BIST 9.548
DOLAR 32,51
EURO 34,58
ALTIN 2.492,28

Bugünkü Tayyip Bey O günkü Tayyip Bey mi?

Ak Parti'nin kurucularından ve eski milletvekillerinden, saygın devlet insanı Prof. Nevzat Yalçıntaş’ın yaptığı tespitle bir de bu köşede cevap vereyim...

1980’den sonra Reagan’ın başlattığı “ne kadar ihracat o kadar güçlü ekonomi” görüşü iflâs etti…

Meselâ son 12 yılın Ak Parti hükümetleri de o tuzağa düştüler…

Gidin TÜİK ve DPT’de son 12 yılın rakamlarını inceleyin, milli gelir artışının ithalattan kaynaklandığını göreceksiniz…

Yani…


İTHAL İKAMESİ…

1965’ten sonra bilhassa Türkiye’de dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in başlattığı ancak dış ticaret egemenlerinin iki kez askeri darbeyle önünü kestikleri “ithal ikamesi” modeli çok “önemli” ve çok yararlıydı…

Bırakmadılar ki Demirel başarsın…

Ve haliyle geç kalındı yani…

Ama…

Çin bizim gibi daha faza gecikmeden hemen kendi içine dönüverdi.

Şu anda dünyanın en güçlü ithal ikamesi üreten ülkesi Çin’dir…

Biz ise ithal ikamesinden öcü gibi kaçınca, Demirel’i alaya alıp iki kez askeri darbeyle indirince gördüğünüz gibi, cari açıkla büyüyen bir ekonomiye sahip olduk…

IMF’ye son 12 yılda 24 milyar Dolar borç ödediğimiz için övünüyoruz

Oysa…

Aynı 12 yılda dış borç toplamımızın 40 milyar dolardan 300 milyar Dolara çıktığından (130 milyar Doları kısa vadeli borç) hiç söz etmiyoruz…

Yani…

Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete…

Son 12 yılda yurtiçi yatırımlarda kayda değer bir artış yok

Yapılanlar istihdam getirici, tüketim ihtiyacını karşılayıcı yatırımlar değil…

Yol, bina, köprü vesaire…

Yapılmasa mıydı?..

Tabii yapılmalıydı

Çok da iyi oldu…

Ama…

Yerli sanayiimizin (İthal ikamesi. Yani yurt dışında üretildiği için oradan satın alıp kendimiz üretmekten vazgeçtiğimiz ürünler) gelişmesi için hiçbir şey yapılmadı…

Tekrar ediyorum…

Hiçbir şey yapılmadı…

Haliyle yurtiçi mal ve hizmet artışı da çok az…

Yurtiçi mal ve hizmet artışı gerçekleşmeyince ne yaptık?..

İthal ettik…

Yani…

Milli gelirimizi (Sanayicimizin, tarım üreticimizin, emekçimizin, memurumuzun, emeklimizin alın terlerini) yabancılara transfer ettik…

Onları zenginleştirdik…

 

ZENGİNLEŞMEDİK Mİ?..

Hayır…

Biz zenginleşmedik…

Biz, “zengin görünümlü” olduk…

Nasıl mı?..

O halde şöyle bir örnekle anlatayım:

12 yıl önce aylık maaşınız üç bin lira idi…

Oysa…

Her ay beş bin lira harcıyordunuz…

Her yıl maaşınız da arttı ancak her ay borçlanma miktarınız da arttı...

Yani…

Normal şartlarda yılda bir takım elbise değiştireceğinize iki takım elbise değiştirdiniz…

Evinizde bir televizyon olması gerekirken üç televizyonuz oldu…

Yılda bir kere on beş gün tatil yapabilecekken mevcut gelirinizle yılda üç kez on beşer günlük tatiller yaptınız…

Yani…

Siz değil ama yaşantınız zenginleşti…

Evinizi üç ayda bir badana yaptırdınız…

Arabanızın modeli değişti…

12 yıl önce üç bin lira olan aylık maaşınız da bu arada on bin liraya yükseldi…



AMA…

12 yıl önce elli bin lira olan borcunuz da 250 bin lira oldu aynı süreçte…

50 bin lira borç amcanıza idi…


BU TAYYİP BEY O TAYYİP BEY Mİ?..

Son zamanlarda en çok "Yahu sen bir zamanlar Erdoğan'a destek verir, kendisini severdin... Şimdi ne oldu da tenkit ediyorsun?..” sorusuna muhatap oluyorum…

Bu soruya günlük hayatımda çok cevap verdim ama galiba anlaşılamadım...

O halde...

Ak Parti'nin kurucularından ve eski milletvekillerinden, saygın devlet insanı ın yaptığı tespitle bir de bu köşede cevap vereyim:

"Bugünkü Tayyip Bey, dünkü Tayyip Bey değil!"...

Evet...

Tayyip Bey benim "kardeşim" sayılır...

En zor günlerinde destek verdim kendisine...

Artık desteklemiyor eleştiriyorum çünkü:

"Bugünkü Tayyip Bey, dünkü Tayyip Bey değil!"...


Bir ara bankalardan borç alıp amcanıza olanı ödediniz...

Çocuklarınıza sürekli:

”İyi oldu yaaa… Amcama hiç borcum kalmadı” dediniz…

Ne var ki bankalara 250 bin lira borçlandığınızı ailenizden gizlediniz…

Onlar da gidişattan memnundular…

“Ohhh ohhh… Nasıl da güzel zenginleşiyoruz” diyorlardı…

Oysa hepsi borçtu…

Ve her yıl büyüyen bir borç…

Şimdi lütfen samimi cevap verin…

Her yıl en az 20 bin lira borçlanarak ve bu arada hiç borç ödemeden aynı yaşantınızı daha ne kadar sürdürebilirsiniz?..

Cevap vereyim: Size borç verecek bankaları bulduğunuz sürece…

Ama…

Borçlarınızdan birkaç taksit ödeyemediğiniz gün bütün alacaklı banka avukatları evinizde…

Yanlarında da icra memurları…

Ve…

Ondan sonra borcunuzu ödemek için evden dışarı çıkmayacak, bir takım elbiseyi üç yıl üs üste giyeceksiniz…

Evinizi badana bile yaptıramayacaksınız…

 

TÜRKİYE ŞU ANDA AYNEN BÖYLE…

Yani…

Türkiye zenginleşmedi…

Zenginmiş gibi yaşamaya alıştırıldı…

On iki yıl önce borcu 40 milyar Dolardı…

Kim acaba?.

Reza Zarrab, 
cezaevinden tahliye olduktan sonra bir gazeteye demeç verip; "Cari açığın % 15’ini ben kapatıyorum” dedi…
Başbakan da kendisini övdü…
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ise bir soru önergesine verdiği cevapta, Zarrab’ı “kibarca” yalanladı…
Tabii bu arada birisi daha yalanlanmış oldu…
Kim acaba?..

Bugün 300 milyar dolar…

Ne var ki…

Daha çok, daha güzel ve daha bakımlı yollarımız var…

Daha çok ve modern binalarımız oldu…

Şehirlerimiz eskiye nazaran çok daha şık…

Ama…

Hepsi borçla…

Borç alamadığımız ve alacaklıların kapımıza dayandığı gün “Yol bitti…”

Şimdi bütün mesele o yolun ne zaman biteceği…

Not:
“Önümüzdeki günlerde yayımlanacak olan son romanım “Yok Artık Daha Neler”de bu durumu biraz da mizahi ve hafif komplo kokan şekilde anlattım…