BIST 9.928
DOLAR 32,45
EURO 34,77
ALTIN 2.440,42

Abdullah Gül'ün söylemlerindeki Türkçe

Sn. Cumhurbaşkanımız, Başbakan iken uygulamaya soktuğu, camdan okuma sayesinde hiç hata yapmıyor! Sn. Bahçeli’’de kullanıyor. Ama, Sn. Kılıçdaroğlu kullanmıyor, Sn. Davutoğlu ise yeni başladı…

Liderlerin güzel Türkçe konuşması gerektiğini hep söylüyoruz. Çünkü,  İki şey insana “değer” katar: hitabet ve diksiyon eğitimi almak (Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek)… Metin dışında, spontane konuşma yapmak elbette kolay değil. Bunu; sanatçılarımızda, rektörlerimizde, iş dünyası patronlarında, bilim insanlarında, ödül gecelerindeki kısa konuşmalarda v.b. hep görüyoruz.

Özellikle, sempozyumlarda/kongrelerde bildirisini hazırlamış bir  bilim insanının; seyircinin yüzüne bakmadan, önündeki metinden gözünü ayırmadan sunum yapmasını, konsere çıkan bir sanatçının; önündeki notadan gözünü ayırmadan, arkasındaki sazlara bakmadan, seyirci ile göz göze gelmeden eserini okumasını tembelliğine/hazır olmadığına/çalışmadığına/sahneye hazır olmadığına yoruyoruz.

Sn. Cumhurbaşkanımız, Başbakan iken uygulamaya soktuğu, camdan okuma sayesinde hiç hata yapmıyor! Sn. Bahçeli’’de kullanıyor. Ama, Sn. Kılıçdaroğlu kullanmıyor, Sn. Davutoğlu ise yeni başladı…

Şimdi, eski Cumhurbaşkanımız Sn. Gül’ün kurban bayramı namazı çıkışında yaptığı kısa açıklamalarına bakalım; “Namaz sonrası camideki vatandaşlarla bayramlaşan Abdullah Gül, çıkışta gazetecilere kurban bayramı nedeniyle açıklamalarda bulundu. Gül, bayram mesajında herkesin kurban bayramını tebrik ederek, "Bayram, inşallah sadece bizim milletimize değil bütün müslümanlara ve insanlara hayırlar, iyilikler getirsin" temennisinde bulundu.(Basından)

Şimdi de, bu  söylemlerdeki Türkçe yanlışlarını  irdeleyelim;

 

"Hepimiz biliyoruz ki sıkıntılı bir dönemde  kurban  bayramını    idrak ediyoruz.”

AY: Sn. Gül; “hepimiz”, “hepsini”, “bundan” kelimesini çok ve yanlış kullanıyor ve uzun cümleler kuruyor. Cümledeki bu kelime fazlalık yani gereksiz. “Biliyoruz ki”, dediğinizde zaten “çoğulu” kapsamış oluyorsunuz. “Biliyoruz ki” ile  “idrak ediyoruz” birbirine yakın anlamdalar. Doğrusu; “Sıkıntılı bir dönemde kurban bayramını  idrak ediyoruz.” olmalıydı.

 

 “Maalesef terör nedeniyle bir çok şehitlerimiz var. Askerler, polisler, sivil vatandaşlarımız hepsi için bu ilk acılı bayram oluyor. Hepsinin acısını bir kez daha paylaşıyoruz. Şehitlerimize rahmet diliyoruz"

AY: Bu cümlede “birçok” ve “şehitlerimiz”in ikisi de çoğul. Sonra meslekleri belirtmiş çoğul olarak, ama, bunlarda diğer iki kelimenin içindeler. Ve sonra  “hepsi için” olmamış. “Hepsinin acısını”, yerine “onların acısını” demek, vurgulamak gerekir. Doğrusu; “Maalesef terör nedeniyle; asker, polis ve  sivil vatandaşlarımızdan şehitlerimiz var. Onlar için bu ilk acılı bayram oluyor. Onların acılarını bir kez daha paylaşıyoruz. Şehitlerimize rahmet diliyoruz" olmalıydı.

 

"Bayram vesilesiyle memleketimizin kıymetini, hepimiz birbirimizin kıymetini bilmesi gerekiyor.”

AY: Böyle bir cümle olmaz. Yine araya giren “hepimiz” ve birbirimiz” aynı anlamdalar. Özne yok olmuş. Doğrusu; "Bayram vesilesiyle memleketimizin ve birbirimizin kıymetini bilmemiz gerekiyor.”

 

“Bayramın esas anlamı, kardeşliğin, dostluğun, sevginin yayılması olmuş olmasıdır. Bunu gerçekleştirirken hepimizin büyük bir özveri içinde olması gerekiyor.”

AY: Cümlede geçen “olmuş olması” olmamış. Neyi gerçekleştirirken? Sorusu ile beraber yine “hepimiz” gereksiz yer alıyor. Doğrusu; “Bayramın esas anlamı; kardeşliğin, dostluğun, sevginin yayılmasıdır. Bunu gerçekleştirirken büyük bir özveri içinde olmamız gerekiyor.” 

“Farklı fikirler, düşünceler, hayat tarzları olabilir, ancak bu memleket hepimizin olduğu için hepimiz huzur ve mutlu olmasın için bu değerlere önem vermek gerekiyor"

AY:  Görüşlere saygılı olduğunu belirtmek istemiş. Ancak; “hepimizin ve hepimiz” ile karmaşık hale gelen bir cümle olmuş. Doğrusu; “Farklı fikirler, düşünceler, hayat tarzları olabilir, ancak bu memleket bizimdir.  Huzur ve mutlu olunması için bu değerlere önem vermemiz gerekiyor"

 

"Bu bayramda evleri yangın yerine dönmüş, tarumar olmuş olan bir çok Suriyeli kadın, çocuk, hepsinin yollardaki acılı hali de hepimizi derinden üzmesi gerekiyor.”

AY: “Birçok”, “hepsinin”, “bir çok Suriyeli” yanlış olarak birleştirilmiş. Doğrusu;  "Bu bayramda evleri yangın yerine dönmüş, tarumar olmuş olan Suriyeliler  var. Onların yollardaki acılı hali de bizleri derinden üzmelidir.”

 

“Yine kardeşler olarak, müslümanlar olarak, komşuları olarak onlara böyle bir bayram günü sahip çıkmak da insanlık görevidir.”

AY: Sürekli tekrarlar var. “kardeşler, müslümanlar, komşular” aynı kitleye hitap etmiyor mu? Doğrusu; Müslüman kardeşler/Müslümanlar olarak böyle bir bayram gününde Suriyelilere sahip çıkmak insanlık görevidir.

 

“Ayrıca bundan alınması gereken dersler de var. Bir ülke yangın yerine dönerse neticede bütün insanlar bundan büyük zarar görüyor.”

AY: “Bundan” yerine vurgu için  “bu olaylardan” denilmeli. “Bir ülke yangın yerine dönerse”, “bütün insanlar zarar görüyor?” sorunlu olmuş. Çünkü, “bütün insanlar” çoğul ve geniş bir kitleyi kapsıyor. Ancak, burada anlatılan o değil!… Ayrıca “bundan” kelimesi fazlalık olmuş. Doğrusu; Ayrıca bu olaylardan alınması gereken dersler de var. Bir ülke yangın yerine dönerse o ülkedeki   insanlar  büyük zarar görüyor.” 

NOT: Bayramlarda, sürekli kullanılan bir yanlış var ki onu da bu arada belirtelim; “Kurban Bayramını kutlamak veya tebrik etmek” yanlış bir cümledir. Çünkü, “kutlama ve tebrik” kişilerin bir başarısı nedeniyle yapılır. Kurban Bayramı’nda  kurban kesmek, hali-vakti yerinde ise, İslam dinine göre kişilere verilmiş bir görevdir. Doğrusu; “Kurban Bayramımızın hayırlara vesile olmasını dilerim”, “Kurban Bayramımızın insanlığa barış ve huzur getirmesini dilerim.”, “Kurban Bayramınız mübarek olsun” “Kurban Bayramını  idrak etmenin huzuru içindeyiz.” v.b.

 

32 saat  MV YAP, BALLARI HAK ET!..YAPMAYIN!....

Hürriyet'ten Bülent Sarıoğlu'nun haberine göre, parlamento tarihinin en kısa süreli döneminde ancak 32 saat Genel Kurul mesaisi yapan milletvekillerine son bir jest çıktı. 2 yılı doldurmadıkları için henüz milletvekili statüsünde emekli olamayan vekillerin 4 yıllık sosyal güvenlik primleri, çalışmasalar bile Başbakanlık Müsteşarı’na endeksli olarak Meclis bütçesinden ödenecek.25’inci yasama döneminde 4 ay gibi kısa bir süre parlamenter unvanını taşıyan TBMM üyeleri, seleflerinin 2012’de getirdiği yasal hükümlerden faydalanacaklar. TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, milletvekillerine gönderdiği yazıyla yeni sosyal haklarını anımsattı. Yılmaz’ın, iki yılı doldurmadıkları için emekliliği hak etmeyen milletvekillerine verdiği bilgi şöyle: “Emeklilik hakkını elde edemeyen milletvekilleri, bu görevlerinin sona erdiği tarihten itibaren 30 gün içinde SGK’ya müracaat etmeleri halinde erkekte 25, kadında 20 yıllık hizmet yılının dolumuna kadar olan süre içerisinde 4 yıl boyunca Başbakanlık Müsteşarı’na endeksli primin; Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi çalışması olmayanların tamamı; vergi mükellefi olarak iş yapanlar ile bir işverene tabi olarak çalışanların ödedikleri primler ile Başbakanlık Müsteşarı’na ödenen prim arasındaki farkı TBMM bütçesinden karşılanacaktır.” (Basından)

Sn. Meclis Başkanı, 32 saat görev yapan MV’lerinin huzursuzluğunu! ortadan kaldırmak için olsa gerek, 2012 yılında Torba kanunla getirilen haklarını bir mektupla bildirdi. “Kıyaklarınız bol, üzülmeyin” dedi. Zaten 3 aylık maaşları da  yatmıştı. Üstelik yeniden seçilenler tekrar 3 aylık maaş alacaklar. Pes doğrudu… Çok uğraştılar bu kısa dönem için emeklilik hakları verilsin diye ama, baktılar ki kamuoyu uyanmış, olmadı…Şimdi bunlar da ballı kaymak… 350-370 Tl yi onların adına TBMM ödeyecek…Hükümet olarak asgari ücret ve emekli aylıkları yükseltilmesi için ortalığı ayağa kaldır. Ama kendilerine gelince para, kaynak bol de…Bakalım, kaç MV, “bu hakları istemiyorum, hak etmedim” deyip, başvuru yapmayacak.!.. Ancak, şunu biliyoruz ki, bu kanunları çıkaran AK Parti’de, bu karardan dolayı   da oy kaybı yaşayacak…

BU HABERLERİ ÖZLEMİŞTİK…

Mardin doğumlu bilim insanı Aziz Sancar, "DNA onarımı" alanındaki çalışmaları nedeniyle ABD'li Paul Modrich ve İsveçliTomas Lindahl ile birlikte 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü paylaşarak Türkiye adına bir ilki başardı. HDP Mardin Milletvekili, hukuk profesörü Mithat Sancar, 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü alan üç bilim insanından biri olan Aziz Sancar'ın etnik kökeniyle ilgili tartışmalar için "İnsanların bu kadar kısırlaşmış ve daralmış algı dünyası içinde olması hüzün verici" yorumunu yaptı. Sancar, "Babalarımız kuzen. Aziz Sancar’ın ana dilinin Arapça olduğunu bilmeleri gerek. Ben neysem Aziz Sancar da odur. Aile içinde Arapça konuşulur" dedi. (Basından)

Bu tür başarıları ve haberleri özlemiştik. Prof. Aziz Sancar’ın  alması ve Mardin’li olması elbette gündem oldu. Söylemlerinde hep şunu söylüyor; “Ben Türk’üm, Türk olmakla gurur duyuyorum” Ama,birileri rahat durmuyor ve soruyorlar (BBC)  “Aslen Arap mısınız?”  diye. O yine mağrur cevap veriyor;  “Ben Türk’üm…’de doğmuşsam, ’de, ’ta da doğmuşsam da  ben Türküm..”  Bundan dolayı iki kere tebrik ederiz Sn.Sancar’ı  ve sağlıklı ve başarılı yıllar dileriz. 

 

LANET OLSUN

BİN KERE LANET OLSUN; “TERÖRÜ YAPANLARA, DESTEK VERENLERE, MAŞA OLANLARA, GÖZ YUMANLARA, GÖREVLERİNİ  LAYIKI İLE YAP(A)MAYANLARA, SORUMLULUK ALMAYANLARA, İSTİFA ETMEYENLERE, 3 GÜNLÜK YASLA ACILARI GEÇİŞTİRMEYE ÇALIŞANLARA, GÜVENLİK AÇISINDAN ZAFİYET YOKTU DİYENLERE, ÜLKEMİZE ORTADOĞU ÜLKESİ GÖRÜNÜMÜ VERENLERE,”  BİN KERE LANET OLSUN. Kaybettiklerimize Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı ve sabır diliyoruz. Hep söylüyoruz, bu güzel ülkemize yakışmıyor…