BIST 8.718
DOLAR 32,33
EURO 35,19
ALTIN 2.245,88

Abdulhamid Caddesinde Cumhuriyet Durağı!

“Cumhuriyet” kavramını sadece İslam’a mugayir bir rejim algısı ile anlamak ve bunu dayatmak taassup gereği olmaktan öte gitmez.

Son yazımda oluşan reaksiyonlar neticesinde gördüm ki 1940 ila 1950’li yıllarda vatanın zeminine yerleştirilmiş olan fitne ve irtidad tohumlarının kalıntıları az biraz da olsa halen devam etmekte!

Yeniden özgüvenini kazanmaya namzet bir milletin, gerçekleri taassuba yenik düşmeden vicdanlı bir şekilde cesurca müşahede etmesi şart.

İnsanımızın istikbale yönelik bütün tahayyülleri, maneviyatı, kültürü, kalkınabilmesi için önce öz benliğini tanıması sonrasında ise ülkesinin “en azından” yakın tarihini objektif bir şekilde tanımasıyla mümkün olacaktır.

Gerçek manası ile “Cumhuriyet” kavramının mealine başvurmak zannımca idrakımızı kolaylaştıracaktır; “milletin, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi”

Biz kavramın ne mealine ne de uygulanmasına karşı değil dahası razıyız.

Velakin “Cumhuriyet” kavramını sadece İslam’a mugayir bir rejim algısı ile anlamak ve bunu dayatmak taassup gereği olmaktan öte gitmez.

Biz Cumhuriyetin “ebed-müddet” algısı ile inşa edilmesini arzuluyoruz.

Bu yanlış algı ile gerçekleştirilmeye çalışılan amaç İslam düşmanlığı beraberinde bu ülkeye sadece eziklik ve ecdadına düşmanlığı getirmiştir.

Günümüzde aydın, sanatçı ya da entelektüel olarak geçinen bir sürü kalem ve unvan sahibinin yazdıkları, söyledikleri veya yapmaya çalıştıkları da bundan ibarettir.

En uzun ömürlü, en saygın medeniyeti dünyanın yarısında inşa eden devlet Osmanlı devletidir. “Ebed-müddet” mantığı ile “Cumhuriyet” bu devletin devamı olacaktır.

Osmanlının sonlarına doğru uyumaya niyetlenmiş bu millet Abdulhamid sayesinde mahmurluktan kurtarılmaya çalışılmış ve dört bir koldan hem içerideki hainlere hem dışarıdaki düşmanlara karşı savaş vermiştir.

Bakımsızlıktan dolayı taşları yerinden sökülmeye çalışılan en geniş medeniyetin caddesini yeniden çer çöp ve pisliklerden temizleyerek önümüzü açmaya çalışmıştır.

Binlerce yıl tecrübe sahibi olan şeytanın askerleri hem içimizde hem dışımızda durmaksızın bozmak için, huzursuzluk için, yeniden bu güzelim caddeyi pislemek için çalışmaya devam etmişler. Günümüzde de devam etmeye çalışanlar gibi…

Abdulhamid tarafından temizlenmekle kalmayıp sürekli bu caddenin devamı için gösterilen çabalar 1940’lı yıllarda şeytanların anlık galebe çalması ile birlikte vücut bulmuş ve ecdadından ve dininden ve kültüründen uzaklaşarak duraksama dönemine girmiş.

Bu duraksama bize Cumhuriyet’in gereksinimi olarak anlatılmış ve inandırılmış!

Bizi bekletmeye ve dahi geri döndürmeye çalıştıkları durakta durmadan ilerlememiz için imanca ve kültürce bir millet olmanın yollarını bulmaya çalışıyoruz son yıllarda.

Osmanlı’nın da Cumhuriyet’inde kurulma dönemlerinde ve devamlarında hem içeride hem dışarıda düşmanları aynıdır. Haçlılar, İngiliz-Yahudi medeniyeti ve içimizdeki satın alınmış piyonları!

Bugün Avrupa’nın yapmaya çalıştığı ülkemizdeki referandum için “hayır” propagandaları bunun ispatıdır. Çünkü biliyorlar ki duraktan yeniden ilerlemeye doğru atacağımız her adım İslami merkezli olacaktır.

Onların derdi ne “evet ne de “hayır”.

Tek dertleri var İslam âleminin temsilcisi olmayalım.

1940’lı yıllarda durdurulduğumuz durakta onların verdikleri ile doyalım, söyledikleri ile sağa-sola dönelim!

Tarihi-sosyal araştırmalar taassuptan uzak olarak yapılması durumunda göreceğiz ki kavramsal olarak yanlış bir algı ile bize dayatılmaya çalışılan “Cumhuriyet” in mayası tutmamıştır.

Tarihin akışını bölmeye yönelik fitneler ile bu aziz milleti şahsiyetinden koparmaya çalışarak ufku sönük, ezik, her daim aldatılabilen nesillerin oluşması adına çalışmışlar ve bizi durakta bekletmişler.

Ecdada sövmenin maharet, dini bütün yaşamanın ise bir eksiklik olduğu hissini adet haline getirmek için bu milletin ayarlarını bozdular.

Ülkemizde 16 Nisanda yapılacak olan referandum nedense Avrupa tarafından dikkatle izlenir oldu ve propaganda yapılır oldu.

Sadece Avrupa’da ki bu alçaklığa bakıldığında bile anlatmak istediğimiz şey anlaşılmış olacaktır.

Referandum sanki bizim ülkemizde değil de bütün Avrupa’da yapılıyor gibi.

Biz beklediğimiz bu durakta durmayacağımızı hem Avrupa’ya hem içimizdeki piyonlara “evet” tercihi ile göstermiş olacağız.