BIST 10.644
DOLAR 32,20
EURO 35,01
ALTIN 2.500,70
HABER /  GÜNCEL

Uluç, spor habercilerini topa tuttu

Öcal Uluç, spor haberlerini yapanların fanatik taraftar gibi davrandığını söyledi. Ayrıca Uluç, TRT'de spor programı yapan bir programcıyı isim vermeden yerden yere vurdu..

Abone ol

Türkiye Gazetesi yazarı Öcal Uluç, spor gazetecilerini ağır şekilde eleştirdi. Uluç'un eleştirme nedeni yazarların fanatik gibi manşetlerde haberler yazmaları ve yorum yapmaları. Ayrıca Uluç, TRT'deki bir spor programını ve hazırlayıcısını topa tuttu...


Spor gazeteciliği ne hâle geldi?

“Bu Fenerbahçe’yi, Türkiye’de hiçbir takım yenemez!..” “Bu Fenerbahçe’ye Beşiktaş’ın ölüsü bile yeter!.”
Bir büyük gazetenin hafta içinde spor sayfasının manşetinde “büyük büyük puntolarla” bu iki başlığı görünce, kendi kendime “Gene hangi futboldan anlamaz fanatikleri spor sayfasının manşetine oturtmuşlar, bu durum bu büyük gazeteye yakışıyor mu? Bu nasıl bir iddiadır, nasıl bir mantıktır? Kahvehane köşelerinde bile artık böylesine garip, ipe sapa lâflar pek söylenmiyor” diyordum ki, “bu sözleri eden” kişilerin isimlerini de “başlıkların üzerinde görüverdim!.”
Biri spor yazarlığında “ustalık”, öteki de “olgunluk” dönemlerini yaşayan iki ünlü gazeteciydi, bu lâfları eden; tüylerim diken diken oldu!.
Elbette Beşiktaş- Fenerbahçe maçı Beşiktaş’ın da, Fenerbahçe’nin de galibiyetiyle bitebilirdi ama, “hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin” bu iki arkadaşımızdan hiç biri “Bakın ben haklı çıktım” diyemezdi; zira “ortaya attıkları görüşleri ve başlıklara çıkan sözleri” hiçbir gerçeğe dayanmıyordu; sadece ve sadece “reyting kapmaya yarayacak” saçma sapan lâflardı!..
Ne yazık ki, spor yazarlığımız, yorumculuğumuz, spor sayfalarımız “bu hâle düşmüş iken”, bizler hâlâ “Türk futbolu geriliyor mu acaba” sorusuna cevap arıyorduk!.
“Bu kafalarla”, bu sayfa ve başlıklarla hangi ülkede futbolda ya da sporun herhangi bir branşında ilerleme olabilirdi?
Evet, çıkıp “Fenerbahçe, Beşiktaş’ı yenecek” diyebilir ve bu yorumunuzun sebeplerini yazabilirdiniz!..
Ya da “Bu durumdaki Beşiktaş, Fenerbahçe’yi yenecektir” diyebilir, bunun sebeplerini sıralayabilirdiniz!..
Ama “Türkiye’de Fenerbahçe’yi hiçbir takım yenemez” ya da “Beşiktaş’ın ölüsü bile Fenerbahçe’ye yeter” başlıkları ve sözleri, ciddi bir gazeteye “tecrübeli” ve “ünlü” spor yazarlarına nasıl yakışabilirdi?
Yıllardır, spor medyamızdaki erozyon durdurulamıyordu!..
“Artık dibe vurduk, daha aşağıya inmeyiz” diyor ama, “daha aşağılara yuvarlandığım ızı görüyorduk!.”
“Koca koca” adamlar ve isimler, “orijinallik olsun, reyting olsun, ilgi çekilsin” diye TV ekranlarında ve spor sayfalarında “spor yazarlığına güveni ve inancı sarsacak” öyle şeyler yapıyor ve söylüyorlardı ki, işin sonunun nereye varacağını artık kimseler tahmin edemiyordu!.
Bakın açıkça yazıyorum; kim kırılırsa kırılsın, kim kızarsa kızsın:
“Bu acı ama komik tablonun sorumluları”, spor servisi şefleri, müdürleri, gazetelerin genel yayın müdürleridir!.
TRT’nin sözüm ona “en iddialı” futbol programını sunan arkadaşımızın son derece komik ve temelsiz “derbi maçları cumartesileri oynanır mı” şeklindeki gaflarının bile yanına kâr kaldığı bir ülkede yaşıyoruz..
Sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da sadece “derbilerin değil” bir çok maçın gün ve saatinin “Avrupa Kupası ya da milli maçlara göre tespit edildiğini” hiç mi bilmez bu arkadaş?
O “kendisinin ve servisinin yükü kaldıramamasının faturasını” spor kamuoyu önünde başkalarına fatura etme telaşı içinde “böyle gafları” çok yapıyor ama “her gafı yanına kâr kaldığı için” de, gaflarına bir türlü nokta koyamıyor!.
Suç onda mı? Nerede TRT’nin sporunun ve yönetiminin “üst düzey yöneticileri?”
“Seviyeli programlar ve sayfalar” yerine “giderek seviye kaybeden” ve bu sebeple okuyucu ve seyirci de kaybeden TV ekranlarını ve spor sayfalarını “yeniden seyredilir ve okunur hâle getirmek için” ne yapılması gerektiği ortada iken, birkaç TV ve gazete hariç, “seviyeyi iyice düşürmek yarışında” birinciliği kapmak gayretlerinin içinde kaybolmak, bugünün spor ve gazete üst düzey yöneticilerinin “aslî görevi” hâline geldi; yazık!.
Hem de çok yazık!.
Hem sporumuza ve futbolumuza, hem gazete ve TV’lerimize, hem de “asıl” mesleğimize!..
Hâlâ kuyunun içinden çıkmak yerine, kuyunun dibini bulmaya çalışıyoruz; bize yakı şıyor mu?

YAZI:TÜRKİYEM