BIST 9.729
DOLAR 32,55
EURO 34,88
ALTIN 2.439,54
HABER /  MEDYA

Veyis Ateş'in yeni programı ekrana hızlı başladı

Veyis Ateş'in Habertürk'teki yeni programı "Büyük Sorular" ekrana hızlı başladı. Serinin ilk programına Dücane Cündioğlu ile başlayan Ateş, reyting pastasından istediğini aldı.

Abone ol

Habertürk'ün ünlü ekran yüzü Veyis Ateş, "Akılda Kalanlar"ın ardından yeni bir programa daha başladı. Pazar geceleri ekrana gelecek programın dün akşam ki ilk konuğu ise felsefeci yazar Dücane Cündioğlu oldu. 

Veyis Ateş'in Habertürk'teki yeni programı Büyük Sorular'ı Dücane Cündioğlu ile başladı. Ateş, programa "Kendinizi nasıl tanımlarsınız?" sorusuyla başladı. İnsanın kendini tanımlamasını "hadsizlik" olarak niteleyen Cündioğlu, bu soruya "hakikati arıyorum" cevabını verdi.  Hakikatin ne olduğu sorusuna ise Cündioğlu şu sözlerle cevap verdi:

"Sorunun cevabını bilseydim arayıcı olmazdım. Yolculuk her zaman bir 'hayır' ile başlar. Var olan, konuşulan, yaşadıklarımızdan şikayet etmeye başladığımızda onun dışına çıkmak isteriz. Sanatta böyledir. Bir tabloyu iyi görmek için eğer çok yaklaşırsanız, ayrıntıyı belki çok iyi görebilirsiniz ama çerçeveyi göremezsiniz. Çok uzaklaşırsanız çerçeveyi görürsünüz ama bu sefer ayrıntıları kaçırırsınız. Tabloyla öyle bir mesafeniz olmalı ki hem çerçeveyi, bütünlüğü kaybetmez hem de ayrıntıyı kaçırmazsınız. Yalnızlık işte bu mesafenin adıdır. Yani halka yaklaşmak öyle söyleyeyim. Politik olana, toplumsal olana yaklaşmak iyi olana yaklaşmaktır. Yararlı olana yaklaşmaktır. O yüzden fikir adamları düşünürler hafif böyle yarı hasta tipler olarak gözükürler. Çünkü toplumsal olanla araları iyi olmadığı için toplumsal olan onların kendi başına yeterliliklerinden nefret eder. Hakikaten de benim kişisel öznel deneyimlerim, bunu bir deneyim olarak söyleyebilirim."

DEVLET-CEMAAT İLİŞKİSİ

FETÖ'den örnekler veren, o dönemde ülkenin gençlerinin bir bölümünün ötelendiğini söyleyen Cündioğlu, devletin ortak akılla yönetilebilir bir mekanizma olduğunu ifade etti. İşte Cündioğlu'nun konuşmasından bazı satır başları:

"Cemiyet olamadıysanız cemaatler olursunuz. Yani Türkiye cemiyet olmayı başardığında bu cemaat olma ihtiyaçları zayıflayacaktır. Yani toplum olabilirsek topluluklara ihtiyaç kalmayacaktır. Yani bireyler zaten o toplumu ortak iradeyi meydana getirecektir. 

Siyaset bu toplumu koruma adına, yönetme kabiliyetine daha doğrusu yönetme yeteneğini kolaylaştırdığı için bu topluluklardan yararlanır. Hatta bir kısmını kendi kurar. Kurulu olanları da kontrol altında tutmaya çalışır. Fakat bir süre sonra onlar elde tutulamaz cesamete gelirler ve büyük sorunlar çıkarır. Toplumun normal vatandaşları herhangi bir cemaate ait değildirler. Biz neye bağlıyız? Doğrudan devlete bir yurttaş olarak haklarımıza bağlıyız. Ben çocuğumu bir yerde okutmak istesem bir işe sokmak istesem yani yurttaş olarak yeteneklerimiz neyse bunlarla başvurarak müracaatımın kabul edilmesi lazım. Yani bıyık biçimime bakması, gümüş yüzük takıyor mu bir takım öznel sınavlara takılmadan nesnel sınavlardan geçmeliyim.

"DEVLET FELÇ GEÇİRMEYE BAŞLAR"

Toplumun içindeki bu tür güçlü adacıkların güçlü sermaye gruplarına dönüyorlar. Bunlara izin verirseniz devlet bir süreliğine yararlıymış gibi gördüğü bu küçük adacıklar tarafından bir süre sonra felç geçirmeye başlar. 

"DEVLETİN İMANI ARTTIKÇA AKLI AZALIR"

Şu anda yol verilen başka cemaatler var. Yani ortak irade, yani devlet akılla yönetilebilir bir mekanizmadır. Ben söylüyorum, yanlış anlaşılmaya neden olabilecek bir cümle ama ortalama zekaların maksadımı anlayacağını varsayıyorum. "Devletin imanı arttıkça aklı azalır" demiştim. Yani devlet ussal olduğunda nesnel olabilir. Biz kabile devleti değiliz. Gruplara dayanamaz bu şekilde. Devlet kendisinin ortak değerlerini ilan eder ve o değerlere bağlı olan tüm yurttaşlar eşit şekilde o devleti kuran iradenin içerisinde yer alırlar. O yüzden de devlet milletin hizmetindedir denir. Bu tür adacıkların oluşmasına izin verilirse imanlı kardeşlerim diyerek bunun sonu gelmez."