BIST 10.267
DOLAR 32,24
EURO 34,72
ALTIN 2.407,62
HABER /  GÜNCEL

Üniversite elemanları dökülüyor!

Gazi Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırma öğretim elemanlarının profilini ilk kez resmiyete döktü. Araştırma öğretim elemanlarının 'döküldüğünü' ortaya koydu.

Abone ol

Son zamanlarda YÖK'le hükümet arasındakg erginlik eksik olmuyor. Bir yandan bazı rektörler yolsuzluk davlaranıda sanık sandalyesine oturuyor, hükümet üniversitelri bilimsel tembellikle eleştiriyor; öte yandan YÖK iktidarı üniversitelede kadrolaşmaya çalışmakla suçluyor. İddialar irbirini kovalarken Türkiye'de üniversiteledik öğretim elemanlarının detaylı profilini ortaya koydu.

Gazi Üniversitesi'nde iki yıl süren bir çalışmanın ardından kitaplaştırılan "Türkiye Ünöersiteleri Öğretim Elemanları Profili" isimli 611 sayfalık araştırma birkaç hafta içinde piyasaya çıkacak. Bugüne kadar Türkiye'de akademisyenler üzerine yapılan en kapsamlı araştırma olarak kaul edilen kitap, Türkiye'deki 75 bin öğretim görevlisine istatistiklerle ayna tutuyor. Zira Prof.Dr. Çağatay Özdemir başkanlığında yürütülen çalışmaya, 2003'te yüzde 51'i devlet, yüzde 18'i vakıf olmak üzere toplam 69 üniversitede görev yapan 3 bin 412 öğretim elemanı, kendilerine kapalı zarflarda gönderilen anket sorularını cevaplandırarak katılmış.

Araştırmanın sonuçlarıysa son derece çarpıcı. İşte dikkatleri çeken birkaç örnek...

Akademisyenlerin yüzde 40'ının, "YÖK'ün öğretim üyeliğine yükseltilme ve atanma kriterlerini objektif buluyor musunuz" sorsuna yanıtı "Hayır!" Yüzde 34 ise kararsız.

Öğretim elemanlarının yüzde 46'sı hi yurtdışına çıkmamış. Bu veri üzerine kitapta yer alan şu noktas gayet dikkat çekici:

"Bu durum, Türkiye üniversitelerinde görev yapan öğretim elemanlarının çoğunluğunun (yüzde 54), farklı ülkelerin sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel ve bilimsel yapıları hakkında bilgi sahibi olduğunu ve yabancı meslektaşları ile iletişim kurabilecek düzeyde bulunduklarını göstermektedir."

Öyleyse yaklaşık yarısı da tüm bu sayılanları yapamıyor!

yine çalışmadaki üniversitelerdeki öğretim elemanlarının yüzde 40'ı hiç yabancı dil bilmediğini beyan ed iyor. Araştırmayı yürüten uzmanlar bu durumu da şöyle yorumluyor: "Öğretim elemanlarının yurtdışı literatürü izlemesi ve çalışmalarının ürünü olan bulguları yabancı literatürde yayınlatmasını olumsuz yönde etkileyen bir faktör..." Biz size özetleyelim: Öğretim elemanlrımızın kayda değer bir bölümü dünyadan ve dünyadaki bilgiden yoksun çalışıyor!

OKUMUYOR, ETKİNLİKLERİ
TAKİP ETMİYORLAR!..


Dünya ile aradaki kopukluk bununla da kalmıyor. Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının yüzde 70'i ayda bir-iki kitap okuduklarını beyan etmiş. Oysa Avrupalı meslektaşları muhtemelen ayda aynı sayıda makale ya da kitap yazıyor. Yüzde 16'lık bir oranının "Akademik kitap haricinde hiç okumuyorum" yanıtıysa yorum gerektirmeyecek kadar açık. Öğretim elemanlarının dörtte üçü mesleki olarak doyuma ulaşmadığını söylüyor.

Gazi Üniversitesi'nin araştırmasında akademisyenlerin kültürel faaliyetlere olan ilgileri de sorulanmış. 42 kişi en çok opera ve baleye gittiğini, 380 kişi (yüzde 11) en fazla tiyatroya, 260'ı konsere, 243'ü ise sergiye gittiğin ibelirtiyor. Oranın en yüksek olduğu etkinlik ise yüzde 72 ile sinema!

YÜZDE 70'İ ÇOCUKLARININ
GELECEĞİNDEN ENDİŞELİ


Bu veriler akademisyenlerin kalitesi hakkında bilgi veriyor. Öte yandan ekonomik yetersizlik de kapı gibi karşımızda! Her üç öğretim görevlisinden ikisinin geçinmek için ek işe ihtiyacı var. Bunların yarısı da sürekli bir ek işte çalışıyor. Zaten aynı akademisyenlerin yüzde 48'i en önemli sorunlarının ücret düşüklüğü olduğunu vurguluyor.

Kapsamlı araştırmanın sayfalarında ilerlerken birçok sarsıcı maddede takılıyor kalıyor insan. Bunlardan biri de akademisyenlerin gelecek kaygısı! Öğretim eleanlarının yüzde 70'i var olan ya da doğacak çocuklarının geleceğinden "cidi düzeyde" endişeli.

Daha da ilginç olan ankete katılanların yüzde 40'ının çocuklarının eğitiminden endişe duyduğunu belirtmesi.

YÜZDE 67'Sİ DEMOKRASİNİN
İŞLEYİŞİNDEN MEMNUN DEĞİL


Bu noktada Türkiye'nin siyasal geleceği de araştırmanın alanına giriyor. Yaklaşık 3 bin 500 öğretim görevlisinin yüzde 67'si Türkiye'de demokrasinin işleyişinden memnun olmadığını dile getiriyor. Yüzde 45 gibi yüksek bir oran için 'en çok güvendiği' kurum ordu. Bu oranı yüzde 16.7 ile TBMM, yüzdre 15 ile hukuk sistemi izliyor. Öğretim elemanlarının hükümete güvenme oranı yüzde 3.5 seviyesinde kalırken, bu oran siyasi partilerde 0.4'de düşüyor.

"Avr8upa Birliği (AB) bir Hıristiyan kulübü değildir" diyenlerin oranı ise yüzde 52. Yüzde 30'luk bölüm öyle olduğunu düşünürken, yüzde 18'i soru karşısında kararsız. Ancak AB'ye tam üye olunursa yaşantısında olumlu değişiklik olacağını düşünen öğretim elemanlarının oranı yüzde 68. Olumsuz değişim olacağını düşünenlerin oranı ise yüzde 5.

Araştırmaya göre eğitmenlerin yüzde 33'le en büyük bölümü, Türkiye'nin gleecekte karşılaşabileceği en önemli sorunun ulusal kimliğin zayıflaması olacağını belirtiyor. Yüzde 22'si kökten dinci akımların güçleneceği görüşünde. Ondan sonra yüzde 12'lik bir bölüm yıkıcı akımların kuvvetleneceğinden, yüzde 11'lik bölümse ülke bağımsızlığından endişeli.

Araştırmayla ilgili olarak görüştüğümüz Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç da, sürekli gündeme gelen 'eğitim reformu'nun gerekli olduğu kanısında. Ancak yasa koyarak reformun yapılamayacağına, bir reform yapılacaksa bunun eğitmen, öğrenci, devlet, YÖK ve hukuk kapsayacak şekilde yapılabileceğine dikkat çekiyor. "Yıllardır Türkiye'de yüksek öğretim gündeminde ana konudan başka konular tartışılıyor. Ünöersitelerde, öğretim elemanlarının bu araştırmayla ortaya konan zsorunlarını çözmeden, diğer sorunların üstesinden gelmek zor."

Son yıllarda artsa bile, Türkiye'deki üniversiteler Gayrı Safi Milli Hasıla'dan binde 3R'lük bir pay alıyor. oysa bu oran Avrupa üniversitelerinde yüzde 2 ile 3 arasında. Ama araştırma gösteriyor ki, üniversitelere alyrılan kaynak atrarken öğretim elemanlarının kalitesi de yükseltilmeli. Zira araştırma sadece sorunları ortaya koymakla kalmıyor, gereksinimleri de sıralıyor. Önerilerin başında üniversitelerde bilişim ve akademik alt yapı (lboratuar, kütüphane vb.) yeterli hale getirilmesi var. Sonra, mali kaynakların eğitim, öğretim ve araştırmalar için kullanılması, a raştırma merkezlerinin işlevsel hale getirilmesi, öğretim elemanlarının yaptığı yurt içi ve dışı bilimsel çalışmaların desteklenmesi yolunda önerilere yer veriliyor.

Haber: Zeynep Subaşı
Kaynak: Yeni Aktüel