BIST 10.046
DOLAR 32,37
EURO 34,61
ALTIN 2.391,20

Üniversitelerde yapılan tezlerde "intihal" mi var?!.. İnanmıyorum!..

Her şikayet sümen altı olursa, yanlışlar düzelmez.

GÜNCEL: Müzik Üniversitesi kurulmasında isim değişti ve Resmi Gazete’de yayımlandı. Hayırlı olsun diyoruz…

 MADDE 23 - 2809 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir."Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesi

EK MADDE 175 - Ankara'da Ankara Güzel Sanatlar Üniversitesi adıyla yeni bir üniversite kurulmuştur.

Bu Üniversite; a) Rektörlüğe bağlı olarak kurulan Müzik Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi, Müzik ve Sanat Eğitimi Fakültesi, İcra Sanatları Fakültesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi ile Güzel Sanatlar Meslek Yüksekokulundan, b) Rektörlüğe bağlı olarak kurulan Güzel Sanatlar Enstitüsünden oluşur." 

Haber şöyle:

“Boğaziçi Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, yüksek lisans ve doktora tezlerinin yüzde 34'ünde "ağır intihal" yani bilimsel hırsızlık yapıldığını ortaya koydu. Vakıf üniversitelerinde intihal oranı yüzde 46 seviyesine çıkarken kamu üniversitelerinde bu oran yüzde 31 oldu. Bilimsel çalışmaların "orjinal" olup olmadığını gösteren benzerlik indeksinde de dünya ortalaması yüzde 15 iken Türkiye'de bu oran yüzde 28.5 çıktı. "Akademik yazı kalitesi" ile ilgili bir çalışma yürüten Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Araştırma ve Uyguluma Merkezi (BEPAM) bu kapsamda 2007-2016 yılları arasında yazılmış 470'i yüksek lisans ve 130'u doktora tezi olmak üzere 600 tezin incelenmesini tamamladı. Bu tezlerin 477'si kamu, 123'ü vakıf üniversitelerinde yazılmıştı ve 89'u İngilizce ve 511'i de Türkçe idi. Tezlerin incelemesinde "turnitin intihal programı" kullanıldı ve programın her bir çalışma için ayrı ayrı belirlediği benzerlik indeksi kullanıldı…. Çalışmayı yürüten araştırmacı Dr. Ziya Toprak, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede araştırmanın öğrencilerin tez yazmayı, akademisyenlerin de tez yazdırmayı bilmediğini ortaya koyduğunu söyledi. Türkiye'de hiç bir üniversitede yazıyı bilgi üretmenin ana aracı olarak gören bir Akademik Yazı Merkezi'nin bulunmadığını belirten Toprak "Ülkemizde maalesef ciddi boyutlarda etik sorunlar bulunmaktadır. Kuşkusuz bu araştırmada ortaya çıkan intihal vakaları arasında bilmeden intihal yapanlar vardır. Ancak araştırmanın bulguları yüksek intihalli tezler ile ilgilidir. Yani ciddi seviyelerde intihal söz konusudur. Burada bir ya da iki satır yada bir paragraftan söz etmiyoruz. Bilerek yapılan intihaller bunlar, bu da ciddi bir ahlak sorunu olduğunu düşündürtmektedir." dedi. Toprak, İngilizce yazılan tezlerin İngilizce eğitim veren üniversitelerde yazıldığı düşünüldüğünde benzerlik ve intihal oranları bakımından Boğaziçi, ODTÜ ve Bilkent gibi okulların Türkiye ölçeklerine göre daha iyi durumda olduğunu kaydetti.” 

Bizlerde zaman zaman bu konuya değiniyoruz. Ama, akademiyen etikliğinde bir arpa boyu yol alamıyoruz. Bunu çözmek lazım. Akademisyen; etik, güvenilir, özgün üreten, saygın v.b. bir kişi olmazsa ve sürekli bu gibiler kazanır görevlere atanıp  taltif edilirse  istediğiniz kadar kurul oluşturun, sonuç alamazsınız... Dünkü Resmi Gazete’de yayımlanan maddelere göre (EK Madde 35) Yükseköğretim Kalite Güvencesi Sistemi ve Yükseköğretim Kalite Kurulu, (EK Madde 36)Yükseköğretim Eğitim Programları Danışma Kurulu ve (Ek Madde 37) Meslek Yüksekokulları Koordinasyon Kurulu  oluşturuluyor (1 Temmuz 2017 Cumartesi, Resmi Gazete, Sayı : 30111, Kanun No. 7033 Kabul Tarihi: 18/6/2017)

            Konuya dönersek;

a)İntihal suçu sadece öğrencinin suçu olmasa gerek, çünkü danışmanı (muhtemelen unvanlı) konuyu onaylıyor. O halde danışman da, öğrenci kadar sorumlu olmalıdır.

b)Alanımızda konu bulamıyoruz deniyor?

c)İdareciler; kendilerinin kurduğu sistem dışındakilere/ötekileştirdiklerine/biat etmeyenlere/eleştiri yapanlara  Y.L., San.Yet. ve Dr. programlarında ders vermiyorlar, dolayısıyla tez danışmanlığı da olmuyor. Oysa bu çalışmaların, Doç.,Prof. başvurularında önemli puanı var.

d)Konservatuarlar arasında tez  değişimi/gönderimi hala yapılamıyor?

e)Yeni açılan konservatuar; henüz lisans çıktılarını almadan, yüksek lisans ve sanatta yeterlik programları (YÖK izniyle) açıyor!...

f)Doç. ve Prof. ların ortada eserleri yok, ama çok rahatlıkla bu programlarda ders verebiliyor, tez danışmanlığı yapabiliyorlar.

g)Yabancı dilde eğitim verilen bölümlerde/programlarda “yabancı dil puanı” yüksek olanlar ders verebiliyor, ama uygulama öyle olmuyor!… Örnek yönetmelik;

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığından: YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARINDA YABANCI DİL ÖĞRETİMİ VE YABANCI DİLLE ÖĞRETİM YAPILMASINDA UYULACAK ESASLARA İLİŞKİN YÖNETMELİK Madde (7) “Yükseköğretim kurumlarında yabancı dille verilen derslerin bu dile hakim olan öğretim elemanları tarafından ve bu dille verilmesi sağlanır.” der ve devam eder;

Bu programlarda ancak aşağıdaki şartlardan birini taşıyan öğretim elemanları yabancı dilde ders verebilirler:

a) Türkçe dışındaki öğretim dilinin, öğretim elemanının anadili olması.

b) Öğretim elemanının lisans veya doktora öğreniminin tamamınıöğretimin verileceği dilin anadil olarak konuşulduğu ülkede bu dille verildiği bir programda tamamlamış olması.

c) Öğretimin verileceği dilin resmi dil olarak kabul edildiği bir ülkedeki, Yükseköğretim Kurulu tarafından tanınan ve ülkenin resmi dilinde eğitim veren yükseköğretim kurumlarının birinde toplamda en az bir yıl (iki yarıyıl) öğretim elemanı olarak çalışmış ve ders vermiş olması, bu durumu ilgili yükseköğretim kurumundan resmi olarak belgelendirmiş olmasıve ilgili yükseköğretim kurumundan ayrılmasının üzerinden en fazla iki yıl geçmiş olması.

ç) Yükseköğretim Kurulu tarafından kabul edilen merkezi yabancı dil sınavları ile eşdeğerliği kabul edilen uluslararası yabancı dil sınavlarından yüz tam puan üzerinden asgari seksen puanla başarılı olması. (Çalışılan yükseköğretim kurumundan ayrılan ve iki yıldan fazla öğretim elemanlığına ara verenlerin başka bir yükseköğretim kurumuna öğretim elemanı olarak geçişinde de söz konusu merkezi yabancı dil sınav puanlarına ilişkin belgeleri ilgili merkezi sınavın geçerlilik süresine göre yeniden ibraz etmeleri gerekir.)

(8) Yükseköğretim kurumları, öğretim elemanlarının yabancı dilde ders verebilmesine ilişkin yetkinliğini ölçmek ve karar vermek için yedinci fıkranın (ç) bendinde yer alan asgari puanların üzerinde puan belirleyebilir ve deneme dersi de dahil ilave şartlar getirebilir.

h) Dersler;  sürekli metin çözümleri, ödevler şeklinde yapılıyor. Yerlerine birilerini (üst sınıflardan) sokuyorlar.

i) Yazılan  -az sayıda- eser, bilgi tekrarından başka bir şey değil, orijinal olan çok az.

j) Eser yazdım diye bol bol  “nota” yayınlıyorlar.

k) Eserlerde kendi fikirlerini belli etmiyorlar..

l) ‘Çalgı metodu’ yazdım diyorlar, oysa  ‘müzik eğitimi kitabı’ olduğunu bilmiyorlar.

m) Tez savunmalarında konu ile ilgisi olmadığı halde, jüri üyeleri, “benim eserim kaynakçada yok” diye tezi geri çeviriyor!..

n) Sosyal bilimler alanında bir ihtiyaca cevap vermeyen, alana iz bırakmamış  kişilerin; hayatı, fikirleri ve eserleri çok kolaylıkla tez konusu olabiliyor? Oysa onlar biyografik çalışmalar, kişinin katacağı bir şey yok, isterse 1000 sayfa olsun!..

o) Tezlerdeki  Türkçe yanlışları çok fazla…Büyük-küçük harfini, imla kurallarını, noktalama işaretlerini doğru kullanmayı bilmiyorlar.

p) Hala ‘metot ve metod’ yazılımı bilinmiyor. Uşşak makamını ‘uşak’ diye, Tanbur ‘tambur’ diye,  yazılıyor.

r) Program amaçlarında ve öğrenci çıktılarında, maddeleri çoğaltarak, aynı bilgileri farklı şekilde yazıyorlar.

s) Hala;  musıki-müzik, nazariyat-kuram-teori, çalgı-enstruman-entrüman-saz, virtüöz-virtuoz, Türk din musıkisi-Dini müzik v.b. güncel dilde/terminolojide  anlaşılamıyor.

ş) Müzik Üniversitesi arama konferansında yapılan konuşma metinlerine baktık, maalesef dil-metin-Türkçe-terminoloji birliği yok...

Çoğaldıkça daha da kötü oluyor, kurumlar arası iletişim kopuyor.

Lider kurum, lider isim yok...

Acilen bir şeyler yapmak gerek?

Ama kim(ler)?!

Ama, ne(ler)?!..

Ve, nasıl?!..

SEMPOZYUMLARIMIZDA BİR İLKİ DEVAM ETTİRİYORUZ…

MÜZDAK 2017, Güzel Sanatlar Eğitimi ve Toplum Bilimler Etkileşimi UIuslararası Sempozyumu bildirilerinin sunumları youtube de yayınlanmaya başlanmıştır. Bilindiği gibi, bu uygulama ülkemizde ilk defa MÜZDAK 2016 Sempozyumu’nda başlatılmıştır. Videoları, aşağıdaki  linkten takip edebilirsiniz. Kayda alınmasında ve yayınlanmasında emeği geçen Akademya Kültür Sanat yetkililerine teşekkür  ederiz.  Göktan AY

EFES HARABELERİNDE AKŞAM YEMEĞİ OLUR MUYMUŞ?!..

“Efes harabelerine masalar yerleştirilip akşam yemeği verildi diye bir kıyamettir kopuyor...

Neymiş efendim, dünya kültür mirası olan Efes gibi bir yerde böyle iş olmazmış; bu hem tarihe saygısızlıkmış, hem de mekân zarar görürmüş, üstelik tarihî yerlerde artık neredeyse düğünlere ve sünnetlere de izin verilecekmiş!

Keşke verilse, nerde o günler! Tarihî mekân sahibi memleketler bu mekânları hem tanıtıma hem de para kazanmaya, kazandıkları parayı da bakım ve restorasyona harcarlarken bizdeki anlayışa bakın! “Efes’te böyle şeyler yapılamaz” diye bas bas bağırılıyor,  mutlaka bahane bulma meraklıları hayatları sanki kral sofralarında geçmiş gibi masa düzenlemelerini beğenmiyorlar, akıllarına gelmediğinden olacak ki şimdilik mönüye falan müdahale etmiyorlar, Efes’i akşam yemeğine açan Kültür ve Turizm Müdürü’nü tebrik etmeleri gerektiği halde aleyhinde demediklerini bırakmıyor, üstüne üstlük “Ya buralarda düğün yapılmasına izin verilirse” diye paranoyaya kapılıyorlar!

Tekrar söyleyeyim: O izinler keşke verilse; nerde o günler!...”

Bu görüşlere aynen katılıyoruz…

YENİ BİR MAGAZİN YILDIZI DOĞDU!..

Magazin basını yeni bir yıldız yaratma peşinde, yeni isim, işi gücü olmayan! Şeyma Subaşı…Acun Ilıcalı ile birlikte olduğu için olsa gerek, memleket meselesi haline gelmiş durumda, halkımız onu çok merak ediyor!...Ülkemize önemli katkılar yapmış!  Bu isim, gündemi meşgul ediyor ve kendisi ile röportajlar yapılıyor.. .En çok eleştiri alan cümlesi; "Evet. Gece yatakta çok ağladım. Namaz kılarken çok ağladım. Şu an tabii bu sosyallikte kılamıyorum. Allah affetsin diyelim, içimizi biliyor..." demesi…Yazık, çok yazık…