BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Yıldırım'dan gazetecilere gözdağı

Spar basınında çıkan uydurma haberlere tepki gösteren Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, "Bu tür haber yapanları patronuna şikayet etmekle" tehdit etti.

Abone ol

Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, spor basınındaki yalan haberlerden bıktığını söyleyerek, "Bir haber varsa, onu yazarsın. Ama 3-5 kişi bir araya gelip, haber üretiyor. Bunu tabi ki patronuna şikayet ederim’ dedi. Yıldırım, Sarı-Lacivertli kulübe hizmet etmeyi, her şeyden üstün tutuyor Fener’in başkanı prensibinin ‘Almak değil vermek’ olduğunu ifade ederek, ‘Kanarya için yaptığımız o kadar çok tesis var ki! Ama ben hiçbirine ismimi bile koydurmadım’ şeklinde konuştu. Patronuna söylerim Kanarya’nın başkanı Yıldırım, bazı muhabirlerin görevini iyi yapmadığını ileri sürerek, ‘Bir haber varsa, onu yapar gönderirsin. Ama 3-5 kişi bir araya gelip, haber üretiyor. Bunu tabi ki patronuna şikayet ederim’ dedi A.B.: Muhabirleri patrona şikayet ederim dediniz mi? Yıldırım: Patrona şikayet ederimden kastım şu. 3-5 kişi, bir derneğe gidiyorlar, oturuyorlar, yiyip, içiyorlar, oradan fikir alıyorlar, o fikirleri alıp, bir haber yapıyorlar. O haberi de geçiyorlar gazetelerine. Ben de ‘Bunları patronlarına şikayet edeceğim’ dedim. Bir değerli gazetenin patronu ve genel müdürü geldi, konuşma yaptık, orada da söyledim, muhabirlik yapmıyorlar, haber üretiyorlar, muhbirlik yapıyorlar. Bir haber varsa, onu alır gönderirsin.. Ama sen kendin oturup, bir haber yapıyorsan, onu da yukarıdakine gönderiyorsun. İzin istesinler yeter Yukarıdaki de bilerek veya bilmeyerek işliyorsa, nerelere gittiğinin farkına varmadan, elbette gider şikayet ederim, söylerim. Böyle, böyle yapıyorlar bunlar derim. Sen benim futbolcumu tehdit edeceksin. Bana kafa sallayacaksın, gösteririm gibi, biz hiçbir şey söylemeyeceğiz, her şeyi yutacağız. Yok böyle bir şey, böyle bir anlayış nerede var, olur mu öyle şey. Herkes saygılı olacak. Bakın kurallar var. Bu kurallara hepimiz saygılı olacağız. Ben saygılı olacağımı söylüyorsam, diyorum ki, benden izin isteyeceksin, izin istedikten sonra, çektirmem, ettirmem dersem o zaman ben hatalı olurum. Ama her gün de izin istenip, çektirecek halimiz de yok yani. Futbol Federasyonu’nun kokteylinde gittik, başkanla resim çektirdik, ondan sonra İsmail Uyanık’la oturduk, adam yere yatmış, ayağımın altından beni çekiyor. Herkes bir şey arıyor, bir şey bulup da, bir şey yazmak için. Böyle olmaz, yanlış şeyler bunlar. İşte sevgili başkanın noktasına, virgülüne dokunmadan yaptığı açıklamalar: A.B.: Fenerbahçe’ye niçin başkan oldunuz? Yıldırım: Kesinlikle şöhret olmak gibi bir amacım olmadı. İhtiyacım da yok. Şöhret için değil, hizmet için geldim. Hiçbir yere ismimi koymadım. Benim görüşüm, anlayışım, tepkim hep aynı. Almaya gelmedim, vermeye geldim. Bugün Avrupa’daki kulüplerde başkan hariç yöneticilerin ismi tanınmıyor. Fenerbahçe Başkanı, Galatasaray, Beşiktaş Başkanları mutlaka maçlara gidecek diye bir kural yok. Maçta tepkini veremiyorsun, her yerden kameralarla seni çekiyorlar. Evde rahatsın, maçlarda doğal olamıyorsun. A.B.: Basınla olan problemlerin temelinde ne yatıyor? AB Yasaları herkese Yıldırım: Türkiye’de artık ülke kabuk değiştirmek mecburiyetinde ve kabuk değiştiriyor. Çünkü bir taraftan Avrupa Birliği’ne gireceğim diyorsun, bu mücadeleye atılıyor ve siyasi anlamda işte her tarafla gidiliyor, konuşuluyor, işte onlar bizi alacaklar, alıyorlar. Bütün bu teraneler, sonuçta bir amaç için, medeni, uygar, çağdaş yaşayan bir Avrupa topluluğunda beraber olmak için. Böyle bir olayda tabii toplumun her kesiminin buraya uyum sağlaması lazım ve bunun için gerekli kanun ve düzenlemeler yapılacak. Onun dışında insani davranışların hepsi de bunun yanında buraya uyacak. Tabii basının da buna uyması gerekecek. Problem burada... Eskisi gibi basının her yere girmesine izin yok. Ama maalesef görüyoruz ki; yine eline fotoğraf makinesi alan, ‘Ben çekerim, ben yaparım’ havasında. Ona bir şey söylediğin zaman tehdit etmiş ve onların görevini yaptırmamış oluyorsunuz. Evet, konum olarak benim belli mesajlar vermem gerekiyor, saygı duyuyorum. Ama ben bir tek izin istemek hadisesini söylüyorum. Onu da şundan dolayı söylüyorum... O anda saçım dağınıksa saçımı tarayayım, efendim ceketimi düzelteyim, ağzına tam çayı götüreceksin, resim çekiliyor, simit yiyeceksin korkuyorsun, yani kendi doğal davranışlarımızın dışına gitmek için durmadan itiyorlar. Doğal yaşayamıyoruz Doğal davranışını yaşayamıyorsun, yalnız bu sizin şahsınızla ilgili değil, belki ben bunlara tepki koyduğum için kötü adam rolündeyim. Basın hep kendi tarafından haklı. Ama o insanlar da aynı benim durumumda olsalar ve o davranışları da onlar için yapmasalar, acaba kabul ederler mi? Benimle ilgili yazanlar, çizenler veya küs yönetimlerin hiçbir tanesi basında gözükmüyor? Ben onları çok merak ediyorum, nasıl yaşıyorlar, ne yapıyorlar... Aydın - Geçen yıl gazete okumuyorum demiştiniz. Hala okumuyor musunuz? Yıldırım: Hayır, gazete okumuyorum, televizyon seyretmiyorum. Şimdi köşe yazısı var, tamam güzel yazılabilir. Tenkit etmek ayrı, karalamak ayrı şey. Adam gece kavga ediyor tinercilerle, emniyette hepsi var, adam kendisi açıklama yapıyor, kulüple veya başkanla hiçbir ilgisi yok diye. Adam köşe yazısı yazıyor, diyor ki, oğlumu dövdürdü. Engin Verel olayının Aziz Yıldırım’la ne ilgisi var. O zaman Engin Verel için burada görevi düşen insanlar var, Aziz Yıldırım değil. Suç varsa, suç duyurusu yapmaları lazım. Ve aynı zamanda burada İçişleri Bakanlığı’nın, İstanbul Emniyeti’nin, faili meçhul olan bir cinayeti aydınlatması lazım. Böyle karanlıkta kalırsa, durmadan o onu yaptı, o bunu yaptı dense olur mu? Adam yazı yazıyor, ima ediyor beni. Dürüst gazetecilik, ilke ve ahlakına yakışıyor mu? Talimat ne diyorsa o! Laila’daki gecede, Can Tanrıyar’ın açıklaması var. Ben ailemle birlikte gittim ve orada hakikaten çekmediler, saygı gösterdiler. Ama sonra bir tanesi, geldi çekiyor. Geri çekildim, kareye ben girmeyeyim, çekilsinler diye, arkaya attım kendimi, ondan sonra bir daha durdu bir daha çekiyor, yahu kardeşim masadakileri çektin, sana çekmeyeceksin dediler... A.B.: Peki bu yasaklamalar neye göre oluyor? Yıldırım: Aziz Yıldırım hiç kendisinden bir kural koymuyor. Bak burada Futbol Federasyonunun yayınladığı talimat var. Biz burada nasıl sarı karta, kırmızı karta uyum sağlıyorsak, bu kararlara uyum sağlayacağız. Eğer kulüpsek ve bu UEFA standartları, bilmem şunları, bunları yakalamayı düşünüyorsak buna mecburuz.. İşte basın mensupları maçlara akredite olmalıdır. Stadyum içinde yaka kartları, takmalılar. Bunları biz verdik, Samandıra dahil her yere yaptık. Foto muhabirleri önlük giymek zorundadır. Bakın çok enteresan şeyler var; ‘Yayın hakkı sahibi kuruluşunun dışında haber amaçlı görüntü almak isteyen diğer kameramanlar, maç sırasında kameralarını basın toplantısının yapıldığı odaya bırakacaklardır. Soyunma odası koridorlarına hiçbir kamera ve foto muhabirleri giremez.’ Z.Ş.: Gazetelere bu bilgiler gelmiyor mu? Yıldırım: Geliyor tabi ki. Bakın ne diyor; ‘Basın mensupları, medya kuruluşları, yöneticileri... Futbolcularla röportaj yapmalı, ancak bu maç bitiminde ve kesinlikle oyun alanında değil, basın odasında yapılacaktır. Maçtan sonra takım antrenörleri ve mümkünse bir futbolcu basın toplantısına katılıp, ev sahibi kulüp yapar... İşte böyle sıralanıp gidiyor. İyi taraflarını görün Karşılıklı diyalog olacaksa, birbirimizi motive edeceğiz. Motive etmeden, gazeteci hiç mecbur değil yani insanlara mesaj verirken illa kötü tarafından vermeye, böyle bir anlayış olmamalı. Bazı şeyleri iyi tarafından söylemelisiniz... YILDIRIM’DAN İNCİLER 1.5 yıl sonra belki yine aday olurum A.B.: Kaç yıl daha Fenerbahçe başkanlığını sürdürmeyi, göreve devam etmeyi düşünüyorsunuz? Yıldırım: Şu anda başkanlık koltuğunda oturmak için 1.5 yıl daha hakkım var. Ondan sonrasını Allah bilir. 1.5 yıl sonra ne olur, göreve devam eder miyim bilemiyorum. Ama zamanı geldiğinde kulüp için en iyisi ne ise onu yaparız. Şu an 12 bin 500 üyemiz var. Başkanlığa devam edip, etmememiz biraz da onlara bağlı. Z.Ş. Fenerbahçe Kulübü’nde kurumsallaşmayı başarabildiniz mi? Yıldırım: Kurumsallaşmada şu an yüzde 60’lara ulaştık. Alex’i niçin hedef gösteriyorsunuz! A.B.: Ne tür haberlere daha çok kızıyorsunuz? Yıldırım: Bir oyuncu geliyor, o oyuncuyu karalamak için elimizden geleni yapıyoruz. Alex’i transfer ettik... Bir gazete ‘Bu Alex nasıl durdurulur’ diye haber yaptı... Sana ne, bırak onu antrenörler düşünsün. Sen hedef göstermeye, adamın ayağını kırdırmak veya tekmeletmek için, mecbur musun böyle bir şey yazmaya. Biz bunlara bu kadar paralar ödüyoruz, getiriyoruz. Bizim emeğimize çabalarımıza yazık olmayacak mı?.. Star Gazetesi’nden özür diliyorum A.B.: Büyü konusunu haber yaptığımız için bize yasak koydunuz. Haber de mi yapmayalım!.. Yıldırım: O size karşı bir yasaklama değildi. Herhalde sizi Telegol’le aynı grup kabul ettiğimiz için bu yazıyı yazmışızdır. Yani bir yanlışlık olmuş. Bundan dolayı da sizden özür dilerim. Biz herkesin haber yapma hakkına saygılıyız. Ama dediğim gibi, burada olayı saptırmamak, art niyetli olmamak önemli... Size de gelen yasaklama konusunda art niyetli olmayan bir yanlışlık söz konusu... Ancak bu problem de hemen giderildi. Şimdi böyle bir sorun yok zaten.. Fotoğrafa baktım ama kovalamadım A.B.: Laila’daki tartışılan ve gazetelerde manşetlere çıkan o gecede gerçekten muhabirin çektiği fotoğraflara baktınız mı? Yıldırım: Baktım tabii. Ama bir şey söyleyeyim, o muhabir kaçtı. Arkasından gittim, ama bir kovalama falan yok. Tek başıma, hanımım da yanımdaydı, arabamı ben kullandım evime gittim. Oradaki vatandaşlar tepki gösterdiler ona. Aziz Yıldırım’ın ne koruması var, ne bir şeyi, yalan yani. Bir tane korumam yok yanımda. Yalan söylüyor, kendi kendine uyduruyor. Peki orada ondan başka duyan olmadı mı beni!.. Kaynak: Star Gazetesi