BIST 9.819
DOLAR 32,59
EURO 35,06
ALTIN 2.457,15

Cumhurbaşkanı olunca değişir mi?..

Ya, Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının kurdukları laik cumhuriyetimizi yıkmak isteyenlerin yaptıkları ne?..


Eski insanlar, “Taç giyen baş akıllanır” demişler…

Burada “Taç” elbette “makam, mevki”…

Son günlerde kim ki Erdoğan’ın öfkesinin sadece kendisi için değil, partisi ve en önemlisi ülke için “tehlikeli” olduğunu söylüyor

“Erdoğan’ın Hüseyin Yaymanları” hemen araya girip bu kuşkusunu seslendireni azarlıyorlar…

Oysa haklı bir kuşku bu...

Bu kuşkuyu duymak için Ak Parti veya Erdoğan muhalifi olmaya gerek de yok…

Meselâ ben…

Ne Ak parti muhalifiyim…

Ne de Erdoğan…

Aksine…

2007 ve 2011 seçimlerinde oyumu Ak Partili adaylar için kullandığımı defalarca açıkladım…

2002’de vermedim zira DYP Genel Başkan danışmanıydım



Ama…

Daha Tercüman’dayken (2003 – 2004) dikkat çektiğim öfkeli halinin “Çok Tehlikeli” olduğunu sık sık hatırlatmaktan da on yıldır vazgeçmedim…


Samsun'a gidince...

Okuduğum haber başlıklarından biri şöyle idi:

“Atatürk’ün izinden gidiyor…”

Kim gidiyormuş Atatürk’ün izinden?..

Elbette “Erdoğan”

Peki editörler bu hükmü nasıl vermişlerdi?..

Erdoğan seçim gezilerine Samsun’dan başlayacaktı ya, işte ondan...

Hâlbuki her Samsun’a giden Atatürk’ün izinden yürüyor olsaydı, Samsun silme “Kemalist” olurdu...
Ama...
Neredeyse yok gibiler…
 

Çünkü…

Daha on yıl önce fark etmiştim Erdoğan’ın öfkeli olduğunu…

Çabuk sinirlendiğini…

Nitekim dün cumhurbaşkanlığına adaylığının açıklanması üzerine yaptığı konuşma öfkesinden, vazgeçmeyeceğinin göstergesiydi…

Konuşmasında halkın yarısından çoğunu “ötekileştirmesi”, cumhurbaşkanlığını anayasada emredildiği gibi yapmayacağının, yasalarımızın anasını zorlayacağının kanıtı değil miydi sizce de?..

Örnek mi?..

Buyurun:

" Namaz kılıyoruz diye gerici dediler. Bu milletin içinden geliyoruz diye, evine ayakkabısını çıkararak girenlere, sofrada diz kıranları farklı gördüler ve gerici dediler.”

Ne demek bu?..

“Cumhurbaşkanı seçilirsem şahsıma yapılanları da partililerime yapılanları da unutacağım” demek mi?..

Yoksa:

“Cumhurbaşkanı seçilirsem şahsıma yapılanları da partililerime yapılanları da unutmayacak, burnunuzdan fitil fitil getireceğim” demek mi?..



Amman ha!...

Sakın ola Merkez Bankası eski başkanlarından Durmuş Yılmaz’ın evine ayakkabıların çıkarılarak girilmesiyle dalga geçenlere hak verdiğimi zannetmeyin…


 “CHP, MHP’lileşmiş"miş…

Kim söylüyor bunu?..

PKK dağ örgütünün ikinci adamı Cemil Bayık…

Neden söylüyor?..

CHP’yi eleştirmek için…

Yanlış yapıyor…

Çünkü…

Bu ülkede HDP nasıl ki analarının ak sütü gibi helâl kendi aidiyetleri üzerinden ama kimseyi de “bizim gibi olun” diye zorlamadan siyaset yaptığı için alkışlanmayı hak ediyorsa…

MHP de hiç kimseyi “bizim gibi olun” diye zorlamadan siyaset yaptığı için alkışı hak eden anayasal bir siyasi partidir…

Hele PKK ile kıyas kabul etmez…

Ya da şöyle söyleyeyim…

Siyasi taleplerini elinde silah, on binlerce yurttaşı öldürerek elde etmeye çalışan bir terör örgütü liderinin MHP veya CHP için olumsuz eleştiri getirmesi bu partiler için şereftir…

Ama…

Aynı Cemil Bayık’ın Ak Parti için övgü düzmesi ise Ak Parti için son derecede onur kırıcıdır…

Ne yani?..

Kürtlüklerini ön plana çıkarmak ama bunu yaparken Kürt olmayanları dışlamamak mübarek de…

Türklüklerini ön plana çıkarmak ama bunu yaparken Türk olmayanları ya da kendini “Türk” hissetmeyenleri dışlamadan siyaset yapmak suç mu?..

Günah mı?..

Yani Cemil Bey bunu bir izah etse de anlasam…

Aksine...

O haberi yapan Hürriyet yönetimini nasıl eleştirdiğim Tercüman Gazetesi arşivinde onur madalyam gibi duruyor...

Ama…

Benim Erdoğan’dan farkım; onun “kızlı erkekli aynı evde kalanların uyarılmaları için valilerime ve emniyet müdürlerime talimat verdim” deyişine de itiraz edişim…

Durmuş Yılmaz’ın evine ayakkabıların çıkarılarak girilmesiyle dalga geçenlerin o davranışları ne kadar kırıcı ve ayıp ise…

Başbakan’ın “Kızlı erkekli aynı evde kalanların uyarılmaları için valilerime ve emniyet müdürlerime talimat verdim” deyişi de bir o kadar “kırıcı” ve “ayıptır”

Yine aynı konuşmasında şöyle dedi Erdoğan:

“İki yüz yıldır bizi tarihimizden koparmak isteyenler…”

Evet, haklı

Bunu yapmak isteyenler var…

Yaptıkları ise elbette ayıp

İyi ama…

Ya, Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının kurdukları laik cumhuriyetimizi yıkmak isteyenlerin yaptıkları ne?..



Hâsılı…

Erdoğan’ın adaylık konuşması faullü idi…

Birleştirici değil, ayrıştırıcı idi…

“Bizler” değil, “bizler ve sizler” idi…

27 Mayıs 1960 darbesinden sonra seçilen bütün cumhurbaşkanlarının “Vesayetçi” olduklarını iddia etti…

Yani…

“Kardeşi Abdullah” da işte o vesayetçilerden biriydi…

Oldu mu yani?..

Tam da giderayak…

Ve hem de…

Cumhurbaşkanı adayı olduğunu bizzat kendisinin açıkladığı…

7 yıl...

Hemen her Perşembe...

Önünde saygıyla eğildiği Abdullah Gül’e karşı saygısızlık değil miydi o sözleri?..

Yani...

"Erdoğan'ın Hüseyin Yaymanları"  (bence) "Erdoğan seçilirse değişecek" derken yanılıyorlar...

 



Mirzabeyoğlu neden halen hapiste sahi?..

 

Bir dedikodu çıkarılıyor:

“Cumhurbaşkanı Gül, Salih Mirzabeyoğlu'nu affetti…”

Haydaaaa!...

Sevenlerinden küçük bir gurup İstanbul'dan gelip Bolu F Tipi Cezaevi önünde beklemeye başlıyorlar…

Haberin asılsız olduğunu öğrendiklerinde tabii ki hayal kırıklığı yaşıyorlar…

Bu vesileyle fikrimi söyleyeyim…

Salih Mirzabeyoğlu'nun halen cezaevinde yatıyor olması Ak Parti Hükümeti’nin ve Başbakan’ın en büyük ayıbıdır…

Neden mi?..

Çünkü…

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidilirken kendilerine düşmanlık eden nice hükümlü bile bir yolu bulunup tahliye edildi…

Ama…

Hayatında eline kalemden başka bir silah almamış Mirzabeyoğlu sadece ve sadece düşüncelerinden dolayı halen hapiste…

Yargıyı dilediği gibi yönlendiren…

Dilediği savcıya dilediği kişi ve kurum için soruşturma başlatan…

Dilediği yargıca dilediği kişi için tahliye, dilediği kişi için tutuklama kararı verdiren bir iktidar; hem de tek suçu “Müslüman olmak” olan bir düşünce adamının hapiste tutulmasına göz yumamaz…

Yummamalı…

Kaldı ki…

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün de 28 Şubat postmodern darbesi sonrasında müebbet hapis cezası alan ’nun hala içeride olmasının kendilerini üzdüğünü söyledi…

İyi ya işte…

Madem üzülüyorsunuz buyurun adaletin ve hukukun gereğini yerine getirin…

Mirzabeyoğlu’nu da tahliye ettirin…

Ettirmiyorsanız demek ki asıl adaletsiz olan sizlersiniz…