS çalışmaları kapsamında deneme uygulamaları yaparak, uygulama sonuçlarının ilgili birimlerle paylaşılması,
Anabilim Eğitim Kurumlarına öğrenci seçmek ve yerleştirmek amacıyla “Anabilim Giriş Sınavlarının düzenlenmesi,
Eğitim- öğretimi geliştirmek, her öğrenciyi sahip olduğu nitelikler kapsamında en üst seviyeye taşımasına yardımcı olmak amacıyla bilgi toplayarak eğitimin paydaşlarına etkili geri bildirimler verilmesi Anabilim Eğitim Kurumları Ölçme Değerlendirme Biriminin amaçları arasında yer almaktadır.” (http://www.anabilim.k12.tr/con/781/351/Amac)
Bu dersin amacı ve içeriği: öğretmen adayı öğrencilere eğitimde ölçme ve değerlendirmeyle ilgili yöntem, araç ve yaklaşımlarla ilgili bilgi ve deneyim kazandırmaktır. |
|
|
Değerlendirmenin eğitim sistemindeki yeri, değerlendirmenin amaçları, öğeleri. Ölçmenin anlamı, ölçmede ölçek, eğitimde bazı ölçme yaklaşımları, ölçme araçları, ölçme araçlarında aranan nitelikler. Hata ve güvenirlik, güvenirliğin hesaplanması ve yöntemleri. Geçerlik türleri ve hesaplanması. Bilişsel, duyuşsal ve psikomotor becerilerin ölçülmesi ve karşılaşılan güçlükler. Eğitimde ölçme araçlarının kullanılma amaçları. (http://egitimbilimleri.kocaeli.edu.tr/fakulte_ortak_olcme_ve_degerlendirme.html) |
||
|
|
|
Değerler
Akademik etiğe uygun davranmak
İnsan odaklılık
Demokratik yönetim anlayışı
Liyakat
Adalet ve güven
Mesleki adanmışlık
Çevreye duyarlılık
Kağıt üstünde çok güzel çalışmalar yapılmış ve amaçlar belirtilmiş. Her zaman dediğimiz gibi uygulamalar sağlıklı yapılıyorsa çok mükemmel sonuçlar verecektir. Bu amaçlara göre yetişen öğretmenler mükemmel olmalı!.. Ve mükemmel nesiller yetiştirmeli!..
Yetiştiriliyordur herhalde!?
Ne dersiniz?
AZİZ SANCAR’I KUTLUYORUZ…
Türk bilim adamı Aziz Sancar, Nobel ödülünü dün İsveç'in başkenti Stockholm'de düzenlenen görkemli bir törenle İsveç Kralı 16. Carl Gustaf'ın elinden aldı. 2015 yılında kimya, fizik, biyoloji, tıp, edebiyat ve ekonomi dallarından Nobel'e layık görülen bilim insanları için düzenlenen tören sırasında Mozart'ın Türk Marşı'nın da seçilmesi Aziz Sancar'a jest olarak yorumlandı. Sancar bu ödülü; “hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları” sayesinde kazandı.
Mardin/Savur’lu bir çiftçi ailesinin 8 çocuğundan birisi olan ve
115 yıllık Nobel tarihinde 2. kez Nobel ödülü alan Prof.Dr. Aziz Sancar’ı gönülden kutluyor, sağlıklı yıllar diliyoruz.
7.- 40. ve 52. GECE YOKMUŞ!...,
“Din Yüksek Kurulu Dini Bilgilendirme Platformu, bu konuda sıkça gelen "Ölünün ardından 7'nci, 40'ıncı ve 52'nci gecesi gibi uygulamaların dinî hükmü nedir?" ve benzer sorular üzerine şu fetvayı verdi: "Ölen bir müslümanın usulüne göre yıkanıp kefenlenmesi ve cenaze namazının kılınarak defnedilmesi farzdır. Bunun dışında yapılması gereken 7'nci, 40'ıncı ve 52'nci gün veya bunların duası gibi zaman ve şekle bağlanmış bir görev yoktur. Bunların hiçbir dini dayanağı da bulunmamaktadır. Bu itibarla söz konusu günlerde ölüye yönelik merasimler düzenlenmesi bid’attır; 'Her bid’at da dalalettir'. Ancak, sevabı ölen kimsenin ruhuna bağışlanmak üzere hayır-hasenat yapılabileceği gibi çeşitli vesilelerle dua da edilebilir." ()
İyide şimdi ne olacak? Bazı açıklamaları nedeni ile bir çok uzman eleştirilmişti. Diyanet; toplum tarafından yapılan bu uygulamaları “biat” kabul etti. Madem öyle, neden yıllarca açıklama yapılmadı? Neden bugün beklenildi? O zaman bazılarının söylediği/anlattığı/ezber bozan konular da birkaç yıl sonra doğruymuş denecek mi? Kafaların karışması veya dini konuların zamanında açığa kavuşturulmaması kimin suçu? Veya, bu kararda, bugüne kadar görev yapmış Diyanet İşleri Başkanları ve yönetim kurulları da aynı görüş temi? Yarın, bir başka tartışmanın içine girilmesin?!..Hassas konular, aman dikkat!...
OSMANLI OCAKLARI…
“Habertürk'ün haberine göre Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık'a bir yazı göndererek, söz konusu yapılanmanın himayelerinde olmadığını ve gerekenin yapılmasını istedi. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, 12 Kasım'da gönderdiği yazıda, Derneği'nin Cumhurbaşkanı'ın adını kullanarak yürüttüğü faaliyetlerden duyduğu rahatsızlığı iletti. Bunun üzerine Başbakanlık Müsteşarı Kemal Madenoğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu adına 4 Aralık'ta bir genelge yayımlayarak Osmanlı Ocakları Derneği ve benzer girişimlerde bulunan art niyetli kişiler ve sivil toplum örgütleriyle ilgili kamu kurumlarını uyardı.” (Basından)
Son yıllarda Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın adını kullanarak ya da arkasında olduğunu söyleyerek iş yapan kişiler/kuruluşlar türedi. Buna bir son verilmesi gerekti, inşallah uygulaması da olur. Teşekkürler.
Jose Saramago demiş ki;
“Yapacağımız her hareketten önce
ciddi olarak düşünmeye başlasak,
Vereceği sonuçları önceden kestirmeye
çalışsak,
Önce kesin sonuçları, sonra rastlantısal
sonuçları,
Daha sonra da ortaya çıkması düşünülebilecek
sonuçları düşünmeye kalksak,
Aklımıza bir şey geldiğinde, bulunduğumuz yere
çakılır,
Hangi yöne olursa olsun bir adım bile
atamazdık.”