BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

Bir iletişim Dr./sanatçı-akademisyen gözüyle; Referandum ve Siyasi Partilerimiz…(1)

Seçim bu; referandumu cepte görmemek lazım.

 

Siyasetçi olamadık ama, müzik, toplum bilimlerle o kadar çok etkileşim içindeki, gittiğimiz her yerde  bol bol sohbet ediyor ve malzeme/bilgi buluyoruz. Geçtiğimiz aylarda OHAL’in devam edeceğini ve seçimlere kadar uzatılacağını tahmin etmiştik. Şimdi (Ocak 2017) öngörülerimize güvenerek,  görüşlerimizi  revize edelim; Nisan 2017 referandumundan  evet/hayır  çıksa da, mutlaka 2017 Güz aylarında seçime gidileceğini,  OHAL’inde seçim sonuna kadar devam edeceğini umuyoruz.

Abdülaziz b. Revvâd anlatıyor: “Rüyamda Hz. Peygamber’i gördüm. Ona ‘bana nasihat edin ya Rasulallah!’ dedim. O da şöyle buyurdu: ‘İki günü eşit olan aldanmıştır. Günü geceden (dününden) kötü olan lanetlenmiştir. (Gününe) ilavede bulunmayan ziyandadır. Ölüm onun için daha iyidir. Cennete istek duyan hayıra koşar.’”

AK Parti ve Sn Erdoğan sayesinde, ülkemiz 15 yıldır; hiç durmadan/yağmur-çamur demeden seçimden seçime koştu, mahkemeler açıldı, yüzlerce insan aylarca hapiste yattı, sonra kumpas olduğu açıklandı ve kişiler serbest bırakıldı, 17/25 ön darbe teşebbüsü oldu, açıklanan yolsuzluk belgeleri AK Parti’yi ve ülkeyi sarstı, Rusya ile uçak krizi nedeniyle turizm dibe vurdu, bu defada yıllarca “iyi insanlar/eğitim yapıyorlar/ülkeyi tanıtıyorlar” denilerek korunan  “paralel devlet yapılanması -FETÖ” ayaklandı, başarısız bir darbe girişimi teşebbüsü yapıldı, bu, toplumu/ekonomiyi/siyaseti derinden etkiledi  -etkilemeye devam ediyor- , gözaltılar hızla yayıldı, bu arada Suriye ve Ortadoğu savaşına dahil olundu –fakat yalnız bırakıldık-, PKK, FETÖ,PYD,DAEŞ,THKPC v.b. örgütlerin merkezi olduk -bu örgütler biz buradayız dercesine bombalar patlatmaya devam ediyorlar-, Suriye’den şehit haberlerinin gelmesi toplumun üzüntüsünü ikiye katladı, piyasanın olumsuzluğu ve doların yükselmesi ile iş kapatan firmalar artmaya başladı,  sonra birden MHP’nin önerisi ve desteği ile Anayasa Değişikliği gündeme geldi, TBMM’de kabul edildi ve sıra geldi Nisan 2017’deki referanduma...

Sn.Erdoğan’ın ve AK Parti’nin 15 yılı; yukardaki alıntımıza ne kadar uyuyor değil mi?!..Sn.Erdoğan ile her gün diğerinden farklı geçti!…Bu arada AK Parti teşkilatlarını ve özellikle Kadın Kolları’nı tebrik etmek lazım…Ne koşturdu/koşturuyorlar kardeşim!…

15 yılda, Sn.Erdoğan’ın; “yükselmesi, ataklığı, hırsı, kızgınlığı, hiddeti, bağırması, tehditleri, etkinliği, yönlendirmesi, kararlılığı” hiç eksilmedi.

Ancak; 15 yılda ülkeyi çağ atlattıklarını söyleyip, şimdi de iki başlılık ülkenin önünde engel demek, 15 yıllık başarıları gölgelemiyor mu? Söylemlere dikkat edilmeli…

Şimdi; anketörlerin devreye gireceği  ve  halkı yönlendirmeye başlayacağı, sosyal medyanın iyi/kötü coşacağı  dönem başlıyor. Bu arada STK’ların önemini de unutmamak gerekir. TBMM’de,  milletvekili toplamı 356 olan -AKP 316+MHP 40- “bir ortak cepheden” 330’un üzerinde bir sonuç beklenmesi doğaldı. Özellikle; ‘davaya ihanet’,  ‘erken seçim söylemi’ ve  ‘bir daha seçilememe korkusu” varken…

“…Önümüzdeki günlerde evet ve hayır kampanyalarını göreceğiz. Evet kampanyasının ülkenin bekası, terörle mücadele, istikrar gibi konular üzerine kurulacağını tahmin ediyorum. Hayır kampanyasını yürütenler ise yetkilerin tek kişi elinde toplanmasının sakıncaları gibi temaları işleyecekler. Referandum takvimi içerisinde biz araştırmacılar da yaptığımız araştırmaları zaman zaman kamuoyu ile paylaşacağız. Hangi kampanyanın ne kadar etkili olacağını ve referandum sonuçlarını ne kadar etkileyeceğini, birlikte yaşayarak göreceğiz.Her yazımda ısrarla altını çizerek vurgulamaya çalışıyorum, ülkemiz gerçekten zor  bir dönemden geçiyor, bunu fırsat bilen dahili ve harici düşmanlarımız pusuda bekliyor. Nasıl ayrıştırırız, nasıl birbirine düşürür ve böleriz diye. Bu nedenle çok ama çok dikkatli olmalıyız. Burada vatandaşlardan daha çok siyasetçilere görev düşüyor. Birlik ve beraberlik ruhumuza zarar vermeyen, ötekileştirmeyen bir dil kullanmaya lütfen dikkat edelim.  Tek kişinin dahi gönlünün kırılmadığı, burnunun kanamadığı bir referandum süreci yaşamayı diliyorum.”

Kadir Has Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından, her yıl Aralık ayında gerçekleştirilen, “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması  2016 yılı sonuçları” açıklandı. Türkiye’de mevcut ve olası sorunlar ile gündeme ilişkin toplumun bakışını tespit eden araştırma, kamuoyunun nabzını ortaya koyuyor. Üniversite araştırması olduğu ve sürekli yapıldığı için önemsiyoruz. Ancak, sonuçlar Anayasa Değişikliği maddelerine, toplumun olumsuz baktığını gösteriyor ki, üzerinde mutlaka düşünülmeli. Haziran seçimlerinde giden AK Parti oyları,(4 milyon denmişti), Sn.Bahçeli’nin her teklife “hayır” demesi ile  1 Kasım’da; “ülke hükümetsiz kalmasın, terör azmasın diye” iktidar partisine geri dönmüştü, unutmayalım....

AK Parti tabanınca tepki çeken bazı isimlerin; parti adına ekrana çıkmalarını,   yol gösterir/yönlendirir olmalarını, okunma oranları az olmasına rağmen ekranda dağları ben yarattım edalarını, Sn.Erdoğan’a çok yakınım ifadelerini v.b.  istemiyor…Taban, özellikle partiyi zor durumda bırakanların -E. Bağış’ın da- ekranda görünmesini, parti namına konuşmasını istemiyor!.. Çünkü, ailesinde, komşularında, iş yerinde farklı görüşte insanlarla birlikte yaşıyorlar,  hayatı/sorunlarını paylaşıyorlar ve incitici/aşağılayıcı ifadeler kullanmıyorlar.. . Bize gelen  isimler;  Savcı Sayan, MV Mehmet  Metiner, MV Şamil Tayyar, MV Aydın Ünal, MV Ayhan Oğan, MV Burhan Kuzu, Yasin Aktay, Hüseyin Gülerce, Hayrettin Karaman, Rasim Ozan Kütahyalı, Turgay Güler, Yiğit Bulut, Fatih Dağıstanlı, Tamer Korkmaz, Celal Kazdağlı, Sibel Eraslan, Fahrettin Damga, Esra Elönü, Ahmet Kekeç, Latif Erdoğan, Nurettin Veren, Engin Ardıç, İlnur Çevik, Hilal Kaplan, Erkan Tan, Cemil Barlas,Nihat Doğan,Yusuf Kaplan… Cem Küçük, bir çok kanalda; “sert,kesin,suçlayıcı, isim verici, tehdit edici, özel bilgilerle, en iyi ben bilirim tavırlarıyla” söylemlerine devam ediyor. Ancak, dile getirdiği konularda/isimlerde hala değişen bir şey görülmüyor!....

Bu arada; TBMM görüşmelerinde, çoğunluk olmalarına rağmen AK Parti MV’nin gergin ve tartışmacı olmalarına, oy pusulalarını göstermelerine,mükerrer oy kullanmalarına  mana verilemedi…Sn.Milletvekilleri’nin kavgaları –kadın/erkek- hiç hoş olmadı, olumsuzluğa yazıldı.

Hükümeti destekleyen basının ve köşe yazarlarının birbirleriyle olan sosyal medyadaki atışmalarına ve  birbirlerini suçlamaları da gittikçe artıyor…Bir zamanlar el üstünde tutulanlar/uçağa binenler gitti, yeni isimler geldi. Eski el üstünde tutulup, şimdi kenarda kalanlar diyorlar ki; “Erdoğan ve AK Parti sevgisi yerine menfaatçi bir gazeteci tayfası türedi, iyi para kazanıyorlar, genç yaşta basında iyi görevlere  -Genel Yayın Yönetmeni gibi- getiriliyorlar, işte  bunlar işi yozlaştırıyorlar. Kraldan çok kralcı oluyorlar. Cumhurbaşkanını arkalarına almalarının tadını çıkartıyorlar. 15 Temmuz anlatımı ile ülkeyi gezip, prim yapmaya çalışıyorlar, oysa içinde kendileri yok, yeni bir şey yok, söyledikleri hep aynı şey, AK Parti dikkat etmeli…” Bizde yalan yok, hilaf yok!...

Örnekler:

Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, geçtiğimiz günlerde gazetelerine yönelik olarak "Yeni Şafak Erdoğan karşıtlığına yakıt taşıyor", "Yeni Şafak Davutoğlu'na oynadı ama bitti" gibi ifadeler kullanan gazeteci Cemil Barlas ve Türkiye yazarı Fuat Uğur'u işaret ederek "Bütün birikimimizi heder ediyorlar. Bir sel gelip, sanki tırnaklarımızla biriktirdiğimiz tüm değerleri silip süpürdü. Bütün birikimimiz, bütün çabamız, bir 'kuş' kadar beyni olmayan, yeni yetme yayın yönetmenleri, köşe yazarları, tv yorumcuları tarafından heder ediliyor gözümüzün önünde" dedi.”

“Yeni Şafak gazetesi İnternet Yazı işleri Müdürü Ersin Çelik, Twitter üzerinden Fuat Uğur'a cevap verirken, Türkiye gazetesi yönetimine de "Albayrak Grubuna savaş mı açtılar" sorusunu yöneltti. Fuat Uğur'un 15 Temmuz’dan bir hafta önce de “o medya grubu” diyerek Albayrak Grubu'na tehditler savurduğunu belirten Ersin Çelik, "Fuat Uğur kendi medya gurubunu temsil eder mi bilemeyiz. Fakat yazdıkları 'Albayrak Grubuna savaş mı açmışlar' şeklinde de okunuyor. Biline." ifadelerini kullandı.”

“Star yazarı Ahmet Taşgetiren, "Başbakan Binali Yıldırım'a 'Davutoğlu’ndan sonra düşük profilli bir başbakanımız oldu' diye hakaret eden Yeni Şafak yazarı ve milletvekili Aydın Ünal'ın, Aylin Nazlıakanın kelepçeli eylemini pek beğenmesi gibi gelişmeleri de peş peşe okuduk. Her neyse, sonuçta bu şeffaflık iyidir. Evvelden ne müttefik belliydi, ne de sığınakların yeri" diyen Türkiye yazarı Fuat Uğur'a tepki gösterdi. “'İslamcılar' üzerine spekülasyonlara başlayanlar da bana sadece 'Dinime dahleyleyen bari müselman olsa' deyişini hatırlatıyor" diyen Taşgetiren, "Fuat Uğur Yeni Şafak’ı, yıllardır Cumhurbaşkanı’nın konuşma metinlerini yazan Aydın Ünal’ı yargılıyor. Pes artık" ifadesini kullandı.”

 “Kanal A'daki bir programda kendisine "dil uzatıldığını" söyleyen Tayyar, Twitter'dan yaptığı açıklamada "FETÖ bursuyla ABD'de Ekrem Dumanlı ve Nuh Gönültaş'la kurs gören Tamer Korkmaz adlı kripto psikopat dil uzatmış bana. Aylin'in soytarısı. Düne kadar reise hakaret eden, CHP'deki fraksiyon çatışmasıyla açığa çıkan Fatin Dağıstanlı da mahalledeki başka truva atıdır. Sahtekarlar. Kanal A'nın patronlarını uyarıyorum; maalesef bu güzide kanal devşirme kriptolar sayesinde devlet içindeki kirli bir yapıya eklemleniyor." dedi.”Bu çok önemli bir suçlama…

“AK Parti Ankara Milletvekili Aydın Ünal, anayasa değişikliği teklifi oylaması sırasında Meclis'te kendini kürsüye kelepçeleyerek eylem yapan CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka hakkında, cinsiyetçi paylaşımlarda bulunan Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur ve A Haber'de program yapan Cemil Barlas'ı "hamam böceği"ne benzetti. Köşe komşusu İsmail Kılıçarslan'ın Yeni Şafak'ta "Çok bunaldık be reis" başlığıyla yayımlanan yazısını sosyal medya hesabında paylaşan Ünal, "İsmail kardeşim yine pek güzel, pek gönülden yazmış. Lakin, eve hamam böcekleri girdi diye de bunalmayalım. Bahar temizliğinde giderler..." diye yazdı”  İlginçtir, herkes birbirini gammazlıyor ve gitmesini istiyor, peki mesaj kime tabiî ki üstlere…

Bir başkası, Sabah gazetesi yazarı İbrahim Altay; “köşe yazarlığı için patrondan para alan ancak başkalarının yazı, haber ya da sosyal medya paylaşımlarını tırtıklayarak köşesine taşıyanları "bilgi hırsızı" ilan etti” Ayrıca; “Erdoğan’dan  Trump’a ilk uyarı!..”  gibi bir başlık, şu ortamda doğru olmasa gerek…Vay arkadaş;  bu nasıl birlik, beraberlik, bu nasıl kin,nefret, suçlama!... Rahatsızlık veren bir konu var ki, alttan alta devan ettiriliyor; Davutoğlu’cular, Erdoğancılar…

Bir liderin/makamın yanına  yanaşıp (her krumda olduğu gibi), kendilerine yer açmayı, birikimleriyle/liyakatıyla  değil, “liderin sağını solunu  biçerek” temin etmeyi düşününenlere,  köşe yazarlarına, şu klibi izlemelerini tavsiye ediyoruz:

Son yıllarda sanat ve kültüre verdiği destekle, milletimizin özenle üstünde durduğu TRT’nin, izlenme oranlarında düşüş görülüyormuş. Oysa, çok iyi bir kadrosu ve maddi gücü var... (Gelirinin % 86’sını elektrik hasılat payı ve bandrol ücretlerinden elde ediliyor, 2 milyara yakın bir bütçesi var) Neden sıradanlaşmak istediğini anlamak zor!…Siyasi tartışma programlarına çağrılan konuklar, diğer benzer kanallara çıkan isimler, hatta, program yapanlar!...Bu kişiler; hem bir kanalda program yapıp, hem de başka kanallara konuk olarak katılıp, aynı düşüncelerini söylemesi ile (Mesela Sn.A.Özgürel) ne kazanıyorlar, popüler mi oluyorlar?,anlayamıyoruz. Ama; hiç etik değil!...Böyle olunca program ilgi çekmiyor ve izlenmiyor. Zaten, ne diyeceklerini köşelerinde okumak mümkün…193  üniversitede, özel şirketlerde/kurumlarda  konuk  bulmakta  sıkıntı mı var? Zannetmiyoruz… Neden 50 isim etrafında dönülüyor? Bununda pazarı oluşmuş sanki; “sen beni çağır, ben seni” gibi… TRT’nin çok daha renkli kişilerle, siyasi v.b. program yapması pekala  mümkün ve         “taklit eden değil, takip edilen” kurum olmalı diye düşünüyoruz. Özellikle referandum sürecinde…

Değerlendirmemize devam edeceğiz.

OSYM’nin 15 YILI ARAŞTIRILACAK…

“Bakanlar Kurulu'nun izniyle son 15 yıldaki soruların nasıl çalındığı mercek altına alındı. İncelenecek imaj ve LOG kayıtlarından sisteme kimlerin direkt ya da uzaktan hangi tarihlerde kaç kez girildiği tespit edilecek. Ayrıca ÖSYM'deki en mahrem birim olarak bilinen "Sır Odası"nın girişinde bulunan retina sistemindeki kayıtlı personel listesi de incelemeye alındı. ÖSYM'nin yaptığı sınavlara her yıl 10 milyon kişi giriyor. 15 yıl geriye gidildiğinde bu rakam on milyonları geçiyor. KPSS'de ise son 15 yıl içinde kamuya 1.5 milyonun üzerinde kişi yerleştirildi.”

Günaydın….. Yeni Akit yazarı Nurettin Veren’in  üniversitelerle ilgili son yazısı  ve aşağıdaki link ihbar kabul edilmeli ve savcılar harekete geçmeli.

Artık, ÜDS’nin de “mercek altına alınması” bekleniyor.Sorular;

Sadece soruyu alanlar/çalanlar mı suçlu olacak? Üst makamda olup, gözünü  kapalı tutanlar/göz yumanlar  ne olacak? O yıllarda kimler idarede görevliydi? Bunlar, yan gelip yatmışlar mı? Döneminde yaptığı her sınav mahkemelik olan,  meşhur bir ÖSYM  Başkanı vardı,  ne oldu? İngilizce konuşamayıp, ÜDS’yi usulsüz yollarla geçenler ne olacak? Yoksa “ayaklar” alınıp, “başlar” serbest mi kalacak?...Çocukların,akademisyenlerin yenilmiş hakları ne olacak? Mağdurlar  ne olacak? UDS’ye tak(tır)ılan Y.Doç.ler bu aşamada, geçici bir yönetmelik beklemekte haklı değiller mi?

Son Söz: Üniversitelerde; -acil olarak- suçlular, yanlış/usulsüzlük yapanlar, UDS’yi usulsuz yollarda geçenler v.b. temizlenmeli; “itaate değil, liyakate dayalı” bir sisteme geçilmelidir. Saygınlık, ancak böyle kazanılabilir…

 T.C. Anayasası'nın ilk 4 maddesi….
Araştırmalara/anketlere  göre, halkımız değiştirilmesini istemediği  ilk dört maddeyi bilmiyormuş!
  1. Devletin şekli
Madde 1.
– Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
  1. Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 2.
– Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
Madde 3.
– Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı "İstiklal Marşı"dır.
Başkenti Ankara'dır.
  1. Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4.
– Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Bir  açıklama!..
Daha öncede yazmıştım, ama bir kere daha belirtmek istiyorum ki;
Facebook’ta  ve hep eleştirdiğim, yanlış kullanıldığını söylediğim  twitter’da yokum. Instegram’la ilgilenmiyorum. Linkedin  kullanıcısı değilim, lütfen davet etmeyiniz.   İletişim için, e- mail adresime yazabilirsiniz..Teşekkürler.