BIST 9.916
DOLAR 32,44
EURO 34,74
ALTIN 2.438,67

2017 yılı; akademisyenlerin sorunlarına çözüm olabilir mi?!…(1)

Akademisyenlerin sorunlarını çözmek, ülkeye hizmettir.

GÜNCEL/ İNSAN HAVUZUNDAN   REKTÖRLER GELİYOR…

“Yeni Yükseköğretim Kurulu (YÖK) olarak, rektörlük seçimlerinde günümüze kadar hiç fikri sorulmayan asistanlar, idari personel ve öğrenciler dahil olmak üzere üniversitelerin tüm paydaşlarından görüş istedik. Ancak adaylarla ilgili görüş sormuyoruz. Bu üniversiteyi yönetecek rektörün, yani bu üniversitenin liderinin profilini bize tarif edin diyoruz. Bu kapsamda Sanayi ve Ticaret Odası başkanlarının, Kalkınma Ajansının sekreterlerinin hatta valilerin de görüşünü de aldık. Yıllardır Hakkari Üniversitesi ile İstanbul Üniversitesi rektörünün aynı profilde seçildiği bir dönem yaşandı. 400’e yakın müracaat yapıldı. Arkadaşlarımız bugün ve yarın da sürdürecekler mülakatları. Elimizdeki profile, bu malzemeden uyanları tespite çalışıyoruz. Her il için farklı bir profil. Daha sonra seçim yaparak üçe indireceğiz. Cumhurbaşkanımız da tabii ki bir seçim yapacak ve rektörlük süreci tamamlanacak.Biz istiyoruz ki, artık ikinci yılın sonunda rektörlerimizi çağıralım, ‘Koyduğunuz hedefler nelerdir, onların ne kadarını gerçekleştirdiniz, gerçekleştiremeyişinizin sebepleri nelerdir?’ diye soralım. Onları raporlandıralım. Sayın Cumhurbaşkanımıza bu raporu, her bir rektörle ilgili müstakil olmak üzere sunalım, arz edelim istiyoruz. Rektörün iki yıllık performansını değerlendirirken, aynı şekilde öğretim üyelerinden, asistanlar ve öğrenciler dahil üniversitenin tüm bileşenlerinden görüş alacağız, sistemin bütünüyle “hesap verebilirlik” üzerine inşa edilmesi için çalışıyoruz. Öğrenciler, üniversitelerin sorunlarını tespit etmekte, öğretim üyeleri kadar isabetliler., “Öğrencilere ‘Kimi istiyorsunuz?’ gibi bir soru sormuyoruz. ‘Bu üniversitenin sorunları nedir?’, ‘Buraya nasıl bir rektör gerekir?’ diye soruyoruz. Biz, profili tespit ediyoruz. ‘Üniversitenin bileşenleri şöyle bir rektöre ihtiyaç olduğunu tespit etti’ diyoruz. O profile uygun müracaatları ele alıyoruz” (Prof.Dr. M.Y.Saraç/YÖK Başkanı/23.12.2016)

Gelelim konumuza…

Tolstoy demiş ki; “İnsanın gözleri öyle kelimeler ile konuşur ki, dil onları telaffuz edemez. Bir insan acı duyabiliyorsa canlıdır, başkasının acısını duyabiliyorsa insandır.”

Gerçekten yaşantımız boyunca, bir çok şeye şahit oluyoruz…Her zaman “konuşmakta” olmuyor, ama “gözleriniz” karşıya mesajı veriyor… Olayları görünce/duyunca, doğal olarak üzülüyorsunuz. “Bana ne” diyebiliyorsunuz belki ama, başkasına yapılanı görünce,  yarın “bana da yapılır” diye düşünüyorsunuz. Sorgulayabiliyorsanız işte o zaman iş değişiyor, çünkü var olduğunuzu hissediyorsunuz... 

Hayatım boyunca, konuşmaktan ziyade; “sorgulamayı” ve  “yazmayı”  tercih ettim. Yazılı basında; sorunlara, çözümler önererek, en çok yazı yazan akademisyen sanatçıyım. (Destek ve paylaşımlarınız için teşekkür ediyorum) Bir çok söz vardır, hayatımda  önem verdiğim, mesela; “Akıllı kişileri dinlemek için akıllı olmak, bilge kişileri bulmak için bilge olmak lazım.” Sizlerin paylaşımları ve destekleriyle “akıllı” ve “bilge” olmaya çalışıyorum…

Mevlana; “İyi bir kafa ve iyi bir kalp, her zaman zorlu bir kompozisyondur...” demiş. Gerçekten de öyle; iyi bir kalp ve iyi bir kafaya/düşünceye/bilgiye sahip olmak en büyük şansım galiba…Aileme binlerce teşekkürler, beni böyle yetiştirmişler…Ama,  bazılarınız diyor ki; yazıyorsun da ne oluyor? Başına iş alıyorsun? Sana ne eğitimin/akademisyenin/sanatın sorunlarından? v.b. Oysa, durum öyle değil, elini altına koymalı… Çünkü, toplumda; “düşünen insan” olarak herkes,  “çevresindeki ağırlığı ve yaptıkları ile saygınlık görüyor.”

193 üniversitenin (5 teklif daha TBMM komisyonuna geldi) akademisyen ihtiyacı,  Dr. sonrası yükselemeyen gençler,yabancı dil  barajı mağduru binlerce Y.Doç., kaliteli/birikimli/profilli akademisyenler bekliyor.  Bugün, bir kez -sizlerden gelek istekler üzerine- daha akademisyen sorunlarının  çözümleri üzerine –toparlayarak- yazmaya karar verdim… YÖK Başkanı ve Yönetim Kurulu’ndan çözüm bekleniyor. Kısa kısa çözümler önerdim. Çünkü, diyorsunuz ki; “uzun yazma, “üst makamlar” yazıları fazla okumuyorlar, “kısa ve vurucu” olsun, “etkisi daha çok” olur. Zaten çözümlerin bir çoğu için Anayasa değiştirmeye gerek yok, yönetmeliklerle halledilebilecek konular….

 İnşallah, “akademisyenler için 2017 yılı çözüm olur” diyerek, başlayalım  o zaman:

ÇÖZÜM: Ülkemizde 193 üniversite vardır. Bunları bir seviyede görmek mümkün değildir. Aynı kurallar uygulanmaya çalışıldığı için bilim/sanat gelişememekte; özgün buluşlar, patentler  ortaya konamamaktadır. YÖK; üniversiteler arası eş güdümü, eğitim birliğini, araştırmaları ve uluslar arası üniversitelerle işbirliğini sağlayan bir yapıya kavuşturulmalı, hangi fakültelerin açılacağına, kadrolarına ve şartlarına  üniversiteler karar verebilmelidir.

ÇÖZÜM: Şu andaki gibi Fen-Edebiyat Fakültesi/Konservatuar/İşletme/Güzel Sanatlar Fakültesi v.b. kurulmasının önüne geçilmelidir. Her üniversite; kurulduğu mahallin özelliklerine göre fakülte veya yüksek okul açma yoluna gitmelidir. Hatta, binaların mimarisi;  bölgesel kültür ve sanata uygun/uyumlu olarak   yaptırılmalıdır. Aynı alanda bir çok mezunun verildiği mezunlar yerine bölgesel ihtiyaca uygun mezun verme yoluna gidilmelidir. Örneğin; Tokat Gazi Osman Paşa Üniversitesi’nde, Ziraat Fak. geliştirilmemiş, Orman Fak., Turizm ile ilgili birimler, yüzlerce eski eser olduğu halde restorasyon/iç mimarlık/peyzaj mimarlığı/rehberlik v.b. bölümler açılmamıştır. Üniversiteler bir birinin kopyası olmaktan kurtarılmalıdır.

ÇÖZÜM: Önce alt birimlerdeki (orta-lise) “yabancı dil eğitimi” değil, “yabancı dil öğretimi”  gerçekçi bir şekilde ele alınmalıdır. Üniversitelerdeki (uluslar arası bölümler hariç) “yabancı dil eğitimi”, yerine derhal “yabancı dil öğretimine” geçilmelidir. Her akademisyen alanı ile ilgili “yabancı dil bilgisi” ile  değerlendirilmeli, yabancı dil baraj olmaktan çıkarılmalı, böylece gençlerin yabancı dil ile barışması sağlanmalıdır. Düz, İmam-Hatip, GSL, Spor Lisesi veya Fen-Anadolu Lisesi’nde yeterli yabancı dil bilgi verilmemesinin suçunu akademik hayat çekmemelidir.

ÇÖZÜM: 2 yıllık meslek yüksek okulları,  ara insan gücünü yetiştirmek için bir fırsattır. Ancak, yapılanmalarda yine mahalli özellikler/doğa şartları/ekonomik etkenler göz önüne alınmadan açılımlar yapılmamalıdır.

ÇÖZÜM:  Üniversitelere atanan yöneticiler çok önem kazanmaktadır; uyumayan, her saatini bulunduğu yöreyi ve insanlarını geliştirmeye adayan, yöre insanı ile kolay intibak eden, üniversite birimleri ile insanları bir şekilde (konser, seminer, kurs v.b.) buluşturan, aklın/bilimin/sanatın öncülüğü ile gelişeceğine inanan ve çevresini inandıran, vatanına ve milletine bağlı, bayrağına saygılı  kişiler seçilmeli/görevlendirilmelidir.

ÇÖZÜM: Okul öncesi eğitimi ülkemizin gerçekten çok uğraştığı, kararlar aldığı, ailelerin can simidi olan bölümlerdir. ÖSS sonuçlarına göre puanları hayli yüksektir. Bu ise, tercihlere olumsuz yansımaktadır. Son haberlere göre Okul Öncesi Eğitimde 20.000' e yakın öğretmene ihtiyac olduğu bildirilmektedir. Okul öncesi eğitimde 17. Milli Eğitim Şurasında verilen/alınan kararlar çok hızlı bir şekilde uygulanmalı, maddi ve kadrosal çözümlere hız verilmelidir. Gerekirse eğitim kurumları çoğaltılmalı, ancak bu kurumlardaki eğitim planları ve amaçları, günün ihtiyaçlarına göre  tekrar gözden geçirilmelidir.

ÇÖZÜM: Dünya üniversitelerinde Dr./Sanatta Yeterlik  ünvanı  öğretim üyesi olmanın ilk basamağı olup, Dr. Tezi ve Doç. tezi çok değerli kabul edilmektedir. Ülkemizde, 2547 sayılı YÖK yasası ile,  Dr. ünvanı, öğretim üyesi sınıfından kaldırılıp, öğretim görevlisi sınıfına kaydırılmış, yerine YDS barajlı Y.Doç.lik ihdas edilmiştir. Dr. ünvanı yeniden öğretim üyesi sınıfına alınmalı, yabancı dil zorunluluğu bu aşamaya (genç dimağlara) çekilmelidir.

ÇÖZÜM: Kurumların; en az 5 senede bir programlarını revize etmeleri şartı getirilmeli, her gelen idarecinin program değiştirme istekleri önlenmeli, açılan programlar mezun vermeden/sonuçlar alınmadan, değişilik yapılmamalıdır.

ÇÖZÜM: Tezsiz yüksek lisans programları  masaya yatırılmalı, çıktılar alınmalı, gerekirse kapatılmalıdır.

ÇÖZÜM; Kendini kanıtlamamış, lisans bölümleri yeni açılan kurumlara/birimlere/konservatuarlara -3/6 öğretim üyesi bularak- ; yüksek lisans/doktora/sanatta yeterlik açma izni verilmemelidir. (Mevcut durum:  Doktora programı, en az ikisi Prof. kadrosunda olmak üzere altı öğretim üyesi, birisinin Prof. olması halinde ise en az ikisi Doç. olmak üzere üniversite kadrosunda asgari toplam altı öğretim üyesi ile açılabilir. Bu öğretim üyelerinden bir tanesi yabancı uyruklu olabilir. Yüksek lisans programı ise en az ikisi Prof. ve/veya Doç. unvanına sahip olmak üzere üniversite kadrosunda asgari üç öğretim üyesi ile açılabilir.)

Bir sonraki yazımızla konuya devam edeceğiz….

ÜNİVERSİTELER TEŞKİLATLANMASI İLE İLGİLİ ÖNERİLER DE VAR…

“…….Bu kapsamda, günümüz şartlarına uygun oluşturulacak idari teşkilata dair görüş ve önerilerimizi aşağıda sıralıyoruz :
GÖRÜŞ VE ÖNERİLER :
1- Genel Sekreterlik biriminin görev tanımlarının revize edilmesi ve Genel Sekreter Yardımcısı kadrosu arttırılmalıdır.
2- Üniversitenin diğer kurum ve kuruluşlar ile yurtiçi ve yurtdışı diğer üniversitelerle olan ikili ilişkileri ve öğrenci-öğretim elemanı değişim programlarının (Farabi, Erasmus, Mevlana vb.) koordinasyonu ile üniversitelerin özellikle yurtdışında tanıtımına yönelik faaliyetleri yürütmek üzere "Dış İlişkiler Daire Başkanlığı" kurulmalıdır.
3- Üniversitelerde koordinatörlük düzeyinde işlemlerini yürüten proje birimlerinin (BAP, TÜBİTAK, SAN-TEZ vb. diğer ulusal ve uluslararası projeler) "Proje Daire Başkanlığı" adı altında birleştirilmesi işlemlerde birliktelik açısından faydalı olacaktır.
4- Personel Daire Başkanlığı diğer kamu kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi adının "İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı" olarak değiştirilmelidir.
5- Rektörlerin çalışma programları ve görüşme takvimlerini hazırlamak, protokol ve tören işlerini organize etmek üzere üniversitelerin idari teşkilatında "Özel Kalem Müdürlüğü" kurulmalı ve buna bağlı olarak Özel Kalem Müdürü kadrosu ihdas edilmelidir.
6- Üniversitelerin eğitim-öğretim ve araştırma yönünden kalite düzeylerinin geliştirilmesi açısından "Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlığı" idari teşkilatta yer almalıdır.”