BIST 10.219
DOLAR 32,21
EURO 34,86
ALTIN 2.444,47

2007 THM panelinde S. Köselerli ne dedi?.. 2016’da neler değişti?!..(5)

Değerli okurlarım, bu “halk kültürü ve Türk müziği” ağırlıklı serinin 5. yazısı…Yeni yetişen, konservatuarda okuyan gençler, ulaşamayacakları bir çok bilgiyi, kafalarındaki soruyu bu yazı serisinde bulabilecekler.

Değerli okurlarım, bu “halk kültürü ve Türk müziği” ağırlıklı serinin 5. yazısı…Yeni yetişen, konservatuarda okuyan gençler, ulaşamayacakları bir çok bilgiyi, kafalarındaki soruyu bu yazı serisinde bulabilecekler.

Prof. Dr. Nevzat GÖZAYDIN: Değerli Dinleyiciler ve saygı değer katılımcılar, 38. ICANAS kapsamında düzenlenen, “Türk Halk Musikisinin Dünü, Bugünü ve Yarını” adlı panelimizde ülkemizin değerli bilim adamları/sanatçıları Sayın Mehmet Özbek, Sayın Serbülent Yasun, Sayın Dr. Ayten Kaplan, Sayın Yrd. Doç. Dr. Göktan Ay ve Sayın Sadettin Köselerli “Türk Halk Musıkisi’nin dününü, bugününü ve yarını”nı ele alan birer konuşma yapacaklardır. Şimdi Başbakanlık Müşaviri Sayın Sadettin Köselerli “Türk Halk Müziği’nin Yeni Dönemi” konulu  konuşmasını yapacaklardır. Buyurun Sayın Köselerli.

Sadettin KÖSELERLİ : Sayın Oturum Başkanı, Müzik dünyasının değerli bilim insanları, Saygıdeğer dinleyenler, konuşmama başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben bu konuşmamda; Türk Halk Müziğini, yaratıldığı çevre ile sınırlı olmaktan kurtaran beş büyük etkene işaret etmekle yetineceğim.

Bilindiği gibi, Türk Halk Müziği, köy veya kasabalarda veya diğer yerleşim merkezlerinde, doğaçlama olarak herhangi bir müzik aleti eşliği olmaksızın insan sesiyle veya kendine özgü bir müzik aleti ile yaratılan ve yaşatılan, ağıt yakma, türkü yakma, türkü atma anlayışıyla kulaktan kulağa aktarılarak varlığını sürdüren bir özel yapıdır. Türk dünyasındaki yaşayan ve halkın müzik ihtiyacını karşılayan anonim veya bestecisi belli eserleri konumuzun dışına çıkaralım. Tarihin eski zamanlarından itibaren Anadolu ve Rumeli’de yaşamış bütün uygarlıkların, kendilerine özgü kültürel değerlerini bünyesinde toplayarak ve yörelere göre kültürel farklılıkları içinde barındırarak oluşan, sonuçta zenginlik ve çeşitliliği ile bütün dünyada ender görülen bu yapıda Türk soylu halkların özel bir yeri vardır. Bin yıldır vatanlaştırdığımız bu coğrafyada okur yazarlık oranının artması ile beraber sanki entelektüel olmanın bir gereğiymiş gibi algılanıp, bazı çevrelerde köylü müziği, bazı çevrelerde de arabacı müziği olarak adlandırılıp o çevrelerin ifadesi ile “Banal” basit - bayağı bulunularak Türk Halk Müziğinden, türkülerden uzaklaşıldığı bilinmektedir. Son elli-atmış yıldır, lise eğitimini tamamlayanlar ve özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar ile üniversite eğitimi alanlar arasında ilgi görmüyor ve  hatta küçümseniyordu. Türk Halk Müziği’ne ilgi duyanlar horlanıyor ve bulundukları cemiyette yalnızlığa itiliyordu…

Türk Halk Müziği adına, bu aşağılanmayı, horlanmayı önleyen, bu değerli yapının daha geniş halk kitlelerine yayılmasını sağlayan beş büyük oluşum, gelişim ve değişim ortaya çıktı. Bu oluşum, gelişim ve değişimi şu şekilde sıralayabiliriz:

1.Merhum Muzaffer Sarısözen’in 1946 yılında Ankara Radyosunda “Yurttan Sesler” korosunu çalıştırmaya başlaması. Derlenen türküleri koro üyelerine öğreterek yayınlara başlıyor. Programların ilgi görmesi üzerine 1953 yılında İzmir Radyosunda ve 1954 yılında da İstanbul Radyosunda Yurttan Sesler topluluklarını kurarak Halk Türküleri ve Halk Oyunlarının Yurt genelinde sevilmesi ve tanınması yönünde büyük çaba sarf ediyor. Bu bağlamda radyo programlarında koro eserlerinin, solo programlarının, hatta her ay en az bir mahalli sanatçıyı programlarına konuk ederek Halk Müziğinin daha geniş halk kitleleri tarafından dinlenmesini, sevilmesini ve yaygınlaşmasını sağlıyor.

2. 1976 yılında, İstanbul’da Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak merhum müsteşar Ahmet Nihat Akay’ın kurduğu ve Ercümend Berker’in Başkanlığını, Prof. Dr. Muharrem Ergin, Yücel Paşmakçı, Neriman Tüfekçi, Cahit Atasoy, Yılmaz Öztuna, Cüneyd Orhon, İsmail Baha Sürelsan ve Alâattin Yavaşça’nın öğretim kadrosunu oluşturduğu, daha sonra 1978 yılında Kültür Bakanlığına devredilen Türk Musikîsi Devlet Konservatuvarı’nın 1982 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde “Türk Musikîsi Devlet Konservatuvarı” adıyla bugünkü hâlini almış olması...

3. 1986 yılında, besteci, söz yazarı, aranjör ve editör gibi müzik eseri sahipleri ile malî hakları kullanma yetkisine sahip kişilerin menfaatlerini korumak maksadıyla Türkiye Müzik Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM)’ın kurulması. Bu sayede yetenek ve düşüncenin bir emek olduğu kabul edilip eserler koruma altına alınmıştır.

4. 1986 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde, Türk Halk Müziğine yıllarını vermiş olan, üstadımız, değerli hocamız Sayın Mehmet Özbek’in hem kuruluşunda görev aldığı hem de hâlihazırda şefliğini yapmakta olduğu Ankara Devlet Türk Halk Müziği Korosu’nun kurulması.

5. Radyo, televizyon ve sahnelerde şöhret kazanan, gerek Klâsik Türk Musikîsi, gerek Türkçe sözlü hafif batı müziği okuyan, büyük bir kısmı konservatuvarlı, diğer bir kısmı yurt dışında batı müziği zevki ile yoğrulmuş insanlarımızın Halk Türkülerini okumaya heves etmeleri. (Örnek: Barış Manço, Fatih Erkoç, Cahit Berkay ‘1968 yılında ilk defa orkestra bünyesinde bağlama, ıklığ [Kabak Kemani], yaylı tambur kullandı’, Erkan Oğur, Kubat, vb.)  Başta Karacaoğlan, Emrah, Âşık Veysel, Bayram Aracı, Nida Tüfekçi, Ahmet Gazi Ayhan, Mehmet Erenler, Neşet Ertaş gibi usta, enstrüman çalıp icra edenler yanında Selda Bağcan, Esin Afşar gibi orta yaşlıların da, gençlerin de halk ozanlarımızın, Halk Müziği ustalarının eserlerini icra etmeleri. Bütün bunların yanında altıncı bir öge olarak, Halk Müziği’ne gönül ve emek vermiş ustaların gerek eğitim kurumları, gerek çeşitli dernekler ve kamu kuruluşları bünyelerinde oluşturdukları amatör Türk Halk Müziği koroları, ayrıca günümüzde moda hâlini alan ‘Türkü Bar’, ‘Taverna’ ve benzeri yerlerde türkülerimizin seslendirilmesi.

Bu ilke veya etkenler Halk Müziğimizin yaratıldığı çevre ile sınırlı olmaktan kurtulmasını, daha geniş kitlelerce dinlenir hâle gelmesini hazırlamıştır. Bu vesile ile hâlen TRT Ankara Radyosu’nda Türk Halk Müziği ses sanatçısı ve şef olarak görev yapan, çeşitli amatör korolarda hocalık yapmak suretiyle Halk Müziği’nin TRT repertuarı prensiplerine uygun olarak yayılmasına ve yaşatılmasına büyük katkı sağlayan değerli hocamız Sayın Serbülent Yasun’a, önce TRT bünyesinde, şimdi ise Ankara Devlet Türk Halk Müziği Koro Şefi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde görevini sürdüren Sayın Mehmet Özbek hocamıza ve onların şahsında Türk Halk Müziği’nin yaratılmasında, yaşatılmasında ve yayılmasında emeği geçen herkese şükranlarımı arz ediyorum. (2007/38.İCANAS/Ankara/THM’nin; dünü, bugünü ve yarını panelinden)

DEVLET MEMURU HER EMRİ YAPMAK ZORUNDA MI?!..

"Devlet memurlarının görev ve sorumlulukları" başlıklı 11. maddesinde "...Devlet memuru amirinden aldığı emri, Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, memur bu emri yapmağa mecburdur. Ancak emrin yerine getirilmesinden doğacak sorumluluk emri verene aittir. Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz..." hükmü mevcut olup bu hüküm uyarınca öğretmenlerin aylık karşılığı ders ve zorunlu ek ders saatlerini görev yaptıkları okulda/kurumda doldurmaları halinde başka okulda/kurumda geçici olarak görevlendirilmesi yukarıdaki mevzuat hükümlerine aykırı olup mevzuata aykırı olarak verilen bu görevin yerine getirilme imkanı da bulunmamaktadır. (23.07.1965 tarih ve 12056 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu)

BİR REKLAM!…

“One ya…”,  “Bu nasıl şey ya..” diye merak uyandırıp, “ya”  dan “yağ”a ve yağ   reklamına ulaşmak beceri isteyen bir iş!.. “Orkide yağ” bu işi büyük beceri ile başarmış!...Bu yetenekli reklamcıları tebrik ederiz!...

KARAGÜL VE KÖRDÜĞÜM’E BİR BAKIŞ…

FOX TV diziler bakımından iyi bir grafik çiziyor. Paramparça, Karagül, Aşk Yeniden, Kördüğüm şimdilik önde gidenler..Ancak, Karagül’de, bu ne kadar çok silah var?..Komutan iki tarafın arasına girdi; “bu defa görmüyorum, indirin silahları” dedi.(Denilebiliyor mu?) Hepsi ruhsatlı mıydı bunların!..Oysaki bırak, Halfeti rahat etsin, 3 yıldır eziyet çekiyor Kendal yüzünden...Sonra, evi, samanlığı, fabrikayı, konağı ateşe vermek moda haline geldi, ama kötü örnekler çok göze batırılmamalı. Bu arada; Melek’in intihar etmeden önce, kadının toplumdaki yeri üstüne Kendal’a yaptığı söylem ve ders dikkatlerden kaçmadı. Ayrıca,bu çocuklar gerçekten okuyorlar mı?Diziler uzadıkça aman dikkat diyoruz…

Gelelim Kördüğüm’e; koskoca Doktor olmuş başrol oyuncumuz, oturdu bir istifa dilekçesi yazdı. Olacak iş değil, bu ne kadar kötü, kuralsız, eğri, sayfanın yarısı boş bir yazı… Hep deniyorya; “üniversite bitirmiş, dilekçe yazmayı bilmiyor” diye, yazık, eğitimsizlik  2016’da da devam ediyor demek ki!....Bu arada, günceli yakalamak için Suriyeli bir mülteci ile güncel yakalanmıştı ama, ülkemizde  6 milyon işsiz varken gerekli miydi, bilemiyorum…

GÜNÜN SÖZÜ

“Oyunculuğun eğitimden ziyade kişilerin kontrolünde bir şey olduğunu düşünüyorum. Hatta oyunculuğu; "açıklanamayan bazı şeyler, Allah vergisi yetenek" olarak da tanımlıyorum. Bu mesleği yapıyorum, fakat bu mesleğin 'sanat dünyası' dediğimiz çevresi benimle hiçbir şekilde örtüşmüyor.  Şu anki konumundan hayli memnun. Her televizyon programına çıkmıyor, röportaj vermiyor, her oyunu oynamıyor, seçiyor, yani para ve ün için çalışmıyorum...”  (Ahmet Uğurlu/Tiyatro oyuncusu)