BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Zekeriya Beyaz medya meddahı mı?

Medya üzerine kafa yoran Ekrem Dumanlı medya meddahlarına neşter attı. Dumanlı bu kez de Ramazan'ın vazgeçilmez figürlerinden Zekeriya Beyaz'ı yakın plana aldı.

Abone ol

Pazartesi günleri medyanın kronik sorunlarıyla ilgili kalem oynatan Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'nın gündeminde bu kez medya meddahlığı vardı. Ramazan aylarında ekranların vazgeçilmez konuklarından bira haline gelen Zekeriya Beyaz'ı 'medya meddahı olarak nitelendiren Dumanlı, "Cem Yılmaz, Nejat Uygur ve medyanın meddahları" adlı yazısında ilginç tespitlere yer verdi:

Yazı: Ekrem Dumanlı
Kaynak:  

Haftanın en manidar esprisi Cem Yılmaz’dan geldi. Ağaç dikme kampanyasına katılan ve nükteleriyle insanları kahkahaya boğan Cem Yılmaz, “Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın oruç açmakla ilgili sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki soruya, “Ben bu konularda Zekeriya Hoca’dan daha ciddiyim.” şeklinde cevap vermiş.

Doğrudur; hemen her konuyu ti’ye alan ve hemen herkese iğneleme yapan sanatçı, mukaddeslere dokunmamaya gayret eder. O, bazıları gibi şöhretin zirvesine tırmanınca insanları inançlarından dolayı rencide etmedi. O yüzden halkın sempatisini hiç kaybetmedi ve yıllardır zirvelerde. Sanatçıya yakışan da budur. Herkes gibi sanatçının inançlı olup olmaması kendi tercihidir; ancak unutmamak gerekir ki inanca saygı, halka saygıdır.

İletişim aktörleri, inanç konusunda dikkatli olmak mecburiyetinde!

Hiç unutmam; 1995’in sıcak bir pazar günüydü. Kültür-Sanat sayfasına bakıyordum. Pazar sessizliğini bozan bir hadise yaşadık. Santraldan arayan görevli, Nejat Uygur’un gazeteye geldiğini ve yetkili bir şahısla görüşmek istediğini söyledi. Yukarıya davet ettim. Birkaç dakika sonra odaya kara gözlükleriyle Nejat Uygur girdi. Nasıl mahzun, nasıl mahcup; anlatamam. Diyor ki; “Gazetenizde bir okur mektubu yayınlanmış, o mektupta benim dinle alay ettiğim ve insanları rencide ettiğim söyleniyor. Bahsettiği oyunun metin yazarı ben değilim. Yine de bir seyirciyi küstürmüş, onun inancına ilişerek hata yapmışsam lütfen adresini, telefonunu verin irtibat kurup o insandan özür dileyeceğim.” Şaşırmıştım. Nejat Uygur’un bu kadar nazik ve narin bir insan olduğunu bilmiyordum...
Söz konusu inanç olunca, iletişim aktörleri çok dikkatli olmak mecburiyetinde; çünkü hayatı paylaşmak “öteki”ne saygı duymayı, en azından katlanmayı gerektiriyor. Hele bir adam, dini konularda uzman olduğunu iddia edip, kamera gördükçe kendinden geçiyorsa; ne söylediğine daha da dikkat etmek zorunda. İlmi sıfat taşıyan bir insan, Ramazan meddahlığına soyunmamalı. Dinleyenleri utandıracak fıkralar anlatmak ile İslami bilginin nezaketi arasında uçurumlar var. Magazin programlarının şaklabanı olmak ile dini konularda uzman olmak arasında yeryüzü ile gökyüzü mesafesi kadar fark var.

Tek suçlu meddahlar değil kuşkusuz; bu tip insanları baştan çıkaran biraz da medya. Her dönemde sansasyon yapacak birilerini bulmayı üzerine vazife sayıyor medya. Kurban gelir “Tavuk da kesilebilir mi?” sualleri yöneltilir. Ya da ipini koparan boğaların üzerine saatlerce yayın yapılır. Sanırsınız Kurban Bayramı sadece boğa kovalamaktan ibaret. Ramazan gelir “Sakız orucu bozar mı?” soruları tevcih edilir. Sanırsınız susuzluktan insanların dudağı çatlamış da bir çıkış yolu arıyor...

Medya, dini meselelere ciddiyetle, saygıyla yaklaşacak ki köyün delisi rolüne soyunmuş bir kısım insanlara gün doğmasın. Diyanet İşleri Bakanlığı, geçenlerde aynen şu cümlelerle sıkıntıyı dile getirdi: “Yazılı ve görsel medyada oruç ibadetiyle ilgili her ilmihal kitabında bulunabilecek tali ve ayrıntı bilgilerin saptırılarak magazin konusu haline getirilmesi ve bunun geçmiş yıllarda olduğu gibi kitleler önünde pervasızca tartışılması, Ramazan’ın oluşturduğu huzur iklimini zedelemekte ve manevi atmosferini gölgelemektedir. Bazı bilim adamlarının, bu atmosferi pekiştirici ve bilgilendirici faydalı konular yerine, bu gibi tartışmalara çanak tutması da dindar halkımızı derinden üzmektedir.” Diyanet’in tepkisi doğrudur. Lütfen Batı basınına bakın Thanksgiving (Şükran Günü) gibi, Noel gibi az buçuk dinin ve geleneğin bulaştığı günler böyle laubali bir üslupla mı veriliyor?

Nedendir bilemiyorum; bizde dini konuları sulandırmak çoğu kez maharet sanılıyor. Mesela bir TV kanalı ana haber bültenine sulandırılmış, magazinleştirilmiş -daha doğrusu bayağılaştırılmış- bir Zekeriya Beyaz açıklamasıyla başlıyor ve 15-20 dakika bunu tartışıyor. Sadece oruç değil, söz konusu ezan olduğunda da, Kurban olduğunda da, hac olduğunda da, bayram olduğunda da benzer bir tutuma rastlanıyor. Oysa bahsi geçen konular, bir yönüyle insanların manevi dünyalarıyla ilgili; diğer yönüyle kültürel değerler ile. Milletin hayatından bayram heyecanını çıkarsanız sadece çocukluk yıllarını yok etmez; aynı zamanda milli kimliğimizi derin bir boşluğa atmış olursunuz. Hepsi böyledir; iftar sevinci, teravih lezzeti, hac coşkusu...

Medya insana yönelmeli, insana! Ona yöneldikçe birey gerçeğini de, toplum hakikatini de yeniden keşfedecek ve o gün ülkenin en popüler mizahçısı, en popüler “uzman”ı için “Bu konularda ben ondan daha ciddiyim” demek zorunda kalmayacak.